Şili Sineması Venedik'te Parlıyor: Yaratıcı Ortak Yapımlar ve Küresel Etki

Haber Merkezi

02 September 2025, 12:39 tarihinde yayınlandı

Şili Sineması Venedik'te Yükselişte: Yaratıcı Ortak Yapımlarla Küresel Başarının Sırrı

Şili sineması, son dönemde uluslararası film festivallerinde elde ettiği büyük başarılarla dikkatleri üzerine çekiyor. Berlin'de "Mavi Yol" ve Cannes'da "Flamingo'nun Gizemli Bakışı" filmleriyle kazandığı önemli ödüllerin ardından, sinema dünyasının en prestijli etkinliklerinden biri olarak, Cannes ile Berlin'le birlikte 'Büyük Üçlü' festivaller arasında yer alan ve Oscar yarışının önemli bir başlangıç noktası haline gelen 82. Venedik Film Festivali, bu yıl 'The Holdovers', 'Election' ve 'Sideways' gibi başarılı filmlerin yönetmeni Alexander Payne'in jüri başkanlığında başladı. Şili de festivale güçlü bir katılım gösterdi. Niles Atallah'ın kısa filmi "Merrimundi" Horizons bölümünde yarışırken, Şili Kültür, Sanat ve Miras Bakanlığı, ülkeyi Venedik Endüstri Yan Etkinliği'nin bu yılki üç odak noktasından biri olarak konumlandırdı. Şili'nin yanı sıra, Yunanistan'ın yükselen yönetmenlerinden Evi Kalogiropoulou'nun ilk uzun metrajlı filmi Gorgonà da Eleştirmenler Haftası bölümünde dünya prömiyerini yaparak festivalin dikkat çeken yapımları arasında yerini aldı. Bu film, geleceğin erkek egemen, distopik bir dünyasında geçen, türler arası sınırları zorlayan ve kadın gücünü merkeze alan benzersiz bir yapım olarak öne çıktı. Bu durum, Şili'nin sadece bir Latin Amerika ülkesi olmanın ötesinde, küresel sinema sahnesinde etkin bir oyuncu olma hedefini açıkça ortaya koyuyor.

Venedik'te Şili Rüzgarı: Sayılarla Başarı

Şili'nin Venedik'teki varlığı sadece sembolik değil, aynı zamanda niceliksel olarak da oldukça güçlü. Festivalde 20'den fazla Şilili yapımcı desteklenirken, beş Şili projesi Venedik Gap Finansman Pazarı'na kabul edildi. Bu pazar, yalnızca yatırımının en az %80'ine ulaşmış ve güçlü sanatsal potansiyele sahip projeleri kabul etmesiyle biliniyor. Bu, Şili sinemasının hem finansal sağlamlığını hem de yaratıcı kalitesini gösteren önemli bir gösterge.

Şili projelerinin yanı sıra, Endonezyalı ödüllü yönetmen Kamila Andini'nin "Four Seasons in Java" adlı yeni projesi de Venedik Gap-Financing Market’ta post-prodüksiyon aşamasındaki projesiyle büyük ilgi gördü. Bu projeye dair daha fazla bilgiye Kamila Andini: Four Seasons in Java Venedik Gap-Financing Market sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Yaratıcı Ortak Yapım Modelleri: "Kutunun Dışında Düşünmek"

Venice Production Bridge sırasında CinemaChile eş direktörü Alexandra Galvis, Santiago ve Los Angeles merkezli Quijote Films'ten ünlü yapımcı Giancarlo Nasi ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Bu söyleşinin odak noktası, ülkenin mevcut sinema durumu ve ortak yapımların potansiyeliydi. Galvis, "Sadece internette kolayca bulunabilecek fon listeleri veya bilgiler hakkında konuşmak istemedik," diyerek, asıl amaçlarının Şilili yapımcıların alışılmadık ve tamamen farklı ortak yapım modelleri yaratma yeteneğini açıklamak olduğunu belirtti. Ona göre, bu modeller ülkenin sağladığı fonların yanı sıra, dünyanın nasıl işlediğini anlayan ve geleneksel olmayan yollarla ortak yapım yapmalarını sağlayan bir yeteneğe dayanıyor. Bu yaklaşım, Şili filmleriyle aynı güçte dolaşabilen gerçek anlamda uluslararası projeler elde etmelerini sağlıyor.

"Büyük ülkelerle nasıl ortak yapım yapılır, azınlık fonları varken nasıl ilerlenir, bilmediğimiz dillerdeki film endüstrileriyle nasıl iş birliği yapılır, zorlu bağlamlarda nasıl çıkış yolları bulunur... Ana fikir, kutunun dışında düşünmek. Bizim için asıl katma değer bu: Geleneksel sınırların ötesini gerçekten düşünebilme, yenilik yapma ve büyük bütçelere dayanmak yerine, ortak yapım alanında stratejik olarak hareket etmemizi sağlayan zeka ile dünyayı gezebilecek projeler geliştirebilme yeteneği." - Alexandra Galvis

Günümüz küresel film endüstrisinde, artan yapım maliyetleri ve ekonomik baskılar göz önüne alındığında, bağımsız yapımcılar için uluslararası ortak yapımlar ve farklı finansman kaynaklarına erişim giderek bir zorunluluk haline gelmektedir. Örneğin, Kamila Andini'nin "Four Seasons in Java" projesi, Hollanda Film Fonu, Hubert Bals Fonu ve Sorfønd gibi önemli fonların yanı sıra Hollanda (Lemming Film), Norveç (Storm Films), Fransa (Ici et Là Prods.), Almanya (One Two Films) ve Singapur (Giraffe Pictures) gibi birçok ülkeden ortak yapımcıyla gücünü birleştirmiştir. Kore sinemasının dünyaca ünlü yönetmeni Park Chan-wook'un son filmi 'No Other Choice'un yapım sürecinin tam 20 yıl sonra, finansal engeller aşılarak hayata geçebilmesi gibi çarpıcı hikayeler de, sinema dünyasının bütçe denklemlerinin ne denli karmaşık olabileceğini ve büyük isimlerin bile finansal zorluklarla karşılaşabileceğini göstermesi açısından dikkat çekiyor. Ifa Isfansyah'ın belirttiği gibi, bu geniş ortaklıklar her bir aşamada farklı bakış açıları getirerek yönetmenin vizyonuna duyulan güvenin projenin temelini oluşturmaktadır. Bu durum, filmlerin uluslararası alanda daha geniş kitlelere ulaşması ve hayata geçirilebilmesi için kritik bir öneme sahiptir.

Mecburiyetten Doğan Deha: Şili'nin Ortak Yapım Stratejisi

Giancarlo Nasi, Şilili film yapımcılarının "mecburiyetten" ortak yapım yaptıklarını ifade ediyor. Şili, yılda sadece 30 ila 40 film üreten, Arjantin, Meksika veya Brezilya gibi ülkelere kıyasla çok daha az üretim yapan küçük bir ülke. Ancak bu 'azlık', uluslararası film festivallerinde sürekli öne çıkmalarını sağlıyor. Nasi, ülkesinin dünyaya açık ekonomisinin, fon kurallarını çok liberal ve esnek hale getirdiğini vurguluyor. Şili, nakit geri ödeme programı (cash rebate), çoğunluğu Şili yapımı filmler için ulusal fon ve dünya genelinde herhangi bir yerde "masraf ve yükümlülük olmaksızın" kullanılabilecek 120.000 dolarlık özel bir ortak yapım fonu gibi çeşitli üretim çerçeveleri sunuyor.

Şili'nin Ortak Yapım Fonu: Esneklik ve Fırsat

Nasi, özellikle 120.000 dolarlık ortak yapım fonunu övgüyle bahsediyor. Bu fon, örneğin Ukrayna ile ortak yapım yapan bir filmin çekimleri için 120.000 doları doğrudan Ukrayna'ya göndermesine olanak tanıyor. Bu, post-prodüksiyon için Avrupa'da para bulmak kolayken, filmin çekimi için yeterli paranın bulunamadığı durumlarda büyük bir kolaylık sağlıyor. Bu esneklik, Şili'nin uluslararası iş birliklerini teşvik etmede ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösteriyor.

Yapımcılara Altın Değerinde Tavsiyeler: Kontrolü Elde Tutmak

Deneyimli yapımcı Nasi, genç film yapımcılarına iki anahtar tavsiye sunuyor: Karar verme gücünü tamamen elinizde tutun ve ortak yapımcı iş ortaklarınıza kendi bölgelerinde münhasır haklar vermeyin. İlk tavsiye, büyük kararları tek bir yerden yönlendirerek kaosu önlemek ve yönetmenleri korumak için hayati önem taşıyor ("Hırslı bir film yapıyorsanız sekiz patronunuz olamaz"). İkinci tavsiyeye gelince, Nasi, "sekiz yıl boyunca Fransız bir yapımcının dünyanın en iyi bölgesini ele geçirmesi için çalışmanın mantıksız" olduğunu vurguluyor. Eski ekol yapımcıların bölgelerini elde tutmaya çok düşkün olduğunu kabul etse de, bu stratejinin tüm ortaklara finansal fayda sağladığını ve ABD ve İngiltere gibi ülkelerden yatırım çekmede yardımcı olduğunu belirtiyor.

Şili'nin Venedik Gap Finansman Pazarı'na Seçilen Projeler

İşte Venedik Gap Finansman Pazarı'na seçilen Şili projeleri:

  • "Patas de Perro," yön. Matías Rojas: "Latin Amerikalı Minotaur" hikayesi olarak etiketlenen bu tür filmi, belden aşağısı köpek olan tuhaf bir rahatsızlıkla doğan bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Hayatı, oğlunu yeni kaybetmiş ve yeni çocuğunu topluma entegre etmek için savaşacak olan Carlos tarafından evlat edinildiğinde değişir. Ünlü Şilili aktör Alfredo Castro (El Conde) filmde yer alıyor. A Simple Vista ve Rhayuela Films tarafından Klinker Films ile ortak yapım.
  • "People Still Die of Love," yön. Fernando Guzzoni: Guzzoni'nin 2022 Venedik'te En İyi Senaryo dalında Gümüş Aslan kazanan ve Şili'nin Oscar adaylığı olan "Blanquita" filminin devamı niteliğinde. "People Still Die of Love," sokakta yanlışlıkla genç bir tetikçiyi öldürdükten sonra "gerçeklik ile sanal dünya arasındaki sınırların bulanıklaşmaya başladığı çılgın bir yolculuğa" kapılan bir kadının hikayesini anlatan distopik bir dram. Oro Films tarafından Redrum ("Bardo") ile ortak yapım.
  • "To Die on Your Feet (Morir de Pie)," yön. María Paz González: Cruz, gelecekteki doktorlara empati öğreten profesyonel bir tıp aktrisidir, ancak gerçek hayatta yaşadığı bir trajedi sonrası kendi empatisini kaybetmeye başlar. Yapay zeka işini tehdit ettiğinde, görünmezliğe ve insan bağının kaybına karşı savaşmak için diğer aktör arkadaşlarına katılır. "To Die on Your Feet," González'in Toronto'da prömiyer yapan 2019 yapımı "Lina From Lima" filminin devamı niteliğinde. Quijote Films tarafından Amore Cine, Tarantula ve Bocacha ile ortak yapım.
  • "Drifting Images," yön. Nicolás Tabilo: Tabilo'nun ilk uzun metrajlı filmi, bir aile kaybının ardından yönetmen ve annesinin keder, emek ve hafıza arasında gezinmesini konu alan hibrit otobiyografik bir deneme. Anaerkil kadının tarlalardaki işini bırakıp bırakmayacağını düşündüğü bir bağın kenarında geçiyor; tarlalar kimliği, akrabalığı ve sinemayı bir bakım alanı olarak yeniden hayal etmek için bir sahneye dönüşüyor. Tabilos tarafından yapım.
  • "Corte Culebra," yön. Ana Elena Tejera: Multidisipliner sanatçı Tejera'nın ilk filmi "Panquiaco" Rotterdam'da prömiyer yaptı ve Goya Ödülleri'nde Panama'yı temsil etti. Devam filmi 2000 yılında geçiyor; bir Panamamalı asker, bir yüzyıllık Amerikan işgalinin ardından ilk kez Kanal Bölgesi'ne girdiğinde, ormanda gizemli bir kadınla tanışır ve bu kadın, işgal nedeniyle yerinden edilmiş toplulukların gizli tarihini ortaya çıkarmasına yardımcı olur. "Earwig" görüntü yönetmeni Jonathan Riquebourg ve "Sound of Metal" bestecisi Nicolas Becker kadroda yer alıyor. Mestizo ve Fulgurance tarafından Capicua Films ile ortak yapım.

Venedik'ten Kadın Gücünün Distopik Hikayesi: Gorgonà

Venedik Film Festivali'nin dikkat çeken yapımlarından biri de, gelişim aşamasındayken bile Rotterdam Film Festivali'nin CineMart ve Cannes Cinefondation'ın Atelier programlarında önemli ödüllere layık görülen Evi Kalogiropoulou'nun ilk uzun metrajlı filmi Gorgonà oldu. Yönetmenin önceki başarılı kısa filmleri 'Motorway 65' (2021 Cannes Yarışması) ve 'On Xerxes’ Throne' (2022 Cannes Eleştirmenler Haftası Ödülü) sonrasında gelen bu yapım, festivalin Eleştirmenler Haftası bölümünde dünya prömiyerini gerçekleştirdi.

Film, dünyanın iç karışıklıklar ve çevresel çöküşle boğuştuğu, petrolle ayakta kalan fakir bir şehir devletinde geçiyor. Silahlı, aşırı maskülen bir ordu tarafından yönetilen bu distopik dünyada, ordunun lideri Nikos'un ölümcül hastalığı sonrası yerine geçecek varisin belirlenmesi gerilimi artırıyor. "Assassin’s Creed" oyuncusu Melissanthi Mahut'un canlandırdığı Maria'nın kaderi, kasabanın barında sahne alan baştan çıkarıcı şarkıcı Eleni'nin (Aurora Marion) gelişiyle beklenmedik bir yöne savruluyor. Atina'nın dışındaki kirli sanayi şehri Eleusina'da çekilen film, bu kasvetli atmosferiyle antik Eleusina Gizemleri'nden ilham alarak kadın gücünün kutlamasını ataerkillik ve çevresel yıkım keşfiyle birleştiriyor.

Kalogiropoulou, "Gorgonà"yı çocukluk hayranlık duyduğu kung-fu, Western ve Blaxploitation filmlerinden esinlenerek "türler arası, toplumsal cinsiyet akışkanlığını" yansıtan bir eser olarak tanımlıyor. Filmin adı, Batı anlatısının başlangıç noktası kabul edilen Antik Yunan mitolojisindeki Medusa'ya, yani "kadın öfkesinin ve dönüşümünün nihai figürüne" bir gönderme yapıyor. Yönetmen, bu figürü modern bir çerçevede, çizgi roman süper güçleriyle donatarak, tür hibriti ve kadın gücünü anlatan bir aksiyon-gerilim hikayesi sunuyor.

Nexus Editör Yorumu: Bir Filmden Ötesi

"Gorgonà" yalnızca bir aksiyon filmi ya da Yunanistan'ın "Fury Road" cevabı olmanın ötesine geçiyor. Film, sevgi ve kadınlık üzerine derin bir inceleme sunuyor; başka bir kadına duyulan aşkın süper güçleri açığa çıkarma ve hatta belki de dünyayı değiştirme potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Kalogiropoulou'nun da belirttiği gibi, "Sevgi aracılığıyla, daha önce keşfetmediğim başka bir şey bulabilirim. Elbette çekim var. Ama aynı zamanda diğer insan aracılığıyla keşfedilen bir güç. Bu aynı zamanda kendinize duyulan sevgiyle de ilgili." Böylesine iddialı ve türler arası bir filmin ana akım izleyiciye ulaşmakta zorluklar yaşayabileceği düşünülse de, sinematik anlatımda yeni yollar arayanlar için "Gorgonà" kaçırılmaması gereken bir deneyim sunuyor. Bu tür filmler, toplumsal normlara meydan okuyarak ve eleştirel düşünceyi teşvik ederek sanatın dönüştürücü gücünü bir kez daha kanıtlıyor.

Amanda Seyfried'dan Venedik Rekoru: 'The Testament of Ann Lee'

82. Venedik Film Festivali'nde son günlerde tüm gözler, başrolünde ünlü oyuncu Amanda Seyfried'ın yer aldığı, yönetmen Mona Fastvold ve senarist Brady Corbet'in imzasını taşıyan epik müzikal drama 'The Testament of Ann Lee' filmine çevrildi. Seyfried, filmin prömiyerinin ardından aldığı 15 dakikalık aralıksız alkış tufanı karşısında gözyaşlarına hakim olamayarak büyük bir duygu yoğunluğu yaşadı. Bu süre, festivalde şu ana kadar 'Frankenstein' filminin rekorunu kırarak en uzun alkış alan yapım unvanını elde etti ve filmin başarısı hakkında güçlü sinyaller verdi. Yönetmen Mona Fastvold ve senarist Brady Corbet, filmi tanıtırken, "Bir Shaker müzikali fikrini satmak, tahmin edebileceğiniz gibi, hiç de kolay bir iş değildi" sözleriyle sektördeki finansman zorluklarına dikkat çekti. Filmin yapımcısı Andrew Morrison da 10 milyon dolarlık bütçeyi bir araya getirmenin kolay olmadığını belirtti.

Film, 18. yüzyılın az sayıdaki kadın dini liderlerinden biri olan Ann Lee'nin hayatının spekülatif bir yeniden anlatımı niteliğinde. Seyfried'ın Ann Lee, Lewis Pullman'ın ise kardeşi William Lee rolünde yer aldığı film, Shaker hareketinin kuruluşunu ve Lee'nin yaşamını detaylandırıyor. İngiltere, Manchester'da doğan ve dini baskılarla yüzleşen Lee, 1776'da küçük bir grup takipçisiyle ABD'ye göç ederek cinsiyet eşitliği, faydacı tasarım, coşkulu şarkı söyleme ve bekarlığıyla bilinen bir ütopik toplum kurdu. Yönetmen Fastvold, "Ann Lee'nin görkemli ve harika bir anlatımı hak ettiğini düşündüm. Erkek ikonlarla ilgili kaç tane destansı hikaye izledik? Neden böyle bir kadın hakkında bir hikaye görmeyelim?" diyerek kadın temsiliyetine verdiği önemi vurguladı. Seyfried ise rolünü "aydınlatıcı ve inanılmaz derecede terapötik" olarak tanımlarken, "Daha önce hiç bu şekilde serbest bırakılmadım. İnanılmazdı ama bir lideri oynamak da zordu" dedi.

Shakerlar Kimdir? Kısa Bir Bakış

  • Köken: 18. yüzyılda İngiltere'de ortaya çıkan, dini zulümden kaçarak ABD'ye göç eden bir Hıristiyan mezhebi.
  • İnançlar: Coşkulu şarkı ve hareketlerle ibadet etmeleri, cinsiyet eşitliğini savunmaları, faydacı tasarımları ve bekarlığı benimsemeleriyle bilinirler.
  • Yaşam Tarzı: Kendi kendine yeten, komünal yaşam tarzını benimsemiş ve basitliği yücelten bir topluluktu.

Shaker Hareketi ve Günümüzdeki Yankıları

Shaker'lar, İngiltere'den göç ederek başlangıçta New York'a yerleşen, ibadetleri sırasında gösterdikleri coşkulu davranışlar, bekarlık (iffet) pratiği ve komünal yaşam tarzlarıyla bilinen dini bir gruptu. Oldukça katı bir yaşam felsefesine sahip olan bu hareketin, neslin devamını sağlamayan çileci yaşam tarzı nedeniyle zamanla azaldığı biliniyor. Günümüzde ise bu büyük hareketten geriye sadece üç üye kalmış durumda. Film, bu az bilinen ve tarihsel olarak önemli figürün hayatına ışık tutarak, izleyicilere hem dini tarihin bir kesitini sunuyor hem de modern toplumun bu tür inanışlara bakış açısını sorgulatıyor.

15 Dakikalık Alkış: Bir Filmin Başarısının Tek Göstergesi mi?

Her ne kadar Venedik gibi festivallerde uzun süreli ayakta alkışlar, filmin kalitesinin ve yaratacağı etkinin güçlü bir göstergesi olarak kabul edilse de, bu durumun her zaman mutlak bir başarı garantisi olmadığını belirtmek gerekir. Festival atmosferinin getirdiği yoğun duygusal ortam, filmin yapımcıları ve potansiyel alıcıların bulunduğu kalabalık gibi faktörler, alkışın süresini etkileyebilir. Yine de 'The Testament of Ann Lee' için bu durum, filmin güçlü bir başlangıç yaptığının ve önümüzdeki ödül sezonunda adından söz ettireceğinin önemli bir işareti olarak kabul ediliyor.

Film tam anlamıyla bir müzikal olmasa da, Amanda Seyfried'ın filmde şarkı söylediği sahneler bulunuyor. Müziği, geçen yılın Gümüş Aslan ödüllü 'The Brutalist' filminin Oscar ödüllü bestecisi Daniel Blumberg tarafından yapılan filmde, Seyfried'ın şarkı söyleme deneyimi oldukça farklı olmuş. Seyfried, Variety'ye verdiği demeçte, "Bazıları şarkı söylememek gibiydi. Öyle bir şey yok! Şarkıyı geri almak mı? Anti-şarkı mı? Çoğu melodik sesler yerine hayvan sesleriydi. Ve kendini dinlemekten çok farklıydı," ifadelerini kullandı. Seyfried, 'Mamma Mia 2'den bu yana ilk kez bu kadar farklı bir tarzda şarkı söylediğini belirtti. Ayrıca bir şarkı için "ihtiyaçlarımı, kulağımı, Amanda'nın ihtiyaçlarını bırakmam gerektiğini, tutkuyu, hamlığı, kederi ve umutsuzluğu barındıran sesi bulmak" için çok deneme yaptığını açıkladı. Bu açıklama ve detaylar, filmin sanatsal derinliği ve deneyselliği hakkında ipuçları veriyor.

Dwayne "The Rock" Johnson'dan Dramatik Dönüşüm: 'The Smashing Machine'

Festival sahnesinde dikkat çeken bir diğer isim de, kariyerinde dramatik bir dönüşüm yaşayan Dwayne 'The Rock' Johnson oldu. Johnson'ın, UFC şampiyonu Mark Kerr'i canlandırdığı 'The Smashing Machine' filmi de Venedik'te büyük yankı uyandırarak, gişe odaklı rollerden sıyrılma arayışının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Johnson, festivaldeki açıklamalarında uzun zamandır bu tür bir rol arayışında olduğunu belirterek, "Hollywood'da, hepimizin bildiği gibi, her şey gişe başarısı etrafında dönüyor. Gişenin peşinden koşarsınız ve bu durum sizi belirli bir kategoriye ve köşeye itebilir. Bu sizin kulvarınızdır ve Hollywood sizden bunu yapmanızı ister," sözleriyle sektördeki baskılara dikkat çekti. Emily Blunt ve Benny Safdie gibi isimlerin kendisini bu yöne teşvik ettiğini belirten Johnson, "Gerçekten kendi hayallerimi mi yaşıyorum, yoksa başkalarınınkini mi?" sorusunu sorduğunu aktardı. Filmin, UFC Ağır Sıklet Şampiyonu Mark Kerr'in ringdeki zaferlerinin yanı sıra, ağrı kesici bağımlılığı ve o zamanki eşi Dawn Staples (Emily Blunt) ile çalkantılı ilişkisini ele alarak biyografik bir derinlik sunması dikkat çekiyor. Johnson'ın bu rol için kapsamlı makyaj ve protezlerle neredeyse tanınmaz hale gelmesi, karakterine olan bağlılığını gösteriyor.

Şeytanın Avukatı: Ortak Yapımların Zorlukları

Şili'nin ortak yapım modeli her ne kadar başarılı olsa da, bu stratejinin kendine özgü zorlukları da bulunuyor. Farklı ülkelerin yasal ve kültürel çerçeveleri, film yapım süreçlerinde beklenmedik engeller çıkarabilir. Kreatif kontrolün paylaşılması, ortaklar arasındaki iletişimin güçlü olmasını gerektirir ve bu her zaman kolay olmayabilir. Giancarlo Nasi'nin "karar verme gücünü elinizde tutun" tavsiyesi, bu zorlukların bilincinde olunduğunu gösteriyor. Ancak özellikle bütçesi daha kısıtlı veya deneyimsiz yapımcılar için bu dengeleri kurmak çok daha zorlayıcı olabilir.

Sonuç: Küresel Sinemanın Geleceği ve Şili Modeli

Şili'nin Venedik'teki güçlü varlığı ve inovatif ortak yapım yaklaşımları, dünya sineması için değerli dersler sunuyor. Küçük bir ülkenin, sınırlı kaynaklara rağmen, esneklik, yaratıcılık ve stratejik iş birlikleriyle küresel sahnede nasıl öne çıkabileceğinin canlı bir örneği. Bu model, özellikle Türkiye gibi dinamik ancak uluslararası fonlama ve dağıtım ağlarına erişimde zorluklar yaşayabilen ülkeler için ilham verici olabilir. Şili sineması, sadece kendi kültürünü değil, aynı zamanda küresel insan hikayelerini de sınırları aşarak anlatmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Venedik Film Festivali bu yıl, Çin sinemasının Gümüş Aslan ödüllü önemli isimlerinden Cai Shangjun'un ana yarışma bölümünde "The Sun Rises on Us All" adlı yeni filmiyle boy gösterirken (Cai Shangjun'un bu dikkat çekici eseri hakkında daha fazla detaya ulaşabilirsiniz), Asya sinemasının tanınmış yüzlerinden Shu Qi'nin ilk yönetmenlik denemesi olan 'Girl' (Kız) filmi (Shu Qi'nin 'Girl' filmi ve çocukluk travmalarıyla bağlantısı hakkında daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz), Oscar ödüllü yönetmen Charlie Kaufman'ın psikolojik derinlikleri ve varoluşsal sorgulamaları işleyen yeni kısa filmi “How to Shoot a Ghost” (Kaufman'ın bu yeni eseri hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz) ve Kore sinemasının usta ismi Park Chan-wook'un son filmi 'No Other Choice' ile ilgili WGA grevi kurallarını ihlal iddiaları (Park Chan-wook'un filmi ve WGA tartışması hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz) gibi birçok önemli olaya ve tartışmaya sahne oldu. Ayrıca, Hollywood efsanesi Kim Novak'ın Venedik Film Festivali'nde Yaşam Boyu Başarı Altın Aslanı ile onurlandırılması da festivalin en dikkat çekici anlarından biriydi. Hollywood'un efsanevi isimlerinden Julia Roberts'ın yeni filmi “After the Hunt” ile katıldığı basın toplantısında #MeToo hareketi ve iptal kültürü üzerine yaptığı açıklamalar da büyük yankı uyandırdı ve hararetli tartışmalara neden oldu (Julia Roberts'ın Venedik Film Festivali'ndeki #MeToo tartışmaları hakkında daha fazla bilgi edinin). Potsy Ponciroli'nin 'Motor City', Yorgos Lanthimos'un 'Bugonia'sı, Noah Baumbach'ın 'Jay Kelly'si, Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein'ı gibi iddialı yapımlar sinemaseverlerin beğenisine sunulurken, Francis Ford Coppola'nın Werner Herzog'a Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülünü takdim etmesi, ve Gazze'deki trajik bir olayı konu alan 'Hind Rajab'ın Sesi' gibi dünya prömiyerleri de festivalin zengin gündemini oluşturdu. Venedik, böylece bağımsız ve sanat filmlerine kapılarını açarken, küresel sinema dinamiklerini de etkilemeye devam ediyor.

Hollywood Efsanesi Kim Novak'a Yaşam Boyu Başarı Altın Aslanı

Sinema dünyasının en özel ve gizemli figürlerinden biri olan Kim Novak, Venedik Film Festivali'nde Yaşam Boyu Başarı Altın Aslanı ile onurlandırıldı. Özellikle Alfred Hitchcock'un başyapıtı 'Vertigo'daki performansıyla akıllara kazınan 92 yaşındaki efsanevi aktris, 1960'ların ortalarından bu yana ilk kez kamusal bir etkinlikte boy göstererek uzun yıllardır süren inzivasına kısa bir ara verdi. Novak'ın sahneye çıkışı, festivalde uzun süren ve içten bir alkış tufanıyla karşılandı.

Ödül töreninde sahneye çıkan, festivalde 'Frankenstein' projesiyle de dikkat çeken Oscar ödüllü yönetmen Guillermo del Toro, Kim Novak'a yönelik derinlemesine ve duygusal bir övgü konuşması yaptı. Del Toro, Novak'ın kariyerindeki en etkileyici yönlerinden birinin 'kırılganlığı, gücü ve gizemi aynı anda yansıtabilme yeteneği' olduğunu vurguladı. Novak, Joshua Logan'ın 'Picnic' (1955), Otto Preminger'ın 'The Man with the Golden Arm' (1955) ve George Sidney'nin 'Pal Joey' (1957) gibi klasikleşmiş yapımlarda rol aldı. Ancak şüphesiz en ikonik rolü, Alfred Hitchcock'un 1958 yapımı 'Vertigo' filmindeki çifte karakteri oldu.

1966 yılında Hollywood'dan çekilerek Oregon'daki çiftliğine yerleşen Novak, hayatını resme ve atlarına adamıştı. Bu kararı, onun sektörün dayattığı kalıplara meydan okuyan, güçlü ve özgün ruhunu gözler önüne seriyor. Venedik Film Festivali kapsamında, Alexandre O. Philippe'in yönettiği 'Kim Novak's Vertigo' adlı biyografik belgesel de prömiyerini yaptı. Belgesel, Novak'ın kişisel yansımalarını ve Oregon'daki gözlerden uzak yaşamına dair kesitleri harmanlayarak, onu 'yüzyıl ortası sinema ikonundan, son derece özel bir sanatçıya dönüşen' yolculuğunu gözler önüne seriyor. Yönetmen Philippe, belgeselin 'hayatındaki spiralleri' anlattığını ve hatta kendi yapısının da spiral bir düzende olduğunu, her perdenin sonunda Novak'ın Hollywood'u neden terk ettiğine dair farklı bir sebeple geri döndüğünü ifade etti. Gözle görülür şekilde duygulanan Novak, ödülü alırken yaptığı konuşmada izleyicilere dönerek, “Oh Tanrım! Bu çok güzel,” dedi ve coşkuyla “Siz bendenizsiniz!” diye haykırdı. Annesinin kendisine ayna karşısında “Sen kendi geminin kaptanısın!” dedirttiğini ve bu mesajın herkesin kendi sesini duyurması gerektiğini düşündürdüğünü belirtti. Menajeri Sue Cameron, Novak'ın hâlâ her gün ağırlıklarla egzersiz yaptığını, at bindiğini ve yaşını kabul etmeyi reddederek gençlik enerjisini koruduğunu ekledi.

Venedik'in Zengin Gündemi: Diğer Önemli İsimler ve Tartışmalar

Venedik Film Festivali, Kim Novak gibi efsanevi isimleri onurlandırmanın yanı sıra, dünya sinemasının nabzını tutan yenilikçi filmlere ve çığır açan tartışmalara da ev sahipliği yapıyor.

Bu yılki festivalde, sadece filmler değil, sinema endüstrisinin önemli aktörleri de takdir edildi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesinin sinema sahnesinde çığır açan bir lider olan Doha Film Institute (DFI) CEO'su Fatma Hassan Alremaihi, Venedik'teki özel bir törenle Variety'nin 2025 Uluslararası Sinemada Başarı Ödülü'ne layık görüldü. Bu prestijli ödül, Alremaihi'nin DFI'yı son 15 yıldır bölgenin sinema endüstrisinin vazgeçilmez bir köşetaşı haline getirme ve Arap seslerini yükseltme, yaratıcı yetenekleri besleme ve anlatılmamış hikayeleri dünyayla paylaşma misyonunu sürdürme konusundaki yorulmak bilmez çabalarının bir nişanesi olarak öne çıktı. Festivalde DFI destekli rekor sayıda 12 film ilk gösterimlerini yaparken, bu yapımlar arasında Tunuslu yönetmen Kaouther Ben Hania'nın Brad Pitt ve Joaquin Phoenix gibi yıldızların yapımcılığını üstlendiği, Gazze'deki trajik bir olayı konu alan çarpıcı filmi "The Voice of Hind Rajab" da yer aldı. Fatma Hassan Alremaihi'nin bu önemli ödülü ve DFI'nın sinema dünyasına katkıları hakkında daha fazla bilgi için Nexus Haber'i ziyaret edebilirsiniz.

Bu yılki festivalde, Çin sinemasının Gümüş Aslan ödüllü önemli yönetmenlerinden Cai Shangjun'un yeni filmi "The Sun Rises on Us All", ana yarışma bölümünde izleyicilerle buluştu. Suçluluk, ortaklık ve bağışlamanın zorlu ihtimallerini ele alan bu incelikli drama, yönetmenin pandeminin ardından değişen sanatsal odağını ve Çin halkının spiritüel yaşamına yönelik derinlemesine bakışını yansıtıyor. Cai Shangjun'un bu etkileyici filmi ve sinema anlayışı hakkında daha fazla bilgiye Nexus Haber'den ulaşabilirsiniz. Festivalde dikkat çeken bir diğer yapım ise Oscar ödüllü yönetmen Charlie Kaufman'ın, Atina sokaklarında hayata yeni veda etmiş iki genç karakterin hikayesini anlatan, 27 dakikalık kısa filmi "How to Shoot a Ghost" oldu. Yarışma dışı özel bir gösterimle prömiyerini yapan film, Kaufman'ın felsefi derinliğini ve varoluşsal sorgulamalarını gözler önüne serdi. Kaufman’ın bu son eseri hakkında daha fazla bilgiye Charlie Kaufman'ın 'How to Shoot a Ghost' fragmanı ve Venedik Film Festivali haberimizden ulaşabilirsiniz.

Festivalin gündeminde sadece filmler değil, aynı zamanda sinema dünyasını ve toplumu derinden etkileyen tartışmalar da yer aldı. Luca Guadagnino'nun #MeToo temalı "After the Hunt" filmi ve Julia Roberts'ın basın toplantısında "insanlık olarak konuşma sanatını kaybediyoruz" yorumu büyük yankı uyandırdı. Ayrıca, usta yönetmen Francis Ford Coppola'nın Alman Yeni Sineması'nın öncülerinden Werner Herzog'a Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülünü takdim etmesi gibi anlar, festivalin sinema tarihine verdiği önemi bir kez daha gösterdi. Mona Fastvold, Kathryn Bigelow, Paolo Sorrentino, Jim Jarmusch ve Park Chan-wook gibi önemli isimlerin yeni filmleri de festival programında yer aldı. Müzik dünyasının asi ruhu Marianne Faithfull'ın hayatına odaklanan 'Broken English' belgeseli de dünya prömiyerini yaparak festivalin renkli yelpazesine katkıda bulundu.

Alan Ritchson: Batman Dedikodularına Son Nokta ve DC Evreni'ndeki Potansiyel Gelecek

Hollywood'un yükselen aksiyon yıldızlarından Alan Ritchson'ın adı, James Gunn'ın kendisinin hayranı olduğunu belirtmesiyle alevlenen Batman dedikodularıyla sıkça anılıyordu. Ritchson, popüler dizisi 'Reacher'dan sonra neredeyse tamamen diyalogsuz bir aksiyon-gerilim filmi olan 'Motor City' ile 82. Venedik Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapmasıyla da büyük ses getirdi. Ritchson, bu söylentilere Venedik'te açıklık getirdi: 'İnsanları yanıltmak istemem. Batman hakkında bazı konuşmalar oldu. Ama Batman'in geleceğimde olacağını kesinlikle düşünmüyorum.' Bu net ifadeye rağmen, DC Evreni ile ilgili umutları tamamen söndürmediğini belirterek, 'DC ile geleceğimde bir şeylerin olduğuna inanıyorum ve bunun doğru kalmasını isterim' dedi. Bu açıklama, hayranlarını farklı bir DC projesi için heyecanlandırmayı başardı.

Eleştirel Bakış: Batman Rolü ve DC Evreni'nin Yeni Yolu

James Gunn ve Peter Safran'ın liderliğindeki yeni DC Evreni (DCU), kapsamlı bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Bu süreçte ikonik karakterler için yeni oyuncu arayışları doğal olarak birçok spekülasyonu beraberinde getiriyor. Alan Ritchson'ın Batman için fiziksel uygunluğu ve 'Reacher'daki sert karakter portrayalı, hayranlar arasında bu dedikoduları güçlendirse de, yeni DCU'nun hangi yöne gideceği ve Batman'in nasıl bir portreyle ekrana yansıtılacağı henüz belirsizliğini koruyor. Ritchson'ın açıklaması, stüdyonun rol için farklı bir vizyonu olabileceğini veya aktörün kendi kariyer yolculuğunda başka DC karakterlerine yönelebileceğini düşündürüyor. Bu durum, hem stüdyonun stratejisinin ne kadar gizli yürütüldüğünü hem de bir karakterin sadece fiziksel özellikleriyle değil, aynı zamanda aktörün genel kariyer çizgisi ve 'tipi' ile de nasıl eşleştiğinin önemini gösteriyor. Batman gibi efsanevi bir karakterin oyuncu seçimi, her zaman büyük tartışmalara yol açmıştır ve Ritchson'ın net tavrı, spekülasyonları dizginlemeye yönelik profesyonel bir yaklaşım sunmaktadır.

Alan Ritchson'ın 'Motor City' ile diyalogsuz aksiyon sinemasına getirdiği yeni soluk ve DC Evreni ile ilgili potansiyel gelecek projeleri, kariyerindeki önemli dönüm noktalarını işaret ediyor. 'Motor City'nin Venedik ve Toronto'da nasıl karşılanacağı ve Ritchson'ın DCU'daki olası rolü, sinema ve çizgi roman dünyasının gündemini meşgul etmeye devam edecek gibi görünüyor. 82. Venedik Film Festivali, açılış töreninde Francis Ford Coppola'nın Werner Herzog'a Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülünü takdim etmesi gibi unutulmaz anlara sahne olurken, aynı zamanda Hollywood'un karizmatik yüzü George Clooney'nin 'Jay Kelly' filminin basın toplantısına sinüs enfeksiyonu nedeniyle katılamaması gibi olaylarla da gündem yarattı. Basın toplantılarında yaşanan ilginç anlardan biri de, Julia Roberts'ın 'After the Hunt' filminin gergin geçen basın toplantısında, diğer oyunculara önlerindeki su şişelerini aynı anda açmalarını rica ederek 'böylece çıkaracağımız gürültü, söyleyeceğimiz inanılmaz şeyleri bölmez' demesiydi. Andrew Garfield'ın gülerek araya girip 'Sette her gün böyleydi. Onun şişesi açılacaksa, herkesinki açılmak zorundaydı. Julia Roberts'ın mikrokozmosu işte bu' sözleriyle aktardığı bu olay, festival dinamiklerinde ünlülerin özel yaşamı ile profesyonel sorumlulukları arasındaki hassas dengeyi bir kez daha gözler önüne sererken, Venedik'in sadece filmlerle değil, aynı zamanda yıldızların insan halleriyle de gündem yarattığını gösteriyor. Macaristan gibi ülkelerin çok uluslu ortak yapımlarla festivalde zirveye çıkışı, bağımsız sinemanın zorlu ekonomik koşullarında finansman yapılarının kritik rolünü bir kez daha vurguladı. Telluride, Toronto ve New York gibi diğer sonbahar festivallerinin öncesinde gelmesiyle Venedik, distribütörler için Oscar kampanyalarının temelini atma fırsatı sunan kritik bir platform olma özelliğini taşıyor.

Kim Novak'ın Venedik'teki bu muhteşem dönüşü, sadece sinema dünyası için değil, aynı zamanda kişisel özgürlük ve kendini gerçekleştirme arayışındaki herkes için ilham verici bir hikaye sunuyor.

Kaynak: Variety - Şili Sineması Venedik Üretim Köprüsü'nde Ortak Yapımlara Odaklanıyor