Kore sinemasının tartışmasız dehalarından, 'Oldboy' ve 'Hizmetçi' gibi kült yapımlara imza atan Park Chan-wook, son filmi 'No Other Choice' ile Venedik Film Festivali'nin dikkat çeken isimlerinden biri oldu. 82. Venedik Film Festivali, tarihi Lido adasında kapılarını aralayarak sinema sanatının en yeni ve çarpıcı örneklerine ev sahipliği yapıyor; aynı zamanda yaklaşan ödül sezonunun ilk önemli işaretlerini de veriyor. Festivaldeki tüm çarpıcı prömiyerleri, ilk eleştirileri ve ödül sezonunun ilk sinyallerini yakından takip etmek için Venedik Film Festivali 2025 haberimize göz atın. Festivalde yaptığı basın toplantısında filmin ardındaki uzun ve meşakkatli süreci anlatan Park, projenin tam 20 yıl sonra hayata geçebilmesinin şaşırtıcı nedenini tek bir kelimeyle özetledi: Para.
20 Yıllık Bekleyişin Perde Arkası: 'Tek Kelimeyle, Para'
Donald E. Westlake'in 1997 tarihli 'The Ax' adlı gerilim romanından uyarlanan 'No Other Choice', 25 yıl çalıştığı kağıt şirketinden beklenmedik bir şekilde kovulduktan sonra çaresizlik içinde iş arayan orta yaşlı bir adamın hikayesini konu alıyor. Filmin konusu gibi, yapım süreci de neredeyse çeyrek asrı bulmuş. Park Chan-wook, bu uzun bekleyişin arkasındaki nedeni Venedik'te açıkça dile getirdi.
"Hepimiz istihdam ve güvenceye dair derin bir korku taşıyoruz. Bu film üzerinde 20 yıl boyunca çalışabildim çünkü yirmi yıl boyunca kime anlatsam, hep anladılar ve 'Bu ne kadar da güncel bir hikaye' dediler. Bu bana, filmin sonunda çekileceğine dair güven verdi. Kısa bir cevabı var, aslında tek kelime: Para."
Yönetmen, yeterli olduğunu düşündüğü bir bütçeye sahip olmak istediğini ve bu uğurda 20 yıl beklediğini, sonunda ise 'muhteşem bir kadro' kurabildiğini belirtti. Bu açıklama, sinema dünyasında büyük isimlerin bile finansal zorluklarla karşılaşabildiğini gözler önüne sererek, bağımsız sinemacılardan stüdyo filmlerine kadar sektörün bütçe denklemlerinin ne kadar karmaşık olabileceğini bir kez daha gösteriyor.
Değer Katan Bakış Açısı: Finansal Engeller ve Sanatsal Özgürlük
Park Chan-wook gibi vizyon sahibi bir yönetmenin bile projelerini hayata geçirmek için finansal destek arayışında uzun yıllar beklemesi, Hollywood ve küresel sinema endüstrisinde bütçenin sanatsal özgürlük üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu durum, filmlerin sadece sanatsal değeriyle değil, ticari potansiyeli ve finansman bulma kabiliyetiyle de değerlendirildiği gerçeğini bir kez daha vurguluyor. Yönetmenin bu engellere rağmen projesine bağlı kalması, gerçek bir sanatsal adanmışlık örneği olarak görülebilir. Bu finansal zorluklar sadece usta yönetmen Park Chan-wook'a özgü değil; örneğin, Arjantin sinemasının önde gelen isimlerinden Luis Ortega da Venedik Film Festivali'nde son filmi 'Kill the Jockey' ile Altın Aslan için yarışmasının ardından, bir sonraki iddialı projesi 'Magnetized' için Venedik Gap-Financing Market'ta aktif olarak finansman arayışlarını sürdürüyor. Bu durum, sektördeki bütçe denklemlerinin ne kadar karmaşık ve zorlu olabileceğinin global bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Bu durum, Venedik Film Festivali'nin sadece büyük bütçeli yapımlara değil, aynı zamanda bağımsız ve sanat filmlerine de kapılarını açtığının önemli bir göstergesidir.
Bu bağlamda, İtalyan sinemasının uluslararasılaşma çabaları da dikkat çekiyor. Daha önce Venedik'te duyurulan Piperplay oluşumu, aslında pan-Avrupa bağımsız grubu Vuelta'nın daha geniş stratejisinin bir parçası. PiperFilm'in geçtiğimiz Mart ayında azınlık hissesi satın alınan Vuelta, Playtime'ı da bünyesinde bulundurarak Avrupa bağımsız sinema sektöründe güçlü bir oyuncu olmayı hedefliyor. Films Boutique, Be for Films ve Global Constellation gibi önemli yapıları bünyesinde barındıran Vuelta, Avrupa'nın yeteneklerine küresel sahnede büyüme fırsatı sunmayı amaçlıyor. Bu tür konsolidasyonlar, bir yandan daha fazla finansman ve dağıtım ağı imkanı sunarken, diğer yandan bağımsız seslerin çeşitliliğini koruma konusunda sektörde yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Venedik Film Festivali'nden Dikkat Çeken Diğer Filmler ve Yönetmenler
Bu yılki festival programında, Park Chan-wook'un filmi 'No Other Choice' dışında, sinema dünyasının önde gelen birçok usta isminin yeni yapımları ve önemli sektör gelişmeleri de yer aldı. Özellikle, İtalyan sinemasının uluslararası arenada sesini daha gür duyurma hedefiyle, İtalya merkezli yapım ve dağıtım şirketi PiperFilm ile Fransa'nın önde gelen uluslararası satış şirketlerinden Playtime, güçlerini birleştirerek Piperplay adlı yeni bir oluşuma imza attı. Venedik Film Festivali'nde resmi duyurusu yapılan Piperplay, İtalyan filmlerini geliştirme, finansman, yapım ve küresel satış süreçleri dahil tüm döngüde destekleme misyonuyla yola çıktı. Bu stratejik birleşme ve İtalyan sinemasının uluslararası atılımı hakkında daha fazla bilgiye PiperFilm Playtime Piperplay haberimizden ulaşabilirsiniz. Yönetmenler Mona Fastvold, Kathryn Bigelow, Paolo Sorrentino'nun onuncu uzun metrajlı filmi "La Grazia", Jim Jarmusch, Gus Van Sant, Lucrezia Martel, Oscar ödüllü László Nemes'in "Orphan" filmi ve Berlin Altın Ayı ödüllü Ildikó Enyedi'nin "Silent Friend" filmleri Altın Aslan için yarışırken, Kaouther Ben Hania gibi isimlerin yeni yapımları da izleyicilerle buluştu. Festivalin 'Ufuklar (Horizons)' bölümünün açılışını ise Noomi Rapace'in ikonik Rahibe Teresa'yı canlandırdığı 'Mother' filmi yaptı. Sinema efsanelerinden Francis Ford Coppola'nın, Werner Herzog'a Yaşam Boyu Başarı Altın Aslan ödülünü takdim etmesi gibi özel anlar festivalin küresel önemini pekiştirdi. Ayrıca, Meksika sinemasından David Pablos’un drama-gerilim türündeki “On the Road”, Latin Amerika'dan Daniel Hendler'ın merakla beklenen “A Loose End” ve Hint sinemasından Anuparna Roy'un ilk uzun metrajlı filmi 'Songs of Forgotten Trees'in Ufuklar (Horizons) seçkisinde dünya prömiyerini yapması ve küresel satış haklarının Fransız film satış devi Celluloid Dreams tarafından alınması da, bağımsız sinemanın uluslararası alandaki yükselişine bir örnekti. Gazze'deki trajik bir olayı konu alan, Brad Pitt, Joaquin Phoenix, Alfonso Cuarón, Rooney Mara ve Jonathan Glazer gibi Hollywood yıldızlarının da yapımcılığını veya desteğini üstlendiği 'Hind Rajab'ın Sesi' gibi dikkat çekici dünya prömiyerleri de festival programında yer alarak, Venedik'in sadece büyük bütçeli değil, aynı zamanda bağımsız ve sanat filmlerine de kapılarını açtığını gösterdi. Bu filmler hakkında daha fazla bilgi ve festivalin genel değerlendirmesi için Venedik Film Festivali 2025 özel haberimize bakabilirsiniz.
Jüri Başkanı Alexander Payne ve Ödül Sezonunun Başlangıcı
Bu yılki festivalde jüri başkanlığını, 'The Holdovers', 'Election' ve 'Sideways' gibi başarılı filmlerin yönetmeni Alexander Payne üstleniyor. Payne'in sinema dünyasındaki saygın konumu, festivalin değerlendirme sürecine derinlik katacağının bir işareti olarak görülüyor. Venedik Film Festivali'nin Telluride, Toronto ve New York gibi diğer önemli sonbahar festivallerinin öncesinde gelmesi, onu distribütörler için Oscar kampanyalarının temelini atma fırsatı sunan kritik bir platform haline getiriyor. Burada alınan ilk eleştiriler ve oluşturulan ilgi, filmlerin ödül sezonundaki şansını önemli ölçüde etkileyebiliyor.
Yıldızlar Geçidi: 'No Other Choice' Kadrosu
Film, Park'ın uzun süreli bekleyişinin meyvesi olan yıldızlarla dolu bir oyuncu kadrosuna sahip. Başrolde, 'Squid Game' dizisiyle dünya çapında tanınan Lee Byung-hun, işini kaybeden Man-su karakterine hayat veriyor. Kadroda ayrıca Son Ye-jin ('Crash Landing on You'), Lee Sung-min ('Handsome Guys'), Yeom Hye-ran ('The Glory'), Cha Seung-won ('Believer 2'), Yoo Yeon-seok ('Hospital Playlist') ve Park Hee-soon ('The Policeman’s Lineage') gibi Güney Kore sinemasının ve televizyonunun önde gelen isimleri yer alıyor.
Lee Byung-hun, Park Chan-wook ile çalışmayı bir 'rüya' olarak nitelendirirken, 'No Other Choice'ı yönetmenin en 'ticari filmlerinden biri' olarak tanımladı. "Herhangi bir Koreli aktör, ikinci kez düşünmeden bu fırsata atlardı" diyen Lee, yönetmenin projesine duyduğu inancı ve hayranlığı dile getirdi.
Park Chan-wook'un Sinema Vizyonu ve Geleceğe Bakışı
Filmin kahramanının profesyonel bir yol ayrımında olmasından yola çıkarak, Park'a film endüstrisinde bir şeyler olursa kariyerine nasıl devam edeceği soruldu.
"Sanatın film formatının küçüleceğini sanmıyorum. Belki sinemalarda film izleme kültürü sona erebilir. Ancak istediğim bütçeyi bulamadığım zamanlar gelirse, akıllı telefonumla film yapmaya devam edeceğim. Bunu zaten yaptım."
Bu yorum, geleneksel sinema deneyiminin geleceği hakkında süregelen tartışmalara ışık tutarken, yönetmenin sanata olan sarsılmaz bağlılığını ve uyum sağlama yeteneğini gözler önüne seriyor.
Gölge Düşüren Tartışma: WGA Grevi ve İddialar
Park Chan-wook'un Venedik'teki film lansmanının ötesinde, yönetmen son dönemde başka bir önemli konuyla da gündeme geldi. Yazarlar Birliği (WGA) kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle sendikadan atılmasıyla ilgili iddialar, basın toplantısında doğrudan gündeme gelmese de, sektörde yankı uyandırdı. Park ve senaryo ortağı Don McKellar, sendikanın 2023 grevi sırasında çalışmayı yasaklayan kuralları ihlal ettikleri gerekçesiyle WGA'dan ihraç edilmişlerdi.
Yönetmenin ve Ortağının Tepkileri: İddialar ve Savunma
Park Chan-wook, bu iddiaları şiddetle reddediyor ve Hollywood'daki grev sırasında 'The Sympathizer' adlı HBO dizisi için yazdığı iddialarını yalanlıyor.
"Hiçbir kuralı ihlal etmedim. İtiraz etmeyi ciddi olarak düşündüm ama sonuçta itiraz etmemeye karar verdim çünkü o sırada Kore'de post prodüksiyon aşamasında olan 'No Other Choice' filmine odaklanmak istiyordum ve bir itiraz duruşmasına harcayacak kadar vaktim yoktu."
Senaryo ortağı Don McKellar ise Variety için yazdığı bir köşe yazısında, WGA'nın kararlarını 'kasten antidemokratik, bilerek acımasız ve abartılı' olarak nitelendirerek, bunu 'üyelerini, özellikle de 'iki unvanlı' (showrunner-yönetmen-yazar) olanları sindirmek için bir korkutma taktiği' olarak tanımladı. Bu durum, sendikal haklar, uluslararası projelerde çalışma koşulları ve Hollywood'daki güç dengeleri üzerine önemli bir tartışma başlatmış durumda.
Eleştirel Bakış: WGA Tartışması ve Uluslararası Sanatçılar
Park Chan-wook'un WGA ile yaşadığı bu sorun, uluslararası alanda tanınan sanatçıların Hollywood'un sendikal kuralları ve grevleri karşısındaki konumunu sorgulatıyor. McKellar'ın 'korkutma taktiği' suçlaması, WGA'nın bu tür durumlarda nasıl bir denge kurmaya çalıştığına dair tartışmalara yol açıyor. Bir yandan sendika üyelerinin haklarını korumak istenirken, diğer yandan küresel projelerin karmaşık doğası ve farklı ülkelerin çalışma kültürü bu tür sürtüşmeleri kaçınılmaz kılabilir. Bu olay, Hollywood'un küresel bir sektör olarak nasıl işlediği ve yerel kurallarının uluslararası çapta nasıl algılandığı konusunda önemli soruları beraberinde getiriyor.
Bu tür tartışmaların yanı sıra, Venedik Film Festivali'nde sanat ve siyaset arasındaki gerilim, Gazze'deki insani duruma odaklanan 'Hind Rajab'ın Sesi' filmi ve festivalin bu konudaki diplomatik duruşlarıyla da gündeme geldi. Jüri başkanı Alexander Payne, siyasi görüşlerini açıklamaktan kaçınırken, festival başkanı Alberto Barbera ise sanatçı özgürlüğünü korurken insani acıyı görmezden gelmediklerini belirtti. Bu gerilimli atmosfer ve detaylı tartışmalar için daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca, son dönemde sanat filmleri dağıtıcısı Mubi'nin finansal ortaklıkları üzerinden yaşanan etik kriz de, kültürel kurumların ticari ilişkileri ile sanatsal ve etik değerler arasındaki dengeyi sorgulatan önemli bir örnektir. Mubi CEO'su Efe Cakarel'in "Etik Fonlama ve Yatırım Politikası" ve "Sanatçı Danışma Konseyi" kurma taahhütlerine rağmen, Filistin yanlısı sanatçılar, özellikle Sequoia Capital'ın İsrail istihbarat birimleriyle bağlantılı bir savunma teknolojileri şirketine yaptığı yatırım nedeniyle bu yanıtı yetersiz buldu. Mubi'nin bu krizle ilgili detaylı tartışmaları buradan okuyabilirsiniz. Bu olaylar, festivallerin ve sanat kurumlarının küresel olaylara ve etik değerlere nasıl tepki vermesi gerektiği konusunda önemli soruları gündeme getiriyor.
Bu küresel piyasa dinamiklerine bakıldığında, Piperplay gibi büyük oyuncuların bir araya gelmesi, bağımsız sinema sektöründe dengeleri değiştirebilecek potansiyel taşıyor. Bir yandan İtalyan filmlerinin daha geniş bir dağıtım ağına erişimine olanak tanırken, diğer yandan piyasada artan konsolidasyon eğilimi, daha küçük butik satış şirketleri için rekabeti zorlaştırabilir ve bağımsız seslerin çeşitliliğini koruma konusunda endişeler doğurabilir. Bu durum, küresel eğlence pazarının sürekli değişen yapısını gözler önüne seriyor.
Bu küresel konsolidasyon eğilimine paralel olarak, Hindistan eğlence pazarı da dikkat çekici gelişmelerle adından söz ettiriyor. Küresel müzik devi Universal Music India (UMI) ile Bollywood'un tanınmış yapım şirketlerinden Maddock Films arasında imzalanan stratejik ortaklık ve Amazon MX Player'ın yeni reality şovu 'Rise & Fall' ile dijital platformlardaki rekabet, pazarın dinamizmini gösteriyor. Hindistan'ın dinamik eğlence pazarı ve bu alandaki son gelişmeler hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
Benzer şekilde, Fransız televizyon sektöründe bağımsız yapım ve dağıtım şirketleri, yayıncılar ve konsolide medya gruplarıyla rekabet ederken artan bir baskıyla karşı karşıya. Unifrance Başkanı Gilles Pélisson'un da belirttiği gibi, uluslararası ortak yapımlar finansman sağlamanın yanı sıra daha geniş dağıtım ağlarına ulaşmada kritik bir rol oynuyor. Fransız yapımlarının küresel yükselişi ve sektör zorlukları hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz. Ayrıca, çocuk ve gençlik programları satışında Paris merkezli Madgic Distribution'ın uluslararası arenada gerçekleştirdiği animasyon ve canlı aksiyon içerik satışları, bu dinamik pazarın küresel erişim potansiyelini bir kez daha kanıtlıyor. Çocuk ve gençlik içerikleri pazarındaki bu küresel başarıları hakkında daha fazla bilgi için Madgic Distribution küresel piyasayı fethetti içeriğimizi ziyaret edebilirsiniz.
Bu olaylar, festivallerin ve sanat kurumlarının küresel olaylara ve etik değerlere nasıl tepki vermesi gerektiği konusunda önemli soruları gündeme getiriyor. Venedik'ten yayılan bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde dünya sinemasının uluslararası festivallerde ve sinema salonlarındaki varlığını güçlendirecek gibi görünüyor.
Sonuç: Park Chan-wook'un Sanatına Adanmışlığı
Tüm bu tartışmalar ve uzun bekleyişe rağmen, Park Chan-wook'un 'No Other Choice' filmi, yönetmenin sanatsal vizyonuna ve hikaye anlatımına olan bağlılığının bir kanıtı niteliğinde. Finansal engelleri aşması, yıldızlarla çalışması ve hatta potansiyel bir sektör krizine karşı akıllı telefonla bile film çekme kararlılığı, onu çağımızın en özgün ve dirençli sinemacılarından biri yapıyor.
Kaynak: Daha fazla bilgi için Variety'nin ilgili haberini inceleyebilirsiniz.