Francis Ford Coppola'dan Werner Herzog'a Venedik'te Yaşam Boyu Başarı Aslanı: Sinemanın İki Devi Bir Arada

Haber Merkezi

27 August 2025, 22:47 tarihinde yayınlandı

Venedik Film Festivali: Francis Ford Coppola, Werner Herzog'u Onurlandırdı - 'Sınırsız Bir Fenomen'

Sinema dünyasının iki dev ismi, usta yönetmenler Francis Ford Coppola ve Werner Herzog, bu yılki Venedik Film Festivali'nin açılış töreninde unutulmaz bir an yaşattı. "Baba" filminin efsanevi yönetmeni Coppola, Alman Yeni Sineması'nın öncülerinden Herzog'a, kendisinin de bir zamanlar layık görüldüğü Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülünü takdim etti. Bu tören, sadece bir ödül takdiminden öte, iki büyük sanatçının yarım asra yayılan dostluğunun ve sinemaya eşsiz katkılarının bir kutlaması niteliğindeydi.

Coppola'dan Herzog'a Övgüler: "Sınırsız Bir Fenomen"

Tören, Francis Ford Coppola'nın geçirdiği kalp rahatsızlığının ardından ilk halka açık görünümü olması açısından da dikkat çekiciydi. Sahneye çıkan Coppola, Werner Herzog'u "sinemanın her köşesinde çalışan sınırsız bir fenomen" olarak tanımlayarak konuşmasına başladı. Ünlü yönetmen, Herzog'un "Aguirre, Tanrı'nın Gazabı" ve "Fitzcarraldo" gibi çığır açan yapıtlarına atıfta bulunarak, bu filmlerin "benzersiz, birbirinden çok farklı ve muhteşem" olduğunu vurguladı.

Coppola, konuşmasında, "Buraya Werner Herzog'u övmeye geldim ve bu yeterli değil," dedi. "Onun gibi birinin var olabileceği gerçeğini kutlamak gerek. Eğer Werner'in sınırları varsa, ben ne olduklarını bilmiyorum."

Konuşmasını iddialı bir notla bitiren Coppola, Herzog'un yaşamının ve varlığının herkese bir meydan okuma gönderdiğini belirtti: "Beni geçebilirseniz geçin. Ve hepimiz gerçekten birinin bunu yapıp yapamayacağını merak ediyoruz. Werner, eğer biri bunu başarırsa şapkamı yerim!"

Herzog'dan Duygusal Anlar ve Unutulmayan Destek

Ayakta alkışlarla ödülünü alan Herzog, Coppola'nın tanıtımını "çok, çok nazik" bulduğunu dile getirdi ve "Baba" filminin yönetmeninin kariyerinin başlarında kendisine nasıl destek olduğunu anımsadı. "Francis bana karşı aşırı derecede nazik ve cömert davrandı. Neredeyse yarım asırdır birbirimizi tanıyoruz," diyen Herzog, parasız olduğu dönemlerde Coppola'nın San Francisco'daki evinde kaldığını ve "Fitzcarraldo" filminin senaryosunu orada yazdığını açıkladı.

İkili, Azteklerin bakış açısından Meksika'nın fethi hakkında bir film çekmeye "çok yaklaştıklarını" ancak projenin hayata geçmediğini de belirtti. Herzog, bu planları yaparken geçirdikleri zamanı "harika" olarak nitelendirdi ve ekledi: "Francis olmasaydı, harika eşim Lena ile tanışamazdım."

Festivaldeki Güncel Projeler ve Venedik'in Atmosferi

Oscar ödüllü yönetmen Coppola, Venedik'te, Mike Figgis'in 2024 yapımı "Megadoc" filminin yapımını konu alan "Megadoc" adlı belgeselinin sunumu kapsamında bulunuyor. Werner Herzog ise Angolan yaylalarında gizemli bir fil sürüsünün peşine düşen "Ghost Elephants" adlı belgeselinin galası için Venedik'te. Herzog ayrıca festival kapsamında bir masterclass da verecek. Venedik Film Festivali'nin prestijli Ufuklar (Horizons) bölümünün açılışını ünlü oyuncu Noomi Rapace'in ikonik Rahibe Teresa'yı canlandırdığı "Mother" filmi yaparken, Yönetmen Teona Strugar Mitevska'nın imzasını taşıyan bu yapım, Rahibe Teresa'yı geleneksel azize anlatılarının ötesinde, neredeyse 'çok uluslu bir şirketin acımasız ve hırslı bir CEO'su' olarak ele almasıyla dikkat çekiyor. Meksika sinemasının yükselişini temsil eden **David Pablos** imzalı drama-gerilim “On the Road” filmi de 4 Eylül'de aynı bölümde dünya prömiyerini yapacak. Bu çarpıcı yapım, şimdiden İtalyan dağıtım şirketi **I Wonder Pictures** tarafından satın alınarak küresel bir yolculuğa çıkacağının sinyallerini verdi. Festival ayrıca, Latin Amerika sinemasının güçlü seslerinden Daniel Hendler'ın merakla beklenen üçüncü uzun metraj filmi **“A Loose End” (Un cabo suelto)** gibi dikkat çekici dünya prömiyerlerine de ev sahipliği yapıyor. Açılış töreni, Paolo Sorrentino'nun İtalyan bir başkanın ötanaziye izin veren bir yasa tasarısını geçirmeye karar vermesi gereken "La Grazia" adlı dramasının prömiyerinden önce gerçekleşti. "Muhteşem Güzellik" ve "Tanrı'nın Eli" gibi eserleriyle izleyiciyi renkli, hareketli ve duygusal yoğunluğu yüksek barok dünyalara taşıyan Sorrentino, bu kez alışılmadık derecede sade, dikkatli ve içsel bir dramayla karşımızda. Oscar ödüllü yönetmen Paolo Sorrentino'nun yeni filmi 'La Grazia', ünlü oyuncu Toni Servillo'yu Katolik bir İtalya'da ötanazi yasa tasarısını imzalamakla ilgili vicdani bir çatışma yaşayan kurgusal İtalyan cumhurbaşkanı Mariano De Santis rolünde bir kez daha bir araya getiriyor. Yönetmen Sorrentino, bu filmde günümüz siyasetindeki fevri kararlar yerine, 'bir siyasetçinin nasıl olması gerektiğini' tasvir etme arayışında olduğunu belirtiyor. Paolo Sorrentino'nun "La Grazia" filmi incelemesine buradan ulaşabilirsiniz. Taşıdığı ahlaki ikilemler hakkında daha fazla bilgiye ise buradan ulaşabilirsiniz. Bu yılki Venedik Film Festivali 6 Eylül'e kadar devam edecek.

“On the Road”: Meksika'dan Cesur Bir Yol Hikayesi

**David Pablos**’un yönetmenliğini üstlendiği “On the Road”, izleyiciyi Meksika'nın kuzeyindeki hiper-erkekçi uzun yol kamyonculuk dünyasına davet ediyor. Filmin merkezinde, yol kenarı lokantalarında kamyon şoförleriyle takılan isyankar genç bir serseri olan **Veneno** karakteri yer alıyor. Acilen bir yolculuğa ihtiyaç duyarken, içine kapanık ve sert bir şoför olan **Muñeco** ile tanışır. Veneno, Muñeco'yu kendisini bu zorlu yolculuğa çıkarmaya ikna eder ve ikili arasında beklenmedik bir yakınlaşma başlar. Ancak Veneno'nun geçmişinden gelen gölgeler, ikisinin de hayatını riske atacak şekilde yeniden su yüzüne çıkar. Başrollerinde profesyonel olmayan aktör **Victor Miguel Prieto** ve deneyimli oyuncu **Osvaldo Sánchez** (“Pedro Páramo”) yer alıyor.

Filmin yapımcılığını, Meksika sinemasının önde gelen figürlerinden **Inna Payán** ve “Andor” dizisinin yıldızı **Diego Luna** gibi isimler üstleniyor. **Inna Payán**'ın yapımcılık kariyerindeki başarılar arasında Cannes'da 81 uluslararası ödül kazanan “The Golden Dream” (“La jaula de oro”), Berlinale'de prömiyer yapan “Devil’s Freedom” (“La libertad del diablo”) ve yine Berlinale'de Generation KPlus Büyük Ödülü'nü kazanan “Los Lobos” gibi filmler bulunuyor. **Diego Luna** ise **Gael García Bernal** ile birlikte kurduğu **La Corriente del Golfo** şirketiyle yapımcılıkta da aktif rol alıyor. “On the Road”, Payán'ın şirketi Animal de Luz'un yanı sıra La Corriente del Golfo, The Maestros Cine, EFD Studios, Terminal Films ve Producciones Año Bisiesto ortak yapımı olarak hayat buldu. Film, Meksika'nın Eficine vergi teşviki ve CNC desteğiyle finanse edildi.

I Wonder Pictures ve Bağımsız Sinemanın Küresel Yükselişi

**I Wonder Pictures** gibi dağıtımcıların, **David Pablos**’un “On the Road” filmi gibi bağımsız ve sanatsal değeri yüksek filmleri portföylerine katması, sadece ticari bir hamle olmanın ötesinde, sinemanın çeşitliliği ve derinliği açısından büyük bir misyonu da temsil ediyor. Şirketin temsilcisi **Giorgia Fassiano**'nun Variety'ye yaptığı açıklama bu vizyonu net bir şekilde ortaya koyuyor:

“'On the Road', **I Wonder Pictures**'ın editoryal çizgisini mükemmel bir şekilde yansıtan, korkusuz ve duygusal açıdan çiğ bir yolculuk: Cesur, auteur odaklı sinema, az temsil edilen sesleri yükseltir ve baskın anlatılara meydan okur. Şiirsel yoğunluğu ve radikal dürüstlüğü, izleyiciyi etkileyen, rahatsız eden ve filmin bitiminden çok sonra bile akıllarda kalan filmlere olan bağlılığımızla örtüşüyor.”

Bu açıklama, filmin sadece bir hikaye anlatmadığını, aynı zamanda toplumsal normlara meydan okuyan ve marjinalize edilmiş seslere platform sunan bir sanat eseri olduğunu vurguluyor. I Wonder Pictures daha önce “Everything Everywhere All at Once,” “The Zone of Interest,” ve “Eddington” gibi eleştirel ve ticari başarılar elde etmiş yapımları da dağıtmıştı. Günümüzde ana akım Hollywood yapımlarının domine ettiği sinema pazarında, bu tür cesur ve özgün anlatımların kendilerine yer bulabilmeleri, güçlü distribütörlerin ve uluslararası festivallerin desteğiyle mümkün oluyor. Bu anlaşma, sinemanın sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda farklı coğrafyalardan gelen sesleri duyurma ve toplumsal meselelere eleştirel bir bakış sunma gücünü de pekiştiriyor.

Yönetmen David Pablos'un Etkileyici Filmografisi

**David Pablos**, önceki çalışmalarıyla da uluslararası alanda tanınan bir isim. İşte öne çıkan bazı yapımları:

  • The Chosen Ones (Las Elegidas): Cannes Film Festivali (Un Certain Regard) ve San Sebastián Film Festivali (Horizontes Latinos) gibi büyük uluslararası festivallerde gösterildi ve En İyi Ibero-Amerikan Film dalında Goya adaylığı kazandı.

  • Dance of the 41 (El Baile de los 41): Tarihi bir drama olarak beğeni topladı.

  • The Head of Joaquín Murrieta: Amazon Western dizisinin ilk dört bölümünü yönetti.

David Pablos ve Inna Payán gibi isimlerin uluslararası alanda kazandığı bu başarılar, Meksika sinemasının derinliğini ve çeşitliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. “On the Road”, bu değerli mirasın yeni ve heyecan verici bir parçası olarak Venedik'te sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanırken, festival aynı zamanda Daniel Hendler'ın **"A Loose End"** gibi Latin Amerika sinemasının yükselişini temsil eden yapımlarına, Noomi Rapace'in başrolünde yer aldığı **"Mother"** gibi kutsal figürlere eleştirel bir bakış sunan filmlere ve Kaouther Ben Hania'nın **'Hind Rajab'ın Sesi'** gibi küresel vicdanı harekete geçiren filmlerine de uluslararası bir platform sunuyor. Venedik Film Festivali, 'La Grazia' gibi ustalık eserlerinin yanı sıra, farklı coğrafyalardan gelen ve yenilikçi bakış açıları sunan filmlerin de dünya çapında tanınmasına olanak tanıyor.

Festivaldeki Güncel Tartışmalar: Sanat, Siyaset ve İnsani Krizler

Venedik Film Festivali bu yıl sadece sanatsal başarılarla değil, aynı zamanda güncel politik ve insani meselelerle de gündeme geldi. Özellikle Gazze'de yaşanan trajik olayları konu alan 'Hind Rajab'ın Sesi' (The Voice of Hind Rajab) adlı drama filmi, festival programının en çok dikkat çeken yapımlarından biri oldu. Yönetmen Kaouther Ben Hania'nın imzasını taşıyan bu film, 6 yaşındaki Hind Rajab'ın İsrail güçlerinin saldırısına uğrayan bir araçta mahsur kalışını ve yaşadıklarını gerçek acil durum telefon görüşmeleriyle aktarıyor. Hollywood yıldızları Brad Pitt ve Joaquin Phoenix gibi A-list oyuncuların yanı sıra, 'Roma' filminin yönetmeni Alfonso Cuarón, aktris Rooney Mara, 'İlgi Alanı' yönetmeni Jonathan Glazer ve Pitt’in yapım ortağı Dede Gardner gibi sektörün önde gelen isimleri filmin yönetici yapımcıları arasında yer alıyor. Bu güçlü destek hakkında daha fazla bilgi için tıklayın.

Festival jüri başkanı Oscar ödüllü yönetmen Alexander Payne'in basın toplantısında Gazze'deki duruma ilişkin diplomatik duruşu, 'sanat siyasetten bağımsız olabilir mi?' tartışmasını alevlendirdi. Payne, "Ben buraya sinemayı yargılamak ve konuşmak için geldim. Siyasi görüşlerimin çoğunuzun görüşleriyle örtüştüğünden eminim," diyerek yanıt verdi. Festival öncesinde yüzlerce İtalyan ve uluslararası sinemacı, İsrail hükümetinin Gazze'deki eylemlerini kınayan ve İsrail'e açık destek veren bazı isimlerin davetlerinin geri çekilmesini talep eden açık bir mektup göndermişti. Venedik Film Festivali'ndeki Gazze gündemi ve Alexander Payne'in duruşu hakkında daha fazla bilgi için tıklayın.

Festival Başkanı Alberto Barbera ise bu taleplere karşılık, sanatçı davetlerini geri çekmeyeceklerini ancak Gazze ve Filistin'de yaşananlar karşısındaki "büyük üzüntülerini ve acılarını" dile getirdiklerini belirtti. Barbera, özellikle sivillerin ve çocukların ölümünü "henüz kimsenin sona erdiremediği bir savaşın ikincil zararı" olarak nitelendirdi ve Biennale'nin bu konudaki duruşundan şüphe duyulmaması gerektiğini ekledi.

“Sanatçılara gönderilen davetleri geri çevirmemiz istendi; bunu yapmayacağız. Eğer festivale katılmak isterlerse, burada olacaklardır. Öte yandan, Gazze ve Filistin'de yaşananlar karşısındaki büyük üzüntümüzü ve acımızı açıkça ilan etmekten asla çekinmedik. Sivillerin ve özellikle çocukların ölümleri, henüz kimsenin sona erdiremediği bir savaşın ikincil zararıdır. Biennale'nin bu konudaki pozisyonundan hiçbir şüphe olmadığını düşünüyorum.” — Alberto Barbera, Venedik Film Festivali Başkanı

Bu tartışmalı atmosferin bir parçası olarak, sanat filmleri dağıtıcısı Mubi'nin Sequoia Capital'dan aldığı yatırım sonrası yaşadığı etik kriz de gündeme geldi. Sequoia'nın, İsrail istihbarat birimlerinden veteranlar tarafından kurulan ve Gazze'deki işgalde aktif rol oynayan savunma teknolojileri şirketi Kela'ya yaptığı yatırım, Mubi'nin sanat ve etik değerlerle olan ilişkisini sorgulatan geniş çaplı sanatçı tepkilerine yol açtı. Mubi CEO'su Efe Cakarel, eleştirilere yanıt olarak "Etik Fonlama ve Yatırım Politikası" ve "Risk Altındaki Sanatçılar Fonu" oluşturacaklarını açıkladı, ancak bu açıklamalar bazı sanatçı kolektifleri tarafından yetersiz bulundu. Sanatçılar, Mubi'den Sequoia Capital'ı kınamasını ve yönetim kurulundaki bağlantılı isimleri çıkarmasını talep ederken, imza atan sinemacı sayısı 100'ü aştı. Mubi'nin bu krizle ilgili detaylı tartışmaları buradan okuyabilirsiniz.

Sinema Tarihindeki Yerleri ve Venedik ile Bağları

Francis Ford Coppola, 1992 yılında Venedik'in Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülünü almıştı. Werner Herzog'un da Venedik ile uzun bir geçmişi bulunuyor. Festivalde daha önce 1991 yapımı "Scream of Stone" ve 2005 yapımı "The Wild Blue Yonder" filmlerinin prömiyerleri yapılmıştı. 2009'da ise "Bad Lieutenant: Port of Call New Orleans" (kara komedi) ve "My Son, My Son, What Have Ye Done?" (suç draması) adlı iki filmiyle Altın Aslan için yarışmıştı.

Venedik Film Festivali ve Usta Yönetmenler: Önemli Anlar

  • Francis Ford Coppola: 1992 yılında Yaşam Boyu Başarı Altın Aslan Ödülü'nü aldı.
  • Werner Herzog:
    • 1991: "Scream of Stone" prömiyeri
    • 2005: "The Wild Blue Yonder" prömiyeri
    • 2009: "Bad Lieutenant: Port of Call New Orleans" ve "My Son, My Son, What Have Ye Done?" filmleriyle Altın Aslan için yarıştı.
  • Güncel Katılımlar: Coppola "Megadoc" belgeseliyle, Herzog ise "Ghost Elephants" belgeselinin galası ve bir masterclass ile festivalde yer alıyor.

Sinemanın Dünü, Bugünü ve Yarınına Dair Bir Düşünce

Francis Ford Coppola ve Werner Herzog gibi isimleri onurlandırmak, modern sinema endüstrisi için bir dönüm noktası görevi görüyor. Gişe rekortmeni filmlerin ve dijital platformların yükselişiyle birlikte, auteur sinemasının ve bağımsız yapımların geleceği sıkça tartışma konusu olmakta. Bu tür ödüller, sadece geçmişin başarılarını kutlamakla kalmıyor, aynı zamanda genç nesil sinemacılara, vizyoner ve cesur olmanın ödüllendirildiğini hatırlatarak ilham veriyor. Bazıları, sektörün yeni yetenekleri yeterince öne çıkarmadığını savunsa da, bu efsanevi isimlerin varlığı ve ödüllendirilmesi, genç yetenekler için de bir motivasyon kaynağı oluyor.