Paolo Sorrentino'dan Venedik'e Ahlaki İkilemlerle Yüklü Bir Cumhurbaşkanı Portresi: 'La Grazia'

Haber Merkezi

27 August 2025, 15:39 tarihinde yayınlandı

Paolo Sorrentino'dan Venedik'e Ahlaki İkilemlerle Yüklü Bir Cumhurbaşkanı Portresi: 'La Grazia'

Ünlü İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino, Venedik Film Festivali'nin açılışını yapacak yeni filmi 'La Grazia' (Lütuf) ile sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Festival, sadece Sorrentino'nun bu iddialı yapımına değil, aynı zamanda Latin Amerika sinemasının güçlü seslerinden Daniel Hendler'ın merakla beklenen üçüncü uzun metraj filmi “A Loose End” (Un cabo suelto) gibi dikkat çekici dünya prömiyerlerine de ev sahipliği yapıyor. Bu yılki festival, Brad Pitt ve Joaquin Phoenix'in yanı sıra Alfonso Cuarón, Rooney Mara ve Jonathan Glazer gibi Hollywood yıldızlarının da yapımcılığını veya desteğini üstlendiği, Gazze'deki trajik bir olayı konu alan 'Hind Rajab'ın Sesi' (The Voice of Hind Rajab) adlı drama filminin dünya prömiyerine de ev sahipliği yaparak sinema dünyasının dikkatini Gazze'deki insani krize çekiyor. Festivalin jüri başkanı Oscar ödüllü yönetmen Alexander Payne'in basın toplantısında sergilediği diplomatik duruş ve festival yönetiminin bu konudaki tutumu ise, sanat dünyasında devam eden "sanat siyasetten bağımsız olabilir mi?" tartışmasını bir kez daha alevlendirmiş durumda. Bu gerilimli ortam ve festivalin tutumu hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz. 'Muhteşem Güzellik' ve 'Genç Papa' gibi yapımlarıyla tanınan Sorrentino, bu filmde bir kez daha ikonik oyuncusu Toni Servillo ile güçlerini birleştiriyor. Servillo, Katolik bir İtalya'da ötanazi yasa tasarısını imzalamakla ilgili vicdani bir çatışma yaşayan, kurgusal bir İtalyan cumhurbaşkanı Mariano De Santis'i canlandırıyor. Film, sadece bir siyasetçinin portresini çizmekle kalmıyor, aynı zamanda günümüz dünyasının en karmaşık ahlaki sorularına da cesurca bir pencere açıyor. Daniel Hendler'ın Venedik Film Festivali'ndeki prömiyeri hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

Siyasetin İdeal Yüzü: Neden Bu Kez Pozitif Bir Lider?

Paolo Sorrentino, daha önce 'Il Divo' filminde Giulio Andreotti ve 'Loro'da Silvio Berlusconi gibi İtalyan siyasetinin tartışmalı figürlerini keskin bir dille ele almıştı. Ancak 'La Grazia' ile bambaşka bir yola sapıyor. Yönetmen, günümüz siyasetinde sıkça rastlanan fevri kararlar, güç gösterileri ve çarpık ekonomik yaklaşımlar yerine, 'bir siyasetçinin nasıl olması gerektiğini' tasvir etmek istediğini belirtiyor.

Sorrentino, "Her gün haberlerde siyasetçilerin fevri, güç gösterisiyle ve ekonominin işleyişine dair tuhaf çarpık fikirlerle alınan kararlarını okuyoruz. Bunun yerine, bir siyasetçinin nasıl olması gerektiğini tasvir etmek istedim," diyerek filmine ilham veren düşünceyi açıklıyor.

Bu, yönetmenin siyasetle olan ilişkisinde bir evrime işaret ediyor olabilir mi? Eleştirel bir gözle bakıldığında, ideal bir siyasetçi portresi çizmek, mevcut siyasi gerçekliklerin karmaşıklığını basitleştirme riski taşısa da, aynı zamanda topluma ilham verme ve beklenti çıtasını yükseltme potansiyeli de barındırıyor. Sorrentino, bu defa sadece eleştirmekle kalmayıp, bir vizyon sunma arayışında gibi duruyor.

Ötanazi ve Af: Hayatın Kutsallığına Dair Zor Sorular

Filmin temelini oluşturan ahlaki ikilemler, yönetmenin gerçek hayattaki bir olaydan ilham almasıyla başlıyor. Sorrentino, yıllar önce İtalyan Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella'nın Alzheimer hastası eşini öldüren yaşlı bir adamı affetmesiyle ilgili bir haberi okuduğunu ve buradan yola çıkarak, bir cumhurbaşkanının affetme yetkisini kullanmanın ne anlama geldiğini sorguladığını belirtiyor. Bu sorgulama, ötanazi yasa tasarısının imzalanması gibi daha büyük bir etik sorunsalla birleşiyor. Katolik bir ülkede, hayatın kutsallığına inanan bir cumhurbaşkanının bu tür bir kararla yüzleşmesi, filmi sadece siyasi değil, aynı zamanda felsefi bir tartışma platformuna dönüştürüyor.

Değer Katan Bakış Açısı: Ötanazi Tartışması

Ötanazi, dünya genelinde büyük toplumsal ve etik tartışmaları beraberinde getiren bir konu. Özellikle İtalya gibi güçlü Katolik değerlere sahip ülkelerde, yaşam hakkı ve bireysel özerklik arasındaki gerilim, yasal düzenlemeler kadar vicdani bir çıkmazı da ifade eder. 'La Grazia', bu hassas konuyu bir cumhurbaşkanının kişisel ve makamsal sorumlulukları üzerinden ele alarak, seyircilere kendi ahlaki pusulalarını sorgulama fırsatı sunuyor. Film, bir karar vericinin kişisel inançları ile kamusal görevleri arasındaki ince çizgide nasıl yürüdüğünü gözler önüne seriyor. Bu bağlamda, Kaouther Ben Hania'nın yönettiği ve Hollywood yıldızlarının desteklediği 'Hind Rajab'ın Sesi' gibi yapımlar da sinemanın, acı gerçekleri dile getirme ve toplumsal belleği canlı tutma gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Film, Gazze'de İsrail güçlerinin saldırısına uğrayan 6 yaşındaki Hind Rajab'ın yürek burkan gerçek hikayesini, onun Kızılhaç gönüllüleriyle yaptığı acil durum telefon görüşmelerinin gerçek ses kayıtlarını kullanarak aktarıyor. Yönetmen Ben Hania'nın belirttiği gibi, "Bir çocuğun yardım çağrısı yaptığı ve kimsenin gelmediği bir dünyayı kabul edemem. Bu acı, bu başarısızlık hepimize ait. Bu hikaye sadece Gazze hakkında değil, evrensel bir acıya hitap ediyor."

Toni Servillo'nun Karizması ve Baba-Kız Dinamiği

Sorrentino, Toni Servillo'yu canlandıracağı karakter için düşünmesinin nedenini, Servillo'nun "anında bir otorite hissi vermesi" olarak açıklıyor. Servillo'nun karizması ve doğal insanlığı, cumhurbaşkanının zorlu kararlar karşısında bile empati uyandıran bir figür olmasını sağlıyor. Yönetmen, Servillo'dan karakterini aşırı duygusallıktan uzak tutmasını, “yüzündeki büyük insanlığın yeterli olmasını” istemiş.

Filmin otobiyografik yönlerinden biri de cumhurbaşkanı ile kızı (Anna Ferzetti) arasındaki güçlü bağ. Sorrentino, kendi kızıyla olan ilişkisinden esinlenerek, yaşlı neslin günümüzü eleştirme ve geçmişi yüceltme eğilimine karşı, cumhurbaşkanının kızının fikirlerine güvenerek günümüzü daha iyi anlama çabasını aktarıyor. Bu, özellikle ötanazi yasası konusunda cumhurbaşkanının kızının düşüncelerine dayanarak yasayı imzalamasıyla belirginleşir; bu, geleceğin genç nesle ait olduğu mesajını veriyor.

Guè'nin Müziğiyle Beklenmedik Bir Köprü

Film, sadece siyasi ve etik temalarla sınırlı kalmıyor, aynı zamanda modern İtalyan kültürüne de bir pencere açıyor. Ünlü İtalyan rapçi Guè'nin müziği, filmin hikaye örgüsüne ustaca işlenmiş. Sorrentino, eşi sayesinde keşfettiği Guè'nin şarkılarındaki "derin insanlıktan" ve "büyük acıdan" etkilendiğini belirtiyor. Özellikle Guè'nin "Le bimbe piangono" şarkısındaki "Chiedo dopo perdono, non prima per favore" (Af dileyeceğim sonra, lütfen daha önce değil) dizesi, yönetmen için bir tür mantra haline gelmiş. Bu işbirliği, yaşlı bir cumhurbaşkanının modern dünyayla uzlaşma çabasını ve genç neslin kültürüne açık oluşunu sembolize ediyor.

Festival Üzerindeki Siyasi Baskı ve Yönetimin Yanıtı

Venedik Film Festivali, sadece Alexander Payne'in diplomatik duruşuyla değil, aynı zamanda Gazze'deki duruma ilişkin artan siyasi baskılarla da gündeme geldi. Festival öncesinde yüzlerce İtalyan ve uluslararası sinemacı ile sanatçı, organizatörlere bir açık mektup göndererek İsrail hükümeti ve ordusu tarafından Gazze'de devam eden "soykırım" ve "etnik temizlik"in kınanmasını talep etti. Mektupta ayrıca, İsrail'e açık destek veren Julian Schnabel'in 'In the Hand of Dante' dramasında rol alan Gal Gadot ve Gerard Butler gibi isimlerin festivalden davetlerinin geri çekilmesi isteniyordu. Bu tür çağrılar, yerel aktivistler tarafından düzenlenen Filistin yanlısı gösterilerin de festival haftası içinde yapılması planlanmasıyla daha da güçlendi. Bu gelişmeler, kültürel etkinliklerin politikleşmesi ve sanatçıların duruşlarının uluslararası arenada ne kadar mercek altına alındığını gözler önüne serdi.

Festival başkanı Alberto Barbera, açık mektuptaki taleplere ilişkin net bir yanıt verdi. Barbera, "Sanatçılara gönderilen davetleri geri çevirmemiz istendi; bunu yapmayacağız. Eğer festivale katılmak isterlerse, burada olacaklardır" diyerek, festivalin sanatçı özgürlüğüne ve kapsayıcılığa verdiği önemi vurguladı. Ancak, Gazze ve Filistin'de yaşananlar karşısındaki "büyük üzüntülerini ve acılarını" açıkça dile getirmekten de çekinmedi. Özellikle sivillerin ve çocukların ölümünü "henüz kimsenin sona erdiremediği bir savaşın ikincil zararı" olarak nitelendirdi ve Biennale'nin bu konudaki duruşundan şüphe duyulmaması gerektiğini ekledi. Bu açıklama, festival yönetiminin sanatın bağımsızlığını koruma çabası ile insani krizlere karşı duyarlılık arasındaki hassas dengeyi yansıtıyor.

Uluslararası Arenada 'La Grazia'

Annamaria Morelli (Fremantle'a ait The Apartment) ve Sorrentino'nun kendi şirketi Numero 10 tarafından, PiperFilm ile birlikte yapımcılığı üstlenilen 'La Grazia', Mubi tarafından ABD ve diğer büyük bölgelerde dağıtılacak. Bu, filmin sadece Venedik'te değil, dünya çapında geniş bir izleyici kitlesine ulaşacağını gösteriyor. Venedik Film Festivali, 'La Grazia' gibi önemli yapımların yanı sıra, Latin Amerika sinemasının yükselişini temsil eden ve Daniel Hendler'ın yönettiği "A Loose End" gibi filmlere de uluslararası bir platform sunarak dünya sinemasına yön veriyor. "A Loose End" gibi filmler, festivaldeki dünya prömiyerinin ardından San Sebastian Film Festivali gibi prestijli etkinliklerde de yer alarak, uluslararası izleyiciyle buluşma yolculuğunu sürdürüyor. Ayrıca festivalin en çok beklenen yapımlarından biri olan, Kaouther Ben Hania'nın yönettiği ve Brad Pitt, Joaquin Phoenix, Alfonso Cuarón, Rooney Mara gibi önemli isimlerin yapımcılığını üstlendiği 'Hind Rajab'ın Sesi' (The Voice of Hind Rajab), Gazze'de İsrail güçlerinin saldırısına uğrayan 6 yaşındaki Hind Rajab'ın gerçek ve trajik hikayesini, Kızılhaç gönüllüleriyle yaptığı acil durum telefon görüşmelerinin ses kayıtlarını kullanarak aktarıyor. Film, yönetmen Ben Hania'nın ifadesiyle 'evrensel bir acıya' hitap ederek, sinemanın güncel insani krizlere ışık tutma gücünü vurguluyor. Hollywood yıldızlarının desteklediği 'Hind Rajab'ın Sesi' filmi hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

'La Grazia', Paolo Sorrentino'nun imzasını taşıyan onuncu uzun metrajlı filmi ve Toni Servillo ile yedinci ortak çalışması. Film, hem Sorrentino'nun kariyerindeki dönüşümü hem de siyaset, ahlak ve insanlık üzerine düşündürücü bir diyalog başlatma potansiyeliyle şimdiden büyük merak uyandırıyor. Venedik Film Festivali gibi önemli etkinlikler, 'La Grazia' gibi ustalık eserlerinin yanı sıra, Daniel Hendler'ın "A Loose End" gibi farklı coğrafyalardan gelen ve yenilikçi bakış açıları sunan filmlerin de dünya çapında tanınmasına olanak tanıyor. Bu etkinlikler, sadece sanatsal başarıları değil, aynı zamanda 'Hind Rajab'ın Sesi' gibi küresel vicdanı harekete geçiren ve zorlu gerçeklikleri sinema perdesine taşıyan filmlerin de dünya çapında yankı bulmasını sağlıyor.

Sen,Nexus Perspektifi: Sanat ve Siyaset Arasındaki Çatışma

Venedik Film Festivali'nde yaşanan bu gelişmeler, sanat dünyasının küresel olaylara nasıl tepki vermesi gerektiği sorusunu yeniden gündeme getiriyor. Bir yanda, festivallerin apolitik kalması, sadece sanatsal başarıya odaklanması gerektiği argümanı var. Bu görüşe göre, siyasi pozisyon almak, sanatsal özgürlüğü kısıtlayabilir ve farklı görüşteki sanatçılar için dışlayıcı olabilir. Diğer yanda ise, özellikle büyük insani krizler karşısında kültürel kurumların ve sanatçıların sorumluluk alması, seslerini yükseltmesi gerektiği savunuluyor. Gazze örneği, bu iki bakış açısı arasındaki gerilimin somut bir göstergesi. Festival yönetimi, hem sanatçıları koruma hem de insani acıyı görmezden gelmeme çabasıyla karmaşık bir denge arayışında olduğunu gösterdi. Bu durum, gelecekteki büyük kültürel etkinliklerin de benzer baskılarla karşılaşacağının ve 'sanat için sanat' ile 'sorumlu sanat' arasındaki tartışmanın süreceğinin işareti olabilir.

Bu tartışmanın bir başka somut örneği de, son dönemde sanat filmleri dağıtıcısı Mubi'nin Sequoia Capital'dan aldığı yatırım sonrası yaşadığı etik krizdir. Sequoia'nın, İsrail istihbarat birimlerinden veteranlar tarafından kurulan ve Gazze'deki işgalde aktif rol oynayan savunma teknolojileri şirketi Kela'ya yaptığı yatırım, Mubi'nin sanat ve etik değerlerle olan ilişkisini sorgulatan geniş çaplı bir sanatçı tepkisine yol açtı. Mubi CEO'su Efe Cakarel, eleştirilere yanıt olarak "Etik Fonlama ve Yatırım Politikası" ile "Sanatçı Danışma Konseyi" kuracaklarını ve Filistinli sinemacılar da dahil olmak üzere "Risk Altındaki Sanatçılar Fonu" oluşturacaklarını açıkladı. Ancak, Film İşçileri İçin Filistin (FWP) gibi kolektifler, Cakarel'in açıklamasını "soykırım" kelimesini kullanmaktan kaçınması ve İsrail'i fail olarak adlandırmaması nedeniyle yetersiz bularak eleştirdi. Sanatçılar, Mubi'den Sequoia Capital'ı kınamasını ve yönetim kurulundaki bağlantılı isimleri çıkarmasını talep ederken, imza atan sinemacı sayısı 100'ü aştı. Bu olay, kültürel kurumların finansal ortaklıklarının etik boyutlarını ve sanatçıların artan politik duyarlılığını bir kez daha gözler önüne serdi. Mubi'nin bu krizle ilgili detaylı tartışmaları buradan okuyabilirsiniz.

Kaynak:

Variety - Paolo Sorrentino 'La Grazia' Röportajı

Variety - Brad Pitt ve Joaquin Phoenix 'Hind Rajab'ın Sesi' Yapımcıları Arasında

Bu haberin hazırlanmasında ayrıca Variety.com - Alexander Payne Gazze ve Venedik Jüri Basın Toplantısı adresindeki orijinal metin kullanılmıştır.