Otomotiv endüstrisi, elektrikli araç (EV) pazarındaki beklenmedik yavaşlama nedeniyle zorlu bir dönemeçten geçiyor. Birçok üretici planlanan EV projelerini askıya alırken, son iddialar Audi'nin merakla beklenen elektrikli RS6 E-Tron projesini iptal ettiğini gösteriyor. Bu gelişme, elektrikli lüks performans araç segmentindeki değişen dinamiklere işaret ediyor. Ancak tüm bu gelişmeler yaşanırken, **Volvo CEO'su Hakan Samuelsson gibi bazı sektör liderleri, 2035 yılına gelindiğinde tüm yeni otomobillerin tamamen elektrikli olacağına ve maliyetlerinin düşeceğine inanarak iddialı bir kehanette bulunuyor.** Bu açıklama, Volvo'nun kendi elektrikli satışlarındaki düşüşe ve **BMW ve Mercedes-Benz gibi devlerin Avrupa Birliği'nin 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motorlu araçların satışını yasaklama kararının sektöre potansiyel yıkıcı etkileri olabileceği yönündeki sert uyarılarına rağmen** dikkat çekiyor. Volvo CEO'sunun 2035 elektrikli otomobil tahmini hakkında daha fazla bilgi edinin.
RS6 E-Tron Neden İptal Edildi İddia Ediliyor?
Top Gear'a konuşan sektör kaynaklarına göre, Audi'nin RS6 E-Tron projesini, geliştirme maliyetlerini haklı çıkaracak düzeyde yeterli talep olmaması nedeniyle durdurduğu belirtiliyor. Bu haber, 2023 yılında RS6 E-Tron prototipi olduğu düşünülen araçların casus fotoğrafçılar tarafından görüntülenmiş olması nedeniyle şaşırtıcı karşılandı. Ancak, Audi sözcüsü bu söylentilere doğrudan yanıt vermese de, "Premium Platform Electric (PPE) üzerine inşa edilecek performans modelleri üzerinde çalıştığımızı garanti edebiliriz" şeklinde bir açıklama yaparak kapıyı tamamen kapatmadı.
PPE platformu, Audi ve Porsche tarafından ortaklaşa geliştirilen bir elektrikli araç mimarisi olup, Macan EV ve Audi Q6 E-Tron gibi modellere temel oluşturuyor. Daha önceki raporlar, bu platformdaki yüksek performanslı bir Audi modelinin 700 beygir gücünün üzerinde bir güç üretebileceğini öne sürmüştü. Ancak Audi, RS6 E-Tron gibi doğrudan bir halef yerine, farklı bir elektrikli spor otomobil vizyonu üzerinde çalışıyor. Markanın Concept C adını verdiği, TT ve R8 arasında konumlanacak yeni elektrikli spor otomobil projesi, özellikle sanal vites geçişleri ve yapay motor sesleri gibi yenilikçi özelliklerle sürüş deneyimini zenginleştirmeyi hedefliyor. **Concept C'nin tamamen elektrikli bir araç olarak satılacağı ve içten yanmalı motorlu bir versiyonunun olmayacağı da kesinleşti. Şirket, Concept C'nin 2027'de yollara çıkacak üretim versiyonunun konseptle neredeyse aynı olacağını (%87 oranında benzerlik) duyurdu. Yol versiyonunun iki yıl içinde piyasaya sürülmesi beklenirken, bu modelin Porsche'nin yeni nesil 718 EV (Boxster/Cayman EV) modelleriyle aynı, yeni geliştirilmiş bir platformu paylaşması bekleniyor. Audi CEO'su Gernot Döllner, henüz adı açıklanmayan bu aracın, yıllık satış tahminlerinin 'çok düşük beş haneli' rakamlarda olmasına rağmen karlı olacağına güveniyor. Bu durum, Concept C'nin markanın genel satış hedeflerine doğrudan hacim katkısından ziyade, altı haneli fiyat etiketiyle 'TT Anı 2.0' olarak marka imajını güçlendirme ve showroomlara daha fazla müşteri çekme amacı taşıdığını gösteriyor.**
Lüks Elektrikli Pazarında Talep Neden Düşüyor?
Yüksek performanslı elektrikli araçlara olan üst düzey alıcı ilgisinin azalması, sektörde önemli bir trend olarak ortaya çıkıyor. Bu segment, özellikle Hyundai Ioniq 5 N gibi 641 beygir gücü sunan, 0-100 km/s hızlanmasını 3,3 saniyede tamamlayan ve yaklaşık 67.800 dolardan başlayan araçların piyasaya sürülmesiyle "ayrıcalık" hissini kaybetmeye başladı.
Pagani ve Koenigsegg gibi lüks markalar, müşterilerinin elektrikli süper otomobillere ilgi göstermediğini açıkça belirtirken, Ferrari'nin ikinci EV modelini "sıfır talep" nedeniyle ertelediği ve hatta Lamborghini'nin ilk elektrikli aracının da benzer sorunlarla karşılaşabileceği konuşuluyor; hatta Lamborghini tamamen elektrikli modelinin lansmanını 2029'a erteledi. Bu bağlamda, Rimac CEO'su Mate Rimac gibi sektör liderleri üst düzey alıcıların pahalı elektrikli araçlardan uzaklaştığını belirtirken, McLaren gibi lüks spor otomobil üreticilerinin bile elektrikli araç planlarını gözden geçirmesi, pazarın beklentileriyle mevcut ürünler arasındaki uyumsuzluğu gözler önüne seriyor. Hatta İngiliz lüks spor otomobil üreticisi McLaren'ın yeni CEO'su Nick Collins, tam elektrikli bir model piyasaya sürmek için acele etmediklerini, içten yanmalı motorların "bu markanın büyük rolünü gerçekten uzun bir süre oynamaya devam edeceğini" vurguladı. **McLaren'ın mevcut Artura hibrit modeli ve yaklaşan W1 hypercar'ında hibrit V-8 motor kullanmayı sürdürmesi de lüks segmentteki talep dinamikleri ve teknolojik olgunlaşma beklentilerinin markayı tam elektrikli bir geleceğe doğru daha temkinli adımlar atmaya ittiğini gösteriyor.** McLaren'ın elektrikli araç gecikmeleri ve lüks segment nedenleri hakkında detaylı bilgi edinin. Bu durum, üst düzey markaların müşteri beklentilerini yeniden gözden geçirmesine neden oluyor.
Audi'nin zaten RS E-Tron GT gibi 912 beygir gücü ve 2.4 saniyelik 0-100 km/s hızlanma süresi sunan çok güçlü bir EV modeline sahip olması, başka bir yüksek performanslı elektrikli modele, özellikle de bir station wagon'a fazla alan bırakmadığı düşünülüyor.
Audi'nin Gelecek Planları: Geri Dönüş mü, Farklı Bir Vizyon mu?
Elektrikli RS6 planları askıya alınsa da, yeni bir içten yanmalı motorlu RS6 modelinin geliştirilmekte olduğu rapor ediliyor. Bu yeni modelin elektrikli bir güç aktarma organının saf vurucu gücüne sahip olmasa da, elektrikli yardım ve altı silindirli bir motorla gelmesi bekleniyor. RS6'nın her zaman A6 serisinin en üst düzey versiyonu olacağı ve Audi'nin bu ikonik modele yatırım yapmaya devam edeceği açıkça görülüyor. Benzer şekilde, Mercedes-Benz de geleneksel motorlara yatırım yapmaya devam ediyor; hatta AMG'den tamamen yeni bir V8 motorunun yolda olduğu biliniyor ve teknoloji şefi Markus Schäfer, markanın efsanevi V-12 motorların üretimini bir süre daha sürdüreceğini duyurdu. Şu anda yalnızca ultra lüks Maybach S680 modelinde sunulan 6.0 litrelik çift turbo beslemeli V-12 motor, 621 beygir gücü üretiyor. Schäfer'ın "motorlar" ifadesiyle çoğul kullanması, bu kararın özellikle Orta Doğu ve Çin gibi daha az katı emisyon düzenlemelerine sahip pazarlara yönelik stratejik bir hamle olduğunu düşündürüyor. **Bu bağlamda, performans odaklı markalar arasında Porsche'nin amiral gemisi 911 Turbo S modelini 2026 yılında hibrit güç aktarma organıyla tanıtması (701 beygir gücü, 0-100 km/s hızlanmada 2.4 saniye) ve Ferrari'nin efsanevi Testarossa adını 1.000 beygirden fazla güce sahip elektrikli V-8 hibrit teknolojisiyle buluşturması da dikkat çekiyor.****Hatta Mercedes-AMG, ikinci nesil AMG GT'nin eleştirilerine meydan okuyarak, elektrik desteği olmadan tam 818 beygir gücü ve 1.000 Nm tork üreten ikiz turbo beslemeli 4.0 litrelik V8 motoruyla 2025 Mercedes-AMG GT2 Edition W16 gibi pistlere özel safkan bir canavarı piyasaya sürdü.** Tüm bu gelişmeler, pazar dinamiklerinin ve müşteri taleplerinin tahminlerden farklı seyrettiğini açıkça ortaya koyuyor ve AB'nin tek yönlü elektrikli araç dayatmasının ne denli gerçekçi olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Bu konuda daha fazla bilgi için Mercedes-Benz'in V12 motorlara veda etmiyor: Lüks, Güç, Gelecek haberimize göz atabilirsiniz. 2026 Porsche 911 Turbo S Hibrit Gücüyle Sahneye Çıktı haberimize de göz atabilirsiniz. Mercedes-AMG GT2 Edition W16 hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.
Pazardaki Yeniden Değerlendirme Süreci
Bu iddialar, otomotiv sektörünün elektrikli dönüşümün ilk aşamasındaki yüksek beklentilerin ardından bir 'gerçekçilik kontrolünden' geçtiğini gösteriyor. **Volvo CEO'su Hakan Samuelsson'ın 2035 yılına gelindiğinde tüm yeni otomobillerin tamamen elektrikli olacağına dair iddialı tahmini, şirketin mevcut elektrikli araç satışlarındaki düşüşle (yılın ilk sekiz ayında tamamen elektrikli araç satışları %24 düşüşle 90.326 adet) tezat oluşturuyor. Bu nedenle Volvo, 2030 için belirlediği sadece EV satışı hedefini terk ederek, on yılın sonunda satışlarının yüzde 90 ila 100'ünü şarj edilebilir hibrit ve tamamen elektrikli araçların oluşturmasını hedefliyor.** Özellikle lüks ve performans segmentinde, elektrikli araçların sunduğu yüksek güç değerleri tek başına yeterli olmuyor; markanın mirası, sürüş hissi ve 'ayrıcalık' algısı gibi faktörler, alıcıların kararında büyük rol oynuyor. Küresel otomotiv endüstrisi, Avrupa Birliği'nin (AB) 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motorlu (ICE) araçların satışını yasaklama kararına karşı derin bir endişe içinde. BMW ve Mercedes-Benz gibi sektörün önde gelen markaları, bu kararın potansiyel yıkıcı etkileri konusunda sert uyarılarda bulunuyor. Lüks segmentin bu devleri, planlanan yasağın sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik sonuçları olabileceğini ve AB'nin bu kararını tekrar gözden geçirmesi gerektiğini savunuyor. BMW Teknoloji Sorumlusu (CTO) Joachim Post, bu kararın nihayetinde AB'nin değil, müşterilerin vermesi gerektiğini vurgularken, "Eğer Avrupa Komisyonu 2035'te içten yanmalı motoru kesme planları olduğunu söylüyorsa, müşterilere veya elektrikli araç şarj altyapısının nasıl geliştiğine, enerji fiyatlarının ne olduğuna ve tüm bu faktörlere bakmıyorlar. Bunu bu şekilde yapmak aptalca. Ve bu şekilde bir endüstriyi öldürebilirsiniz." şeklindeki sert eleştirileriyle dikkat çekiyor. Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un da Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığını" ve AB politikasını yeniden düşünmezse "çökebileceğini" belirtmesi, pazarın mevcut gerçekleriyle uyumsuzluğun altını çiziyor. **AB'deki toplam araç satışlarının yalnızca %15.6'sını bataryalı elektrikli araçların oluşturması da bu tablonun somut bir göstergesi.** Bu bağlamda, Lamborghini'nin tamamen elektrikli modelinin gelişini 2029'a ertelemesi, Audi'nin içten yanmalı motor üretimini en az 10 yıl daha sürdüreceğini açıklaması ve Mercedes-Benz'in daha önce belirlediği 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atarak içten yanmalı motorların üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklaması gibi gelişmeler, sektördeki genel elektrikli araç geçiş yavaşlamasını net bir şekilde ortaya koyuyor. Ancak Mercedes-Benz, elektrikli otomobil atağını da sürdürerek, lüks sedan segmentindeki iddialı temsilcisi C-Serisi'nin tamamen elektrikli versiyonundan ilk ipuçlarını paylaştı. 2026 yılında yollara çıkması beklenen bu modelin, 800 kilometreye ulaşan WLTP menzili, 94 kWh'lik batarya paketi ve 800 volt mimarisi sayesinde 330 kW'a kadar hızlı şarj kapasitesi gibi dikkat çekici özelliklere sahip olacağı belirtildi. **Mercedes-Benz'in 2026'da yollara çıkacak tamamen elektrikli C-Serisi hakkında ilk detaylar için buraya tıklayabilirsiniz.** **Marka, bu elektrikli C-Serisi'nin tasarımında, elektrikli GLC'nin ardından karakteristik kontur aydınlatmalı ve opsiyonel 942 adet aydınlatmalı noktaya sahip büyük ızgara konseptini de kullanmayı planlarken, arka kapıların ötesinde konumlandırılan çeyrek cam detayı aracın benzinli versiyonundan daha uzun bir aks mesafesine sahip olacağına işaret ediyor. İç mekanda ise "Hyperscreen" adı verilen, dijital kokpit devrimini temsil eden sütundan sütuna uzanan devasa 39.1 inçlik ekranın yer alması bekleniyor.** **Ayrıca Mercedes-Benz, ikonik G-Serisi'nin ruhunu taşıyan, off-road yetenekleri yüksek ve şasi üzerine gövde yapısıyla tamamen yeni bir gelişim olacak olan "Baby G" adındaki tamamen elektrikli SUV modelini de 2026 yılında tanıtmayı planlıyor. Mercedes-Benz Baby G hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.** **BMW de elektrikli geleceğe güçlü bir yatırım sinyali vererek, Neue Klasse platformunu kullanan ilk modeller olan yeni elektrikli amiral gemisi iX3'ü (yaklaşık 640 km menzil, 400 kilovata kadar şarj hızıyla sadece 10 dakikada yaklaşık 370 kilometre menzil ekleyebilmesi bekleniyor) ve yeni nesil elektrikli 3 Serisi olarak konumlandırılan i3 modelini tanıtmaya hazırlanıyor. Her iki modelde de 'yazılım tanımlı araç (SDV) mimarisi' ve 'Süper Beyinler' konseptiyle daha az sayıda, daha güçlü bilgisayarlar kullanarak araç fonksiyonlarını merkezi bir yazılım mimarisi üzerinden yönetilmesi, entegrasyonu ve güncellemeyi kolaylaştırma potansiyeli taşıyor. Ayrıca, i3'ün iç mekanında gösterge panelinin yerini ön camın dibine uzanan geniş bir ekran alırken, altıgen şekilli merkezi dokunmatik ekran BMW'nin yeni Operating System X işletim sistemiyle donatılacak. Bu yeni dijital kokpit, sürücü odaklı bir deneyim sunarken, minimalizmi ve teknolojiyi bir araya getirecek ve "Panoramik iDrive" gösterge panelinin ilk üretim uygulaması olacak.** BMW i3 elektrikli 3 Serisi dönemi hakkında detaylı bilgi edinin.** Bu kararlar, hem teknoloji hem de pazar beklentileri arasındaki dengeyi bulma arayışının bir yansıması olarak yorumlanabilir. Tüm bu detaylar ve daha fazlası için BMW, Mercedes ve AB 2035 İçten Yanmalı Motor Yasağı: Sektörü Çökertir mi? başlıklı haberimizi okuyabilirsiniz. **Öte yandan, Avrupa'nın en prestijli otomotiv etkinliklerinden biri olan ve **9-14 Eylül 2025 tarihleri arasında Messe München fuar merkezi ve şehir genelinde düzenlenecek olan** IAA Mobility Fuarı, elektrikli geleceğe kararlılıkla ilerleyen markaların vitrini oldu. Yıllardır merakla beklenen Polestar'ın yeni amiral gemisi elektrikli sedanı Polestar 5, bu fuarda tüm ihtişamıyla sahneye çıkarken, lüks elektrikli sedan pazarında Porsche Taycan ve Lucid Air gibi güçlü rakiplere meydan okumaya hazırlanıyor. Aynı fuar kapsamında, Mercedes-Benz de **7 Eylül Pazar günü tam tanıtımı yapılacak olan** lüks SUV segmentindeki popüler temsilcisi GLC'nin tamamen elektrikli versiyonuyla (ABD pazarına sunulacak ilk tam elektrikli GLC olma unvanını taşıyarak Audi Q6, Porsche Macan ve BMW'nin Neue Klasse platformunu kullanan yeni BMW iX3 gibi güçlü rakipleriyle doğrudan rekabet edecek) otomobil dünyasına adım attı. **Marka ayrıca, bu fuarda 1.360 beygir gücündeki elektrikli hiper otomobil konsepti Mercedes-AMG Project XX'in ve elektrikli/hafif hibrit seçeneklerle CLA Shooting Brake'in de halka açık ilk gösterimini yaparak dikkatleri üzerine çekti.** Ayrıca Audi de ikonik spor otomobilleri TT ve R8'in boşluğunu doldurmak üzere tasarladığı, 2027 yılında tamamen elektrikli olarak üretime geçecek olan 'TT Moment 2.0' adını verdiği yeni elektrikli spor otomobil konsepti Concept C'yi duyurarak büyük bir heyecan yarattı. Bu model, TT ile R8 arasında "son derece duygusal bir spor otomobil" olarak konumlandırılıyor ve markanın elektrikli geleceğe olan inancını pekiştiriyor. Ancak tüm bu heyecanın yanı sıra, Polestar 5'in özellikle Amerika Birleşik Devletleri pazarına girişi konusunda belirsizlikler dikkat çekiyor. Polestar 5 hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Bu fuarın öne çıkan yeniliklerinden biri de, Hyundai'nin geleceğin kompakt elektrikli vizyonunu sergileyen Concept Three'yi gün yüzüne çıkarması oldu. Fütüristik tasarımı ve elektrikli platformunun sunduğu geniş iç hacimle dikkat çeken Concept Three, Hyundai'nin Ioniq alt markasının gelecekteki daha küçük modellerine dair önemli ipuçları veriyor. Hyundai Concept Three: Geleceğin Kompakt Elektrikli Ioniq Vizyonu hakkında daha fazla bilgi edinin.
Otomotiv dünyasında SUV'lar ve crossover'lar giderek daha fazla pazar payı kazanırken, Avrupa kıtasında vagon (station wagon) modellerinin hala güçlü bir tutunma noktası bulunuyor. Özellikle Skoda, 2016'dan bu yana Octavia Combi ve Superb Combi modellerinin artan popülaritesi sayesinde bu segmentte Avrupa'nın en çok satan markası konumunda. Şimdi ise Çek üretici, Volkswagen Grubu çatısı altında geliştirdiği Vision O konseptiyle, elektrikli otomobil çağında vagonların yaşayacağına dair net bir mesaj veriyor. Bu yeni konsept, bildiğimiz pratik gövde tipini korurken, geleneksel benzinli araçlardan çok farklı bir tasarım ve teknoloji anlayışını beraberinde getiriyor.
Otomotiv dünyası genellikle sade ve minimalist tasarım çizgilerine yönelirken, SEAT'ın genç ve iddialı markası Cupra, bu akıma meydan okuyor. Radikal tasarımlı Tindaya konsepti, keskin hatları ve karmaşık detaylarıyla dikkatleri üzerine çekerek bu akıma meydan okuyor. Bu konsept, sadece bir tasarım gösterisi değil, aynı zamanda Cupra'nın gelecekteki dilini ve teknoloji vizyonunu da ortaya koyuyor.
Tindaya Konsepti: Agresif Hatlar ve Dikkat Çekici Detaylar
4.72 metre uzunluğundaki Cupra Tindaya konsepti, Volkswagen Grubu'ndan gördüğümüz en cesur tasarımlardan birine sahip. Her açıdan bakıldığında bolca detay sunan bu model, BMW'yi kıskandırabilecek 'köpekbalığı burnu' tasarımından, tavan spoyleri ve arka difüzörde uygulanan bölünmüş temaya kadar birçok özgün detayı barındırıyor. Bu agresif tasarım dili, Cupra'nın kimliğini daha da pekiştirirken, bazı eleştirmenler tarafından da günlük kullanım pratikliği açısından sorgulanabilir bulunuyor. **Benzer şekilde Skoda'nın Vision O konsepti de, tarihsel olarak dış tasarımlarda 'güvenli' oynamayı tercih eden markanın geleneğini tamamen bozan, her açıdan dikkat çekici ve cesur bir duruş sergiliyor. Keskin çizgileri, belirgin hatları ve geleneksel bir ızgara yerine 'teknoloji döngüsü maskesi' adı verilen fütüristik ön yüzüyle dikkat çekiyor. Bu fütüristik yaklaşım, Mercedes-Benz'in lüks elektrikli SUV'u GLC EQ Teknolojisi'nin opsiyonel olarak sunduğu 942 adet aydınlatmalı noktaya sahip büyük ızgarası veya BMW'nin elektrikli SUV'u iX3'ün küçülerek daha minimal ve dikey bir forma bürünen aydınlatmalı böbrek ızgaraları gibi diğer elektrikli lüks SUV'lardaki cesur ön tasarım uygulamalarıyla da paralellik gösteriyor.**
İç Mekan: Minimalizmden Uzak, Sürücü Odaklı Yaklaşım
Tindaya'nın 2+2 düzenindeki kabini, dışarıdaki ultra-köşeli temayı sürdürüyor. Bireysel, vücudu saran koltuklar ve tam boy bir orta konsol ile ayrılmış iç mekan, sürücü odaklı bir deneyim sunuyor. Geleneksel direksiyon simidi yerine 'yoke' tipi bir kontrol elemanı tercih edilmiş ve fiziksel kontroller minimumda tutulmuş. Ortada kavisli 24 inçlik bir dijital gösterge paneli bulunsa da, Cupra konseptin 'tamamen sürüşle ilgili' olduğunu belirterek bilgi-eğlence dokunmatik ekranına yer vermemiş. Bu durum, bazı kullanıcılar için modern bir otomobilden beklenen dijital etkileşim eksikliği olarak algılanabilir. **Öte yandan, Skoda Vision O'nun iç mekanı da günümüzdeki Skoda modelleriyle pek ortak noktaya sahip değil. 1.2 metreden uzun, neredeyse gösterge panelinin tüm genişliğini kaplayan dikdörtgen bir ekran dikkat çekiyor. Bu devasa ekran, yeni BMW iX3'teki ekran projeksiyonu konseptini akla getirse de, Vision O doğrudan fiziksel bir ekran kullanıyor. Bu yaklaşım, Mercedes-Benz'in lüks elektrikli SUV'u GLC EQ Teknolojisi'nde sunulan, kabinin merkezinde sütundan sütuna uzanan devasa 39.1 inçlik Hyperscreen ve BMW iX3'ün 'Panoramik iDrive' gibi rakiplerdeki ekran merkezli tasarım akımını yansıtıyor. Her ne kadar bu mega ekranlar modern bir hava katıyor olsa da, elektrikli GLC'de orta konsolda, direksiyon simidinde ve kapı panellerinde fiziksel kontrollerin korunması gibi Skoda'nın da temel fonksiyonlar için fiziksel düğmeleri (sıcaklık ve fan hızı ayarı gibi) muhafaza etmesi, kullanıcı dostu bir deneyim sunma çabası olarak öne çıkıyor. Zira BMW, iX3 modelinde "Panoramik iDrive" adı verilen, iki farklı seviyede düzenlenmiş fütüristik arayüze sahip gösterge panelinin ilk üretim uygulamasını sunarak iç mekanda devrim niteliğinde yenilikler barındırıyor. Bu durum, markanın elektrikli geleceğe yönelik Neue Klasse platformunun da getirdiği dijitalleşme ve ekran merkezli tasarım akımının bir yansıması. Bu yaklaşım, modern otomotiv dünyasında tamamen dokunmatik ekranlara geçişin ardından kullanıcı şikayetleri üzerine fiziksel düğmelere dönüş sinyalleri veren Volkswagen ID. Cross konsepti gibi örneklerle de paralellik gösteriyor. Benzer şekilde, Audi de Concept C ile iç mekan kalitesine ve kullanıcı deneyimine odaklanarak, fiziksel tuşların geri gelmesi beklentisini güçlendirmiş ve geçmişte eleştirilen parlak siyah kaplamalar ile dokunmatik hassasiyeti tartışmalı kapasitif düğmelerden uzaklaşma sinyalleri vermiştir. Yine de, çoğu fonksiyonun ekrana taşınması, geleneksel otomobil kullanıcıları için bir öğrenme eğrisi anlamına gelebilir. En azından bilgi-eğlence sisteminin altında büyük bir kontrol kadranının bulunması, kullanıcı dostu bir dokunuş olarak görülebilir. Yüzen orta konsol aynı zamanda iki manyetik kablosuz şarj ünitesi barındırarak kablo karmaşasını ortadan kaldırıyor.**
Performans ve Menzil: Elektrikli Geleceğe Esnek Yaklaşım
Tindaya konsepti, öncelikli olarak bir elektrikli araç olsa da, menzil uzatıcı görevi gören bir benzinli motorla da donatılmış. Bu, Volkswagen Grubu'nun yaklaşan Scalable Systems Platform (SSP) mimarisinin bu tür güç aktarma sistemlerini destekleyecek olması nedeniyle şaşırtıcı değil. Dolayısıyla konsept, grubun mevcut elektrikli araçlarında kullanılan MEB veya PPE platformları üzerine inşa edilmemiş.
Tindaya Konsepti Temel Özellikleri:
- Batarya Menzili: 300 kilometre (186 mil)
- Menzil Uzatıcı Motor: 1.5 litrelik dört silindirli benzinli motor
- Toplam Menzil (Benzinli ile): 1000 kilometre (620 mil)
- Güç Aktarımı: Her aksta birer tane olmak üzere çift motor
- Birleşik Güç: 489 beygir gücü
- 0-100 km/s Hızlanma: 4.1 saniye
- Not: 2025 EV standartlarının altında kalan batarya menzili, menzil uzatıcı ile telafi ediliyor.
Bu özellikler, Tindaya'yı şimdiye kadar üretilen en hızlı Cupra modeli yapıyor. Menzil uzatıcı yaklaşım, tamamen elektrikli araçlara geçiş sürecinde menzil kaygısı yaşayan tüketiciler için cazip bir ara çözüm sunabilirken, bazı çevre savunucuları tarafından tam bir sıfır emisyon hedefine ulaşmayı geciktiren bir adım olarak da görülebilir. Nitekim, otomotiv dünyasında tam elektrikli dönüşümün sanıldığı kadar hızlı ilerlemediği, Audi, Porsche ve McLaren gibi birçok markanın elektrikli araç hedeflerini gözden geçirdiği veya daha temkinli yaklaştığı bir dönemde, menzil uzatıcılar bu geçiş sürecinde önemli bir esneklik sunuyor. Bu durum, Mercedes-Benz'in 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atarak içten yanmalı motor üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklaması ve Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisinin dünya genelinde elektrikli araç talebinin yavaşlamasıyla giderek daha fazla haklılık kazanması gibi gelişmelerle de destekleniyor. **Nitekim, SUV'ların ve crossover'ların yükselişine rağmen Avrupa kıtasında vagonların hala güçlü bir tutunma noktası bulunurken, Skoda, 2016'dan bu yana Octavia ve Superb Combi modelleriyle bu segmentte Avrupa'nın en çok satan markası konumunda. Markanın Vision O konseptiyle elektrikli otomobil çağında vagonların yaşayacağına dair net bir mesaj vermesi, Volvo'nun V90 üretimini bu ayın sonunda resmen durdurarak ve doğrudan bir halef planlamayarak geleneksel vagon pazarından çekilmesi gibi sektördeki genel eğilimlerin aksine, Skoda'nın bu köklü gövde tipine bağlılığını ve potansiyelini gösteriyor. Vision O, 4.850 mm uzunluğu, 1.900 mm genişliği ve 1.500 mm yüksekliğiyle pratik bir gövde tipi sunarken, koltuklar açıkken 650 litre, katlandığında ise 1.700 litrenin üzerinde bir bagaj hacmi vadediyor.** Öte yandan, Mercedes-Benz'in ikonik G-Serisi'nin ruhunu geleceğe taşıyacak olan ve gayri resmi adıyla "Baby G" olarak bilinen tamamen elektrikli SUV modeli ise, bu esneklik arayışına karşın sıfırdan, tamamen özgün bir gelişim süreciyle piyasaya sadece batarya-elektrikli bir araç olarak sürülmeye hazırlanıyor. Mevcut G-Serisi'nin küçültülmüş bir versiyonu olmak yerine, kendi "otantik" kimliğiyle öne çıkacak ve yüksek off-road yeteneklerine sahip olacak bu model, markanın elektrikli mobiliteye olan kararlı bağlılığını ve ikonik modellerini geleceğe taşıma vizyonunu ortaya koyuyor. Mercedes-Benz Baby G: Tamamen Yeni Elektrikli SUV Geliyor haberimizde de belirttiğimiz gibi, bu tamamen yeni elektrikli SUV'un 2026 yılında tanıtılması bekleniyor. BMW ise 'Neue Klasse' platformuyla elektrikli iX3 modelinde Tesla'yı geride bırakacak bir verimlilik, 400 kW'lık şarj hızı ve yaklaşık 640 kilometrelik menzil vaat ederek pazarın mevcut dinamiklerine meydan okuyor. Elektrikli dönüşümün planlanandan daha karmaşık ve uzun bir süreç olduğu günümüzde, Tindaya'nın bu esnek yaklaşımı ve BMW'nin iddialı 'Neue Klasse' stratejisi, pazarın mevcut dinamiklerine uyum sağlama konusunda önemli bir gösterge niteliğinde.
**Bu genel dönüşüm rüzgarları, yalnızca elektrikli araçlara geçişi değil, aynı zamanda karoser tercihlerini de derinden etkiliyor; örneğin, uzun yıllar station wagon segmentinin liderlerinden olan Volvo, sevilen lüks modeli V90'ın üretimini bu ayın sonunda durdurarak ve doğrudan bir halefi planlamayarak, markanın köklü station wagon geleneğinden vazgeçtiği ve tüketici ilgisinin yoğunlaştığı SUV'lara yöneldiği şeklinde yorumlanıyor. Benzer şekilde, bir zamanlar sportif sürüş deneyimiyle bilinen Honda da odağını büyük SUV'lara ve hibrit modellere kaydırırken, lüks üretici Audi de sportif fastback modelleri A7 ve S7'yi 2026 yılı itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri pazarından çekme kararı aldı. Bu bağlamda, Japon devi Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisinin, dünya genelinde elektrikli araç talebinin yavaşlamasıyla giderek daha fazla haklılık kazandığı gözlemleniyor. Ayrıca, 2025 Münih Otomobil Fuarı'nda Volkswagen de dahil olmak üzere birçok markanın test sürüşü imkanı sunacağı belirtiliyor, bu da ziyaretçilere yeni modelleri deneyimleme fırsatı sunacak.**
**Öte yandan, Volkswagen de elektrikli araçları için tanıdık isimleri yeniden kullanma stratejisiyle öne çıkıyor. CEO Thomas Schäfer'ın ifadesiyle, 'ID. Polo, bilinen isimlerimizi geleceğe taşımanın sadece başlangıcı.' Bu açıklama, markanın ID.3'ü ID. Golf'e, ID.4'ü ID. Tiguan'a ve ID.7'yi ID. Passat'a dönüştürme ihtimalini güçlendiriyor. ID. Cross'un seri üretim versiyonunun önümüzdeki yaz yeni bir isimle (muhtemelen ID. Polo Cross) tanıtılacak olması, bu stratejinin bir parçası. Ayrıca, standart ID. Polo'nun resmi tanıtımı Mayıs 2026'da gerçekleşecekken, elektrikli Polo serisi önümüzdeki sonbaharda iki farklı batarya boyutu ve üç farklı güç çıkışı seviyesiyle satışa sunulacak. Merakla beklenen ID. Polo GTI versiyonu ise 223 beygir gücündeki performansıyla yıl sonundan önce piyasaya sürülerek elektrikli hot hatch segmentine iddialı bir giriş yapacak. Markanın en uygun fiyatlı elektrikli aracı ise 2026'da 20.000 Euro etiketiyle e-up! modelinin yerini alacak olan ID.1 olacak ve ID.2 için Almanya'da hedeflenen 25.000 Euro'luk rekabetçi fiyatlandırma ile elektrikli araçlara erişimi genişletmeyi amaçlıyor. Diğer yandan Audi, lüks otomobil pazarında yıllık 2 milyon araç satışı gibi iddialı bir hedefe ulaşmayı amaçlarken, bu hedefin markanın tarihinde hiç ulaşamadığı bir zirve olduğunu belirtiyor. Bu strateji doğrultusunda, Volkswagen Polo tabanlı A1 supermini ve Q2 kompakt crossover modelleri, mevcut jenerasyonlarının ömrünü tamamlamasının ardından üretimden kaldırılacak. Bu hamlelerle birlikte, A3 modeli markanın en uygun fiyatlı modeli konumuna gelirken, Audi 2026 yılında pazara sunacağı yeni bir giriş seviyesi elektrikli araç ile farklı bir strateji izleyecek. Performans meraklıları için ise, ABD pazarında 2026 yılı itibarıyla sportif fastback modelleri Audi A7 ve S7 satıştan çekilirken, RS7 modeli 2026 yılı ve sonrasında da Amerika'da sunulmaya devam edecek. ABD pazarının Audi'nin 2 milyonluk satış hedefinde kilit rol oynayacağı belirtilirken, Trump yönetiminin uyguladığı gümrük vergilerini aşmak amacıyla yerel üretimin değerlendirildiği de ekleniyor ki bu, Audi'nin bölgesel satışlarını ikiye katlamasını sağlayabilir. **Bu bağlamda, Skoda'nın Vision O konseptinin bir sonraki nesil elektrikli Octavia'yı önizlediği düşünülse de, içten yanmalı motorlu Octavia'nın sonunun yakın zamanda gelmesi pek olası görünmüyor. Zira 1996'dan bu yana markanın en çok satan otomobili olma özelliğini koruyan Octavia'yı, Skoda'nın bu kadar kısa sürede içten yanmalı motorlu versiyonu bırakıp tüm enerjisini bu cesur tasarımlı konseptten ilham alan bir elektrikli modele yatırması, pazar stratejisi açısından büyük bir risk taşıyacaktır. Bu durum, lüks segmentteki elektrikli araç dönüşümünde bazı gecikmeler ve revizyonlar da dikkat çeken genel sektör trendleriyle de örtüşüyor.** Cupra'nın alışılmadık tasarımlarla 'kutunun dışında düşünmeye' çalışması ise takdire şayan. Ancak, bir üretim versiyonu gelirse bile, yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri pazarına ulaşmayacak. Cupra, otomotiv endüstrisindeki devam eden zorlukları ve değişen pazar dinamiklerini gerekçe göstererek Kuzey Amerika'daki çıkışını 2030 sonrasına ertelemişti. Bu durum, markanın global stratejisinde dikkatli adımlar attığını ve pazar koşullarını yakından izlediğini gösteriyor.**
Audi'nin 1976'dan bu yana performansıyla efsaneleşmiş sıralı beş silindirli motorunun üretimini sonlandırma kararı da dikkat çekiyor. Audi CEO'su Gernot Döllner'in belirttiğine göre, bu kararın arkasında sıkılaşan Euro 7 emisyon düzenlemeleri ve RS3 gibi modellerin satış rakamlarının motor için gerekli mühendislik ve maliyet yatırımını haklı çıkaracak düzeyde olmaması yatıyor. Bu sembolik motorun son temsilcisi RS3'ün de yaklaşık iki yıl içinde üretim bantlarından ayrılması bekleniyor. Bu önemli veda hakkında daha fazla bilgi için Audi beş silindirli motorun vedası başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.
Bu denge arayışında, Audi CEO'su Gernot Döllner, "sanal bir şanzıman ve sesin elektrikli bir otomobil sürmeye gerçekten bir şeyler kattığını" belirtiyor. Hatta Döllner, bir yarış pistinde sanal şanzımana sahip bir araçla daha hızlı olduğunu iddia ediyor. Bu durum, elektrikli araçların doğal sessizliği ve tek vitesli aktarımının, benzinli araçlarda alışık olunan 'geribildirim' hissini ortadan kaldırması sorununa bir çözüm sunma arayışını gösteriyor. Audi'nin sanal olarak beş silindirli motor sesini bile canlandırabileceği konuşulurken, yazılımın esnekliği sayesinde gelecekteki elektrikli araçlarına istediği motor sesini ekleyebilecek olması, markanın bu alandaki inovatif yaklaşımını pekiştiriyor. **Benzer şekilde, İngiliz lüks otomobil üreticisi Jaguar da elektrikli dönüşümünü 'Type 00' kod adlı ultra lüks bir elektrikli coupe modeliyle sürdürürken, son test sürüşlerinde tamamen elektrikli olmasına rağmen gizemli bir V8 motor sesi çıkardığı gözlemlendi. Bu da elektrikli otomobilin sessiz doğasını dengelemek ve geleneksel spor otomobil tutkunları için 'coşku' vaadini somutlaştırmak amacıyla, performans odaklı elektrikli araçlarda yapay motor seslerinin giderek yaygınlaştığını gösteriyor. Lüks spor otomobil üreticisi Porsche'nin elektrikli modellerine sanal vites değişimleri ve yapay motor sesleri eklemeyi ciddi şekilde değerlendirmesi, Hyundai Ioniq 5 N ve Ferrari gibi markaların da benzer yapay vites değişimleri geliştirmesi, bu yöndeki eğilimin altını çiziyor.**
Audi'nin elektrikli araçlar için sanal vites ve motor sesi gibi yenilikçi teknolojilerle sürüş deneyimini zenginleştirme arayışı, geleceğin performans otomobilleri için yeni bir vizyon sunuyor. Bu ve benzeri gelişmelerin detayları için yeni nesil Audi elektrikli spor otomobilleri hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Ancak, Audi'nin bu konudaki resmi açıklamaları ve gelecek stratejileri yakından takip edilmeye devam edecektir. Nexus Haber olarak gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.
Kaynak: Motor1.com
```