Mercedes-Benz V-12 Motorlara Veda Etmiyor: Lüks ve Güç Bir Arada Kalacak mı?

Haber Merkezi

09 September 2025, 09:07 tarihinde yayınlandı

Mercedes-Benz V-12 Motorlara Veda Etmiyor: Lüks ve Güç Devam Edecek mi?

Otomotiv dünyası, giderek artan çevresel düzenlemeler ve elektrifikasyon rüzgarıyla motor hacimlerini küçültme eğilimindeyken, lüks segmentin önemli oyuncularından Mercedes-Benz'den şaşırtıcı bir açıklama geldi. Şirket, efsanevi V-12 motorların üretimini bir süre daha sürdüreceğini duyurdu. Bu karar, motor sporları ve üst düzey lüks otomobil tutkunları için nefes kesen bir haber olarak karşılandı ancak beraberinde bazı soru işaretlerini de getiriyor.

Mercedes-Benz'in teknoloji şefi Markus Schäfer, Autocar'a yaptığı açıklamada, markanın "V-12 motorları sunmaya devam edeceğini" belirtti. Schäfer, "motorlar" ifadesiyle çoğul kullanarak birden fazla V-12 seçeneğinin olabileceğine işaret etse de, motor hacmi, beklenen modeller, güç çıkışı veya hibritleştirme gibi konularda detay vermekten kaçındı. Euro 7 emisyon standartlarına uyum konusunda da net bilgi vermeyen Schäfer, sadece "Daha fazlasını söylemeyeceğim ama geliyor" demekle yetindi. Bu gizemli tavır, markanın gelecek planlarına dair merak uyandırıyor.

V-12 Motorlar Neden Gündemde Kalmaya Devam Ediyor?

Günümüzde V-12 motorlu araçların sayısı oldukça azalmış durumda. Mercedes-Benz şu anda bu motor tipini yalnızca ultra lüks Maybach S680 modelinde sunuyor. Bu araçta görev yapan 6.0 litrelik çift turbo beslemeli V-12 motor, 621 beygir gücü üretiyor. 235.450 dolarlık başlangıç fiyatıyla Maybach S680, piyasadaki yeni bir V-12 motora sahip olmanın en "uygun" yolu olarak öne çıkıyor. Ferrari, Lamborghini, Rolls-Royce, Pagani ve Aston Martin gibi markaların da bu segmentte sınırlı sayıda V-12 modeli bulunsa da, 2025 yılında sadece 11 farklı modelin V-12 motorla piyasada olacağı öngörülüyor.

Peki Bu Karar Ne Anlama Geliyor?

Mercedes-Benz'in V-12 motorları gelecekte Maybach dışındaki modellerde de kullanmayı düşünmesi halinde, bu motorların elektrik destekli hibrit ünitelerle gelmesi yüksek bir ihtimal. Avrupa Birliği'nin Euro 7 emisyon düzenlemelerini bir miktar yumuşatması, bazı metriklerin Euro 6'dan değişmemesiyle sonuçlansa da, yeni kurallar 2026'da yürürlüğe girecek. Bu durum, Avrupa pazarında V-12 motorların bulunabilirliğini sınırlayabilir. Ancak Orta Doğu ve Çin gibi daha az katı emisyon düzenlemelerine sahip pazarlar, V-12 motorlu modeller için cazip olmaya devam ediyor. ABD'nin de emisyon standartlarını gevşetme potansiyeli, bu büyük hacimli motorların önümüzdeki on yılda da satışta kalmasına olanak tanıyabilir. Mercedes'in daha önce AMG C63'te kullanılan dört silindirli turbo motor gibi güç aktarma organı seçimlerinde bazı yanlış adımlar attığını kabul etmesi, V-12'ye olan bu bağlılığın altında yatan bir diğer neden olabilir. Şirket, V-8 motorların da talep olduğu sürece üretimde kalacağını belirtmişti.

Otomobil tutkunları, ikinci nesil AMG GT'nin 'yumuşatılması' ve daha çok bir SL Coupe'ye dönüşmesi nedeniyle Mercedes-AMG'yi eleştirmişti. Daha büyük, ağır ve 2+2 oturma düzenine sahip olan bu modelin, hatta dört silindirli bir versiyonunun bile olması, puristleri hayal kırıklığına uğratmıştı. Ancak orijinal modelin ruhu hiçbir zaman ölmedi; sadece plakasını kaybetti. Şimdi, 2025 yılında 'C190' kod adlı orijinal modelin sadece pistler için tasarlanmış yeni bir versiyonu olan Mercedes-AMG GT2 Edition W16, karşımıza çıkıyor ve 818 beygir gücüyle tüm eleştirilere adeta bir meydan okuma niteliği taşıyor. Bu, yol kısıtlamalarından bağımsız, safkan performans arayanlara hitap eden, sınırlı sayıda üretilecek pist odaklı bir model olarak öne çıkıyor. Mercedes-AMG GT2 Edition W16 hakkında daha fazla detaya ulaşmak ve bu güçlü müşteri yarış otomobilini yakından tanımak için Nexus Haber'i ziyaret edin.

Mercedes-Benz'in V-12 motorlara olan bağlılığı, markanın ultra lüks segmente verdiği önemi ve belirli müşteri kitlesinin beklentilerini karşılama arzusunu açıkça gösteriyor. Teknoloji ve emisyon hedefleriyle lüks ve performansı bir araya getirme çabası, otomobil endüstrisinin önümüzdeki dönemdeki en büyük denklemlerinden biri olmaya devam edecek. Bu bağlamda, markanın uzun bir aradan sonra geri dönen G-Serisi Cabriolet gibi ikonik modelleri, V-12 motorlar yerine daha farklı güç aktarma organlarıyla lüks ve niş pazarlardaki yerini sağlamlaştırırken, müşteri beklentilerini karşılamaya devam ediyor. Ancak, otomotiv dünyasındaki genel eğilimler, markaların elektrifikasyon hedeflerini pazar gerçekleri ve müşteri talepleri doğrultusunda sürekli gözden geçirdiğini gösteriyor. Ancak bu durum, klasik otomobillerin ruhunu modern teknolojiyle buluşturan 'restomod' akımında farklı bir yönelim sergiliyor. Örneğin, İngiliz Halcyon gibi firmalar, Rolls-Royce Corniche gibi ikonik modelleri tamamen elektrikli güç aktarım sistemleriyle donatarak yeniden hayata döndürüyor. Yarım milyon dolarlık bu özel dönüşümlerle, yaklaşık 500 beygir gücü ve tek şarjla 402 km menzil sunan elektrikli Corniche'ler, lüks ve sessiz sürüş deneyimini elektrikli çağa taşıyor. Sadece 60 adet üretilecek bu eşsiz araçlar hakkında daha fazla bilgi için Rolls-Royce Corniche Elektrikli Restomod Halcyon haberimizi inceleyebilirsiniz. Bu bağlamda, İngiliz lüks spor otomobil üreticisi McLaren gibi önemli oyuncular da tam elektrikli bir geleceğe doğru daha temkinli adımlarla ilerliyor. McLaren CEO'su Nick Collins, şirketin tam elektrikli bir model piyasaya sürmek için acele etmediğini belirterek, içten yanmalı motorların markanın stratejisinde uzun süre önemli bir rol oynamaya devam edeceğini vurguladı. Bu durum, lüks segmentteki talep dinamikleri, teknolojik olgunlaşma beklentileri ve üst düzey alıcıların pahalı elektrikli araçlardan uzaklaşması gibi faktörlerle destekleniyor; hatta Rimac CEO'su Mate Rimac bu durumu 'istemediğimiz şeyleri dayatan düzenlemelere' bağlamıştı. Lamborghini'nin elektrikli modelini 2029'a ertelemesi ve Audi'nin içten yanmalı motor üretimini en az 10 yıl daha sürdürme kararı gibi örnekler, sektör genelindeki bu yavaşlamanın bir parçası. Lüks segmentteki bu elektrikli araç gecikmelerinin nedenleri ve McLaren'ın stratejisi hakkında daha fazla bilgi için Nexus Haber'i ziyaret edebilirsiniz. Örneğin, Mercedes-Benz, 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atarak içten yanmalı motor üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıkladı; hatta CEO Ola Källenius, AB'nin 2035 içten yanmalı motor yasağını yeniden gözden geçirme çağrısında bulundu. Bu bağlamda, Mercedes-AMG gibi performans markaları da mevcut modellerinden daha güçlü 'elektrik destekli' V8 motorlar üzerinde çalışarak, geleneksel performansı farklı bir formda yaşatmaya devam etme sinyalleri veriyor. Bu gelişmeler, safkan içten yanmalı motorlu araçların hala özel bir yere sahip olduğunu ve markaların geleceğe yönelik stratejilerinin dinamik bir süreç olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Bu haber, Motor1.com'da yayınlanan makaleden derlenerek hazırlanmıştır.

Geçtiğimiz yıl 911 Carrera GTS modelinin hibrit güç aktarma organına geçiş yapmasıyla başlayan dönüşüm, markanın amiral gemisi Turbo S'e de sıçradı. Porsche, 2026 model yılı için tamamen yenilenen 911 Turbo S'i, Avrupa'nın en büyük otomotiv etkinliklerinden biri olarak onlarca yeni model tanıtımına, yüzlerce sergiye ve hatta test sürüşü deneyimlerine ev sahipliği yapan IAA Mobility olarak da bilinen 2025 Münih Otomobil Fuarı'nda tanıttı. 9-14 Eylül tarihleri arasında Messe München fuar merkezi ve şehrin genelinde düzenlenecek bu prestijli etkinlik, özellikle Çinli otomobil üreticilerinin güçlü bir varlık göstermesi ve elektrikli araçların damgasını vurması beklenen bir buluşma olsa da, geleneksel içten yanmalı motorlu ve hibrit otomobillere de geniş yer verecek. Bu yeni nesil araç, Almanya'nın ünlü Nürburgring Nordschleife pistinde standart yol lastikleriyle dahi elde ettiği göz alıcı tur zamanıyla tüm dikkatleri üzerine çekti. Markanın en tartışmalı modellerinden tamamen elektrikli Cayenne'in prototipini de sergilediği belirtilen fuarda tanıtılan bu canavar, 701 beygir gücü, 0'dan 100 km/s hıza sadece 2.4 saniyede ulaşma kapasitesi ve Nürburgring Nordschleife pistini önceki modelden tam 14 saniye daha hızlı tamamlamasıyla adeta yollara inen bir canavar olarak karşımıza çıkıyor.

Twin-Turbo Hibrit Güç ile Sınırları Zorluyor

Yeni 992.2 kasa kodlu Turbo S'in kalbinde, Carrera GTS modelinde de gördüğümüz temel 'T-Hybrid' sistemi yatıyor. Ancak Turbo S'e özel olarak, tek yerine çift elektrikli turboşarj kullanılıyor. Otomobilin bagajında, geleneksel 12 voltluk bataryanın yerini alan 1.9 kilovat saatlik, 400 voltluk bir lityum-iyon batarya bulunuyor. Motor ile sekiz ileri çift kavramalı PDK şanzıman arasına yerleştirilen ek bir elektrik motoru bu sisteme entegre edilmiş durumda. Bu sistemdeki elektrikli turboşarjlar, türbin ve kompresör çarklarını birbirine bağlayan şaft üzerinde yer alan bir motor sayesinde anında tam takviye basıncı sağlayabiliyor veya normalde bir atık vanasının dağıtacağı enerjiyi geri kazanmak için turboyu yavaşlatabiliyor. Ayrıca motorlar, atık gaz valfine olan ihtiyacı ortadan kaldırarak, turbo frenlemesi yaparak aksi takdirde boşa gidecek enerjiyi bataryaya geri yönlendiriyor veya çekiş motoruna aktarıyor. Bu sayede turbolar neredeyse anında devreye girebiliyor ve 'turbo gecikmesi' tarihe karışıyor. Toplam sistem çıkışı 701 hp'ye ulaşırken, tork değeri 2.300 ila 6.000 rpm arasında 590 pound-feet olarak sabit kalıyor. Bu, önceki Turbo S'e göre 61 hp'lik önemli bir artış anlamına geliyor ve yeni Turbo S'i, eski GT2 RS'ten bile (691 hp) daha güçlü, gelmiş geçmiş en güçlü yol 911'i yapıyor. Öte yandan, yol otomobillerinin ve yarış serisi düzenlemelerinin kısıtlamalarından tamamen bağımsız geliştirilen, elektrik desteği olmadan 818 beygir gücü ve 1.000 Nm tork üreten Mercedes-AMG GT2 Edition W16 gibi pist odaklı modeller, safkan yanmalı motor performansının sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Bu modern güç aktarma sistemleri sayesinde elde edilen yüksek performansın yanı sıra, otomobil üreticileri geleneksel sürüş keyfini korumak adına da yenilikçi adımlar atıyor. Örneğin, BMW'nin yeni elektrikli i3 ve iX3 modellerinin temelini oluşturan Neue Klasse platformu, markanın ilk 800 voltluk mimarisiyle öne çıkıyor. Bu sayede iX3 50 xDrive versiyonu, iki elektrik motoruyla 463 beygir gücü ve 641 Nm tork üreterek 0'dan 100 km/s hıza 4.7 saniyede ulaşıyor. Ayrıca, yaklaşık 640 kilometre EPA menzili ve 400 kilovat şarj hızıyla sadece 10 dakikada yaklaşık 370 kilometre menzil ekleyebilmesi, Tesla modellerini geride bırakacak bir verimlilik ve hızlı şarj süresi vaat ediyor. Bu platform aynı zamanda, yazılım tanımlı araç (SDV) mimarisiyle Tesla ve Rivian gibi markaların öncülük ettiği merkezi ve güncellenebilir sistemlerle araç fonksiyonlarını yöneterek entegrasyonu ve güncellemeyi kolaylaştıracak. Honda'nın 2026 Prelude modelinde sunduğu "S+ Shift" sistemi, hibrit sistemin geleneksel bir şanzımanı olmamasına rağmen, direksiyon arkasındaki kulakçıklarla sentetik vites geçişleri sunarak spor sürüş deneyimini taklit etmeyi başarıyor. Mugen'in Prelude için planladığı karbon fiber ön ayırıcı, yan etekler, difüzör ve spoiler gibi agresif gövde kitleri ile spor egzoz sistemi de otomobilin dinamik görünümünü ve sürüş keyfini pekiştirmeyi hedefliyor. Ayrıca, yol tutuşunu artırmak amacıyla Yamaha ile ortaklaşa geliştirilen şasi destek sistemi ve tork yönlendirmesini minimize etmek için Civic Type R'dan alınan çift eksenli ön süspansiyon gibi detaylar, Prelude'un hibrit bir spor coupe olarak performans beklentilerini karşılamasına yardımcı oluyor.

Geliştirilmiş Şasi ve Aerodinamik Donanımlar

Her zaman olduğu gibi, Turbo S'te dört tekerlekten çekiş standart olarak sunuluyor. Yeni modelde ayrıca, daha hızlı tepki için 400 voltluk sistemden güç alan ayarlanabilir devrilme önleyici çubuklara sahip en yeni Porsche Dinamik Şasi Kontrol (PDCC) sistemi de bulunuyor. Daha önceye göre daha geniş arka lastikler (325/30ZR21), önde 16.5 inç, arkada ise 16.1 inçlik karbon-seramik fren diskleri ve yeni fren balatası materyalleri gibi güncellemelerle birlikte titanyum susturuculu ve egzoz uçlu yeni bir spor egzoz sistemi de standart donanım arasında yer alıyor. Aerodinamik cephede de önemli yenilikler var. Ön taraftaki aktif ızgara kanatçıkları, soğutma ihtiyacına göre açılıp kapanarak sürtünmeyi optimize ediyor. Ayrıca, açılıp kapanabilen ön splitter ve arka kanatla birlikte çalışan aktif bir ön difüzör de mevcut. Porsche, bu iyileştirmelerin aerodinamik olarak en verimli ayarında sürükleme katsayısında yüzde 10'luk bir azalma sağladığını belirtiyor. Benzer şekilde, Mercedes-AMG GT2 Edition W16 da hava direncini azaltarak maksimum hızı 320 km/s'in üzerine çıkaran, kanatçık panjurlarını kapatan ve arka kanadı katlayan, düğme ile etkinleştirilen bir DRS (Drag Reduction System) sistemini içeren yenilenmiş agresif bir aerodinamik paket sunuyor. Bu tür sistemler, hem yol hem de pist otomobillerinde performansın optimize edilmesi için kritik öneme sahip.

Ağırlık Artışı ve Fiyat Detayları: Gücün Bedeli

Tüm bu yeni teknoloji ve artan performansın bir sonucu olarak, 2026 Porsche 911 Turbo S'in ağırlığı yaklaşık 81.6 kg (180 pound) artarak 1,737 kg'a (3,829 pound) ulaşmış durumda. Hibritleşme beraberinde bir ağırlık artışı getirse de, Porsche, yeni modelin Nürburgring'deki 7:03.92'lik rekor süresinin bu artışı fazlasıyla telafi ettiğini vurguluyor. Bu, modern spor otomobillerde güç ve verimlilik dengesinin nasıl kurulduğunun önemli bir göstergesi.

Bu devasa gücün ve teknolojinin bir bedeli var: Fiyat. Turbo S Coupe modeli 272.650 dolardan başlarken, Cabriolet versiyonu 286.650 dolarlık bir etikete sahip. Bu, önceki modellere göre 30.000 doların üzerinde bir artış anlamına geliyor. Porsche, gümrük vergilerinin fiyatları daha da yukarı çekebileceği konusunda uyarıyor; Amerika Birleşik Devletleri'nde üretim yapmayan marka, son yıllarda zaten ciddi fiyat artışlarıyla karşı karşıya kalmıştı.

Nürburgring'deki İnanılmaz Başarı: Rakamların Ötesindeki Anlam

Porsche fabrika sürücüsü Jörg Bergmeister'ın direksiyonunda, yeni Turbo S, Nürburgring Nordschleife'yi 7 dakika 3.92 saniyede tamamlayarak önceki modeline göre tam 14 saniyelik bir iyileşme kaydetti. Bu zaman, bir 911 GT2 veya GT3 haricindeki en hızlı tur süresi olma özelliğini taşıyor. Bu başarının detayları ve videolu kanıtı için buraya tıklayarak Hibrit Porsche 911 Turbo S Nürburgring performansının tamamını inceleyebilirsiniz.

Ancak bu performansın asıl etkileyici yanı, aracın standart üretim Pirelli P-Zero R N-spec lastiklerle bu zamanı elde etmesi. Pist odaklı özel lastikler yerine, günlük kullanıma uygun, ancak yine de oldukça yol tutuşu sağlayan bu lastik seçimi, Turbo S'in potansiyelini daha da vurguluyor.

Jörg Bergmeister'ın kullandığı araçta sürücü güvenliği için tam bir takla kafesi, özel bir koltuk ve emniyet kemeri bulunuyordu. İç mekandaki bazı trim parçalarının eksik olması da takla kafesinin ağırlığını dengelemeye yardımcı olmuş olabilir.

Piyasada 7 dakikanın altında tur atan birçok süper spor otomobil varken, 7:03.92'lik bir zaman bazılarına o kadar da iddialı gelmeyebilir. Ancak bu durumu doğru bir bağlamda değerlendirmek önemli: Yeni Turbo S, bir GT3 RS gibi tamamen pist odaklı bir araç değil. Porsche, bu modeli "hem günlük kullanıma uygun hem de balistik derecede hızlı bir otomobil" olarak konumlandırıyor. Yani, her gün işe gidip gelirken de kullanabileceğiniz, ancak bir anda pistte üst düzey performans sergileyebilen çift karakterli bir mühendislik harikası.

Hibrit Turbo S'in Anlamı: "Şeytanın Avukatı" Bakış Açısı

Nürburgring tur süreleri sıkça karşılaştırmalı olarak değerlendirilir. Örneğin, yeni 911 GT3'ün 6:56.294'lük süresinden veya Ford Mustang GTD'nin 6:52.072'lik, Corvette ZR1'in ise 6:50'lerin başındaki derecelerinden daha yavaş. Ancak bu karşılaştırmalarda önemli bir nüansı atlamamak gerekir: Bu rakip araçlar genellikle çok daha agresif, pist odaklı lastikler (Michelin Pilot Sport Cup 2 R gibi) ve Turbo S'e kıyasla daha fazla aerodinamik bastırma kuvveti ile donatılmıştır. Porsche 911 Turbo S ise, günlük kullanım konforundan ödün vermeden sunduğu bu üst düzey performansı, nispeten daha "sivil" lastiklerle ve bir "grand tourer" kimliğiyle başarmasıyla öne çıkar. Bu, Porsche'nin sadece en hızlı olmak yerine, kullanılabilirlik ile performansı dengeleme felsefesinin bir yansımasıdır.

Eleştirel Bakış: Hibrit teknolojisinin getirdiği çevresel avantajlar ve performans artışı tartışılmaz olsa da, artan ağırlık ve özellikle lüks segmentte bile ciddi boyutlara ulaşan fiyat artışları, bu teknolojinin geniş kitlelere yayılmasında bir engel teşkil edebilir. Nitekim Rimac CEO'su Mate Rimac da, üst düzey alıcıların pahalı elektrikli araçlardan uzaklaştığını gözlemleyerek, bu durumu "bize istemediğimiz şeyleri dayatan düzenlemelere" bağlamıştı. Dahası, sektörün elektrikli araçlara yapılan devasa yatırımlara rağmen bu hıza uyum sağlamakta zorlandığına dair eleştirel sesler yükseliyor. Özellikle Porsche'nin, tamamen elektrikli Cayenne prototipini sergileyecek olmasına rağmen benzinli Cayenne'in üretimine en az 2030'a kadar devam edeceğini belirtmesi gibi stratejiler, pazarın tamamen elektrikli araçlara henüz hazır olmadığına veya tüketicinin farklı ihtiyaçlarının hala olduğuna işaret ediyor. Bu bağlamda, Çinli markaların Avrupa pazarına agresif girişi, rekabeti artırarak Avrupalı üreticileri daha yenilikçi ve rekabetçi olmaya zorluyor. Porsche'nin bu dengeyi nasıl yöneteceği merak konusu. Ancak unutulmamalı ki, Turbo S gibi modeller, teknolojik sınırları zorlamak ve markanın geleceğine yön vermek için tasarlanıyor.

Öne Çıkan Özellikler

  • Motor: Twin-Turbo T-Hybrid, 3.6 litrelik düz altı silindirli
  • Toplam Sistem Gücü: 701 Beygir (61 hp artış)
  • Tork: 590 pound-feet
  • 0-100 km/s Hızlanma: 2.4 saniye
  • Nürburgring Nordschleife Tur Süresi: 7:03.92 (Önceki modelden 14 saniye daha hızlı)
  • Batarya: 1.9 kWh, 400 volt lityum-iyon
  • Şanzıman: 8 ileri PDK çift kavramalı
  • Frenler: Karbon-seramik (Ön: 16.5 inç, Arka: 16.1 inç)
  • Ağırlık: 1,737 kg (3,829 pound)
  • Başlangıç Fiyatı (Coupe): 272.650 Dolar

2026 Porsche 911 Turbo S, sadece bir otomobil değil, performans ve teknoloji mühendisliğinin ulaştığı son noktanın bir göstergesi. Hibritleşme sayesinde hem daha güçlü hem de daha verimli olmayı başaran bu ikonik model, spor otomobil dünyasında yeni bir sayfa açıyor. Bu dönüşüm sürecinde, tıpkı Porsche gibi, diğer markalar da performans ve sürüş keyfini geleceğe taşımak için farklı stratejiler izliyor. Örneğin, Lamborghini'nin tamamen elektrikli modelinin gelişini bir yıl erteleyerek 2029'a çekmesi, Audi'nin içten yanmalı motor üretimini en az 10 yıl daha sürdüreceğini açıklaması ve Mercedes-Benz'in daha önce belirlediği 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atması gibi gelişmeler, sektördeki genel elektrikli araç geçiş yavaşlamasını ve hibrit çözümlerin köprü görevi görmesini net bir şekilde ortaya koyuyor. Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un, AB'nin 2035 içten yanmalı motor yasağını gözden geçirme çağrısı da bu dönüşümün gerçekçi zorluklarını ortaya koyuyor. Mercedes CEO'su Källenius'un AB'ye 2035 içten yanmalı motor yasağını gözden geçirme çağrısı hakkında daha fazla bilgi edinin. Honda'nın 2026 Prelude gibi niş hibrit modellerle geri dönüşü, coupe segmentindeki genel düşüşe rağmen sportif mirası koruma çabasını gösteriyor. Prelude, tek bir donanım seviyesiyle piyasaya sürülecek olsa da, standart olarak 9.0 inçlik dokunmatik ekran (Google Built-In, kablosuz CarPlay/Android Auto), kapsamlı aktif güvenlik sistemleri ve Bose ses sistemi gibi zengin özellikler sunuyor. Dış tasarımda Civic Hybrid'den ayrışan özgün bir görünüme sahipken, iç mekanda Civic ile benzerlikler taşıyor olsa da, eski Honda City'den esinlenilmiş delikli ‘horozayağı’ desenli lüks deri koltuklar ve katlanabilir arka koltuklarla geniş bir yükleme alanı sunan lift-back bagaj kapağı gibi detaylar, onu hem sportif hem de grand tourer misyonuna uygun kılıy. Markalar, geleneksel sürüş hissini yaşatmak adına sentetik vites geçişleri veya Jaguar'ın elektrikli coupe modelinde yapay V8 motor sesi gibi yeniliklere başvuruyor. BMW'nin yeni i3'ünde ise, Panoramik iDrive gösterge paneli ve altıgen merkezi dokunmatik ekran ile minimalizmi ve teknolojiyi bir araya getiren fütüristik bir iç mekan deneyimi sunuluyor. Audi'nin de 'Concept C' ile "son derece duygusal bir spor otomobil" yaratma hedefi, bu çabanın başka bir örneği. Aynı zamanda, Çinli markaların Avrupa pazarına agresif girişiyle rekabetin arttığı bir dönemde, Audi'nin yeni Q7, plug-in hibrit RS6 Avant ve elektrik motorlu V6'ya sahip RS5 gibi performanslı modelleri; BMW'nin Neue Klasse platformunda yükselen yeni iX3'ü ve hidrojen yakıt hücresi teknolojisindeki adımları; Mercedes-Benz'in elektrikli GLC'si, 1.360 beygir gücündeki elektrikli hiper otomobil konsepti Mercedes-AMG Project XX'i; Volkswagen'in ID.2 ve T-Roc gibi modelleri; Renault'nun yeni Twingo serisi ve Clio'nun hibrit versiyonları gibi gelişmeler de sektöre yön veriyor. Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisinin rekor satışlarla başarısını kanıtlaması, otomotiv dünyasının henüz tam elektrikli dönüşümden ziyade hibrit çözümlerle ilerlediğini ve sürüş keyfini koruma arayışında olduğunu açıkça gösteriyor. Bu bağlamda, Mercedes-AMG'nin, markanın geniş çaplı elektrifikasyon hedeflerine rağmen, Mercedes-AMG GT2 Edition W16 gibi tamamen içten yanmalı motorlu, safkan pist odaklı ve sadece 30 adetle sınırlı özel üretim modeller sunması, geleneksel performansa olan tutkunun ve niş pazarın canlılığını koruduğunu gösteriyor. Öte yandan, BMW'nin yeni i3'ü Neue Klasse platformunda yükselirken, mevcut benzinli 3 Serisi'nin de ayrı bir platformda üretiminin devam edecek olması, markanın hem elektrikli dönüşüme hız verirken hem de geleneksel içten yanmalı motorlu araçlara olan talebi göz ardı etmeyen iki yönlü stratejisinin bir göstergesi. Diğer tarafta, Ford Mustang'in tamamen elektrikli bir versiyonunu yakın zamanda üretmeme ve benzinli Mustang üretimini 2030'lu yıllara kadar sürdürme kararı, bu stratejik çeşitliliğin önemli bir örneğini teşkil ediyor. Ancak Ford, 2025 Münih Otomobil Fuarı'nda EcoSport'un halefi olarak konumlandırılacak, hem hibrit hem de tamamen elektrikli güç aktarma organları sunması beklenen yeni bir kompakt SUV ile de dikkat çekebilir. Bir zamanlar ultra-kompakt şehir otomobilleriyle tanınan Smart markası ise, köklerine geri dönerek efsanevi iki kişilik ForTwo modelini tamamen elektrikli Smart #2 adıyla yeniden canlandırıyor ve 2026 yılı sonunda Avrupa ve Çin gibi pazarlara sunmayı hedefliyor. Ayrıca, Türkiye'nin yerli ve milli otomobili Togg da, Avrupa pazarına açılma ve ürün yelpazesini genişletme planlarını 2025 Münih Otomobil Fuarı'nda duyurmak için ideal bir sahne olarak görüyor. Bu durum, performans markalarının geleceğe yönelik stratejilerinin ne kadar dinamik ve çeşitli olduğunun bir kanıtı.

Kaynak: Motor1.com