Asya sinemasının kalbi olarak kabul edilen Busan Uluslararası Film Festivali, bu yıl 30. yıl dönümünü kutlarken, şimdiye kadarki en kapsamlı programını sinemaseverlerin beğenisine sundu. Toplam 241 resmi seçkinin yer aldığı festival, yenilikçi yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Tayvanlı sinema ikonu Shu Qi'nin hem Çinli yönetmen Bi Gan'ın 'Resurrection' filminde başrolde yer alması hem de 'Girl' adlı filmiyle ilk yönetmenlik deneyimini yaşayarak yeni bir yarışma bölümünde boy göstermesi, festivalin en çok konuşulan olaylarından biri.

Shu Qi'nin Çift Katkısı ve Yeni Yarışma Bölümünün Önemi

Shu Qi'nin festivaldeki bu çifte rolü, hem kariyerinde önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor hem de festivalin yeni yetenekleri ve farklı bakış açılarını destekleme arayışının bir göstergesi. Festivalin bu dönüm noktası için başlattığı yeni yarışma bölümü, Kore, Japonya, Çin, Tayvan, İran, Tacikistan ve Sri Lanka'dan 14 filmi bir araya getiriyor. Bu seçkinin beş tanesi ilk yönetmenlik denemesi, altısı ise kadın yönetmenlere ait. Bu çeşitlilik, festivalin global sinemadaki kapsayıcılık ve eşitlik hedeflerini yansıtıyor.

Busan Film Festivali'nin bu geniş kapsamlı programı, sadece Asya'dan değil, dünyanın dört bir yanından yetenekleri ve hikayeleri bir araya getirerek sinemanın evrensel dilini kutluyor. Shu Qi gibi usta isimlerin yeni roller üstlenmesi, sektöre ilham kaynağı oluyor.

Yarışma Filmleri ve Dünya Prömiyerleri

Yarışma bölümünde yer alan filmler arasında on tanesi dünya prömiyerini Busan'da yapacak. Bu filmler, farklı coğrafyalardan gelen yönetmenlerin özgün hikayelerini beyaz perdeye taşıyor. Yarışma, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, Özel Jüri Ödülü ve Sanatsal Katkı olmak üzere beş farklı kategoride verilecek ödüller için kıyasıya bir mücadeleye sahne olacak. Kazananlara, ünlü yönetmen Apichatpong Weerasethakul tarafından özel olarak tasarlanmış kupalar takdim edilecek.

30. Busan Film Festivali Yarışma Filmleri

• Without Permission – Hassan Nazer (İran/Birleşik Krallık) (Dünya Prömiyeri)
• Another Birth – Isabelle Kalandar (Tacikistan/ABD/Katar) (Dünya Prömiyeri)
• Baka’s Identity – Nagata Koto (Japonya) (Dünya Prömiyeri)
• By Another Name – Lee Jeahan (Kore) (Dünya Prömiyeri)
• En Route To – Yoo Jaein (Kore) (Dünya Prömiyeri)
• Funky Freaky Freaks – Han Chang-lok (Kore) (Dünya Prömiyeri)
• Girl – Shu Qi (Tayvan) (Yönetmenlik Deneyimi)
• Gloaming in Luomu – Zhang Lu (Çin) (Dünya Prömiyeri)
• Leave the Cat Alone – Shigaya Daisuke (Japonya) (Dünya Prömiyeri)
• Left-Handed Girl – Tsou Shih-Ching (Tayvan/Fransa/ABD/Birleşik Krallık)
• Resurrection – Bi Gan (Çin/Fransa) (Shu Qi Başrolde)
• Seven O’Clock Breakfast Club for the Brokenhearted – Lim Sun-ae (Kore) (Dünya Prömiyeri)
• Spying Stars – Vimukthi Jayasundara (Fransa/Sri Lanka/Hindistan) (Dünya Prömiyeri)
• Two Seasons, Two Strangers – Miyake Sho (Japonya)

Festivalin açılış filmi olarak ise daha önce duyurulduğu gibi Park Chan-wook’un 'No Other Choice' filmi belirlendi. Bu seçim, festivalin Kore sinemasının usta isimlerine verdiği önemi bir kez daha gösteriyor.

Genişleyen Bölümler ve Global Sinema Yelpazesi

Busan, programını sadece ana yarışmayla sınırlı tutmuyor. Geçmişte Kore bağımsız sinemasının keşfedilmesinde önemli rol oynayan 'Vision' bölümü, bu yıl 'Vision – Asia' ve 'Vision – Korea' olarak yeniden yapılandırıldı ve bağımsız bir bölüm haline geldi. Bu genişleme, hem Kore hem de diğer Asya ülkelerinden bağımsız sinemayı destekleme taahhüdünü güçlendiriyor.

'Icons' bölümü de geçen yıla göre 17'den 33 filme çıkarak büyük bir büyüme kaydetti. Cannes'da En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazanan 'The Secret Agent', Yorgos Lanthimos'un 'Bugonia'sı ile Colin Farrell ve Margot Robbie'nin başrollerini paylaştığı 'A Big Bold Beautiful Journey' gibi dikkat çekici yapımlar bu bölümde izleyiciyle buluşacak. Tony Leung ve Léa Seydoux'lu 'Silent Friend' ve Gianfranco Rosi'nin 'Below the Clouds' da öne çıkanlar arasında.

'A Window on Asian Cinema' bölümü ise hem köklü Asyalı sinemacıların hem de yükselen yeteneklerin 24 filmini sergileyerek kıtanın zengin sinema kültürünü gözler önüne seriyor. Gala sunumları arasında ise Cannes'da Palme d'Or ödülü alan ve bu yılın Asyalı Sinemacısı Ödülü'nü kazanan Jafar Panahi'nin 'It Was Just an Accident', Oscar Isaac ve Jacob Elordi'nin başrollerini paylaştığı, Netflix çatısı altında çekilen Guillermo Del Toro'nun iddialı 'Frankenstein' uyarlaması ve Byun Sung-hyun'un 'Good News'ı gibi prestijli yapımlar bulunuyor. Bu yapıma dair daha fazla detayı buradan öğrenebilirsiniz.

Bu çeşitlilik ve küresel sinema trendleri içinde, geleneksel anlatım kalıplarını zorlayan, cesur ve hiciv dolu yapımlar da festivallerde öne çıkmaya devam ediyor. Bu yıl Locarno Film Festivali'nde dikkatleri üzerine çeken 'Sorella di Clausura' (Manastırda Kız Kardeş), Ivana Mladenović'in yönetmenliğinde, adeta günümüz dünyasının kaotik ruh haline bir ayna tuttu. Tamamen özgün bir dil ve tavırla karşımıza çıkan bu Rumen komedisi, mizahın sınırlarını zorlarken derin toplumsal meselelere de dokunmayı başarıyor. Aynı festivalde, Kazakistan sinemasından genç yönetmen Zhannat Alshanova'nın ilk uzun metrajlı filmi 'Becoming' de eleştirmenlerden tam not alarak dikkatleri üzerine çekti. Film, 17 yaşındaki Mila'nın aidiyet arayışı, bağımsızlık mücadelesi ve gençliğin karmaşık duygusal dalgalanmalarını modern Kazakistan'ın kentli orta sınıfından bir perspektifle işleyerek evrensel bir gençlik deneyimine odaklanıyor. Kazakistan gençlik draması 'Becoming' filmi incelemesini okuyun.

Bu çerçevede, Meksika sinemasının tanınmış yüzlerinden Diego Luna'nın yapımcılığını üstlendiği ve David Pablos'un yönettiği 'On the Road' (En el camino) filmi de Venedik Film Festivali'nin 'Horizons' bölümünde dünya prömiyerini yaparak dikkatleri üzerine çekti. Film, Kuzey Meksika otoyollarının acımasız ve göz ardı edilmiş bir yüzünü, 'cachimbas'larda hayatta kalmaya çalışan bir gezgin ile bir tır şoförünün tehlikeli ilişkisi üzerinden anlatıyor. Luna'nın "nadiren gördüğümüz, varlığından bile haberdar olmadığımız, hayatın tüm zenginliği ve karmaşıklığıyla yaşandığı kayıp yerleri ortaya çıkaran bir Meksika'yı keşfettim" sözleriyle tanımladığı bu proje, sinemanın toplumsal gerçekliklere ayna tutma gücünü bir kez daha gösteriyor. Diego Luna'nın Venedik'te prömiyer yapan 'On the Road' filmi hakkında daha fazla bilgi için tıklayın.

Bu geniş yelpaze içinde, özellikle son dönemde Çin animasyonunun küresel çapta ulaştığı başarı da dikkat çekiyor. Dünya genelinde 2 milyar dolarlık gişe hasılatına ulaşan Ne Zha 2 filminin İngilizce dublajlı versiyonu, Oscar ödüllü oyuncu Michelle Yeoh'un başı çektiği seslendirme kadrosuyla Kuzey Amerika sinemalarında büyük ilgi gördü. Yeoh, Ne Zha'nın annesi Lady Yin karakterine hayat verirken, animasyonun görselliğine hayran kaldığını ve bu tür kültürel köprüler kuran yapımların önemini vurguluyor. Ne Zha 2 gibi filmlerin küresel çapta bu denli büyük bir etki yaratması, sadece Çin animasyonunun teknik ve sanatsal olarak ne kadar geliştiğini değil, aynı zamanda farklı kültürlerden gelen hikayelerin evrensel bir çekiciliğe sahip olduğunu da gösteriyor. Michelle Yeoh'un bu projede yer alması, film için yıldız gücü katmanın ötesinde, kültürel alışverişe olan inancını ve Asya sinemasının küresel arenadaki yükselişine verdiği desteği de pekiştiriyor. Çin animasyonunun Michelle Yeoh ile kültürel yükselişi hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için tıklayın.

Eleştirel Bir Bakış: Busan'ın Büyümesi ve Zorlukları

Son olarak, festivalin 'Midnight Passion' bölümü de genişletilerek, sanatsal değeri geniş kitlelere hitap eden tür filmlerini kapsıyor. Japon gerilim filmi 'Exit 8', aksiyon yıldızı Milla Jovovich'in dönüşünü müjdeleyen 'Protector' ve Tanigaki Kanji'nin dövüş sanatları destanı 'The Furious' gibi filmler bu bölümde yer alacak.

Küresel Sinema Arenasında Yeni Yükselişler: İskandinav Animasyonu ve Dijital Pazarlama

Asya'dan yükselen animasyon rüzgarına paralel olarak, diğer bölgeler de kendi benzersiz anlatılarıyla küresel sahnede yerini alıyor. Özellikle İskandinav sineması ve animasyon sektörü, son dönemde önemli atılımlar yaparak uluslararası ilgi çekiyor. Norveç'in Haugesund kentinde düzenlenen New Nordic Films etkinliği, İskandinav ve Baltık sinemasının geleceğine ışık tutarak, bölgedeki ortak yapımların ve animasyon projelerinin yükselişini gözler önüne serdi. Haugesund'daki etkinlikte ilk kez düzenlenen Nordic Animasyon Vitrini, bölgedeki animasyon sektörünün gücünü ve yenilikçi ruhunu açıkça ortaya koydu ve Norveç'te animasyon filmlerinin adeta 'altın çağını yaşadığı' vurgulandı.

• 'Coco Banana and the Dinosaur' (Kristine Knudsen, Norveç): 2025'te yapımına başlanacak 3D film.
• 'Pesta' (Tonje Skar Reiersen, Norveç): Kara Ölüm döneminde Norveç'te geçen bir gençlik aşk hikayesi, 2028 teslim tarihi hedefleniyor.
• 'Millie and the Secret of the Crocodile' (Petter Lindblad, İsveç): Ödüllü yönetmen Esben Toft Jacobsen'in yeni 3D animasyon projesi, 2027 başında tamamlanması planlanıyor.
• 'Lotte & Totte' (Claus Toksvig Kjær, Danimarka): Danimarka'da 50.000'den fazla izleyiciye ulaşarak son 20 yılın en büyük okul öncesi çocuk filmi oldu.
• 'Ploey-the Legend of the Wind' (Haukur Sigurjónsson, İzlanda): 70'ten fazla ülkeye satılan 'Ploey-You Never Fly Alone' filminin 2027'de vizyona girecek devam filmi.
• 'Fleak' (Anima Vitae, Finlandiya): 'Niko' serisiyle tanınan stüdyonun yeni filmi, Annecy'de prömiyer yaptı ve bu sonbaharda yerel ekranlarda olacak.

Bu küresel değişim ve kültürel alışveriş ortamında, TikTok gibi platformlar film pazarlamasında yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Edinburgh Uluslararası Film Festivali'nde vurgulandığı üzere, TikTok içerik üreticileri, filmlere duyulan hayranlığı demokratikleştirerek sinema endüstrisi için güçlü bir araç haline geliyor. Özellikle genç kuşak izleyiciler, bu platformdaki otantik öneriler sayesinde yeni filmler keşfediyor, fragmanları izliyor ve hatta bilet satın alıyor. Bu durum, "Ne Zha 2" gibi farklı kültürel kökenlere sahip animasyon filmlerinin de global kitlelere ulaşmasında ve sinema salonlarına yeni izleyiciler çekmesinde önemli bir rol oynayabilir. TikTok'un film pazarlamasındaki yeni rolünü ve içerik üreticilerinin sinemayı nasıl etkilediğini buradan inceleyebilirsiniz.

Sinema dünyası genelinde ise, Diego Luna'nın ortağı Gael García Bernal'in başrolünde yer aldığı, İtalyan yönetmen Piero Messina imzalı bilim kurgu draması 'Another End' gibi dikkat çekici yapımlar da gündemdeki yerini koruyor. Sevdiklerini kaybedenlerin acılarını dindirmek amacıyla ölen kişinin bilincini yaşayan bir bedene aktarma teknolojisini konu alan bu düşünsel film, 2024 Berlin Film Festivali'nde büyük beğeni toplamış ve ABD'de 19 Eylül'de vizyona girmeye hazırlanıyor. Bu cesur ve etik sorularla dolu yapıma dair daha fazla detayı Another End: Gael García Bernal ve Renate Reinsve Başrollü Bilim Kurgu Draması haberimizde bulabilirsiniz. Ayrıca, sinema dünyasının yaşayan efsanelerinden Emma Thompson'ın başrolünde yer aldığı yeni aksiyon-gerilim filmi 'Dead of Winter' da Locarno Film Festivali'ndeki başarılı prömiyerinin ardından 26 Eylül'de Birleşik Krallık, İrlanda ve Kuzey Amerika'da vizyona girmeye hazırlanıyor. Yönetmenliğini Brian Kirk'ün üstlendiği bu filmde Thompson, kar fırtınasında mahsur kalıp kaçırılmış bir genç kızı kurtarma mücadelesi veren dul bir balıkçı olan Barb karakterine hayat veriyor. 'Dead of Winter' hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak: Variety