Usta yönetmen Guillermo del Toro'nun sinema tutkunları tarafından yirmi yılı aşkın bir süredir merakla beklenen projesi Frankenstein, nihayet ete kemiğe bürünüyor. Netflix çatısı altında hayata geçirilen ve 120 milyon dolarlık devasa bir bütçeye sahip olan yapım, sadece teknik gücüyle değil, başrol oyuncularının geçirdiği inanılmaz fiziksel dönüşümlerle de şimdiden adından söz ettiriyor.
Del Toro için kişisel bir takıntı, bir tutku projesi olan bu film, Mary Shelley'nin ölümsüz eserine modern ve karanlık bir yorum getirmeyi vaat ediyor. Yönetmenin çocukluğunda izlediği 1931 yapımı James Whale klasiğinden derinden etkilendiği ve o günden beri bu hikayeyi kendi gözünden anlatmak istediği biliniyor. Hatta del Toro, "Frankenstein'ın izleri 'Blade II'den 'Cronos'a kadar tüm filmlerimde var" diyerek bu projenin kariyerindeki öneminin altını çiziyor.
Jacob Elordi'nin Tanınmaz Hali ve Oscar Isaac'in Rolü
Filmin en çok konuşulan yönlerinden biri, canavarı canlandıran Jacob Elordi'nin geçirdiği başkalaşım. 1.96'lık boyuyla dikkat çeken genç aktörün, saatler süren protez makyajlarla tanınmaz hale geldiği belirtiliyor. Projeye yakın kaynaklar, Elordi'nin performansını şu sözlerle özetliyor:
"Eğer filmi jeneriğini görmeden izleseydim, Victor Frankenstein rolündeki Oscar Isaac'i tanırdım ama canavarın Jacob Elordi olduğunu asla tahmin edemezdim. Böylesine inanılmaz bir dönüşümden bahsediyoruz."
Canavarın yaratıcısı Victor Frankenstein rolünde ise deneyimli aktör Oscar Isaac'i izleyeceğiz. Isaac ve Elordi ikilisinin İskoçya ve Toronto'da geçen zorlu çekim süreçlerinde ortaya koyduğu dinamik, filmin duygusal çekirdeğini oluşturacak gibi görünüyor.
Filmin Künyesi ve Öne Çıkanlar
- Yönetmen: Guillermo del Toro
- Oyuncular: Oscar Isaac (Victor Frankenstein), Jacob Elordi (Canavar)
- Bütçe: 120 Milyon Dolar
- Platform: Netflix
- Prömiyer Tarihi: 30 Ağustos, Venedik Film Festivali
- Çekim Yerleri: İskoçya, Toronto
Oscar Yarışında Güçlü Bir Aday mı? Şeytanın Avukatlığı Zamanı
Guillermo del Toro's Frankenstein, 30 Ağustos'ta prestijli Venedik Film Festivali'nde yapacağı prömiyerle birlikte Oscar yarışındaki ilk sinyalini verecek. Yapımın epik ölçeği, del Toro'nun vizyoner yönetmenliği ve oyuncuların adanmışlığı, onu şimdiden potansiyel bir aday yapıyor. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var.
Her ne kadar büyük bir proje olsa da, akıllarda bazı soru işaretleri mevcut:
- Beklenti Tuzağı: 20 yıllık bir bekleyiş ve 120 milyon dolarlık bir bütçe, beklentileri arşa çıkarmış durumda. Film, bu devasa beklentinin altında ezilme riski taşıyor mu?
- Netflix Faktörü: Netflix, Oscar ödüllerinde son yıllarda büyük başarılar elde etse de, Akademi'nin bazı geleneksel üyeleri hala streaming platformlarına mesafeli durabiliyor. Filmin geniş bir sinema vizyonu yerine ağırlıklı olarak dijitalde kalması, adaylık şansını etkiler mi?
- Klasiklere Yeni Bakış: Frankenstein hikayesi defalarca sinemaya uyarlandı. Del Toro'nun bu bilindik hikayeye görsel şölenin ötesinde, tematik olarak gerçekten taze ve sarsıcı bir yorum getirebilmesi, filmin başarısı için kritik olacak.
Öte yandan, Hollywood'daki büyük stüdyo projelerinin sanatsal vizyon üzerindeki baskısı ve ticari kaygılar, sektördeki tecrübeli isimler tarafından da sıkça dile getiriliyor. Örneğin, usta oyuncu Ray Winstone, Marvel'ın 'Black Widow' filmiyle ilgili yaşadığı hayal kırıklığını dile getirerek, yönetmenle birlikte yarattığı karakterin stüdyo müdahaleleri sonucu baştan sona yeniden çekildiğini ve Hollywood'un artık bir sanattan çok, gişe ve ticari kaygılarla hareket eden bir 'işletme' haline geldiğini belirtmişti. Bu tür endişeler, 'Frankenstein' gibi büyük bütçeli yapımların hem ticari başarıyı yakalama hem de sanatsal derinliği koruma dengesini nasıl sağlayacağı konusunda önemli soruları beraberinde getiriyor. Benzer şekilde, yakın zamanda prömiyerini yapan ve ilk altı günde 9.2 milyon gibi önemli bir izleyici sayısına ulaşan 'Alien: Earth' dizisi de, dijital platformların yükselişi ve izleyici ölçümlemelerinin karmaşıklığı gibi modern sektör dinamiklerini gözler önüne seriyor. Bu yapımın prömiyer izleyici sayıları hakkında daha fazla detaya buradan ulaşabilirsiniz.
Bu bağlamda, Arthur Miller'ın Pulitzer ödüllü klasiği 'Satıcının Ölümü'nün (Death of a Salesman) Hollywood'un iki büyük stüdyosu Focus Features ve Amblin Entertainment iş birliğiyle bir kez daha beyazperdeye uyarlanması da sektördeki bu trendleri gözler önüne seriyor. Özellikle Jeffrey Wright ve Octavia Spencer'ın başrolleri üstlenmesiyle, Willy ve Linda Loman karakterlerinin ilk kez ana akım bir yapımda Siyah oyuncular tarafından canlandırılacak olması, bu ölümsüz esere 'Amerikan Rüyası' ve erişilebilirliği üzerine yepyeni bir tartışma katmanı ekleyebilir. Jeffrey Wright ve Octavia Spencer'lı 'Satıcının Ölümü' uyarlaması hakkında daha fazla detayı buradan okuyabilirsiniz.
Bu Hollywood merkezli denklemin karşısında ise, sinema dünyasında dengeleri değiştiren farklı iş birliği modelleri öne çıkıyor. Güney Kore'ye En İyi Film Oscar'ını kazandıran 'Parazit' filminin yapımcısı Barunson E&A'nın, Endonezyalı korku yönetmeni Joko Anwar ile yaptığı özel anlaşma, bu duruma iyi bir örnek teşkil ediyor. Bu hamle, başarısı kanıtlanmış Asyalı yapımcıların, Hollywood sistemine bir alternatif olarak kendi küresel dağıtım ağlarını kurma ve özgün hikayelerini dünyaya doğrudan ulaştırma vizyonunu gösteriyor. Bu tür gelişmeler, 'Frankenstein' gibi dev bütçeli stüdyo filmlerinin hakim olduğu bir pazarda, farklı coğrafyalardan çıkan yaratıcı seslerin de küresel ölçekte rekabet edebileceğinin sinyalini veriyor.
Tüm bu tartışmalar bir yana, Guillermo del Toro'nun tutkusunu ve sinematik dehasını bir araya getiren Frankenstein, yılın en çok konuşulacak filmlerinden biri olmaya aday. Venedik'ten gelecek ilk eleştiriler, filmin kaderini büyük ölçüde belirleyecek.
Bu haberde yer alan bilgiler, Variety'de yayınlanan ilgili rapora dayanmaktadır.