Lee Hong-chi'nin 'A Dance in Vain' Filmi, Venedik Film Festivali'nden İtalya Dağıtım Anlaşmasıyla Çıkıyor

Haber Merkezi

05 September 2025, 14:33 tarihinde yayınlandı

Lee Hong-chi'nin 'A Dance in Vain' Filmi, Venedik Film Festivali'nden İtalya Dağıtım Anlaşmasıyla Çıkıyor

Asya sinemasının yükselen yıldızlarından Lee Hong-chi'nin merakla beklenen ikinci uzun metrajlı filmi "A Dance in Vain", İtalya'daki sinemaseverlerle buluşmak üzere önemli bir adım attı. Bu gelişme, Asya sinemasının, özellikle de Tayvan sineması ve kadın yönetmenlerin uluslararası platformlarda yükselişi trendinin bir parçası olarak dikkat çekiyor. Minerva Pictures, filmin İtalya'daki dağıtım haklarını alarak, Venedik Film Festivali'nin saygın bağımsız bölümü olan Settimana Internazionale della Critica (SIC)'deki gösteriminin ardından filmi sinemaseverlerin beğenisine sunmaya hazırlanıyor. Bu anlaşma, Minerva'nın Lee Hong-chi ile "Love is a Gun" adlı ödüllü ilk filmiyle başlayan başarılı iş birliğinin devamı niteliğinde.

"A Dance in Vain", büyük bir şehirde tiyatro şirketinde çalışan ve geçimini sağlamakta zorlanan Monkey (Cici Wang) karakterinin dramatik hikayesini anlatıyor. Sevgilisi Leo'nun intiharıyla sarsılan Monkey, tekrarlayan günlük yaşamının döngüsünde sıkışıp kalmış, yalnızlık ve rutinle mücadele ediyor. Hikaye, onun bu tükenmişliğini başkalarına anlatma çabalarının çoğunlukla göz ardı edilmesiyle derinleşiyor ve modern şehir yaşamının getirdiği yabancılaşmayı gözler önüne seriyor.

"Lee Hong-chi'nin yeni filmini İtalyan izleyicilerle buluşturmaktan büyük heyecan duyuyoruz," diyen Minerva Pictures Satın Alma ve Özel Projeler Direktörü Andrea Curti, Lee'yi Asya'nın en yetenekli genç yönetmenlerinden biri olarak tanımladı. Curti, yönetmenin önceki filmi "Love is a Gun"ın "neo-noir tonlamalarıyla derin, neredeyse hipnotik, sert ama aynı zamanda parlak anları olan gerçek bir bağımsız sinema örneği" olduğunu belirtti ve "A Dance in Vain"in de bu çizgiyi şaşırtıcı bir şekilde sürdürdüğünü ekledi. Filmin görsel olarak da çok etkileyici olduğunu vurguladı.

Çok Yönlü Bir Yönetmen ve Sanatçı: Lee Hong-chi

Çin yapımı olan bu filmde Lee Hong-chi, sadece yönetmen koltuğunda oturmakla kalmayıp, aynı zamanda senarist ve görüntü yönetmeni olarak da görev alıyor. Qi Ai ve Justine O.'nun yapımcılığını üstlendiği proje, Lee'nin çok yönlü yeteneğini bir kez daha ortaya koyuyor. Son yıllarda hem oyuncu hem de yönetmen olarak adından söz ettiren Lee, Bi Gan'ın "Long Day’s Journey Into Night" ve Lulu Wang'ın "Tigertail" gibi önemli filmlerdeki oyunculuk performanslarıyla da tanınıyor.

Venedik'te Eleştirel Başarı ve Ödül Yolu

"A Dance in Vain", Settimana Internazionale della Critica'nın 40. edisyonunda yarışan altı diğer filmle birlikte, ilk filmini çeken yönetmenlere verilen ve 100.000 dolarlık prestijli Lion of the Future – Luigi De Laurentiis Venedik Ödülü için de aday. Bu, filmin uluslararası arenadaki görünürlüğünü ve eleştirel başarısını pekiştirecek önemli bir fırsat sunuyor.

Bağımsız Sinemanın Küresel Yükselişi ve Zorlukları

Güneydoğu Avrupa, sıkça siyasi istikrarsızlık ve ekonomik zorluklarla anılsa da, Balkan sineması son yıllarda şaşırtıcı bir yükseliş grafiği çiziyor. Devlet desteklerinin yetersizliğine ve bölgesel çalkantılara rağmen, bölge sinemacıları kendi özgün hikayelerini beyaz perdeye taşımak için mücadele ediyor. Bu direniş ruhu, uluslararası film festivallerinde yankı buluyor ve Balkan filmleri, hem deneyimli ustaların hem de yeni yeteneklerin cesur eserleriyle küresel sahnede adından söz ettiriyor. Balkan sinemasının yükselişi hakkında daha fazla bilgi edinin.

Lee Hong-chi gibi yetenekli Asyalı yönetmenlerin Venedik gibi büyük festivallerde yer bulması, küresel sinema sahnesinin çeşitliliğini ve zenginliğini gözler önüne seriyor. Ancak, festival başarısı garantili bir gişe başarısı anlamına gelmiyor. Bağımsız filmlerin geniş kitlelere ulaşması, özellikle de sanatsal ve derin temalara odaklanan yapımların, güçlü pazarlama stratejileri ve dağıtım ağları gerektiriyor. Minerva Pictures'ın bu tür yapımlara yatırım yapması, hem sinema sanatına olan bağlılığı hem de potansiyel riskleri göze alması açısından dikkat çekici. "A Dance in Vain" gibi filmler, bireyin modern kent yaşamındaki varoluşsal sorgulamalarını ele alarak, sadece estetik bir deneyim sunmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal meselelere eleştirel bir bakış açısı getiriyor.

Son dönemde Balkan sinemasının gösterdiği çıkış da benzer festival başarılarıyla taçlandı. Venedik, Toronto, Sundance ve Rotterdam gibi prestijli festivallerde Romanyalı provokatör Radu Jude ("Dracula"), Slovenyalı Urška Djukić ("Little Trouble Girls"), Kuzey Makedonyalı Georgi M. Unkovski’nin Sundance ödüllü “DJ Ahmet”i ve Hırvat Igor Bezinović’in Rotterdam’da zafer kazanan belgesel-draması “Fiume O Morte!” gibi yapımlar dikkat çekti. Sonbahar festivallerinde, Venedik Film Festivali'nde Kuzey Makedonyalı yönetmenler Teona Strugar Mitevska (“The Happiest Man in the World”) ve iki kez Oscar adayı olan Tamara Kotevska (“Honeyland”) yeni filmlerini tanıtırken, Bulgaristanlı Stephan Komandarev (“Blaga’s Lessons”) ve Romanyalı Mihai Mincan (“To the North”) onlara eşlik etti. Ayrıca, Sırbistan’dan Goran Stanković Toronto Film Festivali'nde ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi “Our Father” ile prömiyer yaparken, Oscar adayı yönetmen Jan Komasa'nın İngilizce ilk filmi 'Good Boy' da Toronto'nun 'Centrepiece' bölümünde dünya prömiyerini yaparak izleyicileri insan doğasının karanlık yönlerine ve ahlaki sınırların muğlaklığına odaklanan rahatsız edici bir hikayenin içine çekti.

Bu yılki Venedik Film Festivali'nde "A Dance in Vain" gibi bağımsız yapımlar öne çıkarken, küresel sinema sahnesinde kadın yönetmenlerin yükselişine ışık tutan önemli gelişmeler yaşandı. Özellikle **2025 Toronto Uluslararası Film Festivali (TIFF)**, kadın yönetmenlerin ve Tayvan sinemasının güçlü bir temsiliyetiyle dikkat çekti. Festivalin prestijli 'Centrepiece' programı, Asyalı sinema ikonlarından Shu Qi'nin yönetmenlik koltuğuna oturduğu ilk filmi **"Girl"**ün Kuzey Amerika prömiyerine ev sahipliği yaparken, Shih-Ching Tsou'nun Tayvan, Fransa, ABD ve İngiltere ortak yapımı samimi aile draması **"Left-Handed Girl"** ve aile geçmişini araştıran belgesel **"Palimpsest: The Story of a Name"** de aynı bölümde yer aldı. Japon yönetmen Chie Hayakawa'nın Cannes'da da beğeni toplayan ikinci uzun metrajlı filmi **"Renoir"** da Centrepiece bölümünde Kuzey Amerika prömiyerini yaptı. Tayvan'ın TIFF'teki etkisi sadece 'Centrepiece' ile sınırlı kalmadı; TIFF'in avangart ve deneysel sinema bölümü olan 'Wavelengths'te, Lav Diaz'ın "Magellan" adlı tarihi destanında Tayvan prodüksiyon ortağı olarak yer alırken, 'Short Cuts' programında ise Joe Hsieh ve Yonfan'ın Tayvan-Hong Kong ortak yapımı animasyon kısa filmi "Praying Mantis" dikkat çekti. Festival ayrıca, Yönetmen Eimi Imanishi'nin Batı Sahra'da geçen ve sınır dışı edilme ile aidiyet arayışını ele alan ilk uzun metrajlı filmi **'Nomad Shadow'un** dünya prömiyerine de ev sahipliği yaptı. Pakistan'dan Seemab Gul'ün kırsal Pakistan'da eğitimin erişilebilirliği sorununa odaklanan ilk uzun metrajlı filmi **'Ghost School' (Hayalet Okul)** dünya prömiyerini 'Discovery' bölümünde gerçekleştirdi. Festival, Hint sinemasının kadın yönetmenlerinin küresel sahnedeki temsilini güçlendirecek tarihi bir adımla da dikkat çekti; Akademi Ödüllü yapımcı Guneet Monga Kapoor gibi isimlerin mentorluk desteğiyle seçilen altı yetenekli kadın yönetmen, Hindistan'ı uluslararası platformda temsil etmek üzere Toronto'ya geldi. Bu gelişmelerin yanı sıra, "Narcos: Mexico" dizisinden tanınan Mayra Hermosillo'nun kendi çocukluğundan esinlenen ve tamamı kadınlardan oluşan ailesinin mücadelesini anlatan ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi "Vanilla" ve Ekvadorlu Ana Cristina Barragán'ın genç karakterlerin iç dünyasına odaklanan üçüncü filmi "Hiedra" (The Ivy) Venedik'te dünya prömiyerlerini yaparak dikkat çekti. Ayrıca Leonardo di Costanza'nın yönettiği "Elisa" filmi de gerçek bir suç hikayesini ele alarak dikkatleri üzerine çekti. Genç bir kadının işlediği tüyler ürpertici suçun ardındaki "nasıl yapabildim" sorusuna odaklanan bu psikolojik drama, true crime türüne özgün bir soluk getirdi. Festivalin geniş yelpazesi içinde, Çin sinemasının usta ismi Cai Shangjun'un 'The Sun Rises on Us All' (Venedik'te dünya prömiyerinin ardından Toronto ve Busan'da da gösterildi) ve Maryam Touzani'nin Carmen Maura'nın başrolünde olduğu 'Calle Malaga' (Venedik'teki beğenisinin ardından Kuzey Amerika prömiyerini Toronto'da yaptı) gibi yapımlar da büyük ilgi gördü. Hollywood efsanesi Kim Novak'a Yaşam Boyu Başarı Altın Aslanı verilirken, Çinli usta yönetmen Jia Zhangke'nin yapay zeka ve sinemanın geleceği üzerine verdiği masterclass da festivalin öne çıkan etkinliklerindendi. Ayrıca, Gazze'deki trajik olayları konu alan Kaouther Ben Hania imzalı "The Voice of Hind Rajab" filmi, Brad Pitt ve Joaquin Phoenix gibi isimlerin yapımcı kadrosunda yer almasıyla küresel yankı uyandırdı. Bu çeşitlilik, Venedik Film Festivali'nin sadece sanatsal başarıları değil, aynı zamanda güncel toplumsal meseleleri de ele alan güçlü bir platform olduğunu gösteriyor. Elisa filmi gerçek suç psikolojik drama Venedik haberimize göz atarak bu derinlikli yapım hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Mayra Hermosillo'nun "Vanilla" filmi hakkında daha fazla bilgi için Mayra Hermosillo'nun Vanilla Filmi Venedik Film Festivali Yönetmenlik Debutu haberimize, Ana Cristina Barragán'ın "The Ivy" filmi ve çocukluk yaraları üzerine detaylı incelemesi için ise Ana Cristina Barragán'ın "The Ivy" filmi ve çocukluk yaraları üzerine detaylı incelemesi haberimize göz atabilirsiniz.

Bu gelişme, Lee Hong-chi'nin uluslararası arenadaki yerini sağlamlaştırırken, Minerva Pictures'ın da bağımsız ve sanat filmlerine verdiği desteği sürdürdüğünü gösteriyor. Sinemaseverler, "A Dance in Vain" ile modern dünyanın karmaşık portresine sanatsal bir yolculuk yapmaya hazırlanıyor. Kaynak: variety.com