"Narcos: Mexico" Oyuncusu Mayra Hermosillo, İlk Yönetmenlik Filmi "Vanilla" ile Venedik'i Sallıyor

Haber Merkezi

02 September 2025, 12:42 tarihinde yayınlandı

Narcos: Mexico Yıldızı Mayra Hermosillo'dan Venedik'te Kalpleri Fethedecek İlk Yönetmenlik Deneyimi: "Vanilla"

Netflix'in popüler dizisi "Narcos: Mexico"daki performansıyla tanınan yetenekli oyuncu Mayra Hermosillo, kariyerinde yeni bir sayfa açarak ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi "Vanilla" ile sinema dünyasının en prestijli etkinliklerinden biri olan **82. Venedik Film Festivali'nde** boy göstermeye hazırlanıyor. Cannes ve Berlin ile birlikte 'Büyük Üçlü' festivaller arasında yer alarak Oscar yarışının da önemli bir başlangıç noktası haline gelen bu festivalde, Japon animasyonunun dahi isimlerinden Mamoru Hosoda'nın merakla beklenen yeni filmi 'Scarlet' de yarışma dışı özel gösterimle dünya prömiyerini burada yapacak. Hermosillo'nun filmi ise 3 Eylül'de festivalin önde gelen bölümlerinden Venice Days kapsamında dünya prömiyerini yapacak ve izleyicileri Hermosillo'nun kendi çocukluğundan ilham alan derin ve samimi bir yolculuğa çıkaracak. Mayra Hermosillo gibi, Hint sinemasının yeni nesil yeteneklerinden Anuparna Roy da ilk uzun metraj filmi "Songs of Forgotten Trees" ile Venedik Film Festivali'nin Ufuklar (Horizons) bölümüne seçilerek festivalin farklı ve kişisel anlatılara verdiği önemi vurguluyor. Müzik dünyasının popüler isimlerinden Charli XCX de ilk büyük film rolü "100 Nights of Hero" ile Venedik Film Festivali Eleştirmenler Haftası'nın kapanış filmi olarak sinema dünyasına iddialı bir giriş yapıyor. Ancak, XCX'in ilk filmi "100 Nights of Hero" olsa da, Jeremy O. Harris ile başrolü paylaştığı "Erupcja" filmi, 4 Eylül'de Toronto'da prömiyerini yaparak Venedik'teki prömiyerinden bir gün önce izleyiciyle buluşacak.

Mayra Hermosillo'nun Çocukluğundan Beyaz Perdeye: "Vanilla"

1980'lerin sonu Meksika'sında geçen "Vanilla", sekiz yaşındaki Roberta'nın (Hermosillo'nun çocukluk halinin bir yansıması) hikayesini anlatıyor. Tamamı kadınlardan oluşan, çok kuşaklı ailesinin artan borçlar içinde evlerini ayakta tutma mücadelesine tanık olan Roberta, bu süreçte hem kendini hem de onu büyüten kadınları daha derinden anlamaya başlar. Film, geleneksel cinsiyet rollerinden kopuşun ve bireyin çevresi ile seçimlerinin kimliğini nasıl şekillendirdiğinin dokunaklı bir portresini çiziyor. Filmin adının anlamı ise hikayenin sonunda netlik kazanıyor.

"Yedi kadın ve hiç erkek olmayan bir evde büyümek, bana dünyadaki en normal şey gibi gelirdi. Ta ki öyle olmayana dek..." diyor Hermosillo, filminin ilham kaynağını anlatırken. "Büyük büyükannem duldü, büyükannem boşanmıştı, annem boşanmıştı ve teyzem ayrılmıştı; yani evimizde bir erkek baba figürü yoktu. Ve bu bana çok normal geliyordu. Açıkçası, erkeklere karşı bir tür merakla büyüdüm. Bana gizemli varlıklar gibi geliyorlardı. 'Bu erkekler hayatta ne yaparlar?' diye kendime sorardım."

Sanat Terapisi: Yönetmenlik Yolculuğu ve Kişisel İyileşme

Hermosillo için "Vanilla" filmini çekmek sadece bir sanatsal ifade değil, aynı zamanda derin bir iyileşme süreci olmuş. Yönetmen, bu projenin kendisi için "o kadar çok yarayı iyileştirdiğini" ifade ediyor; aileye, kadın olmaya, arkadaş olmaya ve hatta dünyada bir insan olmaya dair yaraları...

Bir yandan çocukluğundaki bu "kadınlar dünyasının" zorluklarını kabul ederken, diğer yandan geçmişe dönüp baktığında ailesindeki kadınların ellerinden gelenin en iyisini yaptığını belirtiyor. "Büyükannem Concha'nın yaşlılığında bana oturup ağlayarak ne kadar acımasız olduğu için af dilediğini hatırlıyorum," diyerek aile içi ilişkilerin karmaşıklığına dikkat çekiyor.

Eleştirel Bir Bakış: Toplumsal Cinsiyetin Gölgesi ve Kadınların Sinemadaki Yeri

Hermosillo'nun hikayesi, erkek egemen toplumlarda "erkek figürü eksikliğinin" kadınlar üzerindeki psikolojik etkilerine dair önemli bir tartışma başlatıyor. Yönetmen, kendi içinde "yetersizlik hissi" ve "mutluluktan sürekli kendini koruma" gibi zorlu süreçlerden geçtiğini itiraf ediyor. Bu, filmin sadece kişisel bir öyküden öte, kadınların toplumsal beklentiler ve geçmiş deneyimlerle nasıl mücadele ettiğine dair evrensel bir yorum getireceğinin sinyallerini veriyor. Toplumsal sistemlerin bireylerin zihniyetini nasıl etkilediği ve mutluluğu dahi bir tehdit olarak algılama eğiliminin ne denli köklü olabileceği üzerine düşündürücü bir perspektif sunuluyor.

Bu bağlamda, 82. Venedik Film Festivali'nde kadın yönetmenlerin ve güçlü kadın karakterlerin öne çıkması dikkat çekici. Örneğin, Mona Fastvold ve Brady Corbet'in imzasını taşıyan epik müzikal drama 'The Testament of Ann Lee' filminin yönetmeni Mona Fastvold, "Ann Lee'nin görkemli ve harika bir anlatımı hak ettiğini düşündüm. Erkek ikonlarla ilgili kaç tane destansı hikaye izledik? Neden böyle bir kadın hakkında bir hikaye görmeyelim?" diyerek kadın temsiliyetine verdiği önemi vurgulamıştı. Ayrıca, İtalya'nın ilk kadın film yönetmeni olarak kabul edilen Elvira Notari'nin unutulmuş hikayesinin belgeselinin de festivalde dünya prömiyerini yapması, sinemada kadınların rolünü ve etkisini daha görünür kılma çabasını güçlendiriyor. Bu bağlamda, Julia Jackman'ın yönettiği ve pop yıldızı Charli XCX'in ilk başrolünü üstlendiği "100 Nights of Hero" filmi de, Eleştirmenler Haftası kapanış filmi olarak, Isabel Greenberg'in çizgi romanından uyarlanan feminist bir queer fantazi olarak ataerkil bir dünyaya meydan okuyan iki kadının hikayesini anlatarak bu temayı pekiştiriyor. Film, Charli XCX'in oyunculuk yeteneğini ortaya koyarken, Emma Corrin, Maika Monroe ve Felicity Jones gibi isimleri de kadrosunda bir araya getiriyor.

Kamera Arkası Destek ve İlham Kaynakları

Mayra Hermosillo, bu süreçte yapımcı Stacy Perskie (Redrum) ve Meksikalı yönetmen Alejandra Márquez Abella'nın desteğinin altını çiziyor. Perskie'nin, ilk kez yönetmenlik yapan birine gösterdiği saygı ve yaratıcı kararlarını desteklemesi, filmin hayata geçmesinde kilit rol oynamış. Hermosillo, "Stacy, ilk kez yönetmenlik yapan birinin seçimlerine saygı duydu. Ve bu nadir bir durum. Birinin çıkışını ezmek, araya girip kontrolü ele almak kolaydır – ama o yapmadı," diyerek minnettarlığını dile getiriyor.

Ayrıca, Márquez Abella'yı bir ilham kaynağı olarak gören Hermosillo, "Onun sette çalışmasını izlediğimde, 'Bu kadının sette ne tür bir büyüsü var?' diye düşündüm. Yaptığı her şey, sesini yükseltmeden, insanlara kötü davranmadan nasıl saygı görüyor... Bu gördüğüm bir şeydi ve kendime, kendi yolumla da olsa o yolu takip etmek istediğimi söyledim," ifadelerini kullanıyor.

Prodüksiyon ve Festival Yolu

"Vanilla" filminin oyuncu kadrosunda hem profesyonel hem de profesyonel olmayan isimler bir araya geliyor: Aurora Dávila (Roberta'yı canlandırıyor), María Castellá, Natalia Plascencia, Paloma Petra, Rosy Rojas, Fernanda Baca ve Lola Ochoa. Dávila, Baca ve hizmetçi Tachita'yı oynayan Lola Ochoa, profesyonel olmayan oyuncular arasında yer alıyor.

Filmin yapımcılığını Redrum'un yanı sıra Huasteca Casa Cinematografica üstleniyor. Redrum, daha önce "Spectre," "Elysium" ve "Blade Runner 2024" gibi büyük ölçekli projelerde yer almış köklü bir şirket. "Vanilla", Meksika teşvik fonları FOCINE, FONCA ve Guadalajara CTT tarafından destekleniyor. Filmin senaryo geliştirme süreci ise Meksika Ulusal Kültür ve Sanat Fonu tarafından finanse edilmişti. Film, Morelia Festivali, Los Angeles'taki Guadalajara Film Festivali (GLAFF), Ventana Sur ve Cinelatino Toulouse gibi etkinliklerden de çeşitli ödüller ve "yapım aşamasında" program destekleri alarak Venedik'e uzanan başarılı bir yolculuk geçirdi. Ağustos ayında Bendita Film Sales, filmin dünya satış haklarını satın aldı. Bu başarı, bağımsız sinemanın finansman bulma zorluklarına rağmen özgün hikayelerin uluslararası platformlarda yer bulabildiğinin bir göstergesi. Nitekim, Anuparna Roy'un "Songs of Forgotten Trees" filminin de yapımcı Romil Modi'nin kritik finansman desteğiyle hayata geçmesi ve Mona Fastvold ile Brady Corbet'in epik müzikal draması 'The Testament of Ann Lee' için 10 milyon dolarlık bütçeyi bir araya getirmenin kolay olmaması, bağımsız sinemanın karşılaştığı finansal engellere işaret ediyor. Bu durum, özgün ve niş konulara sahip projelere yatırım yapmanın zorluğunu gösterirken, uluslararası işbirliklerinin ve farklı finansman kaynaklarına erişimin kritik önemini de gözler önüne seriyor. Endonezyalı yönetmen Kamila Andini'nin 'Four Seasons in Java' projesinin uluslararası ortak yapımcılarla gücünü birleştirmesi de bu duruma iyi bir örnektir. Benzer şekilde, yönetmen Julia Jackman'ın Charli XCX, Maika Monroe ve Emma Corrin gibi yıldızları bir araya getiren düşük bütçeli bağımsız filmi "100 Nights of Hero" da oyuncuların stüdyo işlerine kıyasla 'samimi bir denge' sunan bu tür projelere olan ilgisini göstererek bağımsız sinemanın çekiciliğini bir kez daha kanıtladı.

"Hayal edin, bu bende ne kadar derinlere işlemiş – acı çekmem gerektiği, durmadan mücadele etmem gerektiği, her iyi şey için üç kötü şeyin geleceği fikri. Sisteme gömülü bu. Ve aslında başıma gelen tüm iyilikleri tam olarak kucaklamaktan korkuyorum," diyen Hermosillo, "Mayra, keyfini çıkar – üç saniyede gidecek' der gibi hissediyorum. Ve sistemin zihnimi ne kadar etkilediğini, ne kadar zor olduğunu ve mutluluktan kendimi sürekli nasıl korumaya çalıştığımı fark ediyorum. Çünkü babamın yokluğu, o erkek varlığının eksikliği beni psikolojik olarak derinden etkiledi – kendimi yetersiz hissetmeme neden oldu."

Mayra Hermosillo'nun "Vanilla" filmi, sadece kişisel bir öyküyü değil, aynı zamanda Meksika sinemasının ve kadın yönetmenlerin sesini dünya sahnesine taşıyan önemli bir eser olarak dikkat çekiyor. **82. Venedik Film Festivali**, Hermosillo'nun hikayesi gibi, farklı coğrafyalardan gelen özgün ve kişisel anlatıları, özellikle de kadınların deneyimlerini ve bağımsız seslerini dünya sahnesine taşımasının yanı sıra, Mamoru Hosoda'nın 'Scarlet' gibi Batı kültürü ve klasik Avrupa masallarından ilham alan anime yapımlarını da öne çıkararak sinemaseverlere hem duygusal hem de düşündürücü bir deneyim vadediyor.

Kaynak: Variety - Mayra Hermosillo'dan 'Vanilla' Filmi