Japon animasyon dünyasının dahi isimlerinden Mamoru Hosoda, merakla beklenen yeni filmi 'Scarlet' ile sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Venedik Film Festivali'nde yarışma dışı özel gösterimle dünya prömiyerini yapacak olan bu iddialı yapım. Dünyanın Cannes ve Berlin ile birlikte 'Büyük Üçlü' festivaller arasında yer alan en köklü ve prestijli sinema etkinliklerinden biri olan Venedik Film Festivali'nin tüm nabzını tutan Variety gibi önde gelen yayınların özel dijital edisyonları sayesinde, fiziksel olarak orada bulunamayan sinemaseverler de festivalin ruhuna ekranları başından eşlik edebiliyor. Venedik Film Festivali'nin dijital nabzını ve İtalyan sineması özelindeki gelişmeleri Nexus Haber'den takip edebilirsiniz. Bu önemli platformlar, Hosoda'nın Batı kültürü ve klasik Avrupa masallarından aldığı ilhamla, anime geleneğini yeni bir boyuta taşıdığı bu tür uluslararası yapımların küresel görünürlüğünü de artırıyor.
Shakespeareyen temalardan Walt Disney prenseslerine kadar geniş bir yelpazeden beslenen 'Scarlet', bu yönüyle son dönemde küresel çapta büyük başarı yakalayan ve Asya kültürünü Amerikan yapımı bir animasyonla birleştiren 'KPop Demon Hunters' gibi yapımların adeta bir aynası niteliğinde. Her iki projenin de Sony desteğiyle geliştirilmesi, stüdyoların küresel çapta izleyici kitlesine ulaşma stratejilerinin önemli bir göstergesi olarak yorumlanıyor.
Venedik'in Dikkat Çeken Bir Diğer Yapımı: 'The Testament of Ann Lee'
82. Venedik Film Festivali, Mamoru Hosoda'nın 'Scarlet'i gibi iddialı yapımların yanı sıra, bağımsız sinemanın sınırlarını zorlayan ve büyük ilgi gören 'The Testament of Ann Lee' adlı epik müzikal drama ile de adından söz ettiriyor. Yönetmen Mona Fastvold ve senarist Brady Corbet'in imzasını taşıyan bu film, 18. yüzyılda Shaker tarikatının kurucusu Ann Lee'nin az bilinen ama etkileyici hikayesine odaklanıyor. Finansman zorluklarına rağmen yaratıcı özgürlükten ödün vermeyen bu yapım, Hollywood'un gişe garantili formüllerine meydan okuyan cesur bir adım olarak değerlendiriliyor. Başrolde, 18. yüzyıl Hıristiyan tarikatı Shakerlar'ın kurucusu Ann Lee'yi canlandıran Amanda Seyfried, rolünü "aydınlatıcı ve inanılmaz derecede terapötik" olarak tanımlıyor. Seyfried, "Mamma Mia 2"den bu yana ilk kez bu kadar farklı bir tarzda şarkı söyleyerek, karakterin derinliğini sesine yansıtmak için büyük çaba sarf ettiğini belirtiyor. Amanda Seyfried'ın 'The Testament of Ann Lee' filmindeki Ann Lee rolündeki etkileyici dönüşümü hakkında daha fazla bilgi edinin.
Shakerlar Kimdir? Kısa Bir Bakış
- Köken: 18. yüzyılda İngiltere'de ortaya çıkan, dini zulümden kaçarak ABD'ye göç eden bir Hıristiyan mezhebi.
- İnançlar: Coşkulu şarkı ve hareketlerle ibadet etmeleri, cinsiyet eşitliğini savunmaları, faydacı tasarımları ve bekarlığı benimsemeleriyle bilinirler.
- Yaşam Tarzı: Kendi kendine yeten, komünal yaşam tarzını benimsemiş ve basitliği yücelten bir topluluktu.
Yapay Zeka Destekli Anlatım: 'Prenses Mumbi'nin Anıları'
82. Venedik Film Festivali, geleneksel sinemanın yanı sıra, yapay zekanın (YZ) film yapımına entegrasyonunu keşfeden yenilikçi yapımlara da ev sahipliği yaptı. Genç İsviçre-Kenyalı yönetmen Damien Hauser'ın "Prenses Mumbi'nin Anıları" (Memory of Princess Mumbi) filmi, festivalin Venedik Günleri bölümünde dünya prömiyerini yaparak bu alandaki tartışmalara yeni bir boyut getirdi. Film, felaket sonrası 2093 yılının retro-fütüristik Afrika'sında geçen, yapay zekayı sadece bir araç olarak değil, anlatının ve yaratıcılığın önemli bir parçası olarak kullanan bir aşk ve teknoloji hikayesi sunuyor. Hauser, filmini yapay zeka olmadan çekemeyeceğini belirtirken, aynı zamanda "yapay zekanın asla yapamayacağı bir film" yapma amacını taşıdığını vurguluyor. Görsel açıdan fütüristik dünyayı yaratmak için 80'ler ve 90'ların eski çizim tekniklerini yapay zeka ile birleştirerek çarpıcı bir estetik yakalayan Hauser, sinemada duygusal nüansın formülden daha önemli olduğunu savunuyor. Damien Hauser'ın "Prenses Mumbi'nin Anıları" filmindeki yenilikçi yapay zeka kullanımını ve sinema anlayışını Nexus Haber'den daha detaylı inceleyebilirsiniz.
'Scarlet'in Kalbindeki İntikam Hikayesi ve İki Dünya Arasındaki Köprü
Hosoda, filmin detayları hakkında sır perdesini sıkı tutsa da, 'Scarlet'in günümüzün sosyal iklimiyle oldukça alakalı olduğunu belirtiyor. Yönetmenin itirafına göre film, "basitçe bir intikam hikayesi." Orta Çağ benzeri bir toplumdan gelen prenses Scarlet'in, yeminli düşmanından intikam alma girişiminde başarısız olup farklı bir dünyaya sürüklenmesi ve bu arayışını yeni dünyada da sürdürmesi ana konuyu oluşturuyor.
“Bu, özünde bir intikam hikayesi. Başkahramanımız Scarlet, Orta Çağ’ı anımsatan bir toplumdan gelen ve düşmanından intikam almakta başarısız olan bir prenses. Daha sonra başka bir dünyaya geçiyor ve intikam arayışından vazgeçmiyor.” - Mamoru Hosoda
Mamoru Hosoda'nın kariyerine baktığımızda, 'Çocuk ve Canavar'dan 'Belle'e kadar neredeyse tüm filmlerinin iki ayrı zaman dilimi veya dünyayı (gerçek hayat ve sanal alem, geçmiş ve şimdi, modernite ve mit) bir araya getirme stratejisi izlediğini görüyoruz. Bu, karakterlerin günlük yaşamlarındaki zorluklarla yüzleşme kapasitelerini test eden bir yaklaşım. 'Scarlet' de bu geleneği sürdürerek, başkahraman prensesi modern zamanlarda bir hemşireyle buluşturarak Hosoda'nın "buddy-movie" formülüne özgün bir yorum getiriyor.
Animasyon Dünyasında Kültürlerarası Etkileşim ve Akış Platformlarının Rolü
Hosoda, animasyon mecrasında gözlemlediği daha geniş bir olguya da değiniyor: Kültürlerin buluşması. Yaklaşık on yıl öncesine kadar Amerika, Avrupa ve Japonya'da üretilen animasyonlar arasında çok az örtüşme olduğunu belirten yönetmen, "Tüm bunlar, yayın platformlarının yükselişiyle değişti," diyerek önemli bir dönüşümün altını çiziyor. Bir anda, dünyanın dört bir yanındaki izleyiciler farklı animasyon ifadelerini tüketebilmeye ve anlayabilmeye başladı. Bu durum, 'Spider-Man: Into the Spider-Verse' ve 'KPop Demon Hunters' gibi sanatsal füzyonlara olanak tanıyan, tarzları ayıran büyük duvarları yıktı. Örneğin, Venedik Film Festivali gibi etkinliklerde Variety'nin 29 Ağustos - 2 Eylül tarihleri arasında yayınladığı özel dijital edisyonlar, festivalin en sıcak haberlerini, merakla beklenen filmlerin detaylı eleştirilerini ve kırmızı halının tüm ışıltılı anlarını dünyanın dört bir yanındaki meraklılara sunarak, sinema eleştirisinin ve haberciliğinin de küresel erişimini artırıyor, böylece daha çeşitli seslerin duyulmasına olanak tanıyor. Bu yeni çağda, Damien Hauser gibi yönetmenler, yapay zekanın sunduğu olanakları kullanarak film yapım araçlarını demokratikleştirme ve Hollywood'un dışında kalan coğrafyalardaki film yapımcılarının kendi hikayelerini dünyaya anlatma potansiyelini vurguluyor. Bu durum, özellikle Afrika'daki bağımsız sinemacılar için daha fazla yaratıcı risk alma ve benzersiz bakış açılarını küresel sahneye taşıma fırsatı sunuyor.
SenNexus Uzmanı Yorumu: Yayın Platformlarının Çifte Etkisi
Mamoru Hosoda'nın belirttiği gibi, akış platformları animasyon dünyasında benzersiz bir kültürel alışverişi tetikledi. Bu durum, farklı coğrafyalardan gelen izleyicilerin Japon anime'sinin derinliğini, Amerikan animasyonunun dinamizmini ve Avrupa çizgi filmlerinin sanatsal anlatımını daha iyi anlamasını sağladı. Ancak bu küreselleşme, beraberinde bir eleştirel bakış açısını da getiriyor: Farklı kültürlerin birbirini beslemesi güzel olsa da, bu durum aynı zamanda belirli bir "küresel standart" yaratma eğilimine yol açabilir mi? Özgün kültürel nüansların, evrensel çekicilik adına törpülenme riski var mıdır? Yoksa bu sadece animasyon sanatının yeni, melez formlar geliştirmesi için bir fırsat mıdır? Bu tartışma, sanatın küresel pazarlarda nasıl evrildiğine dair önemli soruları beraberinde getiriyor.
Sanatsal Gelişim ve Dijital Entegrasyon
Hosoda, Amerikan 2D el çizimi animasyon tarzının büyük bir hayranı olduğunu ve bundan çok etkilendiğini de dile getiriyor. Özellikle 'Güzel ve Çirkin' filmindeki Glen Keane'in karakter tasarımı ve performansındaki ustalığına büyük saygı duyduğunu belirtiyor. Bu etkileşim artık tek yönlü değil; Japon animesinin de diğer kültürleri etkilediğini vurguluyor.
Dört buçuk yıl süren (önceki filmlerinden yaklaşık %50 daha uzun) 'Scarlet'in yapım süreci, yönetmenin sanatsal vizyonundaki derinleşmeyi de gösteriyor. Hosoda, filmde anime'de nadiren görülen çeşitli yüz tipleri ve ifadelerle daha zengin, daha detaylı bir estetiğe sahip olduğunu ifade ediyor. Kariyerine geleneksel Japon 2D el çizimi yaklaşımla başlayan Hosoda, zamanla dijital teknikleri işine dahil etti. 'Belle' filminde Disney'in deneyimli ismi Jin Kim'i karakter tasarımları için görevlendirmesi bunun en önemli örneklerinden biriydi.
'Scarlet'te Jin Kim yeniden ekibe katılırken, ona 'Big Hero 6'nın set tasarımcısı Tadahiro Uesugi eşlik ediyor. Hosoda, bu yetenekli isimlerle çalışmanın "ifade ufuklarını genişletmesine" olanak sağladığını ve el çizimi hissini artırmak için bilgisayar grafikleri (CG) kullandığını belirtiyor. Birçok karakter ve modeldeki detay seviyesinin 2D ile gerçekleştirilmesinin son derece zor, hatta imkansız olacağını ekliyor.
Filmlerle Genişleyen Ufuklar ve Sanatın Gücü
Hosoda'nın bir hikaye anlatıcısı olarak büyümesinde uluslararası festival gösterimlerinin de önemli bir payı var. 'Zamanı Atlayan Kız'ın Busan'da, 'Yaz Savaşları'nın Berlin'de ve 'Mirai'nin Cannes'da gösterilmesiyle yeni kitlelere ulaşması, onun farklı temalar ve ifade biçimleri konusundaki ufkunu genişletti.
“Her filmle yeni kitlelerle doğrudan etkileşim kurabiliyorum, bu da farklı tema ve ifade biçimleri konusundaki kendi ufkumu genişletti. Bu neredeyse Shakespeareyen öğeleri animasyona uygulayabiliyor olmak, 20 yıl öncesine dönüp baktığımda asla hayal edemeyeceğim bir şeydi.” - Mamoru Hosoda
Yönetmen, "intikam" fikrinin günümüzde her zamankinden daha alakalı olduğunu düşünüyor. "Dünya çok istikrarsız. Biraz korkutucu. Çok fazla çatışma var," diyen Hosoda, bir yaratıcı ve film yapımcısı olarak farklı bir sanatsal düzlemde iletişim kurmaya çalıştıklarını ve bunun bizi "farklı bir dünyaya" taşıyabileceğini umuyor. 'Scarlet', Mamoru Hosoda'nın hem kişisel sanatsal evriminin hem de animasyonun küresel çapta birleştirici gücünün önemli bir nişanesi olarak izleyicilerin beğenisine sunulacak.
Kaynak: Daha fazla bilgi için Variety röportajını okuyabilirsiniz.