Guillermo del Toro'dan 'Frankenstein': Canavarların Gölgelerindeki İnsanlık Hikayesi

Haber Merkezi

09 September 2025, 09:20 tarihinde yayınlandı

Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein' Filmi: Canavarların Kalbinde İnsanlığı Keşif ve Beklentiler
```html

Oscar ödüllü usta yönetmen Guillermo del Toro, sinematik evrenini yıllardır beklenen bir projeyle genişletiyor: Mary Shelley'nin ikonik eseri 'Frankenstein'ın kendine özgü bir yorumuyla. 'Suyun Sesi' ve 'Pan'ın Labirenti' gibi yapımlarıyla tanınan del Toro, her zaman dışlanmış ve yanlış anlaşılan karakterlere odaklanarak tür sinemasını yücelten bir kariyere sahip oldu. Şimdi ise, kendi deyimiyle 'yaratıcı kökenine' dönüyor ve belki de şimdiye kadarki en kişisel filmini sunuyor.

Frankenstein: Bir Canavar Hikayesinden Çok Daha Fazlası

Del Toro, Variety'ye verdiği röportajda, 'Benim için başlangıç noktası 'Frankenstein'dı. Bu bir canavar filmi değil. Bu, insan olmanın ne demek olduğuna dair bir hikaye' diyerek, filmin geleneksel korku kalıplarının ötesine geçtiğini vurguluyor. Yönetmen için Shelley'nin 1818 tarihli romanı, bir mit, bir metafor ve bir opera niteliğinde. Yıllardır süren geliştirme sürecinin ardından film, Venedik Film Festivali'nde büyük merak uyandırarak prömiyerini yaptı, ardından Telluride'de iki sürpriz gösterimle kapalı gişe oynadı ve şimdi Kuzey Amerikalı izleyicilerle Toronto'da buluşuyor. Sinema dünyasının kalbinin attığı, bağımsız yapımlardan büyük bütçeli projelere kadar geniş bir yelpazede filmlerin dağıtım hakları için kıyasıya bir pazar yeri olan Toronto Film Festivali (TIFF), bu yıl Guillermo del Toro'nun bu iddialı projesinin yanı sıra, Güney Afrikalı yetenekli yönetmen Zamo Mkhwanazi'nin ailesinin apartheid dönemindeki çamaşırhane kaybından esinlenerek çektiği ilk uzun metraj filmi 'Laundry' ('Uhlanjululo') gibi yapımlara da ev sahipliği yaptı. Bu önemli festivalde ayrıca, Pakistan'ın eğitim krizine ışık tutan, Seemab Gul'ün kendi yapımcılığını üstlendiği ilk uzun metrajlı filmi 'Hayalet Okul' (Ghost School) da dünya prömiyerini Keşif (Discovery) bölümünde gerçekleştirdi. Gul'ün filmi, Pakistan'da milyonlarca çocuğun eğitimden mahrum kalmasına neden olan "hayalet okullar" gerçeğini büyülü gerçekçilik öğeleriyle ele alarak, toplumsal bir soruna sanatsal bir pencere açtı. Mkhwanazi'nin filmi ise, tıpkı del Toro'nun dışlanmışlık temasına olan ilgisi gibi, hayaller ve direnişin öyküsünü işleyerek izleyicilerden büyük ilgi gördü.

Yıldızlarla Dolu Bir Kadro ve Derin Karakter Analizleri

Filmin kadrosunda Oscar Isaac Dr. Viktor Frankenstein'ı, Jacob Elordi ise Yaratık'ı canlandırıyor. Christoph Waltz gizemli bir yardımcı rolde yer alırken, Mia Goth'un performansı da büyük bir sır perdesiyle çevrili. Del Toro, bu kadroyu 'yalnızlık üzerine gotik bir rock konseri' olarak tanımlıyor. Elordi'nin makyaj ve protezlerin altında neredeyse tanınmaz hale geldiği Yaratık performansı, filmin kalbini oluşturuyor. Del Toro, Yaratık'ı 'yeni doğmuş bir çocuk gibi, dünyayı an be an keşfeden' biri olarak betimleyerek, Elordi'nin hareketlerine 'baletik bir zarafet' kattığını belirtiyor.

Guillermo del Toro: 'Hem samimi hem de görkemli. Keder, aşk ve öfkenin hepsinin bir arada var olabileceği hissini vermesi gerekiyordu.'

Ancak filmin asıl dinamik nabzını, Oscar Isaac'ın Viktor Frankenstein performansı oluşturuyor. Del Toro, Isaac'ın 'kariyerinde oynadığı rollerde en geniş yelpazeyi sunduğunu; öfke, suçluluk ve deliliği filme bir kalp gibi taşıdığını' ifade ediyor.

Neden Şimdi? Del Toro'nun Yaratım Süreci

Yönetmen, çocukluğundan beri Yaratık'ın peşinde olduğunu ve filmi 'hem yaratıcı anlamda hem de farklı kılacak bir ölçeğe ulaşma konusunda doğru koşullarda' yapmayı beklediğini açıklıyor. Bu, onun için sadece bir hikaye anlatmaktan öte, 'tüm dünyayı yeniden inşa edebileceğiniz bir ölçekte' bir film yapma fırsatı anlamına geliyor. Filmin zengin dokusu, detaylara verilen önem ve duygusal derinliği, del Toro'nun imzasını taşıyor. Yapım tasarımı, makyaj ve Alexandre Desplat'ın elejik müziği şimdiden ödül çevrelerinin dikkatini çekmiş durumda.

Eleştirel Başarı ve Beklentiler: Bir 'Nightmare Alley' Tekrarı mı?

Filmin eleştirel tepkileri, Venedik ve Telluride'den gelen karışık yorumlar ve Rotten Tomatoes'taki %81'lik skoruyla del Toro'nun 2021 yapımı 'Kabus Sokağı' filmini anımsatıyor. 'Kabus Sokağı' gişede beklentilerin altında kalsa da, En İyi Film dahil dört Oscar adaylığı kazanmıştı. Bu durum, 'Frankenstein'ın da benzer bir yolu izleyebileceğine işaret ediyor. Netflix, filmi Noah Baumbach'ın 'Jay Kelly' ve Kathryn Bigelow'un 'A House of Dynamite' filmleriyle birlikte bu yılki önemli ödül adaylarından biri olarak konumlandırıyor. Filmin zengin estetiği ve oyuncuların içten performansları, çeşitli zanaat kategorilerinde güçlü bir performans sergileme potansiyeli taşıyor. Del Toro, filmlerinin 'bölücü' doğasının veya projelerinin onaylanmamasının kendisini yıldırmasına asla izin vermiyor. '30 senaryo yazdım ve 13 film çektim,' diyor. 'Bir film ilerlemediğinde ekibime, 'İyi bir pratikti' derim. Sonuçta, sadece 13 film yapabildiysem bile, bu birçok kişinin ömrü boyunca yapabileceğinden 13 fazla.' Bu bakış açısı, onun sinemaya olan tutkusunu ve dirençliliğini gözler önüne seriyor.

Del Toro'nun Sanatçı Dayanışması ve 'Frankenstein'ın Temel Mesajı

Del Toro'nun sanatsal cömertliği, film yapımcılığı topluluğuna olan derin sadakatiyle birleşiyor. Genç film yapımcılarına mentorluk yapmaktan, her Pazar meslektaşlarıyla bir araya gelip endüstri konuşması yapmadan sadece resim yapmaya kadar, bu topluluk ruhu onun için işlerinin hayatta kalması için hayati önem taşıyor. Bu cömertlik ve sinematik vizyonu, onu Hollywood'un en sevilen figürlerinden biri haline getirmiştir.

'Frankenstein', yaratılıp sonra terk edilen bir varlığın hikayesi. Terk edilmekten doğan öfkenin. Ama aynı zamanda merakın, sevgiyi vermeyi reddeden bir dünyada sevginin olasılığının da hikayesi. Del Toro'ya göre, 'İnsanlar canavarların korkutucu olduğunu düşünüyor. Ama onlar sadece kendilerini sevmeyen bir dünyada hayatta kalmaya çalışıyorlar.' 'Suyun Sesi'ndeki Amfibik Adam ya da 'Şeytanın Omurgası'ndaki hayalet çocuklar gibi, Yaratık da hem korkutucu hem de narin, bir trajedi figürü.

Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein' filmi, 8 Eylül Pazartesi günü Toronto Film Festivali'nde prömiyer yapacak.

Del Toro'nun bu iddialı projesinin yanı sıra, Toronto Film Festivali bu yıl da sinema dünyasının nabzını tutan birçok dikkat çekici yapıma ev sahipliği yaptı. Bu bağlamda, Malezyalı yönetmen Woo Ming Jin'in ikiz kardeşliğin karmaşık dünyasını ve ergenliğin dönüm noktalarını işleyen filmi 'The Fox King' Centerpiece bölümünde prömiyer yaparken, Oscar adayı yönetmen Jan Komasa'nın İngilizce ilk filmi 'Good Boy' ve Asyalı sinema ikonlarından Shu Qi'nin yönetmenlik koltuğuna oturduğu ilk filmi "Girl" de aynı bölümde Kuzey Amerika prömiyerini gerçekleştirdi. Festival, Steven Soderbergh'in yönettiği, Sir Ian McKellen'ın başrolünde olduğu 'The Christophers' filmiyle de adından söz ettirirken, McKellen'ın sağlık sorunları nedeniyle prömiyere katılamaması üzüntü yarattı. 'Better Call Saul' ve 'Nobody' filmlerinden tanıdığımız Bob Odenkirk'ün başrolde olduğu, yönetmen Ben Wheatley'nin yeni filmi 'Normal' sıradan görünen ama derin sırlarla dolu bir Minnesota kasabasında geçen aksiyon dolu gerilimiyle eleştirmenlerden tam not almayı başardı. Dominik Cumhuriyeti yapımı aile draması 'Pérez Rodríguez' de Latido Films'in uluslararası satış haklarını almasıyla dikkat çekerken, Gazze'deki trajik bir hikayeyi ele alan Kaouther Ben Hania imzalı 'The Voice of Hind Rajab' ise Brad Pitt ve Joaquin Phoenix gibi ünlü isimlerin yapımcı kadrosunda yer almasıyla festivalin en çok etki yaratan filmlerinden biri olmaya aday gösterildi. Ayrıca, kadın yönetmenlerin ve Tayvan sinemasının güçlü temsiliyetiyle de öne çıkan festivalde, Shih-Ching Tsou'nun samimi aile draması "Left-Handed Girl", aile geçmişini araştıran belgesel "Palimpsest: The Story of a Name" ve Japon yönetmen Chie Hayakawa'nın "Renoir" filmi gibi yapımlar da büyük ilgi gördü. Bağımsız sinemanın gücünü ve kültürel çeşitliliği vurgulayan bu geniş yelpaze, Toronto'yu her zaman önemli bir pazar ve eleştirel buluşma noktası haline getiriyor. Festivalin zengin programı ve öne çıkan filmleri hakkında daha fazla bilgi için Nexushaber.com'daki Toronto Film Festivali 2025: Buzzy Filmler ve Alışveriş Rehberi içeriğimize göz atabilirsiniz.

Kaynak: Variety.com

```