<h1 class='text-3xl font-extrabold text-gray-900 mb-6'>Lee Hong-chi'nin 'A Dance in Vain' Filmi, Kentsel Yabancılaşmayı Venedik'e Taşıyor</h1>

Haber Merkezi

28 August 2025, 12:05 tarihinde yayınlandı

Lee Hong-chi'nin Yeni Filmi 'A Dance in Vain', Venedik Film Festivali'nde Ses Getirmeye Hazırlanıyor

Çin sinemasının yükselen yıldızlarından Lee Hong-chi, 2023 yılında 'Love is a Gun' filmiyle Venedik Film Festivali'nde 'Geleceğin Aslanı' ödülünü kazanarak adını uluslararası arenada duyurmuştu. Şimdi ise yönetmen, ikinci uzun metrajlı filmi 'A Dance in Vain' ile yeniden Venedik'e dönüyor. Festivalin bu yılki açılışı, İtalyan sinemasının usta ismi Paolo Sorrentino'nun "Muhteşem Güzellik" ve "Tanrı'nın Eli" gibi eserlerinden sonra alışılmadık derecede sade ve içsel bir dramayla karşımıza çıkan yeni filmi "La Grazia" ile yapılmıştı. Açılış töreninde ayrıca sinemanın iki dev ismi, Francis Ford Coppola'nın usta yönetmen Werner Herzog'a Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülünü takdim etmesi, yarım asra yayılan dostluklarının ve sinemaya eşsiz katkılarının da bir kutlaması niteliğindeydi. Bu tarihi ana dair daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz. Ayrıca, ünlü oyuncu Noomi Rapace'in ikonik Rahibe Teresa'yı canlandırdığı "Mother" filminin prestijli Ufuklar (Horizons) bölümünün açılışı ve David Pablos imzalı, İtalyan dağıtım şirketi I Wonder Pictures tarafından dağıtım hakları alınan "On the Road" filminin de 4 Eylül'de aynı bölümde dünya prömiyerini yapacağı duyuruldu. Gazze'deki trajik bir olayı konu alan, Brad Pitt, Joaquin Phoenix, Alfonso Cuarón, Rooney Mara ve Jonathan Glazer gibi Hollywood yıldızlarının da yapımcılığını veya desteğini üstlendiği 'Hind Rajab'ın Sesi' gibi dikkat çekici dünya prömiyerleri de festival programında yer almıştı. Bu zengin ve küresel gündeme duyarlı seçki arasında Lee Hong-chi'nin filmi de sinema eleştirmenlerinin dikkatini üzerine çekmeyi başarıyor.

'A Dance in Vain': Kentsel Yalnızlığın ve Umutsuzluğun Dansı

Filmin, İtalyan Film Eleştirmenleri Birliği (SNCCI) tarafından organize edilen ve festivalin bağımsız ve paralel bölümü olan Settimana Internazionale della Critica (SIC) için seçilmesi, 'A Dance in Vain'in şimdiden büyük bir potansiyele sahip olduğunun sinyallerini veriyor. Bu prestijli seçki, genellikle yenilikçi ve cesur anlatılara ev sahipliği yapıyor.

Film, başrolde Cici Wang'in canlandırdığı Monkey karakterinin hikayesine odaklanıyor. Uzun yıllardır sahne arkasında çalışmasına rağmen tatmin edici bir iş hayatı olmayan Monkey, işsizlikle karşı karşıya kalır. Şanghay'ın acımasız emlak piyasasında barınma mücadelesi verirken, partneri Leo'nun intiharıyla başa çıkmak zorunda kalır. Monkey'nin hayatı, çevresinden anlayış ve bağ kurma çabalarına rağmen sürekli reddedilmelerle ve 'sahip olduklarına şükretmesi gerektiği' yönündeki kayıtsız tepkilerle dolu, tekrarlayan günlük rutinler içinde sıkışıp kalmıştır.

Yönetmenin İlham Kaynağı: Şehrin Yabancılaşan Ruhu

Lee Hong-chi, bu projenin kişisel bir kentsel yabancılaşma anından doğduğunu belirtiyor. Yönetmen, bir röportajında şu ifadelere yer vermişti:

“Bir zamanlar yaşadığım şehir bana aniden tuhaf gelmeye başladı. Tanıdık arkadaşlarım ve eskiden ziyaret ettiğim yerler bile açıklayamadığım bir şekilde uzaklaştı. Bu his beni büyüledi. Ben de kameramı alıp çekim yapmaya başladım. Bazen tanıdığım insanlar, bazen sokakta karşılaştığım yabancılar... Sadece o anki hayatlarını yakalıyordum. Bunun sürmeyeceğini biliyordum. Tereddüt etseydim, o his kaybolacaktı.”

Bu samimi ilham kaynağı, filmin karakterlerinin iç dünyasına ne denli derinlemesine nüfuz edeceğinin bir göstergesi. Lee Hong-chi'nin bu kişisel gözlemleri, modern şehirlerde yaşayan birçok insanın deneyimlediği yalnızlık ve kopukluk hissini evrensel bir dille beyazperdeye taşıyor.

Sen,Nexus Yorumu: Değer Katan Bir Bakış

'A Dance in Vain', sadece bir karakterin bireysel dramını anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda günümüz büyük şehirlerinde yükselen ekonomik eşitsizlik, mental sağlık sorunları ve sosyal izolasyon gibi küresel sorunlara da ışık tutuyor. Şanghay'daki konut piyasası ve işsizlik temaları, benzer sorunlarla boğuşan dünyanın dört bir yanındaki şehir sakinleri için tanıdık birer yansıma olabilir. Film, modern yaşamın getirdiği bu ağır yüklerin bireyler üzerindeki yıkıcı etkilerini sorgularken, aynı zamanda toplumun bu bireylere karşı ne kadar kayıtsız kalabileceğini de çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu yönüyle, izleyicinin sadece bir hikaye izlemesini değil, kendi içinde de bir özeleştiri yapmasını teşvik ediyor.

Şeytanın Avukatı: Elbette her film, karmaşık toplumsal sorunlara sihirli bir çözüm sunamaz. 'A Dance in Vain' gibi eserler, bir yandan sorunlara dikkat çekerken, diğer yandan bu tür yaşam koşullarında bireylerin kendi iç dirençlerini nasıl bulabileceği veya toplumsal destek mekanizmalarının ne kadar yetersiz kaldığı gibi soruları da akıllara getirmeli. Acaba Monkey gibi karakterler için bir çıkış yolu, sadece kendi iç dünyalarında mı gizli, yoksa sistemik bir değişim mi gerekiyor? Film, bu sorulara net cevaplar vermese de, tartışma zeminini hazırlamasıyla bile değerli bir yapıya sahip.

Meksika Sinemasından 'On the Road': I Wonder Pictures'ın Cesur Seçimi

David Pablos’un yönetmenliğini üstlendiği "On the Road" filmi, izleyiciyi Meksika'nın kuzeyindeki hiper-erkekçi uzun yol kamyonculuk dünyasına davet ediyor. Filmin merkezinde, yol kenarı lokantalarında kamyon şoförleriyle takılan isyankar genç bir serseri olan Veneno karakteri yer alıyor. Acilen bir yolculuğa ihtiyaç duyarken, içine kapanık ve sert bir şoför olan Muñeco ile tanışır. Veneno, Muñeco'yu kendisini bu zorlu yolculuğa çıkarmaya ikna eder ve ikili arasında beklenmedik bir yakınlaşma başlar. Ancak Veneno'nun geçmişinden gelen gölgeler, ikisinin de hayatını riske atacak şekilde yeniden su yüzüne çıkar. Başrollerinde profesyonel olmayan aktör Victor Miguel Prieto ve deneyimli oyuncu Osvaldo Sánchez (“Pedro Páramo”) yer alıyor. Filmin yapımcılığını, Meksika sinemasının önde gelen figürlerinden Inna Payán ve “Andor” dizisinin yıldızı Diego Luna gibi isimler üstleniyor. Bu güçlü drama-gerilim, daha şimdiden İtalyan dağıtım şirketi I Wonder Pictures tarafından satın alınarak küresel bir yolculuğa çıkacağının sinyallerini verdi.

I Wonder Pictures gibi dağıtımcıların bu tür bağımsız ve sanatsal değeri yüksek filmleri portföylerine katması, sadece ticari bir hamle olmanın ötesinde, sinemanın çeşitliliği ve derinliği açısından büyük bir misyonu da temsil ediyor. Şirketin temsilcisi Giorgia Fassiano'nun Variety'ye yaptığı açıklama bu vizyonu net bir şekilde ortaya koyuyor:

“'On the Road', I Wonder Pictures'ın editoryal çizgisini mükemmel bir şekilde yansıtan, korkusuz ve duygusal açıdan çiğ bir yolculuk: Cesur, auteur odaklı sinema, az temsil edilen sesleri yükseltir ve baskın anlatılara meydan okur. Şiirsel yoğunluğu ve radikal dürüstlüğü, izleyiciyi etkileyen, rahatsız eden ve filmin bitiminden çok sonra bile akıllarda kalan filmlere olan bağlılığımızla örtüşüyor.”

Bu açıklama, filmin sadece bir hikaye anlatmadığını, aynı zamanda toplumsal normlara meydan okuyan ve marjinalize edilmiş seslere platform sunan bir sanat eseri olduğunu vurguluyor. I Wonder Pictures daha önce “Everything Everywhere All at Once,” “The Zone of Interest,” ve “Eddington” gibi eleştirel ve ticari başarılar elde etmiş yapımları da dağıtmıştı. David Pablos, önceki çalışmalarıyla da uluslararası alanda tanınan bir isim. "The Chosen Ones" (Las Elegidas) ile Cannes Film Festivali'nde (Un Certain Regard) ve San Sebastián Film Festivali'nde (Horizontes Latinos) gösterilen Pablos, ayrıca "Dance of the 41" (El Baile de los 41) ve Amazon Western dizisi "The Head of Joaquín Murrieta" gibi yapımlarıyla da dikkat çekerek Meksika sinemasının derinliğini ve çeşitliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Sektördeki Yeri ve Uluslararası Dağıtım

Küresel satış ve dağıtım şirketi Parallax Films, filmin dünya çapındaki satış haklarını üstlenerek projenin uluslararası arenadaki görünürlüğünü artıracak önemli bir adım atmış oldu. Bu anlaşma, Parallax Films'in Lee Hong-chi ile 'Love is a Gun' sonrası ikinci iş birliğini işaret ediyor. Bu durum, şirketin yönetmenin vizyonuna ve yeteneğine duyduğu güveni de ortaya koyuyor.

Venedik Film Festivali gibi köklü bir etkinlikte yer almak, bağımsız filmler için sadece eleştirel beğeni değil, aynı zamanda küresel dağıtım ve daha geniş bir kitleye ulaşma fırsatı da sunar. Festival, Lee Hong-chi'nin 'A Dance in Vain' gibi genç yeteneklerin eserlerini vitrine çıkarmanın yanı sıra, Francis Ford Coppola'nın usta yönetmen Werner Herzog'a Yaşam Boyu Başarı Altın Aslan Ödülü'nü takdim etmesiyle efsanevi isimleri onurlandırması, Latin Amerika sinemasının güçlü seslerinden Daniel Hendler'ın merakla beklenen üçüncü uzun metraj filmi “A Loose End” (Un cabo suelto), David Pablos’un “On the Road”u gibi dikkat çekici dünya prömiyerlerine ve Gazze'deki trajik bir olayı konu alan 'Hind Rajab'ın Sesi' (The Voice of Hind Rajab) adlı drama filminin dünya prömiyerine de ev sahipliği yaparak dünya sinemasına yön veriyor. Usta yönetmenler Coppola, Venedik'te Mike Figgis'in "Megadoc" belgeselinin sunumu kapsamında bulunurken, Herzog ise Angolan yaylalarındaki gizemli bir fil sürüsünün peşine düşen "Ghost Elephants" belgeselinin galası ve bir masterclass ile festivaldeki yerini alıyor. Bu bağlamda, 'A Dance in Vain'in, Lee Hong-chi'nin önceki başarısının ardından bu platformda sergilenmesi, genç yönetmenin kariyerinde önemli bir dönüm noktası olabilir.

'A Dance in Vain', hem yönetmenin kişisel hikayelerinden beslenen otantik anlatımı hem de işlediği evrensel temalarla sinema dünyasında adından söz ettirmeye hazır görünüyor. Filmin Venedik'teki yankıları ve uluslararası dağıtım süreci merakla bekleniyor.

Venedik Film Festivali 6 Eylül'e kadar devam edecek.

Kaynak: Daha fazla bilgi ve orijinal metne ulaşmak için Variety makalesine göz atabilirsiniz.