İskoçya'dan Dünya Çapında Bir İlk: Eğitimde Sinema ve Ekran Devrimi Başlıyor

Haber Merkezi

10 September 2025, 12:36 tarihinde yayınlandı

İskoçya'dan Eğitimde Dev Adım: 3 Yaşından İtibaren Tüm Okullara Sinema ve Ekran Müfredatı Geliyor
```html

Eğitimde ezber bozan bir yaklaşımla, İskoçya bugün tüm dünyada bir ilke imza atıyor: 3 ila 18 yaş arasındaki her öğrencinin film yapımcılığıyla tanışmasını sağlayacak ulusal bir Sinema ve Ekran Müfredatı resmen yürürlüğe girdi. Bu iddialı adım, sadece bir ders eklemekten öte, ülkenin yaratıcı endüstrilerdeki geleceğini şekillendirme potansiyeli taşıyor.

İskoçya Hükümeti, Screen Scotland ve Education Scotland işbirliğiyle Dundee Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde başlatılan bu program, "Mükemmellik Müfredatı"nın bir parçası olarak tasarlandı. Anaokulu çocuklarının iPad'leri bisikletlerine bağlayarak oyun alanı görüntüleri çekmesinden, lise öğrencilerinin senaryolu kısa filmler, belgeseller ve animasyonlar üretmesine kadar geniş bir yelpazede pratik deneyimler sunuyor. Program kapsamında, üst düzey öğrencilere akredite edilmiş kalifikasyonlar sunan yeni SQA Film ve Ekran Ödülleri (Seviye 5 ve 6) de yer alıyor.

Üç Yıllık Başarılı Pilot Süreç: Rakamlar Ne Söylüyor?

Müfredatın ülke geneline yayılmadan önce üç yıl boyunca titizlikle test edildiği belirtiliyor. Shetland'dan Dumfries ve Galloway'e kadar 30 farklı yerel yönetimde, 6.000'den fazla öğrenciye ulaşılan pilot uygulamalar oldukça umut verici sonuçlar doğurdu. Screen Scotland'a göre, pilot çalışmalara katılan öğrencilerin %97'si yeni beceriler kazandığını ifade ederken, öğretmenlerin %100'ü ise öğrenci katılımı ve okuryazarlık düzeylerinde önemli bir artış olduğunu bildirdi.

Screen Scotland eğitim başkanı Fi Milligan-Rennie, "Bu müfredat, İskoçya'daki her çocuğa ve gence film ve ekran endüstrileri hakkında bilgi edinme, nasıl çalıştığını anlama ve en önemlisi bu dünyanın bir parçası olabileceklerini fark etme fırsatı yaratıyor. Özgüven inşa ediyor ve geliştirme süreci boyunca İskoçya genelindeki öğrenciler üzerindeki muazzam olumlu etkilerini gördük" dedi. Müfredatın önsözünü yazan ünlü oyuncu James McAvoy ise, okullarda film öğretimini "bir sanat dalıyla etkileşime geçmenin en eşitlikçi yolu" olarak nitelendirerek, sektörün uzakta veya erişilemez görünmesini ortadan kaldırdığını belirtti. Mark Bonnar, Julie Wilson Nimmo ve Martin Compston gibi diğer tanınmış isimler de girişimi destekliyor.

İskoçya Eğitim Bakanı Jenny Gilruth, programın "sınıflarda film ve ekran öğreniminin sürekli büyümesini destekleyeceğini" vurgularken, Kültür Bakanı Angus Robertson da bu dünya çapındaki müfredatı memnuniyetle karşıladığını ve "gizli yaratıcılığı teşvik etmenin yanı sıra, yeni nesil İskoç film ve ekran yeteneklerinin kariyer gelişiminde önemli bir rol oynayacağını" ifade etti. İskoç Hükümeti, ekran sektörünün 2030 yılına kadar ülke ekonomisine 1 milyar sterlin (yaklaşık 1.35 milyar dolar) değer katmasını bekliyor.

Geleceğe Yönelik Bir Adım mı, Yoksa Potansiyel Zorluklar mı?

Bu yenilikçi müfredat, öğrencilere sadece teknik beceriler kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda eleştirel düşünme, hikaye anlatımı ve görsel okuryazarlık gibi 21. yüzyılın temel yetkinliklerini de geliştiriyor. Medya ile iç içe yaşayan günümüz gençliği için bu tür bir eğitim, tüketici olmaktan öte, içerik üreticisi ve bilinçli bir medya kullanıcısı olmalarının önünü açıyor.

Ancak her yenilikçi adım gibi, bu programın da potansiyel zorlukları beraberinde getirebileceği düşünülüyor. Müfredatın zorunlu olmaması, yaygın benimsenmesini etkileyebilir. Ayrıca, tüm okullarda yeterli ekipman ve nitelikli öğretmen kadrosunun sağlanması, müfredatın kalitesini ve erişilebilirliğini sürdürme açısından kritik öneme sahip. Hızla değişen film ve ekran teknolojilerine ayak uydurmak, sürekli güncel eğitim materyalleri ve öğretmen eğitimleri gerektirecektir. Bu durum, bütçe ve insan kaynağı yönetimi açısından dikkatli planlama gerektiriyor.

Öğretmenler ve öğrenciler de programın faydalarını dile getiriyor. Graeme Lisesi'nden Laura Heggie, "Müfredat, öğrencilere kendi öğrenimleri üzerinde sahiplik veriyor. O kadar ilgili ve doğru yapmak istiyorlar ki, birbirlerinin çalışmalarını eleştiriyor ve iyileştirme önerileri sunuyorlar" derken, Drummond Community Lisesi'nden S5 öğrencisi Kian McLear, "Pratik çalışma ile analiz arasında çok iyi bir denge var ve hiçbir ders veya pratik görev sıkıcı değil" yorumunu yaptı.

Türkiye İçin İlham Veren Bir Model mi?

İskoçya'nın bu cesur hamlesi, eğitim sistemlerini modernleştirme ve geleceğin iş gücünü şekillendirme arayışındaki diğer ülkeler için önemli bir örnek teşkil ediyor. Türkiye gibi hızla gelişen bir medya ve teknoloji pazarına sahip ülkeler için de, benzer programların uygulanabilirliği ve yaratıcı endüstrilere sağlayabileceği katkılar tartışmaya değer bir konu olarak öne çıkıyor. Genç yetenekleri erken yaşta keşfetmek ve onlara doğru araçları sunmak, ülkelerin global rekabette öne çıkmasını sağlayabilir.

Bu bağlamda, yerel sinemasını güçlendiren Brezilya film endüstrisinin son dönemdeki yükselişi dikkat çekici bir örnek sunuyor. Ülkede bağımsız prodüksiyon ve dağıtım sektörleri ile sinema işletmecileri, dijital yayıncılık (VOD) pazarını düzenlemeye yönelik yasal bir adım atılması için Kongre'ye yoğun baskı uyguluyor. Bu düzenleme, yayın platformlarına yerel film ve diziler için kotalar getirmeyi ve bağımsız yapımlara daha fazla finansman akışını sağlamayı hedefliyor. Başkan Lula da Silva yönetiminin de desteklediği bu hamle, küresel streaming devleri ile yerel endüstri arasında önemli bir güç mücadelesine sahne oluyor. Federal teşvik kurallarındaki değişiklikler, Hollywood yapımlarının geçici olarak azalması ve Brezilya filmlerinin artan kalitesi sayesinde yerel filmlerin gişe payı önemli ölçüde arttı. Ulusal Sinema Ajansı (Ancine) verilerine göre, Brezilya filmlerinin gişe payı 2023'teki %3,3'ten 2024'te %10,1'e yükseldi. Bu büyüme, bir ülkenin kendi kültürel içeriğine yatırım yaparak ekonomik ve kültürel olarak ne kadar güçlü olabileceğinin somut bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Brezilya sinemasının yükselişi ve yerel filmlerin gişe payını artırması ile ilgili detaylara ek olarak, Brezilya streaming ve VOD düzenlemesi çabaları, İskoçya'nın attığı adımların uzun vadede yaratıcı endüstriler üzerindeki potansiyelini anlamak açısından da değerli bir perspektif sunuyor.

Bu kapsamda, Brezilya Kongresi'nde tartışılan 2331/22 Sayılı Yasa Tasarısı, sektör için devrim niteliğinde değişiklikler öngörüyor. Tasarıya göre, streaming hizmetleri Brezilya'daki brüt gelirlerinin %6'sı oranında bir Condecine vergisi ödemek zorunda kalacak ve bu gelir, bağımsız prodüksiyonu finanse eden ve dağıtım ile gösterim altyapısını destekleyen ülkenin ana teşvik fonu olan Fundo Setorial do Audiovisual (FSA) bütçesine aktarılacak. Ayrıca platformların kataloglarında minimum %10 Brezilya içeriği bulundurma ve bu içeriklerin görünürlüğünü sağlamak için 'öne çıkarma' kriterleri belirlenecek. Filmler için ise, mevcut piyasa uygulamalarına göre bir iyileşme anlamına gelen minimum 63 günlük (dokuz hafta) bir sinema gösterim süresi belirlenecek. Bu düzenlemelerle bağımsız prodüksiyon sektörüne yılda yaklaşık 4 milyar R$ (727 milyon $) ek gelir sağlanması ve FSA bütçesinin dört katına çıkarılması bekleniyor. Ancak bu düzenleme çabaları, Netflix, Amazon Prime Video, Disney+, Max ve Globoplay gibi küresel ve yerel streaming devlerinin oluşturduğu Strima derneğinin güçlü lobisiyle karşılaşıyor. Bu platformlar, potansiyel düzenlemelerin operasyonel maliyetleri artırabileceği, küresel içerik stratejilerini etkileyebileceği ve abonelik ücretlerine yansıyarak tüketici üzerinde baskı yaratabileceği endişesini dile getiriyor. Kongre'deki çoğunluğa sahip olmayan hükümet için, 2017'den beri tartışılan birden fazla VOD düzenleme tasarısını birleştirmek en uygulanabilir seçenek olarak görülüyor ve bu yıl içinde onaylanabilecek bir uzlaşma tasarısına ulaşmak hayati önem taşıyor.

Ancak bu büyüme hikayesi, Latin Amerika sinemasının karşılaştığı geleneksel dağıtım engellerinin üstesinden gelme çabalarıyla daha da anlam kazanıyor. Özellikle Portekizce konuşulan Brezilya ile İspanyolca konuşulan komşu ülkeler arasındaki filmlerin sinema salonlarına ulaşımı uzun yıllar marjinal düzeyde kalmıştır. Bu duruma çözüm bulmak amacıyla, Kolombiyalı yapımcı Juan Zapata liderliğinde **Latinopolis** gibi bölgesel ekranları bir araya getirmeyi hedefleyen girişimler yeniden canlandırılıyor. Yaklaşık 130 sinematek, kültür merkezi ve üniversiteyi kapsayacak bu devre, bölge içi film dolaşımını artırmayı amaçlıyor. Ayrıca, **remake filmler** de Latin Amerika ülkeleri arasında fikri mülkiyetlerin dolaşımı ve kültürel köprüler kurma konusunda etkili bir yöntem olarak öne çıkıyor; Brezilya yapımı 'O candidato honesto'nun Meksika'da büyük başarı yakalayan uyarlaması bunun en güzel örneklerinden. Tüm bu çabalar, Latin Amerika sinemasında sınırları aşma, dağıtım engellerini yıldız gücü ve remake fırsatları gibi yollarla aşma stratejilerinin ne kadar kritik olduğunu gösteriyor. Bu örnekler, İskoçya gibi ülkelerin de karşılaşabileceği potansiyel zorluklara ve potansiyel çözümlere ışık tutabilir.

Bu programın başarısı, sadece İskoçya'nın kültürel ve ekonomik geleceği için değil, aynı zamanda dünya genelinde yaratıcı eğitimin rolü üzerine düşünmek için de değerli bir vaka çalışması sunuyor. İskoçya, adeta "beyaz perdenin büyüsünü" sınıflara taşıyarak, geleceğin hikaye anlatıcılarını bugünden yetiştirmeye başlıyor.

Kaynak: Variety – İskoçya'dan Eğitimde Çığır Açan Film ve Ekran Müfredatı

```