Dünyanın en köklü ve prestijli sinema etkinliklerinden biri olan 82. Venedik Film Festivali, sinema dünyasının gözünü Lido'ya çevirirken, Çin sinemasının usta isimlerinden Cai Shangjun'un merakla beklenen yeni filmi 'The Sun Rises on Us All' (Biz Hepimizin Üzerine Güneş Doğar) da dünya prömiyerini burada yapmaya hazırlanıyor. Filmin ilk özel klibi sinemaseverlerle buluştu. Venedik'teki yarışma bölümünün ardından Kuzey Amerika prömiyerini Toronto Film Festivali'nde, Asya prömiyerini ise Busan Uluslararası Film Festivali'nde gerçekleştirecek olan yapım, şimdiden uluslararası sinema çevrelerinin dikkatini çekmeyi başardı.
Suçluluk ve Affedişin Dramatik Hikayesi
Film, Meiyun karakterinin (Xin Zhilei canlandırıyor) hayatının, işlediği bir suç yüzünden hapse giren eski sevgilisi Baoshu (Zhang Songwen) ile karşılaşmasıyla alt üst oluşunu konu alıyor. Feng Shaofeng'un da yardımcı rolde yer aldığı bu derin karakter çalışması, suçluluk duygusu ve affetme olasılığı üzerine yoğunlaşan, bastırılmış bir drama olarak tanımlanıyor. Filmin ana odak noktası, karakterlerin iç dünyalarındaki çalkantıları ve yaşadıkları duygusal dönüşümleri gözler önüne sermek.
Cai Shangjun'un Yönetmenlik İmparatorluğu ve Sanatsal Bakışı
2011 yılında 'İnsan Dağ İnsan Deniz' (People Mountain People Sea) filmiyle Venedik'te En İyi Yönetmen dalında Gümüş Aslan ödülünü kazanan Cai Shangjun, yeni filmi için de oldukça iddialı bir duruş sergiliyor. Yönetmen, kendi açıklamasında, filmin Meiyun'un bir aylık çalkantılı dönemini dramatik olay örgüsü bükümlerinden özellikle kaçınarak takip ettiğini belirtiyor. Shangjun'a göre hikaye, gündelik varoluşa odaklanıyor ve 'algılar ve duyguların mantığı' üzerinden gelişiyor.
Cai Shangjun'un bu yaklaşımı, modern sinemada hikaye anlatımının yeni yollarını arayan izleyiciler için taze bir soluk sunabilir. Yönetmenin geçmiş filmleri arasında Busan'da Fipresci Ödülü kazanan 'Kırmızı Alev' (The Red Awn) ve Toronto'da gösterilen 'Uyumsuz' (The Conformist) gibi önemli yapımlar bulunuyor. Bu, onun festival deneyimi ve eleştirel başarı konusundaki yetkinliğini gösteriyor.
Beklentiler ve Eleştirel Yaklaşım
Cai Shangjun'un 'dramatik olay örgüsü bükümlerinden kaçınma' tercihi, bazı izleyiciler için derinlemesine karakter analizleri sunarken, daha geleneksel, hızlı tempolu anlatılara alışkın olanlar için farklı bir deneyim sunabilir. Ancak bu tercih, filmin Venedik gibi prestijli bir festivalde yarışmasına olanak sağlayarak, sanat sinemasının ve duygusal derinliğin ön planda tutulduğu yapımlara olan ilgiyi de gösteriyor. Bu tarz 'bastırılmış dramalar', karakterlerin iç dünyasındaki nüanslara odaklanarak, izleyicide kalıcı bir etki bırakma potansiyeli taşır. Filmin festivallerdeki alacağı tepkiler, yönetmenin bu cesur sanatsal kararının ne denli karşılık bulduğunu gözler önüne serecek.
Oyuncu Kadrosu ve Önceki Başarıları
Başrol oyuncularından Xin Zhilei, 2016'da Berlin'de yarışan 'Crosscurrent' filmiyle dikkatleri üzerine çekmiş, son olarak da Wong Kar-wai'nin 'Blossoms Shanghai' yapımında rol almıştı. Zhang Songwen ise 2018'de 'Gölge Oyunu' (The Shadow Play) filmiyle Gençlik Film Kitapçığı Ödülleri'nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü kazanarak yeteneklerini kanıtlamıştı.
Yapım Detayları
'The Sun Rises on Us All', Guangzhou Mint Pictures ve Guangzhou Zizai Media tarafından yapıldı. Filmin uluslararası satışlarını ise mk2 Films üstleniyor. Senaryosu Han Nianjin'e ait olan film, Nianjin'in ilk uzun metrajlı senaryo deneyimi olma özelliğini taşıyor.
Cai Shangjun'un bu son eseri, hem kişisel bir hikayenin derinliklerine inerek hem de uluslararası film festivallerinde Çin sinemasını temsil ederek büyük yankı uyandıracak gibi duruyor. Filmin festivallerdeki gösterimleri ve sonrasında alacağı eleştiriler şimdiden merak konusu.
Venedik Film Festivali, Cai Shangjun'un bu eseri gibi derinlikli dramalara ev sahipliği yaparken, aynı zamanda sekiz yıllık aranın ardından sinema dünyasına iddialı bir geri dönüş yapan ve nükleer savaş tehdidinin güncelliğini çarpıcı bir dille ele alan Kathryn Bigelow'un 'A House of Dynamite' gibi dikkat çekici yapımlarıyla da sinema dünyasının gündemini belirliyor. Bu derinlikli yapımlara ek olarak, sinema dünyasının dışlanmış ve kırılgan ruhlarına odaklanan usta yönetmen Gus Van Sant da, 1977 yılında yaşanan gerçek bir rehine dramını temel alan ve mortgage ödemelerinde sıkışan bir emlak geliştiricisinin brokerını rehin almasını konu edinen 'Dead Man's Wire' filmiyle festivalde önemli bir yer edindi. Colman Domingo gibi güçlü isimlerin rol aldığı bu yapım, "insanlar duvara dayandığında ne olur?" sorusunu sorarak, evrensel bir umutsuzluk ve toplumsal baskı hikayesini günümüze taşıyor. Festival, bağımsız ve sanat filmlerine kapılarını açarken, küresel sinema dinamiklerini de etkilemeye devam ediyor.
Bu çeşitliliğin ve yenilikçiliğin yanı sıra, 82. Venedik Film Festivali, sinema dünyasının efsanevi isimlerini ve çeşitli öne çıkan yapımlarını da bir araya getirdi. Francis Ford Coppola'nın Werner Herzog'a Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülünü takdim etmesi, jüri başkanlığını Alexander Payne'in üstlenmesi gibi unutulmaz anlara sahne oldu. Asya sinemasının tartışmasız en tanınmış yüzlerinden biri olan Shu Qi ise otuz yıllık oyunculuk kariyerinin ardından ilk yönetmenlik denemesi 'Girl' (Kız) ile Venedik'te rekabet bölümünde dünya prömiyerini yaparak ve ardından Toronto Uluslararası Film Festivali'nde 'Centrepiece' seçkisine dahil edilerek dikkatleri üzerine çekti. Qi'nin derin kişisel izler taşıyan bu projesi, Tayvan'ın 1988 yılına uzanan çocukluk travmalarının gölgesinde yeşeren bir dostluk hikayesi sunuyordu. Shu Qi'nin yönetmenlik deneyimi ve filminin temaları hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Oscar ödüllü yönetmen Charlie Kaufman da yeni kısa filmi 'How to Shoot a Ghost' ile festivalde yarışma dışı özel bir gösterimle dünya prömiyerini yaparak gündeme geldi. Zihin açıcı filmleriyle tanınan Kaufman'ın bu eseri, ölüm sonrası dünyada arzularıyla yüzleşen iki genç karakterin hikayesini işliyordu. Charlie Kaufman'ın filmi hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Kore sinemasının usta ismi Park Chan-wook'un son filmi 'No Other Choice' ise yönetmenin Yazarlar Birliği (WGA) grevi kurallarını ihlal ettiği iddialarıyla tartışmalara yol açtı. Park Chan-wook'un filmi ve WGA tartışması hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca, Gazze'deki trajik bir olayı konu alan 'Hind Rajab'ın Sesi' gibi dikkat çekici dünya prömiyerleri ve müzik dünyasının ikonik ismi Marianne Faithfull'ın hayatına odaklanan 'Broken English' belgeseli de festivalin öne çıkan yapımları arasında yer aldı. Julia Roberts'ın “After the Hunt” filmiyle katıldığı basın toplantısı ise #MeToo hareketi ve iptal kültürü üzerine yoğun tartışmaları beraberinde getirerek festivalin sadece sinematik değil, toplumsal gündemi de yakaladığını gösterdi. Bu sayede Venedik, bağımsız ve sanat filmlerine kapılarını açarken, küresel sinema dinamiklerini de etkilemeye devam ediyor.
Festivalin bu zengin atmosferinde, Hollywood'un sivri dilli isimlerinden Seth Rogen da Apple TV+'ın beğenilen yapımı 'The Studio'nun ikinci sezonu için Venedik Film Festivali'nde adeta bir 'araştırma gezisine' çıkarak dikkatleri üzerine çekti. Rogen, dizide canlandırdığı hayali stüdyo başkanı Matt Remick'in olası maceraları için festivaldeki gözlemlerini ve notlarını toplarken, Dwayne 'The Rock' Johnson'ın 'The Smashing Machine' filminin basın toplantısına katılıp galasında kırmızı halıda yer aldı ve 15 dakikalık ayakta alkışlanmayı detaylıca kaydetti. Hatta after-party'de bolca fotoğraf çekmesiyle 'The Snapping Machine' lakabını bile kazandı. Bu "araştırma" süreci, eğlence sektörünün iç yüzünü mizahi bir dille ele alan 'The Studio'nun, gerçek olaylardan ve mekanlardan ne kadar beslendiğinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Dizi, ilk sezonunda 23 Emmy adaylığı ile bir komedi dizisi için rekor kırarak eleştirel anlamda da büyük bir beğeni toplamıştı. Sony stüdyo başkanı Tom Rothman'ın dizinin her bölümünde 'parlak, kör edici bir gerçeğin çekirdeği' olduğunu belirtmesi, sektör içinden gelen çelişkili görüşleri de gözler önüne seriyor. Rogen'ın Venedik'teki bu deneyimlerinin, dizinin ikinci sezonunda Hollywood'un kendi "çıplak gerçeğiyle" yüzleşen çok daha keskin ve eğlenceli içeriklere ilham vermesi bekleniyor. Seth Rogen'ın Venedik Film Festivali'ndeki bu dikkat çekici 'araştırma' gezisi ve 'The Studio' hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Variety