İspanyol sinemasının son yıllarda yıldızı en çok parlayan isimlerinden biri olan Alauda Ruiz de Azúa, yeni filmi 'Sundays' (Los domingos) ile sinemaseverlerin ve eleştirmenlerin dikkatini bir kez daha üzerine çekiyor. San Sebastián Film Festivali'nin ana yarışma bölümünde yer alan ve şimdiden büyük beklentiler yaratan yapım, Variety tarafından yayımlanan ilk fragmanıyla filmle ilgili ipuçları sunuyor. Bu bağlamda, Malezyalı yönetmen Woo Ming Jin'in Toronto ve Busan Film Festivalleri'nde prömiyer yapan son filmi 'The Fox King' gibi, İtalyan yönetmen Laura Samani'nin 2021'deki "Küçük Beden" filmi sonrası yeni eseri olan ve Venedik Film Festivali Ufuklar bölümünden En İyi Erkek Oyuncu ödülüyle dönen 'A Year of School' gibi dünya sinemasından birçok iddialı yapım da dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Azúa'nın daha önceki başarıları, özellikle Pedro Almodóvar'ın 'İspanyol sinemasının en iyi ilk filmi' olarak nitelendirdiği 'Lullaby' ve Fransa'nın en önemli TV festivali Series Mania'da büyük ödül kazanan 'Querer' dizisi, 'Sundays' için çıtayı oldukça yükseltiyor.
'Sundays' Konusu: Genç Bir Kızın İnanç Yolculuğu ve Aile Dinamikleri
'Sundays', 17 yaşındaki zeki ve idealist Ainara'nın üniversite seçimi öncesinde yaşadığı dramatik bir dönemi konu alıyor. Parlak bir kariyerin kendisini beklediğini düşünen ailesinin aksine Ainara, kendini Tanrı'ya daha yakın hissettiğini ve kapalı bir dini tarikata katılmayı düşündüğünü açıklıyor. Bu durum, liberal görüşlere sahip babası ve özellikle teyzesi Maite'nin prensipleriyle çatışmasına neden oluyor. Maite, Ainara'nın istediği hayatı seçmesi gerektiğini ancak bu denli radikal bir karar almadan önce hayatın farklı deneyimlerini tatması gerektiği düşüncesinde.
"Bu ciddi bir mesele. Bir çağrı... Aşk güçlü bir şey, birçok şeyi deneyimlemen gerekiyor. Daha 17 yaşındasın," sözleriyle Ainara'yı uyaran Maite'nin haklılık payı tartışılırken, film Ainara'nın 'yanlış yapma hakkı' olup olmadığını, geçmişindeki travmatik bir olayın bu kararında etkisi olup olmadığını sorgulatıyor.
Filmin Merkezindeki Çatışma ve Derinlik
'Sundays', sadece dini bir arayışı değil, aynı zamanda gençlik çağındaki kimlik bunalımını, aile içi çatışmaları ve toplumsal beklentilerle bireysel arzuların mücadelesini ele alıyor. Film, Ainara'nın kararı etrafında Maite ile Ainara'yla arkadaşlık kuran rahibe arasında gelişen, adeta iki 'anne figürü'nün mücadelesini de gözler önüne seriyor. Bu durum, Azúa'nın eserlerinin karakteristik özelliği olan psikolojik ve sosyal gözlem derinliğini 'Sundays' filmine de taşıyacağını gösteriyor. Fragmandaki Nick Cave and the Bad Seeds'in 'Into My Arms' şarkısı da Ainara'nın içsel yolculuğunun karmaşıklığını ve duygusal yoğunluğunu pekiştiriyor.
Oyuncu Kadrosu ve Yapım Detayları
'Sundays'ın dikkat çekici oyuncu kadrosunda, Ainara rolünde yetenekli genç oyuncu Blanca Soroa yer alıyor. Maite karakterini canlandıran Patricia López Arnaiz, 2024 San Sebastián'da 'Glimmers' ile oyunculuk ödülü kazanmış bir isim. Ainara'nın babasını Miguel Garcés ('Querer', '20,000 Species of Bees'), Maite'nin partnerini Arjantinli ödüllü oyuncu Juan Minujín ('The Two Popes', 'El Marginal'), büyükanneyi 'The Sea Inside' ile İspanyol Akademi Goya Ödülü sahibi Mabel Rivera ve Ainara ile arkadaşlık kuran rahibeyi 'Querer' dizisinden Nagore Aranburu canlandırıyor.
Filmin yapımcılığını İspanya'nın en büyük ücretli TV/SVOD operatörü Movistar Plus+'ın yanı sıra Nahikari Ipiña (Sayaka Producciones), Marisa Fernández Armenteros (Buenapinta Media), Sandra Hermida (Think Studio), Colosé Producciones ('Society of the Snow') ve Manu Calvo ('Wounded') üstleniyor. Uluslararası dağıtımını Fransa'dan Le Pacte'ın üstlendiği film, İspanya'da BTeam Pictures tarafından 14 Ekim'de vizyona girecek.
İspanyol Sinemasında Yeni Bir Soluk: Eleştirel Bakış ve Beklentiler
Alauda Ruiz de Azúa, 'Sundays' ile izleyicilere sadece bir gençlik draması sunmakla kalmıyor, aynı zamanda inanç, özgürlük ve bireysel kimlik gibi evrensel temalar üzerine düşündürücü bir tartışma ortamı yaratıyor. Yönetmenin önceki eserlerinde olduğu gibi, bu filmde de karakterlerin iç dünyalarına derinlemesine nüfuz etmesi ve olayları çok yönlü ele alması bekleniyor. Film, Movistar Plus+ Original yapımı olan ve Cannes Jüri Özel Ödülü'nü kazanan Oliver Laxe'ın 'Sirât' filmi gibi, auteur sinemasına verilen desteğin önemli bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir. 'Sundays', San Sebastián Film Festivali'nin ana yarışmasında Alberto Rodríguez'in 'Los Tigres' filmiyle birlikte Movistar Plus+'ın iki güçlü yapımından biri olarak öne çıkıyor.
'Sundays', İspanyol sinemasının sadece ulusal değil, uluslararası alanda da iddialı ve özgün yapımlar ortaya koyabileceğinin yeni bir kanıtı olmaya aday. Filmin, özellikle genç izleyiciler arasında kişisel seçimler ve toplumsal baskı üzerine önemli tartışmalar başlatması bekleniyor. Bu durum, Toronto ve Busan gibi diğer büyük film festivallerinde de gözlemlenen, bağımsız sinemanın küresel sahnedeki yükselişi ve kültürel çeşitliliğe verilen önemin bir yansımasıdır. Örneğin, Malezyalı yönetmen Woo Ming Jin'in Toronto ve Busan'da gösterilen 'The Fox King' filmi, Güneydoğu Asya sinemasının küresel arenadaki yerini sağlamlaştırırken, İtalyan yönetmen Laura Samani'nin Venedik Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazanan 'A Year of School' adlı yapımı da, okul yıllarındaki karmaşık kimlik ve cinsiyet dinamiklerini, erkek egemen bir ortamda bir kadının varoluş mücadelesini derinlemesine işleyerek bu akıma değerli bir katkı sunuyor. Samani, filmini 'arzu' üzerine kurulu bir yapım olarak tanımlarken, cinsel arzunun farklı bedenlerde nasıl deneyimlendiği ve kadınların bu arzuları ifade etme biçimlerinin erkeklerden nasıl farklılaştığı üzerine çarpıcı bir bakış açısı sunuyor. **Ayrıca, Venedik Film Festivali'nde dikkat çeken bir diğer an ise, Hollywood'un yükselen yıldızlarından Ayo Edebiri'nin, gazetecinin #MeToo ve Black Lives Matter hareketlerinin bittiğine dair sorusuna karşı sergilediği kararlı duruş oldu. Edebiri, bu hareketlerin "hiç de bitmediğini" net bir dille ifade ederken, Julia Roberts ve Andrew Garfield'ın da desteklediği bu açıklama, festivalin sadece sanatsal değil, toplumsal tartışmalar için de bir platform olduğunu gözler önüne serdi. Bu önemli olaya dair detaylı bilgiye Ayo Edebiri Metoo Black Lives Matter Venedik Film Festivali Röportajı linkinden ulaşabilirsiniz.** Güney Afrikalı Zamo Mkhwanazi'nin apartheid dönemini işleyen ilk uzun metraj filmi 'Laundry' de Toronto'da büyük ilgi gördü. **Mkhwanazi, kendi ailesinin yaşadığı derin bir kişisel deneyimden yola çıkarak, büyükbabasının çamaşırhanesinin apartheid hükümeti tarafından elinden alınmasını ve bunun kuşaklar arası servetin çalınmasına nasıl neden olduğunu filmine taşıdı. Film, baskı altındaki insanların hayallerini gerçekleştirme mücadelesini ve neşenin, müziğin şifa verici gücünü vurguluyor.** Tayvanlı sinema ikonlarından Shu Qi'nin yönettiği "Girl" ve Mariko Tetsuya'nın New York'ta geçen gerilim-draması "Dear Stranger" gibi yapımlar da Asya sinemasının ve kadın yönetmenlerin uluslararası festivallerdeki güçlü temsiline örnek teşkil ediyor. **Nishijima Hidetoshi ve Gwei Lun-Mei'nin başrollerini paylaştığı "Dear Stranger", bir çocuğun gizemli kayboluşunun çapraz kültürel bir evliliği yıkımın eşiğine getirmesini konu alarak, derinlemesine insani bir hikaye sunuyor ve Asya hikayelerinin küresel pazarlara taşınmasındaki rolünü vurguluyor.** Tüm bu filmler, küresel sinemada özgün seslere ve farklı coğrafyaların hikayelerine olan ilginin arttığını gösteriyor.
Kaynak: Variety