Günümüzde oyun dünyasında 'parry' mekaniği oldukça popüler hale geldi. Karakter aksiyon oyunlarından, 'spectacle fighter'lara, 'roguelike'lardan korku oyunlarına kadar pek çok türde karşımıza çıkıyor. Hatta Doom gibi FPS oyunlarında bile Dark Souls esintileri görmek mümkün. Ancak, Yacht Club Games'in yeni oyunu Mina the Hollower bu trende karşı duruyor.
Parry Mekaniğine Alternatif Bir Yaklaşım
Shovel Knight'ın geliştiricisi Yacht Club Games'in yeni projesi Mina the Hollower, Castlevania ve Zelda gibi klasiklerden ilham alan bir macera oyunu. Oyun, özellikle Sekiro'nun ardından iyice yaygınlaşan 'parry' mekaniğine bir alternatif sunuyor. Yacht Club'ın kurucu ortağı Sean Velasco'nun GamesRadar'a verdiği demeçte belirttiği gibi, oyunun amacı 'eski bir şeyi alıp yeniden düzenlemek'.
"Kısıtlamalar var, ancak eğlenceyi sağlayan da bu kısıtlamalar," diyor Velasco. "Artık her oyunda bir 'parry' var. Yeni Doom'u oynadım, onda bile Dark Souls öğeleri var... Basit bir dodge-roll yapmak istemedik. Eski bir şeyi alıp yeniden düzenlemeye ve onunla ilginç bir şeyler yapmaya çalışıyoruz."
Mina the Hollower'ın Oynanışı
Mina, zıplayabilen ve toprağın altında hareket edebilen bir karakter. Velasco'nun ifadesine göre, oyunun geri kalanı ise Castlevania veya Bloodborne gibi, blok mekaniği olmayan oyunlardaki gibi 'nötr alanı yakalamak' üzerine kurulu. Bu yaklaşım, oyuncuları daha stratejik düşünmeye ve düşman saldırılarından kaçınmak için farklı taktikler geliştirmeye teşvik ediyor.
Oyunun yapımcıları Mina'nın hareketlerini kısıtlayarak oyuncuların daha dikkatli olmasını ve çevreyi daha iyi kullanmasını hedefliyor. Bu durum, oyunculara hem zorlu hem de tatmin edici bir deneyim sunabilir. Ancak bazı oyuncular, daha fazla hareket özgürlüğü sunan oyunları tercih edebilirler.
Oyun Dünyasındaki Mekaniklerin Evrimi
Velasco, oyun mekaniklerinin sürekli olarak birbirini etkilemesini ve dönüştürmesini 'harika bir diyalog' olarak tanımlıyor. 'Parry' mekaniğinin yaygınlığına katılıp katılmamak size kalmış, ancak geliştiriciler arasındaki bu dolaylı diyalog, NES klasiklerinden ve modern Soulslike oyunlarından ilham alan Mina the Hollower gibi oyunların ortaya çıkmasına yol açıyor.
Bu 'diyalog' sadece mekanik ekleme konusunda değil, aynı zamanda geliştirici vizyonuna sadık kalarak popüler beklentilere karşı çıkma konusunda da kendini gösteriyor. Örneğin, Embark Studios imzalı *Arc Raiders* oyunu, oyuncuların ısrarlı talebine rağmen birinci şahıs (FPS) modunu eklemeyeceğini net bir şekilde açıkladı. Stüdyo, oyunun üçüncü şahıs (TPS) bakış açısı etrafında inşa edildiğini ve FPS modunun eklenmesinin teknik sınırlamalar (özellikle üçüncü şahıs için optimize edilmiş düşük kaliteli çevre varlıklarının yakından ifşa olması) yaratacağını vurgulayarak tasarım bütünlüğünü ön planda tuttu. Oyun geliştiricisi Embark Studios’un FPS modu eklememe kararı ve teknik nedenleri hakkında daha detaylı bilgi için Arc Raiders geliştiricisinin açıklamalarına buradan ulaşabilirsiniz.
Vizyonun korunması, sadece oynanış mekanikleriyle sınırlı değil; oyun müziği gibi yaratıcı alanlarda da geçerlidir. Örneğin, Final Fantasy serisinin efsanevi bestecisi Nobuo Uematsu, yaratıcılığın ve insan ruhunun korunması adına yapay zeka (AI) destekli müzik üretim araçlarını kullanmayı reddettiğini açıkladı. Uematsu, müziğin asıl estetik değerinin, yapay zekanın sunamadığı "dalgalanmalar ve kusurlarda" yattığını savunuyor. Ona göre sanat, eğitildiği verilerin ötesine geçemeyen algoritmik mükemmeliyet yerine, insan performansının getirdiği beklenmedik hatalardan ve kişisel tecrübelerden doğan 'mutlu tesadüflerde' gizlidir. Oyun müziğinin otantikliğini koruma çabası ve Uematsu'nun yapay zekaya karşı duruşu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için Nobuo Uematsu'nun yapay zekayı neden kullanmayacağına dair görüşlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Bu bağlamda, stüdyoların büyük IP'lere karşı kendi özgün kimliklerini yaratma çabası da oyun dünyasının gelişiminde kritik rol oynar. Nintendo DS'in kült korku klasiği Dementium: The Ward, başlangıçta Konami'ye popüler Silent Hill serisinin devamı olarak sunulmuştu. Ancak Konami'nin reddi, oyunun kendi özgün mitolojisini yaratmasına yol açtı ve Nintendo DS kütüphanesinde benzersiz bir survival horror örneği olarak yerini aldı. Bu durum, büyük bir IP'ye dahil olamamanın bazen geliştiriciler için daha yaratıcı ve özgün yollar açabileceğinin güçlü bir kanıtıdır. Oyunun yenilenmiş sürümü bu yıl Steam (PC) çıkışıyla, bu özgün vizyonun modern platformlara taşınmasını sağlıyor. Nintendo DS korku klasiği Dementium: The Ward'un Steam PC çıkışı, Silent Hill reddi ve hikayesi hakkında daha fazla bilgi almak için Nintendo DS korku klasiği Dementium: The Ward'un Steam PC çıkışı, Silent Hill reddi ve hikayesi içeriğimizi inceleyebilirsiniz.
Öne Çıkanlar
- Mina the Hollower, Shovel Knight geliştiricisinden yeni bir proje.
- Oyun, 'parry' mekaniği yerine Castlevania ve Bloodborne'dan ilham alıyor.
- Oyunun amacı, eski bir konsepti yeniden yorumlamak ve ilginç bir deneyim sunmak.
- Geliştiriciler, FPS'den kaçınan Arc Raiders örneğinde olduğu gibi, popüler taleplere rağmen tasarım vizyonuna sadık kalmayı sürdürüyor.
Eğer Mina the Hollower'ı denemek isterseniz, oyunun Steam sayfasını ziyaret edebilir ve istek listenize ekleyebilirsiniz. Oyunun çıkış tarihi henüz belli değil.
Oyun dünyasında mekanikler sürekli olarak gelişiyor ve değişiyor. Mina the Hollower, bu değişimin bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Geliştiricilerin farklı yaklaşımları ve birbirlerinden ilham almaları, oyun dünyasının zenginleşmesine katkıda bulunuyor.
Kaynak: pcgamer.com