Son yıllarda korku oyunları genellikle hızlı aksiyon veya ani sıçrama (jumpscare) taktikleriyle oyuncuları ürkütmeyi tercih ediyor. Ancak House of Necrosis, bu trendin aksine, bizi 32-bit döneminin saf ve yavaş ilerleyen dehşetine geri götürüyor. Bu retro sıra tabanlı korku oyunu, oyunculara sadece reflekslerini değil, aynı zamanda stratejik düşünme yeteneklerini de sınıyor. Özellikle eski usul hayatta kalma (survival horror) türünü sevenler için, bu yapım nostaljik bir heyecan vadediyor. **Ancak bu retro estetik akımında, House of Necrosis gibi stratejik gerilim sunan yapımların yanı sıra, oyuncuyu kendi karakterinin bedenine karşı radikal eylemlerde bulunmaya zorlayan psikedelik vücut korkusu (body horror) örnekleri de dikkat çekmektedir.**
Spencer Konağı'nın Gölgesinde: House of Necrosis'in Atmosferi
House of Necrosis’i ilk gördüğünüzde aklınıza hemen klasik Resident Evil oyunları, özellikle de ikonik Spencer Konağı'nın ürkütücü labirentleri gelebilir. Ancak bu oyunda, köşede pusu kurmuş bir Albert Wesker yerine, çok daha organik ve sıra dışı tehditler bulunuyor. Hikayemiz, izole bir ormanda meydana gelen cinayet serisini araştırmakla görevli bir özel kuvvetler ajanını merkeze alıyor. Karakterimizin bu görev için hazırlıklı olduğu varsayılsa da, oyuncular olarak bizler bu terk edilmiş, sürekli değişen haritadaki canavarlarla, zombilerle ve evet, katil karga sürüsüyle yüzleşmeye hazır değiliz. **Bu düşük çözünürlüklü, pikselli PS1 estetiği, House of Necrosis’te stratejik bir belirsizlik yaratırken, bazı çağdaş retro korku oyunlarında (yürüyüş simülatörü tarzındaki yapımlar gibi) bilinçli bir bulanıklık ve ‘dünyanın temelde yanlış olduğu’ hissini pekiştirmek için kullanılıyor.**
Sıra Tabanlı Dehşet: Planlama ve Hayatta Kalma
Oyunun zorluğu, klasik sıra tabanlı oyunlarda olduğu gibi, tamamen konumlandırma ve kaynak yönetimine dayanıyor. Harita üstten görünüm (top-down view) olmasına rağmen, savaşlar şaşırtıcı derecede gergin. Oyuncular, kendilerini düşman saldırılarına karşı savunmasız bırakmadan, kurşun, yakın dövüş silahları ve iyileşmek için bitkiler gibi hayati eşyaları toplayıp yollarını dikkatlice çizmek zorundalar. Cephaneniz ve bıçağınız olsa da, her çatışmaya hazırlıksız girmek intihar demek.
Oyunda erken aşamada pençeli dev bir canavarla veya sürekli hareket eden bir karga sürüsüyle karşılaşmak an meselesi. Hata yapma lüksünüz neredeyse yok. Birçok oyuncunun ilk deneyiminde yaptığı hata, panikleyip kendilerini bir köşeye sıkıştırmak oluyor. Dört canavar tarafından çevrelendiğinizde, elinizdeki bıçak ve bitkilerin bile faydası olmuyor.
Eleştirel Bakış: Stratejik Gerilim mi, Yoksa Sabır Gereksinimi mi?
Değer Katma: Planlama Sanatı
House of Necrosis'in en büyük başarısı, korkuyu mekaniklerinin içine yerleştirmesi. Geleneksel korku oyunlarında genellikle tepki verme hızınız önemlidir; burada ise, bir sonraki hamlenizi hesaplama zorunluluğu, sürekli ve sinsi bir endişe yaratıyor. Oyunun temel dersi: Acele etme. Çatışmaları yavaşça bölmek ve aynı anda ikiden fazla düşmanla mücadele etmemek, hayatta kalmanın anahtarı. Bu durum, anlık korkudan ziyade, sürekli planlama gerektiren bir tür "entelektüel dehşet" sunuyor.
Ancak bu durum, sıra tabanlı oyunlara yabancı veya sabırsız oyuncular için hayal kırıklığı yaratabilir. Hızlı aksiyona alışkın oyuncular, haritanın her karesini analiz etme zorunluluğunu sıkıcı bulabilirler. Oyunun bu katı stratejik yapısı, bir yandan klasik survival horror'un kaynak kıtlığı hissini mükemmel yansıtırken, diğer yandan modern oyuncu beklentileriyle çelişiyor olabilir. Yine de, House of Necrosis, gerilimin kaynağını karakterin ölümü ile oyuncunun planlama yeteneği arasındaki ince çizgiye dayandırarak, jumpscare tuzağına düşmekten başarıyla kaçınıyor. **Bu bağlamda, House of Necrosis'in başarısı, bazı sinematik platform korku oyunlarının (örneğin çevrimiçi kooperatif moduna geçmesine rağmen temel formülünün eskidiği eleştirilen Little Nightmares 3 gibi) aksine, temel oynanış mekaniği üzerinden kalıcı bir gerilim sunabilmesiyle pekişiyor.** Little Nightmares 3'ün kooperatif moduyla ilgili incelememizi burada okuyabilirsiniz.
Sonuç: Retro Korkunun Yeniden Doğuşu
House of Necrosis, 90'ların ortalarından kalma bir oyunun ruhunu yakalamayı başarmış nadir yapımlardan biri. Grafiklerinin retro havası sizi yanıltmasın; oyun, stratejik derinliği ve sürekli tedirginlik hissi sayesinde, modern korku oyunlarının çoğundan daha etkili bir dehşet deneyimi sunuyor. Eğer klasik survival horror'un yavaş temposunu ve planlama gerektiren mekaniklerini özlediyseniz, bu yapım kesinlikle denemeye değer.
Retro estetiği sadece stratejik gerilim için değil, aynı zamanda sınırları zorlayan psikedelik ve mide bulandırıcı deneyimler için kullanan alternatif yapımlara da ilgi duyuyorsanız, Eclipsium: Psikedelik Vücut Korkusu Oyunu PS1 Estetiği incelemesini de okuyabilirsiniz.
Kaynak: PC Gamer - Retro Sıra Tabanlı Korku Oyunları Hakkındaki İzlenimler