Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein'ı: Akademi'nin Yeni Canavarı mı?

Haber Merkezi

02 September 2025, 09:39 tarihinde yayınlandı

Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein'ı Oscar Yarışında Neden Güçlü Bir Aday?

Hollywood'un en sevilen ve saygı duyulan isimlerinden biri olan Oscar ödüllü yönetmen Guillermo del Toro, son filmi 'Frankenstein' ile yine Akademi'nin dikkatini çekmeye hazırlanıyor. Yönetmenin endüstrideki sarsılmaz konumu ve sanatsal vizyonu, Mary Shelley'nin klasik eserinden uyarlanan bu gotik korku filmini şimdiden Oscar sohbetlerinin merkezine taşıdı.

Sinema dünyasının köklü etkinliklerinden Venedik Film Festivali gibi arenalar da, küresel sinemanın nabzını tutarak Oscar yarışına dair önemli sinyaller veriyor. Variety gibi alanında önde gelen yayınlar, festivalin tüm nabzını dijital edisyonlarıyla ekranlara taşırken, özellikle İtalyan sinemasının yükselişine odaklanıyor. Venedik Film Festivali, dijital nabız ve Variety İtalyan Sineması hakkında daha fazla bilgi edinin.

Telluride'dan Gelen İlk Sinyaller ve Tartışmalı Tepkiler

Sinema dünyasının önemli duraklarından Telluride Film Festivali, her yıl olduğu gibi bu yıl da Oscar yarışının ilk sinyallerini verdi. Colorado dağlarında yankılanan eleştirel beğeniler ve fısıltılar, 2025 Akademi Ödülleri'ne dair heyecan verici ipuçları sunarken, Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein' filmi de sürpriz iki gösterimle izleyicilerle buluştu. Festivalin en büyük salonları olan Werner Herzog ve Palm'daki gösterimler, biletlerin hızla tükenmesiyle büyük ilgi gördü. Filmin yıldızı Oscar Isaac, Venedik'ten apar topar Telluride'a gelerek her iki gösterimi de takdim etti. Bu tür aceleci katılım bile del Toro projesine verilen değeri gösteriyor. Festivalde, Yorgos Lanthimos'un vizyoner eseri 'Bugonia' ve Chloé Zhao'nun yürek burkan 'Hamnet' gibi diğer iddialı yapımlar da öne çıktı. Özellikle 'Hamnet', eleştirmenlerden ve festival katılımcılarından neredeyse evrensel bir övgü alarak En İyi Film ödülü için güçlü bir aday olduğunu kanıtladı. Telluride Film Festivali'nde Oscar yarışı ve Hamnet gibi favoriler hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Telluride'ın 'Moonlight', 'Nomadland' ve del Toro'nun kendi filmi 'The Shape of Water' gibi Oscar kazanan yapımlar için bir fırlatma rampası olduğu düşünüldüğünde, festivaldeki her filmin potansiyeli yakından izleniyor.

Ancak filmin ilk tepkileri biraz karmaşık. Rotten Tomatoes'ta %77 gibi bir puanla başlayan 'Frankenstein', del Toro'nun önceki bazı işlerinde de görüldüğü gibi, sanatsal cesaretin bazen izleyiciyi ikiye bölebileceğini gösteriyor. Yönetmenin her projesi, eleştirel bir mercekle incelenmeye değer bulunur.

Guillermo del Toro Faktörü: Akademi'nin Vazgeçilmezi

Guillermo del Toro'nun bir filmi Oscar yarışına girdiğinde, bu sadece eserinin kalitesiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda yönetmenin sektördeki güven ve sadakat mirasını da beraberinde getirir. Daha önce 2017'de 'Suyun Sesi' (The Shape of Water) ile En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini kazanan del Toro, 2021'de 'Kabus Sokağı' (Nightmare Alley) gibi karanlık tondaki bir filmi, mütevazı gişe başarısına rağmen En İyi Film adaylığına taşıyarak Akademi'nin takdirini kazanmıştı. 2022'de animasyon filmi 'Pinokyo' ile bir kez daha Oscar'ı evine götürmesi, onun türler üstü bir yönetmen olduğunu kanıtladı.

Teknik Kategorilerde Yüksek Potansiyel

'Frankenstein', del Toro'nun önceki işlerinde olduğu gibi, teknik kategorilerde güçlü bir aday konumunda. Filmin gotik dünyası özellikle şu alanlarda dikkat çekiyor:

  • Prodüksiyon Tasarımı: Gotik atmosferin inşası.
  • Kostüm Tasarımı: Dönemin ruhunu yansıtan detaylar.
  • Sinematografi: Filmin görsel dili.
  • Ses ve Makyaj: Canavarın acımasız zarafetini vurgulayan işçilik.

Alexandre Desplat'ın orijinal müziği de, sık sık Oscar'a aday gösterilen bir isim olarak, filmin teknik başarılarını perçinleyebilir.

Oyunculukların Gücü ve Oscar Isaac'ın Dönüşü

Filmdeki performanslar da dikkat çekici. Canavarı canlandıran Jacob Elordi, tanınmayacak bir halde, Mary Shelley'nin 200 yıllık hikayesinin trajik ruhunu baletik bir zarafetle sahneye taşıyor. İki Oscar sahibi Christoph Waltz ise kısa ekran süresine rağmen yine etkileyici bir performans sergiliyor.

Deli bilim adamı Viktor Frankenstein rolündeki Oscar Isaac, üç yıllık bir aranın ardından beyazperdeye geri dönerek Hollywood'a 'bu adamı daha fazla filmde oynatın' mesajını veriyor. 'Inside Llewyn Davis' ve 'A Most Violent Year'daki unutulmaz performanslarına rağmen daha önce haksızca göz ardı edilen Isaac'ın bu filmdeki 'hard-rocker'vari yorumu, kariyerinde yeni bir ayarlama olarak görülebilir. Yoğun bir yarış olsa da, belki de Julian Schnabel'in yönettiği 'The Hand of Dante'deki yaklaşan rolü momentumunu güçlendirebilir.

Venedik Film Festivali de bu yıl dikkat çekici performanslara ev sahipliği yaptı. Dwayne 'The Rock' Johnson, kariyerinde bir dönüm noktası olarak görülen 'The Smashing Machine' filminde UFC şampiyonu Mark Kerr'i canlandırarak dramatik oyunculuk yeteneğini sergiledi. Johnson, bu rol ile gişe odaklı aksiyon rollerinden sıyrılarak Hollywood'un kendisini belirli bir kategoriye hapsetme algısını kırmaya çalıştı. Bu cesur rol seçimi, onu şimdiden festivalin en çok konuşulan isimlerinden biri haline getirdi. Dwayne Johnson'ın dramatik rol arayışı ve kariyer değişimi hakkında detaylı bilgiyi Nexus Haber'den okuyabilirsiniz.

Yine Venedik'te büyük ilgi gören bir diğer yapım ise, Mona Fastvold ve Brady Corbet imzalı epik müzikal drama 'The Testament of Ann Lee' oldu. Film, 18. yüzyılda Shaker tarikatının kurucusu Ann Lee'nin hikayesini ele alırken, başrolde Amanda Seyfried, dini baskılarla yüzleşen bu güçlü figürü 'aydınlatıcı ve inanılmaz derecede terapötik' bir şekilde canlandırdı. Seyfried, rolü için 'nezaket ve şefkatin' yanı sıra 'güç ve deliliğin' eşsiz bir birleşimini sergileyerek izleyicilerden tam not aldı. Amanda Seyfried'ın Ann Lee rolündeki dönüşümü ve filmin detayları hakkında daha fazla bilgiye Nexus Haber'den ulaşabilirsiniz.

Venedik Film Festivali'nin Eleştirmenler Haftası bölümünde dünya prömiyerini yapan bir diğer dikkat çekici yapım ise, Yunanistan'ın yükselen yönetmenlerinden Evi Kalogiropoulou'nun ilk uzun metrajlı filmi "Gorgonà" oldu. Geleceğin erkek egemen, distopik bir dünyasında geçen film, türler arası sınırları zorlarken, kadın gücünü ve eşcinsel romantizmi merkeze alıyor. Yönetmen Kalogiropoulou, çocukken hayran kaldığı kung-fu, Western ve Blaxploitation filmlerinden esinlenerek "türler arası, toplumsal cinsiyet akışkanlığını" yansıtan bir eser olarak tanımladığı "Gorgonà"yı, Antik Yunan mitolojisindeki Medusa'ya, yani "kadın öfkesinin ve dönüşümünün nihai figürüne" bir gönderme olarak sunuyor. Film, sevgi aracılığıyla keşfedilen gücü ve kendini sevmeyi vurgulayarak, sinematik anlatımda yeni yollar arayanlar için kaçırılmaması gereken bir deneyim sunuyor. Evi Kalogiropoulou'nun "Gorgonà" filmi ve Venedik Film Festivali'ndeki distopik kadın gücü temalı yankıları hakkında daha fazla bilgi edinmek için tıklayın.

Engeller ve Del Toro'nun Aşılması Gerekenler

Her ne kadar güçlü bir aday olsa da 'Frankenstein'ın önünde bazı engeller bulunuyor. 150 dakikalık süresi ve kanlı sahnelerdeki tavizsiz yaklaşımı, Akademi üyelerinin alışkın oldukları materyale tavizsiz bir yoğunlukla yaklaşmalarını gerektiriyor. Akademi, sanatsal değerine rağmen korku türündeki hikayelere tarihinde genellikle mesafeli durmuştur. Robert Eggers'ın 'Nosferatu'su geçen yıl dört adaylık almasına rağmen en iyi film yarışına girememişti. Ancak del Toro'nun empati ve gösterişi bir araya getiren eşsiz karışımı, geçmişte bu bariyerleri yıkmayı başardı.

Netflix'in bu yıl 'Jay Kelly' (Noah Baumbach) ve 'A House of Dynamite' (Kathryn Bigelow) gibi başka iddialı yapımları da olması, 'Frankenstein' için doğru bir kampanya stratejisi oluşturmayı zorlaştırabilir. Özellikle George Clooney'nin başrolünde yer aldığı 'Jay Kelly', Hollywood'un kendi iç dünyasına ayna tutan ve ilham veren anlatıları seven Akademi üyelerinin zevkine hitap etme potansiyeli taşıyor. Yine de, bu öngörülemez yılda duygu ve mirasın gişe ve eleştiriler kadar önemli olduğu göz önüne alındığında, 'Frankenstein' En İyi Film kategorisinde yerini bulabilir.

Sonuç: Canavara Aşık Olmak

Gerçek şu ki, önemli olan Akademi üyelerinin Guillermo del Toro'yu 'beğenmesi' değil; sinemanın en önemli şampiyonlarından birinin tutkusuna güvenmeleri, hayranlık duymaları ve onu tamamen sevmeleridir. Netflix'in doğru kampanyayı yürütebilirse, Akademi'nin 'canavara da aşık olup olmayacağını' yakında göreceğiz.

Kaynak: Variety.com