Latin Amerika sineması, son yıllarda uluslararası arenada adından sıkça söz ettirirken, sahne arkasında kartların yeniden dağıtıldığı stratejik bir hamle dikkat çekiyor. Karayipler'in doğal güzellikleriyle ünlü ülkesi Dominik Cumhuriyeti, sunduğu inanılmaz vergi teşvikleriyle bölgenin yaratıcı gücü Şili'yi radarına alarak sinema endüstrisinde yeni bir merkez üssü olmayı hedefliyor. Santiago Film Festivali (Sanfic) kapsamında düzenlenen paneller, bu yeni iş birliğinin sadece iki ülke için değil, Türkiye dahil olmak üzere diğer ülkeler için de ne anlama geldiğini gözler önüne serdi.
İki Ülke, Tek Hedef: 'Mükemmel Eşleşme' Nasıl Sağlanacak?
Bu iş birliği, basit bir ortaklıktan çok daha fazlasını vadediyor. Bir yanda, yapımcılara sunduğu cömert finansal avantajlar ve göz alıcı çekim mekanlarıyla Dominik Cumhuriyeti; diğer yanda ise uluslararası festivallerde ödüller toplayan, hikaye anlatımındaki ustalığı ve güçlü pazarlama ağıyla tanınan Şili var. İki tarafın güçlerini birleştirmesi, ortaya 'mükemmel bir eşleşme' çıkarıyor: Dominik Cumhuriyeti'nin finansal ve altyapısal desteği, Şili'nin yaratıcı dehası ve küresel pazarlama becerisiyle buluşacak. Bu sayede, Latin Amerika'dan çıkacak özgün hikayelerin dünya çapında daha geniş kitlelere ulaşması hedefleniyor.
Şilili yönetmen Matias Bize, Dominik Cumhuriyeti'ndeki deneyimini, “Sadece büyüleyici mekanları için değil, aynı zamanda ortak yapım ve finansman olanakları ile yüksek kalibreli yetenekleri için de harika bir yer. Yerel olarak çok fazla çekim yapıldığı için ekiplerin yetenekleri önemli ölçüde gelişmiş durumda.” sözleriyle özetliyor.
Dominik Cumhuriyeti'nin Altın Anahtarı: Yapımcıları Cezbeden Vergi Teşvikleri
Peki, Dominik Cumhuriyeti'ni bu kadar cazip kılan ne? Cevap, ülkenin sinema yasasında saklı. Özellikle iki madde, uluslararası yapımcılar için adeta bir mıknatıs görevi görüyor. Ülkenin sunduğu teşvikler, bölgedeki en rekabetçi finansman araçlarından biri olarak kabul ediliyor.
Dominik Cumhuriyeti Film Yasası'nın Öne Çıkan Maddeleri
- Madde 34: Şirketlerin, Dominik Cumhuriyeti'ndeki yapımlara yaptıkları yatırımın %100'üne kadarını gelir vergisinden düşmelerine olanak tanıyor. Bu indirim, şirketin yıllık vergi yükümlülüğünün %25'ine kadar çıkabiliyor. Bu, yatırımcı için neredeyse sıfır risk anlamına geliyor.
- Madde 39: Bunun yanı sıra, prodüksiyon harcamaları için %25 oranında devredilebilir vergi kredisi sunuluyor. Bu kredi, ekipman, maaşlar, post prodüksiyon ve seyahat gibi geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Dominik Film Komisyonu (DGCine) tarafından denetlenen şeffaf süreç, başvuruların hızlı bir şekilde sonuçlanmasını sağlıyor. Bu durum, bürokrasiden yorulan yapımcılar için büyük bir avantaj.
Şeytanın Avukatı: Her Şey Mükemmel mi?
Bu parlak tabloya rağmen, sistemin zayıf yönleri de yok değil. Dominikli yetkililerin de kabul ettiği üzere, ülkenin sinema yasası filmin yapım sonrası aşamaları olan pazarlama ve dağıtımı kapsamıyor. Şili'nin CinemaChile gibi güçlü bir tanıtım ajansına sahip olması, tam da bu noktada devreye giriyor. Dominik Cumhuriyeti, finansmanı ve altyapıyı sağlarken, Şili'nin filmleri uluslararası pazarlarda ve festivallerde konumlandırma becerisinden faydalanmayı umuyor.
Bir diğer zorluk ise, devlet onayı alınsa bile bütçeyi karşılayacak özel şirketleri bulmanın karmaşıklığı. Teşvikler vergi indirimi üzerine kurulu olduğu için, yapımcıların projelerine yatırım yapacak ve bu vergi avantajından yararlanacak özel şirketleri ikna etmesi gerekiyor.
Türkiye Detayı: Gündemde Yeni Anlaşmalar Var
Haberin en heyecan verici kısımlarından biri de Türkiye'yi doğrudan ilgilendiriyor. Dominik Film Komisyonu (DGCine) başkanı Marianna Vargas, ülkesinin ortak yapım anlaşması için Arjantin ve Türkiye ile görüşme halinde olduğunu açıkladı. Halihazırda İtalya, İspanya ve Uruguay ile ikili anlaşmaları bulunan Dominik Cumhuriyeti'nin Türkiye ile potansiyel bir anlaşma imzalaması, Türk yapımcıların da bu cömert teşviklerden yararlanmasının önünü açabilir.
Bu gelişme, Türk sinema sektörünün Karayipler'e ve Latin Amerika pazarına açılması için stratejik bir kapı aralayabilir. Türk dizilerinin bölgedeki popülaritesi göz önüne alındığında, sinema alanında yapılacak ortaklıklar her iki ülke için de büyük bir potansiyel taşıyor.
Aslında bu tür iş birlikleri, bölge için bir ilk değil. Latin Amerika'nın en büyük medya gücü Brezilya'dan Globo, daha önce Türk yapım şirketi Ay Yapım ile dizi uyarlamaları için masaya oturmuştu. Şimdi ise efsanevi Brezilya dizilerini Amerikan pazarına uyarlamak üzere attığı dev adımla, küresel bir format gücü olma stratejisini pekiştiriyor. Bu durum, özgün hikayelerin ve kanıtlanmış formatların uluslararası pazarlarda ne kadar değerli olduğunun bir başka kanıtı.
Sonuç olarak, Dominik Cumhuriyeti ve Şili arasındaki bu yakınlaşma, sadece bölgesel bir iş birliği değil, aynı zamanda küresel sinema endüstrisi için yeni üretim modellerinin ve yaratıcı eksenlerin doğuşuna işaret ediyor. Bu tür stratejik hamleler, sinema endüstrisinin küresel çapta yeniden şekillendiği daha geniş bir eğilimin parçası. Nitekim, jeopolitik gelişmelerin de tetiklediği benzer bir birleşme, Baltık ve İskandinav sinemaları arasında yaşanıyor; Rusya'nın Ukrayna'yı işgali gibi dış faktörler, bu iki bölgeyi ekonomik ve sanatsal olarak birbirine hiç olmadığı kadar yakınlaştırmış durumda. Benzer bir şekilde, İrlanda ve İskoçya sineması da film üretimini Dublin ve Glasgow gibi geleneksel merkezlerin dışına taşıyarak bölgesel yaratıcılığı destekleyen Limerick Film Lab gibi girişimlerle bu küresel eğilime katılıyor. Türkiye'nin de bu yeni denklemde yer alma ihtimali, gelişmeleri daha da yakından takip etmeyi zorunlu kılıyor.
Kaynak: Bu haberin oluşturulmasında Variety'de yayınlanan makaleden yararlanılmıştır.