Avrupa Komisyonu'nun teknoloji egemenliği, güvenliği ve demokrasiden sorumlu Başkan Yardımcısı Henna Virkkunen, AB ve ABD arasındaki medya ve eğlence sektörlerindeki ilişkilerin olumlu seyrettiğini belirtiyor. Geçtiğimiz hafta İtalya ve Venedik Film Festivali ziyareti sırasında Variety'e konuşan Virkkunen, tarife politikalarından dijital yayın devlerine yönelik kurallara ve Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan yapay zeka düzenlemelerine kadar geniş bir yelpazede değerlendirmelerde bulundu.
Trump'ın Tarife Planları Rafta mı Kalıyor?
Mayıs ayında eski ABD Başkanı Donald Trump'ın ABD'de gösterilen yabancı yapım filmlere %100 tarife uygulama önerisi, en azından Avrupa için şimdilik rafa kalkmış durumda. Virkkunen, bu duyuruyu takip eden süreçte konuyla ilgili ek bilgi almadıklarını ve yakın zamanda sonuçlanan ticaret anlaşmasının yalnızca malları kapsadığını, filmler gibi görsel-işitsel hizmetleri içermediğini vurguladı.
Editörün Notu: Trump döneminde sıkça gündeme gelen korumacılık eğilimleri, özellikle medya ve kültür endüstrisinde AB ile ABD arasında zaman zaman gerilime neden olabiliyor. Tarife planının şu an için askıya alınması olumlu bir adım olsa da, siyasi konjonktür değişiklikleri bu tür tartışmaları yeniden alevlendirebilir. Ticaret anlaşmalarının hizmet sektörünü kapsamaması, bu alandaki regülasyonların önemini artırıyor.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın siyasi etkisi ve medya tarafından ele alınışı, ünlü komedyen ve sunucu Jon Stewart'ın da gündemine oturmuştu. Stewart, The Daily Show'daki programında, medyanın Trump hakkındaki sağlık söylentilerine ve yüzeysel tartışmalara odaklanmasını eleştirirken, siyasetin derinliklerinde yatan daha karmaşık gerçeklere dikkat çekti. Stewart, Trump'ın etrafındaki siyasi aktörlerin ona 'Make-A-Wish (Dilek Gerçekleştirme) çocuğu' gibi davrandığını, adeta her arzusunun sorgusuzca yerine getirildiğini vurgulayan çarpıcı bir benzetme yapmıştı. Bu analoji, liderlerin etrafında oluşan ve gerçeklikten kopuk olabilen 'yankı odaları'na ve sorgulanmayan arzuların etik dışı sonuçlara yol açabileceği tehlikesine işaret ediyordu. Yüksek Mahkeme'nin Dördüncü Değişiklik'i zayıflatma potansiyeli taşıyan kararlarını bile bu 'dilek gerçekleştirme' kapsamına alması, eleştirinin ne denli kapsamlı olduğunu gösteriyordu. Medya ve siyaset arasındaki bu karmaşık ilişki ve Jon Stewart'ın derinlemesine analizi hakkında daha fazla bilgi edinmek için Jon Stewart'tan Trump'a 'Make-A-Wish' Çocuğu Yakıştırması başlıklı haberimize göz atabilirsiniz.
Yayın Platformlarına AB Eli: AVMS Direktifi ve Avrupa İçeriği
Avrupa Birliği'nin medya sektörü düzenlemeleri arasında özellikle ABD'li oyuncuları etkileyen konulardan biri, ‘oyun alanının eşitlenmesi’ ihtiyacı. Virkkunen, AB'nin yaratıcı sektörünün dijitalleşme ve büyük online platformların yükselişiyle birçok zorlukla karşılaştığını belirtti. Bu bağlamda, 2026 yılında Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi (AVMS) kapsamında kaydedilen ilerlemelerin değerlendirileceğini açıkladı.
AVMS kuralları, yayın platformlarının Avrupalı abonelerine %30 Avrupa içeriği sunmasını ve faaliyet gösterdikleri her Avrupa ülkesindeki gelirlerinin belirli bir yüzdesini doğrudan yeniden yatırmasını şart koşuyor. Netflix, Disney gibi ABD'li yayın devlerinin, özellikle küçük pazarlardaki yerel içerik yatırım yükümlülüklerine karşı Brüksel'de yoğun lobi faaliyetleri yürüttüğü biliniyor.
Bu düzenlemeler ve "oyun alanının eşitlenmesi" çabası, sadece içerik kotalarını değil, aynı zamanda sektördeki etik rekabeti ve çalışma koşullarını da kapsıyor. Örneğin, Birleşik Krallık'ta önde gelen spor yayıncılığı ve yapım şirketlerinden Sky, BT, IMG, ITV ve BBC gibi devler, serbest çalışanların ücret oranları hakkında hassas bilgileri yasa dışı bir şekilde paylaştıkları gerekçesiyle İngiltere Rekabet ve Piyasa Kurumu (CMA) tarafından ağır bir yaptırımla karşı karşıya kaldı. Bu 'ücret karteli' anlaşması, sektördeki serbest çalışanların pazarlık gücünü zayıflatarak rekabeti bozduğu için dört firmaya toplamda 4.2 milyon sterlin para cezası kesildi. Bu durum, medya ve yaratıcı endüstrilerde serbest çalışanların haklarının ve adil ücretlendirme mekanizmalarının korunmasının ne denli önemli olduğunu vurguluyor. İngiltere'deki bu önemli gelişme hakkında daha fazla bilgi edinmek için İngiltere Yayın Devlerine Freelancer Ücret Kartel Cezası başlıklı haberimize göz atabilirsiniz.
Bu küresel eğilime paralel olarak, Latin Amerika'nın en büyük pazarlarından Brezilya da dijital yayıncılık (VOD) pazarını düzenlemeye yönelik önemli adımlar atıyor. Ülkenin bağımsız prodüksiyon ve dağıtım sektörleri ile sinema işletmecileri, yayın platformlarına yerel film ve diziler için kotalar getirmeyi ve bağımsız yapımlara finansman sağlamayı hedefleyen 2331/22 Sayılı Yasa Tasarısı için Kongre'ye yoğun baskı uyguluyor. Bu tasarı, platformların brüt gelirlerinin %6'sı oranında bir Condecine vergisi ödemesini ve kataloglarında minimum %10 Brezilya içeriği bulundurmasını öngörüyor. Başkan Lula da Silva yönetiminin de desteklediği bu hamle, küresel streaming devleri ile yerel endüstri arasında benzer bir güç mücadelesine sahne olurken, bu düzenlemenin ülkenin görsel-işitsel sektörüne yılda yaklaşık 4 milyar R$ (yaklaşık 727 milyon $) ek gelir sağlayabileceği tahmin ediliyor. Bu gelişmeler, Avrupa'daki AVMS Direktifi'ne benzer şekilde, yerel içerik üretimini teşvik etme ve uluslararası platformların sorumluluklarını artırma çabalarının küresel bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Brezilya'daki bu düzenleme çabaları hakkında daha fazla bilgi için Brezilya Streaming ve VOD Düzenlemesi: Yerel İçerik başlıklı haberimize göz atabilirsiniz.
Dijital Vergi Çıkmazı: AB Tek Ses mi, Yoksa Ulusal Çözümler mi?
Meta, Apple ve Google gibi teknoloji şirketlerini etkileyen ve Trump yönetimiyle de tartışma konusu olan Avrupa'nın ‘dijital vergisi’ konusunda ise önemli bir gelişme yaşandı. Avrupa Komisyonu, Temmuz ayında dijital şirketlere AB çapında bir vergi uygulama planlarından vazgeçti. Bu durum, şu anda AB genelinde dijital hizmetlere yönelik bir verginin bulunmadığı anlamına geliyor. Ancak Fransa, İtalya ve İspanya dahil yedi AB üyesi devlet, ulusal düzeyde kendi vergilerini uygulamaya devam ediyor.
Editörün Görüşü: AB genelinde dijital verginin ertelenmesi, uluslararası vergi reformu çabalarıyla uyum sağlama amacı taşısa da, ulusal düzeydeki farklı uygulamalar şirketler için karmaşıklık yaratabilir. Virkkunen'in ‘tartışmanın önümüzdeki aylarda devam edeceğinden eminim’ ifadesi, bu konudaki belirsizliğin süreceğine işaret ediyor.