Volvo V90 Yollara Veda Ediyor: Geleneksel Station Wagon Döneminin Sonu mu?

Haber Merkezi

02 September 2025, 10:00 tarihinde yayınlandı

Volvo V90'ın Üretimi Duruyor: Station Wagonlara Veda Mı, SUV'ların Yükselişi Mi?

Otomotiv dünyasından gelen son haberler, bir devrin kapanışına işaret ediyor. Volvo'nun sevilen lüks station wagon modeli V90'ın üretimi, bu ayın sonunda resmen durduruluyor. Üstelik, bu modelin doğrudan bir halefi planlanmıyor olması, markanın uzun yıllardır süregelen station wagon geleneğinden tamamen vazgeçme sinyali olarak yorumlanıyor. Tüketicilerin SUV'lara olan yoğun ilgisi, bu köklü kararın ardındaki en büyük etken. Bu genel dönüşüm rüzgarları, bir zamanlar sportif sürüş deneyimi, uygun fiyat ve yüksek güvenilirliği ile tanınan Japon devi Honda'yı da etkiliyor. Otomobil tutkunları arasında, markanın odağını büyük SUV'lara ve hibrit modellere kaydırması nedeniyle ciddi endişeler baş gösteriyor; hatta bazıları Honda'nın 'ruhunu kaybettiğini' iddia ediyor. Honda'nın bu stratejik yönelimi ve tutkunların endişeleri hakkında daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz. Ancak bu endişelere rağmen, Honda'nın küresel satış rakamları yükselişte ve şirket bu yeni stratejisiyle ticari olarak başarılı olduğunu kanıtlıyor. Benzer bir dönüşüm lüks otomobil dünyasının önde gelen temsilcilerinden Audi'de de yaşanıyor; markanın sportif ve zarif fastback modelleri A7 ve S7, 2026 yılı itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri pazarından çekiliyor. Bu durum, otomotiv sektöründeki genel trendleri ve markaların model stratejilerindeki köklü değişiklikleri gözler önüne seriyor. Audi A7 ve S7'nin Amerika pazarından çekilmesiyle ilgili daha fazla detayı burada bulabilirsiniz. Ancak, bu zorlu dönüşüm sürecinde bazı markalar, geleneksel algıları yıkarak genç alıcı kitlelerine ulaşmada önemli başarılar elde ediyor. Örneğin, lüks segmentin köklü temsilcilerinden Lincoln, genç bir TikTok fenomeninin bile ‘pahalı’ veya ‘tarzım değil’ önyargısını Corsair modeliyle ‘mutlaka tavsiye etmeliyim’ şekline dönüştürmeyi başardı. Lincoln Corsair'ın genç alıcı algısı değişimi hakkında daha fazla detayı buradan okuyabilirsiniz.

Volvo CEO'su Jim Rowan, Autocar'a verdiği demeçte son V90'ın Eylül ayında montaj bandından ineceğini doğruladı ve hatta daha küçük V60 modelinin de ömrü bittiğinde yenilenmeyebileceğini ima etti. Ancak V60'ın şimdilik üretimde kalmaya devam etmesi, uzun tavanlı bir Volvo edinmek isteyenler için hala zaman olduğunu gösteriyor. Rowan, station wagonlardan tamamen vazgeçme konusundaki sorulara ise 'Evet, çünkü bence değişti, değil mi? SUV'lar sürüş yüksekliğiyle değişti' şeklinde net bir yanıt verdi.

V90'ın üretimi sonlanırken, sedan kardeşi S90'ın hikayesi biraz daha farklı. Eskiyen S90, bu yılın başlarında ikinci bir makyaj operasyonu geçirdi ve sadece Çin ile bazı Asya pazarlarında varlığını sürdürecek. Küresel ölçekte ise Volvo, benzinli lüks sedanın yerini tamamen elektrikli ES90 ile dolduracak. ES90, daha pratik bir bagaj kapağına sahip olmasıyla teknik olarak beş kapılı bir liftback olarak konumlandırılıyor.

Volvo'nun Stratejik Dönüşümü: SUV'lara Yöneliş

Volvo'nun bu hamlesi, markanın gelecekteki vizyonunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Şirket, bir zamanlar arazi yetenekli station wagonlar için kullandığı 'XC70' ismini de yeniden canlandırdı ancak bu yeni model, tahmin edileceği gibi bir SUV. Çin pazarına yönelik uzun menzilli plug-in hibrit olarak sunulan bu araç, Volvo'nun boşalan station wagon alanını nasıl doldurmayı planladığına dair ipuçları veriyor. CEO Rowan, XC60'ın station wagon alıcılarına hitap edecek şekilde farklı konumlandırılabileceğini öne sürdü. Audi de benzer bir strateji izleyerek, lüks fastback sedan segmentindeki bazı modellerinden vazgeçerken, 2007'de BMW X6 ile başlayan ve popülaritesini koruyan SUV coupe akımına yaptığı yatırımları sürdürüyor. Marka, tam elektrikli Q4 Sportback E-Tron'dan Q5 Sportback ve Q8'e kadar birçok farklı segmentte coupe-SUV seçenekleri sunuyor; hatta kompakt sınıftaki iddialı temsilcisi yeni 2026 Audi Q3 Sportback ile de bu kervana katılıyor. Bu genel eğilimin bir yansıması olarak, Honda da pazar gerçeklerine uyum sağlayarak kitlesel pazar çekiciliğine yöneliyor. Birçok otomobil meraklısı, markanın performans tutkunları arasında itibarını tanımlayan VTEC motorlu iki kapılı kompakt coupé'lerden, aile sedanları, dört kapılı araçlar ve hibritler gibi daha pratik modellere kayışına dikkat çekiyor. Zira, tutkunlara yönelik otomobillerin ana akım araçlar kadar yüksek sayılarda satmaması, şirketlerin karlılık odaklı bu dönüşümünde önemli bir rol oynuyor.

SUV ve Station Wagon: Avantajlar ve Dezavantajlar

SUV'lar, kolay iniş-biniş ve ağır eşyaları yüklerken daha pratik bir kargo alanı gibi avantajlar sunsa da, bazı önemli dezavantajları da beraberinde getirir. Station wagonlar genellikle daha hafif, daha uygun fiyatlı ve daha verimli yakıt tüketimine sahiptir. Ayrıca, yükseltilmiş bazı station wagon modelleri, SUV'larda bulunan ekstra yerden yüksekliği de sunabilir. Ancak, SUV'ların popülaritesinin kurbanı olan station wagonlar, kısmen SUV'ların 'doğası gereği daha güvenli' olduğu yönündeki yanlış algı nedeniyle gerilemektedir. Oysaki, araç güvenliği büyük ölçüde kaza tipine bağlıdır ve bir station wagon ile SUV'un güvenlik performansı, pek çok senaryoda sanıldığı kadar farklı olmayabilir.

Piyasa Etkisi ve Rekabet

V90'ın gidişi, özellikle Alman premium üçlüsü için iyi haber olabilir. BMW 5 Serisi Touring, Audi A6 Avant ve Mercedes E-Serisi Estate gibi rakipler, station wagon segmentindeki varlıklarını sürdürmeye devam ediyor. Ancak Audi, Amerika pazarında A7 ve S7 modellerini durdurarak lüks fastback sedan segmentinde farklı bir yol izlerken, yüksek performanslı RS7 modelini 2026 yılı ve sonrasında da sunmaya devam etme kararı aldı. Bu durum, markaların belirli niş segmentlerden çekilirken, diğer alanlarda performans ve stratejik konumlandırmaya odaklandığını gösteriyor. Bu markaların hepsi, V60 ile rekabet eden daha küçük modellere de sahip ve bu durum, özellikle station wagonların hala önemli bir yere sahip olduğu Avrupa pazarında rekabetin seyrini değiştirebilir. Ana akım markalar bile SUV çılgınlığına kapılmayan alıcılar için geniş bir model yelpazesi sunmaya devam ediyor. Ancak Honda gibi markalar, bu geniş yelpazede, bir zamanlar markanın ruhunu oluşturan 'çok sevdiğimiz küçük, kompakt iki kapılı VTEC coupé'leri'nin eksikliğini hissettirerek tutkunlarını hayal kırıklığına uğratabiliyor.

Volvo'nun büyük station wagon modelinin güçlü satışlar yapmaya devam etseydi hayatta kalabileceği, ancak pazar koşullarının değiştiği belirtiliyor. Benzer şekilde, Honda'nın da bu değişimde, pazar taleplerine uyum sağlama ve karlılığı sürdürme motivasyonu öne çıkıyor; çünkü tutkunların azınlıkta kalması, onlara yönelik araçların yeterli gelir sağlamadığı gerçeğini ortaya koyuyor. Şirkete göre, modelin sona ermesi 'küresel döngü planı'na uygun ve bu plan artık crossover'lar ile SUV'ları önceliklendiriyor. Bu durum, sadece tüketici tercihlerindeki bir kaymayı değil, aynı zamanda otomobil üreticilerinin Ar-Ge ve üretim stratejilerinde de köklü değişikliklere gittiğini gösteriyor.

Geleceğe Bakış: Otomotiv Sektörü Nereye Gidiyor?

Volvo V90'ın üretiminin sona ermesi, otomotiv sektöründeki büyük bir dönüşümün sadece küçük bir parçası. Geleneksel kasa tiplerinin yavaş yavaş sahneden çekilmesi ve SUV'lar ile elektrikli araçların yükselişi, hem üreticiler hem de tüketiciler için yeni bir dönemi işaret ediyor. Bu yeni dönemde, Honda'nın sportif mirası da dönüşüyor; markanın efsanevi Prelude modelinin hibrit veya tamamen elektrikli bir versiyonla geri döneceği ipuçları, ve elektrikli bir NSX halefinin geleceği, tutkunlar arasında farklı beklentilere yol açıyor. Station wagon sevenler için üzücü olsa da, bu durum aynı zamanda yeni nesil pratik ve çevre dostu araçların önünü açıyor. Gözler şimdi, bu değişimin gelecekteki otomobil tasarımlarını ve sürüş deneyimlerini nasıl şekillendireceği üzerinde olacak.

Bu büyük dönüşümde, 'Halkın Otomobili' felsefesiyle yola çıkan Volkswagen, elektrikli araç dönüşümünde de erişilebilirliği önceliklendiriyor. Alman devi, günümüzde popülaritesi hızla artan crossover ve SUV segmentlerine yönelik, **uygun fiyatlı yeni bir elektrikli SUV konsepti** geliştirdi. 7 Aralık'ta bir ön gösterimle ilk kez gün yüzüne çıkan ve önümüzdeki hafta Münih'teki IAA Mobility Fuarı'nda halka tanıtılacak olan bu heyecan verici model, 2023 yılında tanıtılan ID.2all konseptinin crossover versiyonu olarak öne çıkıyor. Volkswagen, ID.2'yi Almanya'da 25.000 Euro gibi rekabetçi bir fiyatla piyasaya sürmeye kararlıyken, bu yeni crossover versiyonunun da 40.000 Euro'nun üzerinde başlangıç fiyatı olan ID.4'ün oldukça altında kalması bekleniyor. Bu strateji, Volkswagen'in geniş kitlelere elektrikli araç deneyimi sunma çabasının önemli bir parçası olarak görülüyor. Volkswagen'in uygun fiyatlı elektrikli SUV konsepti hakkında daha fazla bilgiyi buradan edinebilirsiniz.

Ancak bu dönüşüm sancısız ilerlemiyor. Elektrikli araçların sunduğu kesintisiz güce rağmen, birçok markanın ve tüketicinin 'sürüş ruhu' arayışı devam ediyor. Bu bağlamda, Honda'nın bir zamanlar çok sevilen VTEC motorlarının yerini hibrit ve elektrikli aktarma organlarına bırakması, 'tutkunları umursamadığı' eleştirilerine yol açarken, diğer markalar sanal vites değişimleri veya yapay motor sesleriyle bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Lüks spor otomobil üreticisi Porsche, elektrikli modellerine sanal vites değişimleri ve yapay motor sesleri eklemeyi ciddi şekilde değerlendirirken; Hyundai Ioniq 5 N ve Ferrari gibi markalar da benzer yapay vites değişimleri geliştirdiklerini duyurdu. Bu arayış, elektrikli otomobillerin performans çıtasını sürekli yükseltmesine rağmen devam ediyor; örneğin, 2026 Tesla Model Y Performance, 460 beygir gücü ve 0-100 km/s hızlanmada 3.5 saniyelik etkileyici değerleriyle dikkat çekiyor.

Öte yandan, elektrikli araçlara geçiş stratejileri de yeniden değerlendiriliyor. Mercedes-Benz, daha önce belirlediği 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atarak, içten yanmalı motorların üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıkladı. Bu karar, global EV alımındaki yavaşlamanın ve geleneksel sürüş keyfine olan talebin hala güçlü olduğunun bir göstergesi. Mercedes CEO'su Ola Källenius, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'e açık bir mektup göndererek, AB'nin 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motora sahip yeni araçların satışını yasaklama kararının yeniden gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. Bu esnek yaklaşım, Mercedes-Benz gibi devlerin global EV alımındaki yavaşlama ve düzenleyici zorluklar nedeniyle daha önceki 2030'a kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atarak, içten yanmalı motor üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklaması gibi sektördeki genel eğilimlerle de örtüşüyor. Benzer şekilde, Honda da bu karmaşık ortamda kendi yolunu çiziyor; marka, yeni nesil Prelude'u hibrit/elektrikli olarak sunma sinyalleri verirken, uzun süredir beklenen elektrikli NSX halefinin de ufukta olduğunu gösteriyor. Bu durum, Japon devi Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisinin, dünya genelinde elektrikli araç talebinin yavaşlamasıyla giderek daha fazla haklılık kazandığını gösteriyor ve Honda'nın da bu pazar dinamiklerine göre hareket ettiğini ortaya koyuyor. Nitekim Toyota, Akio Toyoda'nın öncülüğünü yaptığı bu strateji sayesinde, Temmuz 2025'te Lexus, Daihatsu ve Hino markalarını da kapsayan toplam 963.796 adetlik rekor küresel satışa ulaşarak, bu ay özelinde şimdiye kadarki en iyi performansını sergiledi. Yılbaşından bu yana ise toplam satışları 6.058.731 adede ulaşırken, bu satışların 2.9 milyondan fazlasını hibrit modeller oluşturdu. Toyota'nın rekor satışları ve hibrit stratejisi hakkında daha fazla detayı buradan okuyabilirsiniz. Bu esnada, Infiniti, tamamen elektrikli Q50 projesini askıya alarak manuel şanzımanlı benzinli spor sedana dönme kararı alırken, Ford CEO'su Jim Farley de "Söz verebileceğim tek şey, asla tamamen elektrikli bir Mustang üretmeyeceğimizdir" şeklindeki çarpıcı açıklamasıyla geleneksel V8 motor tutkunlarına rahat bir nefes aldırdı. Volkswagen'in performans odaklı R alt markası da, 25. yıl dönümünü kutlarken Golf R modeline efsanevi Audi RS3'ten tanıdığımız turboşarjlı 2.5 litrelik beş silindirli EA855 motorunu entegre etmeye hazırlanarak içten yanmalı motorlara 'son bir şölen' yaşatmayı hedefliyor. Nissan GT-R R35'in 18 yıllık üretim serüveninin sonuna gelmesiyle, bir sonraki nesil R36'nın benzinli mi, yoksa tamamen elektrikli mi olacağı tartışmaları da bu değişimin farklı yüzlerini oluşturuyor.

Bu haberin oluşturulmasında Autocar ve Motor1.com'daki analizler ve bilgiler kullanılmıştır. Daha fazla detay için orijinal kaynağı ziyaret edebilirsiniz: Motor1.com

Otomobil Sahipliğinin Kapsamlı Finansal Boyutu: Lüks ve İkinci El Pazarı Dersleri

Lincoln Corsair'ın sunduğu "erişilebilir lüks" deneyimi önemli bir adım olsa da, genel otomobil sahipliği piyasasında dikkat edilmesi gereken pek çok finansal tuzak bulunmaktadır. Örneğin, TikTok'ta viral olan bir olayda, 2022 model sıfır bir Maserati Levante SUV'yi 130.000 dolara satın alan bir kadının, aracının değerinin sadece iki yıl sonra 20.000 dolara düşmesi, lüks araçlardaki aşırı değer kaybını ve 'tersine dönen kredi' riskini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. İkinci el araçlardaki kilometre dolandırıcılığı, Gold Sertifikalı araçlarda bile karşılaşılan gizli motor sorunları veya açık artırma araçlarının "olduğu gibi" satılması gibi vakalar, bir otomobil alımının sadece başlangıç fiyatıyla sınırlı olmadığını göstermektedir. Yol çukurlarından kaynaklanan beklenmedik hasarlar ve bazı markaların yüksek bakım maliyetleri de bu finansal yükü artırabilir. Genç alıcıların ve tüm potansiyel araç sahiplerinin, bir araca karar verirken kapsamlı bir araştırma yapması, bağımsız ekspertizden yararlanması, aracın geçmişini ve toplam sahip olma maliyetini dikkatle değerlendirmesi hayati önem taşımaktadır. Bilinçli bir tüketici olmak, otomobil dünyasının sunduğu fırsatlardan yararlanırken, potansiyel risklerden korunmanın en etkili yoludur. Lüks araç sahipliğinin getirdiği finansal riskler ve ikinci el araç piyasasındaki potansiyel tuzaklar hakkında daha detaylı bilgi için Nexus Haber'in kapsamlı analizlerine göz atabilirsiniz.

Marka güvenilirliği de lüks araç alımında göz önünde bulundurulması gereken önemli bir faktördür. J.D. Power'ın 2024 Araç Güvenilirliği Araştırması'na göre Lincoln, uzun vadeli güvenilirlik anketlerinde rakiplerinin alt üçte birlik diliminde yer almaktadır. Ayrıca, ana şirketi Ford'un son dönemde karşılaştığı geniş çaplı geri çağırma sorunları, markanın genel güvenilirlik algısı üzerinde ek bir baskı oluşturmaktadır. Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi (NHTSA) tarafından açıklanan dört yeni geri çağırma kararı ile birlikte Ford'un bu yılki geri çağırma sayısı 108'e ulaşmış ve sektör genelindeki toplam geri çağırmaların neredeyse %40'ını tek başına oluşturmuştur. Bu son çağrılardan yaklaşık 1,17 milyon Ford ve Lincoln marka araç etkilenmiş olup, arasında 2016-2018 Lincoln MKX modellerindeki fren hidroliği sızıntısı ve 2025 Lincoln Aviator'daki çalışmayan stop lambaları gibi sorunlar yer almaktadır. Bu tür güvenlik endişeleri, potansiyel alıcıların sadece başlangıç fiyatını değil, aynı zamanda markanın genel kalite ve güvenilirlik geçmişini de dikkate almasının önemini vurgulamaktadır. Ford'un devam eden geri çağırma kabusu ve milyonlarca aracı etkileyen güvenlik endişeleri hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

Öte yandan, markaların stratejik dönüşümleri ve pazar adaptasyonları devam ederken, mevcut ürün kalitesi ve güvenilirliği de kritik önem taşımaktadır. Nitekim, Honda gibi köklü bir markanın bile bu alanda zorluklarla karşılaşabileceği gözlemleniyor. Son dönemde ABD Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi (NHTSA), yaklaşık 1.4 milyon Honda ve Acura aracını kapsayan geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Bu soruşturmanın merkezinde, markanın yaygın olarak kullandığı 3.5 litrelik V6 motorlarda meydana gelen ve motorun kilitlenmesine dahi yol açabilecek biyel kolu yatağı arızaları yer alıyor. Yüzlerce kullanıcı şikayetinin ardından açılan bu federal inceleme, Honda'yı yeni bir devasa geri çağırmanın eşiğine getirebilir ve markanın güvenilirliği konusunda önemli soruları gündeme taşıyabilir. Bu tür sorunlar, otomotiv sektöründeki inovasyon çabalarının yanı sıra, mevcut ürün kalitesinin sürekli denetlenmesi ve güvenilirliğin sürdürülmesi gerektiğinin bir göstergesidir. Milyonlarca Honda ve Acura aracında motor arızası iddiaları ve federal soruşturma hakkında daha fazla bilgiyi buradan edinebilirsiniz.

Genel olarak otomobil piyasasında, sadece satın alma fiyatı değil, aracın ömrü boyunca ortaya çıkabilecek bakım, onarım ve yedek parça maliyetleri de büyük önem taşır. Sektörde deneyimli ASE sertifikalı mekanik analistler, bazı markaların kronik sorunlar ve yüksek bakım giderleri nedeniyle sahiplerini zor durumda bırakabileceği konusunda uyarılarda bulunmaktadır. Bu durum, özellikle lüks segmentte, beklenmedik onarım faturalarının toplam sahip olma maliyetini önemli ölçüde artırabileceği anlamına gelir. Dolayısıyla, bir aracı değerlendirirken, garanti kapsamının yanı sıra, potansiyel uzun vadeli bakım ve onarım geçmişi hakkında da kapsamlı bir araştırma yapmak, bilinçli bir karar vermek için kritik öneme sahiptir.

Tasarım trendleri değişken olsa da, Corsair'ın on yıl boyunca yeni rakipleriyle görsel olarak rekabet edebilecek şekilde tasarlandığı söylenebilir.

Sonuç: Lincoln'ın Gençleşme Hamlesi ve Geleceği

Laura Whitty'nin Lincoln Corsair deneyimi, markanın geleneksel algıları kırma ve yeni nesil alıcıları kendine çekme konusundaki başarısını açıkça ortaya koyuyor. Modern tasarımı, rekabetçi fiyatlandırması ve teknolojik donanımlarıyla Corsair, kompakt lüks SUV pazarında önemli bir oyuncu olmayı hedefliyor. Markanın gelecekteki stratejilerinde genç kitlelere yönelik bu tür başarılı örnekleri daha sık görmemiz muhtemeldir. Zira günümüzün sosyal medya odaklı dünyasında, genç bir fenomenin samimi deneyimi, milyon dolarlık reklam kampanyalarından çok daha etkili olabilmektedir.

Bu tür bir adaptasyon ve dönüşüm sadece Lincoln'a özgü değil; tüm otomotiv endüstrisi karmaşık bir geçiş sürecinden geçiyor. Örneğin, Ford'un CEO'su Jim Farley'nin de belirttiği gibi, markanın premium kolu Lincoln, tamamen elektrikli araçlara agresif bir geçiş yapmak yerine, genişletilmiş menzilli elektrikli (EREV) ve hibrit modellere odaklanacak; batarya elektrikli araçlar ise daha 'uygun fiyatlı' bir segmentte konumlandırılacak. Bu strateji hakkında daha fazla bilgi için Lincoln ve Jim Farley'nin Uygun Fiyatlı Lüks EV Stratejisi haberimizi inceleyebilirsiniz. Bu esnek yaklaşım, Mercedes-Benz gibi devlerin global EV alımındaki yavaşlama ve düzenleyici zorluklar nedeniyle daha önceki 2030'a kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atarak, içten yanmalı motor üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklaması gibi sektördeki genel eğilimlerle de örtüşüyor. Bu stratejik yeniden değerlendirmelere paralel olarak, Mercedes-Benz CEO'su ve Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) Başkanı Ola Källenius, AB'nin 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motora sahip yeni araçların satışını yasaklama kararının gözden geçirilmesi yönünde acil bir çağrıda bulundu. Källenius, değişen küresel koşullar altında bu iddialı hedefin Avrupa'yı "bir duvara çarpmaya" götürebileceği uyarısı yaparak, esnekliğin ve "gerçeklik kontrolünün" önemini vurguladı. Bu kritik çağrı ve AB'nin 2035 içten yanmalı motor yasağına ilişkin detaylı bilgi için Mercedes CEO Källenius: AB İçten Yanmalı Motor Yasağı 2035 Gözden Geçirilmeli haberimize göz atabilirsiniz. Öte yandan, Mercedes-AMG gibi performans odaklı lüks markalar, elektrik destekli yeni V8 motorlar geliştirerek ve Concept AMG GT XX gibi elektrikli hiper otomobillerle sınırları zorlayarak hem geleneği koruyor hem de elektrifikasyonu benimsiyor. Bu dinamik ortam, otomotiv lüksünün ve performansının geleceğinin yenilikçi teknolojiler, geleneksel sürüş hissiyatı ve pazar taleplerine duyarlı stratejilerin çeşitliliğinden oluşacağını gösteriyor.

Kaynak: Motor1.com - Genç Bir Kadın Lincoln Corsair'ın Fiyatının Bütçesini Aştığını Düşünüyor, Ta Ki Bayiyi Ziyaret Edene Dek