ABD'nin Yeni H-1B Vizesi Ücreti Teknoloji Dünyasını Karıştırdı: Michael Moritz'den 'Haraç Planı' Benzetmesi

Haber Merkezi

25 September 2025, 09:06 tarihinde yayınlandı

Milyarder VC Mike Moritz'den Yeni H-1B Vizesi Ücretine Sert Tepki: 'Acımasız Bir Haraç Planı'

Trump yönetimi, ABD'deki teknoloji devlerini ve vasıflı yabancı işgücünü yakından ilgilendiren önemli bir adım attı. Her yıl 85.000 yetenekli yabancı işçinin ABD'ye girişine olanak tanıyan H-1B vizesi için şirketlere yıllık 100.000 dolarlık yeni bir ücret tarifesi getirildi. Bu karar, Silikon Vadisi'nde yankı uyandırırken, teknoloji dünyasının önde gelen isimlerinden, deneyimli risk sermayedarı Michael Moritz'den sert tepki gecikmedi. Eski Sequoia Capital yöneticisi Moritz, Financial Times'da kaleme aldığı çarpıcı bir makalede bu adımı eleştirdi.

Moritz, Beyaz Saray'ın bu uygulamasını Tony Soprano'nun kasap dükkanına benzeterek, olayın "acımasız bir haraç planı" olduğunu ifade etti. Bu benzetme, kararın teknoloji şirketleri üzerindeki mali yükü ve uygulamayı bir tür zorlama olarak gördüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor.

ABD'nin bu tür politikaları tartışılırken, küresel teknoloji haritasında yeni merkezler yükselmeye devam ediyor. Seul'ün güneyinde, Seongnam şehrinde yer alan ve “Güney Kore'nin Silikon Vadisi” olarak nitelendirilen Pangyo Techno Valley (PTV), 2011'den bu yana 1.800'den fazla startup, araştırma merkezi ve Naver, Kakao, Nexon gibi küresel teknoloji devlerine ev sahipliği yapıyor. Bu devasa kompleks, ülkenin en önemli inovasyon merkezlerinden biri olsa da, sektör uzmanları Pangyo'nun gerçekten Silicon Valley unvanını hak edip etmediğini sorguluyor. Bu eleştirel bakış açısı, teknoloji merkezlerinin başarısının sadece yerel yoğunluktan öte, küresel bağlantılar ve yetenek çekme kapasitesiyle doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor. Pangyo Techno Valley: Güney Kore Teknoloji Merkezi ve Küresel Ambisyonlar

"Silikon Vadisi sadece yoğunlukla ilgili değil; on yıllardır süren uluslararası sermaye akışları, risk alma kültürü ve dünya genelinden yetenek çekme yeteneği üzerine kurulu. Biz henüz o noktada değiliz." - Hyoungchul Choi, Portologics CEO'su

Ana Tartışma: Beceri Açığı mı, İş Korumacılığı mı?

Moritz'e göre, Trump yönetimi teknoloji şirketlerinin neden yabancı işgücüne ihtiyaç duyduğunu temelden yanlış anlıyor. Moritz, bu durumun Amerikalıların yerini almak veya maliyetleri düşürmekle değil, beceri setlerindeki eksiklikleri gidermek ve işgücü piyasasındaki açıkları kapatmakla ilgili olduğunu vurguluyor. Politikaların beklenen etkiyi yaratmak yerine ters tepeceği konusunda uyarılarda bulunan Moritz, bu adımın şirketleri işlerini ABD içinde tutmak yerine İstanbul, Varşova veya Bangalore gibi şehirlere taşımaya iteceğini iddia ediyor.

Bu iddiaları destekler nitelikte güncel örnekler de bulunuyor. Akıllı telefon dünyasının yenilikçi oyuncusu Nothing, bütçe dostu markası CMF'yi bağımsız bir yan kuruluş olarak yeniden yapılandırırken, üretim ve Ar-Ge faaliyetleri için ana üs olarak özellikle Hindistan'ı belirledi. Nothing, Hintli ODM Optiemus ile kurduğu ortak girişimle bu bölgeye önümüzdeki üç yıl içinde 100 milyon doların üzerinde yatırım yapmayı ve 1.800'den fazla yeni iş imkanı yaratmayı planlıyor. Bu stratejik adım, Hindistan'ın teknoloji şirketleri için sadece büyüyen bir pazar değil, aynı zamanda yetenekli işgücü ve gelişen üretim altyapısıyla cazip bir Ar-Ge ve üretim merkezi haline geldiğini gösteriyor ve Michael Moritz'in ABD politikalarının olası sonuçları hakkındaki uyarılarını somutlaştırıyor. Nothing CMF Markasını Bağımsızlaştırıyor: Hindistan Üretim ve Ar-Ge Merkezi Oluyor

Moritz'e göre, "Doğu Avrupa, Türkiye ve Hindistan'daki daha iyi üniversitelerden lisans derecesi alan mühendisler, Amerikalı meslektaşları kadar niteliklidir."

Karşıt Görüş ve Olası Etkileri

Bu vize ücreti artışının altında yatan nedenleri incelediğimizde, Trump yönetiminin "Önce Amerika" politikaları ve Amerikan işgücünü koruma çabaları ön plana çıkıyor. Destekçileri, bu tür ücretlerin şirketleri Amerikalı çalışanlara yatırım yapmaya teşvik edeceğini veya en azından vize programının kötüye kullanımını engelleyeceğini savunabilir. Ancak Moritz'in de belirttiği gibi, bu tür korumacı politikalar, teknoloji gibi küresel ve rekabetçi bir sektörde istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Yüksek maliyetler, şirketleri daha uygun maliyetli işgücü ve Ar-Ge ortamları sunan ülkelere yöneltebilir. Bu durum, ABD'nin inovasyon liderliğini ve rekabet gücünü uzun vadede zayıflatma riski taşıyor. Yabancı yeteneklerin Amerika'ya akışının kesilmesi, Silikon Vadisi'nin dinamizmini ve yeni girişimlerin ortaya çıkışını da olumsuz etkileyebilir.

Nitekim, Güney Kore'deki Pangyo Techno Valley gibi iddialı merkezler dahi, küresel yetenek ve sermayeyi çekme konusunda zorluklar yaşasa da, şirketler için uygun maliyetli ve yenilikçi alternatifler sunma potansiyeli taşıyor. Yerel pazara odaklanan ve küresel yatırımcı bağları zayıf olan bu merkezlerin varlığı, ABD'nin korumacı politikalarının şirketleri dış pazarlara itebileceği tezini güçlendiriyor.

Moritz'in Çözüm Önerileri

H-1B vizesi kısıtlamaları yerine, Moritz daha yapıcı ve ileriye dönük çözümler sunuyor. Vizelerin iki veya üç katına çıkarılmasını, hatta ABD'deki önde gelen üniversitelerde STEM (Fen Bilimleri, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) alanında doktora yapan yabancı uyruklulara otomatik vatandaşlık verilmesini öneriyor. Bu öneriler, ABD'nin küresel yetenek havuzundan daha fazla faydalanmasını ve ülkenin bilimsel ve teknolojik üstünlüğünü sürdürmesini hedefliyor.

H-1B Programının Başarı Öyküleri

Moritz, H-1B programının ABD'ye kazandırdığı lider yetenekleri örnek göstererek argümanını güçlendiriyor. Microsoft CEO'su Satya Nadella ve Google CEO'su Sundar Pichai gibi isimlerin H-1B programı sayesinde ABD'ye gelmiş yabancı kökenli liderler olduğunu hatırlatıyor. Elon Musk ve Instagram kurucu ortağı Mike Krieger de bu programın başarılı çıktılarından diğer iki önemli isim olarak belirtiliyor. Bu örnekler, yabancı yeteneklerin sadece işgücü açığını kapatmakla kalmayıp, küresel ölçekte başarılı şirketlere liderlik edebilecek potansiyeli de taşıdığını gösteriyor.

Kişisel Deneyim ve Minnet

Michael Moritz'in bu konudaki hassasiyeti, kendi kişisel deneyimleriyle de pekişiyor. 1979'da H-1B vizesinin selefi olan bir vizeyle ABD'ye gelen milyarder yatırımcı, o günden bu yana "beni ağırlayan bu ülkeye minnettarım" ifadeleriyle duygularını dile getiriyor. Bu durum, göçün ve yabancı yeteneklerin ABD'nin gelişimindeki rolünün ne kadar kritik olduğunu gözler önüne seriyor.

H-1B vizesi etrafındaki bu tartışma, ABD'nin göçmenlik politikalarının sadece sosyal değil, ekonomik ve teknolojik geleceği üzerindeki derin etkilerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Vasıflı işgücünü çekme ve tutma konusunda küresel bir rekabet varken, ABD'nin bu tür kısıtlamalarla kendi konumunu nasıl etkileyeceği merak konusu. Teknoloji liderlerinin uyarıları ve geçmiş başarı örnekleri, bu kararın uzun vadeli sonuçları hakkında ciddi düşünülmesi gerektiğini gösteriyor.

Kaynak: TechCrunch