Tam 2,395 gün. Dile kolay, altı yıldan fazla bir süre. 14 Şubat 2019'da duyurulduğundan bu yana Hollow Knight: Silksong, bir oyundan çok bir fenomene, bir mite dönüştü. Geliştirici Team Cherry'nin uzun süren sessizliği, ertelenen çıkış tarihleri ve oyuncu topluluğunun bitmek bilmeyen umudu, Silksong'u oyun dünyasının en çok beklenen yapımlarından ve bir süreliğine Half-Life 3 efsanesinin tahtını sallayan bir fenomene dönüştürdü. Ve şimdi, o gün geldi. Silksong çıktı. Peki bunca bekleyişe değdi mi? Editörlerin farklı bakış açılarıyla ilk saatleri mercek altına alıyoruz.
Bir Hayranın Gözünden: Daha Fazlası ve Daha İyisi
Hollow Knight'ın büyülü dünyasına aşık olanlar için Silksong, tanıdık bir hisle karşılıyor. Team Cherry, ilk oyunun başarısını borçlu olduğu formülü bozmamış; aksine onu daha da parlatmış. Ana karakterimiz Hornet, önceki oyundaki Knight'a kıyasla çok daha akıcı, hızlı ve akrobatik bir oynanış sunuyor. Bu durum, savaşları anlık kararlar vermeniz gereken, adeta bir dövüş oyunu kombosu yapar gibi hissettiren çılgın anlara dönüştürüyor. Atmosfer ise yine o bildiğimiz hüzünlü, gizemli ve bir o kadar da rahatlatıcı dokusunu koruyor. Kısacası, Silksong ilk saatleriyle hayranlarına tam olarak istediklerini veriyor: daha fazla Hollow Knight, ama her anlamda daha gelişmiş bir şekilde.
Silksong, Hollow Knight'ı sevenlerin aradığı her şeye sahip. Ancak bu tanıdık formül, bazı acımasız yenilikleri de beraberinde getiriyor.
Eleştirel Bakış: Oyunun Acımasız Yüzü
Silksong'un en çok tartışılan yönlerinden biri, zorluk seviyesi ve cezalandırıcı mekanikleri. Oyunda harita, hızlı seyahat ve geliştirmeler için kullandığınız tek bir para birimi var ve öldüğünüzde bu birikimi kaybedebiliyorsunuz. Bu durum, bazı editörler tarafından 'sadistçe' bir tasarım kararı olarak nitelendiriliyor. Özellikle bir eşya için para biriktirmeye yaklaşmışken ölmek ve her şeye yeniden başlamak zorunda kalmak, oyuncunun motivasyonunu kırabiliyor. Bu mekanik, serinin ruhuna uygun olsa da, bazı oyuncular için sinir bozucu bir engel teşkil edebilir.
Nitekim bu durum, oyuncu topluluğunu kendi çözümlerini üretmeye itmiş durumda. Oyunun çıkışıyla birlikte, özellikle haritada yerinizi görmek için değerli bir eşya yuvası feda etme zorunluluğunu ortadan kaldıran pusula eklentisi gibi oyunu kolaylaştıran çeşitli Silksong modları hızla popülerlik kazandı. Bu modlar, geliştiricinin vizyonuna bir alternatif arayan oyuncular için adeta gayriresmi bir 'kolay mod' işlevi görüyor.
Yeni Başlayanlar ve Şüpheciler İçin İlk Saatler
Peki seriye tamamen yabancı olanlar Silksong'da ne bulacak? İlk izlenimler, oyunun yeni oyuncular için zorlu bir başlangıç sunduğunu gösteriyor. Metroidvania türüne aşina olmayanlar için 2D dövüş mekanikleri ve platform elementleri başlangıçta bunaltıcı olabilir. Hatta Dead Cells gibi daha anlık tatmin sunan oyunlara alışkın olanlar, Silksong'un hareket mekaniklerini ilk birkaç saatte yavan bulabilir. Oyun, potansiyelini ve derinliğini yavaş yavaş, onlarca saate yayılan bir keşif süreciyle ortaya koyuyor.
Ancak zorluğuna rağmen oyuncuları oyunda tutan sihirli bir formül var: dünya tasarımı. Team Cherry'nin yarattığı 'böcekinsanlar' diyarı Pharloom, her bir karakterin kendine has tasarımı, animasyonları ve diyaloglarıyla inanılmaz derecede canlı hissettiriyor. Sırf yeni bir tuhaf karakterle tanışmak ve onun hikayesini dinlemek için bile defalarca ölmeyi göze alabilirsiniz.
Bir Fenomen Olarak Silksong
Silksong'un bu denli popüler olması, Metroidvania gibi niş bir tür için oldukça şaşırtıcı. İlk Hollow Knight ile aynı ayda çıkan Rainworld gibi yine çok beğenilen bir başka Metroidvania, bu popülerliğin yanına bile yaklaşamadı. Silksong'un başarısı, oyunun türü yeniden icat etmesinden değil, mevcut formülü mükemmelleştirmesinden kaynaklanıyor. Ancak bu başarının ne kadarının oyunun kalitesinden, ne kadarının yıllardır süren 'meme'ler ve topluluk beklentisinden geldiği ise önemli bir tartışma konusu.
Bu tartışmalar, oyunun küresel çapta büyük beğeni toplarken bazı bölgelerde ciddi sorunlarla karşılaşmasıyla daha da alevlendi. Özellikle, oyunun Steam'deki genel skorunu önemli ölçüde etkileyen ve binlerce olumsuz yoruma neden olan Hollow Knight: Silksong Çin çeviri krizi, bu duruma en çarpıcı örnek oldu. Eleştiriler, çevirinin oyunun gotik ve melankolik atmosferini tamamen yok edip onu bir Wuxia (Çin dövüş sanatları romanı) hikayesine dönüştürdüğü yönündeydi. Bu olay, başarılı bir oyun lansmanında kaliteli yerelleştirmenin ne kadar hayati bir rol oynadığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Sonuç: Beklemeye Değdi mi?
Tüm bu farklı görüşleri bir araya getirdiğimizde ortaya çıkan tablo şu: Hollow Knight: Silksong, serinin hayranları için adeta bir rüyanın gerçekleşmesi. Derin, ödüllendirici ve ustalıkla tasarlanmış bir dünya sunuyor. Ancak, acımasız zorluğu ve yavaş açılan yapısı, yeni oyuncuları veya anlık aksiyon arayanları uzaklaştırabilir. Silksong devrimsel bir oyun olmayabilir, ama kendi türünün en iyi örneklerinden biri olmaya aday. Yıllarca süren bekleyişin yarattığı devasa beklenti balonunu tamamen karşılayıp karşılamadığı kişiden kişiye değişecektir, ancak ortada muazzam bir emeğin ve kalitenin olduğu kesin.
Bu haberin oluşturulmasında, PC Gamer'da yayınlanan editör analizlerinden faydalanılmıştır.