Oscar adayı yönetmen Jan Komasa, Toronto Uluslararası Film Festivali'nin (TIFF) Centrepiece bölümünde dünya prömiyerini yapacak olan 'Good Boy' adlı İngilizce ilk filmiyle sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Stephen Graham ('Adolescence'), Andrea Riseborough ('To Leslie') ve Anson Boon ('1917') gibi güçlü oyuncuları bir araya getiren bu gerilim filmi, izleyicileri hem düşündürecek hem de rahatsız edecek karanlık bir hikayenin içine çekiyor. Komasa'nın önceki başarılı Polonya yapımlarından farklı bir kulvarda yer alan bu yeni projesi, eleştirmenler ve sinema otoriteleri tarafından şimdiden merakla bekleniyor.
'Good Boy'un Çarpıcı Konusu ve Karakter Derinliği
'Good Boy', 19 yaşındaki serseri Tommy'nin (Anson Boon) kendini zincirlenmiş bir şekilde bilmediği bir banliyö evinin bodrumunda bulmasıyla başlıyor. Kısa süre sonra Tommy, onu 'iyi bir çocuğa' dönüştürme projesi olan, Chris (Stephen Graham) ve nevrotik eşi Kathryn (Andrea Riseborough) adında, görünüşte varlıklı ancak işlevsiz bir çift tarafından alıkonulduğunu fark eder. Bu 'zorunlu rehabilitasyon' hikayesi, insan doğasının karanlık yönlerine ve ahlaki sınırların muğlaklığına odaklanırken, karakterlerin psikolojik derinlikleriyle izleyiciyi sürekli bir gerilimin içinde tutuyor. Film, toplumun 'iyi' tanımının ne kadar göreceli olabileceğini sorguluyor.
Yönetmen Jan Komasa'nın Sanatsal Yön Değişimi
'Suicide Room' ve 'Corpus Christi' gibi eleştirmenlerden tam not alan, cesur yapımlarla tanınan Komasa için 'Good Boy', kariyerinde yeni bir sayfa açıyor. Yönetmen, Variety'ye verdiği röportajda, daha önce 'absürt' alanlara hiç girmediğini belirterek, filmi 'düşündürücü bir tür karışımı' olarak tanımlıyor. Komasa, bu deneyimin kendi DNA'sını değiştirip değiştirmediğini bilmediğini ifade ederek, sanatının sınırlarını zorlamaya devam ettiğini gösteriyor. Bu, Komasa'nın hem kendi sanatsal vizyonunu genişletme hem de izleyicisine farklı deneyimler sunma arayışının bir kanıtı niteliğinde.
Projenin Doğuşu ve Çekim Süreci
Filmin senaryosu, yeni yetenek Bartek Bartosik ve İngiliz yazar Naqqash Khalid'in kaleminden çıktı. Yapımcılığını Jeremy Thomas, Ewa Piaskowska ve Jan Komasa'nın 'rol modeli' olarak tanımladığı efsanevi Polonyalı yönetmen Jerzy Skolimowski üstleniyor. Skolimowski'nin 2019'da, Komasa'nın 'Corpus Christi' ile Oscar kampanyasındayken bu senaryoyu ona getirmesi, projenin hayata geçmesindeki kritik dönüm noktası olmuş. Komasa, senaryoyu okuduktan sonra duyduğu heyecanı ve 'çöp kültüründen arınma' temasını 'Orta ve Doğu Avrupa'ya özgü, acımasız ve karanlık bir mizah anlayışıyla ahlaki gri alanlara' oturtmasını hemen benimsediğini belirtiyor. Başlangıçta Polonya'daki Varşova futbol holiganlarının dünyasında geçen hikaye, daha evrensel bir çekicilik kazanması için İngilizce bir ortama uyarlanmış. Çekimler ise hem Varşova'da hem de Emily Brontë'nin 'Uğultulu Tepeler'ini yazdığı Yorkshire, İngiltere yakınlarında gerçekleştirilmiş.
Felsefi Sorgulamalar ve İnsan Ruhunun Sınırları
Komasa, 'Good Boy' filminin temelinde, ahlaki gri alanların incelenmesinin yattığını vurguluyor. 'Aldığınız her kararla ne değişir? Ruhumuza ne olur? Ruhumuz var mı? Neredeyiz? İnsan nerede başlar ve nerede biter?' gibi derin felsefi sorularla izleyiciyi baş başa bırakmayı hedefliyor. Bu, filmin sadece bir gerilim olmaktan öte, insanlık durumu üzerine bir sorgulama olduğunu gösteriyor. Yönetmen, bu sorular aracılığıyla izleyicinin kendi değerlerini ve inançlarını gözden geçirmesine olanak tanıyor.
Komasa'nın Küresel Sinemadaki Yeri ve Gelecek Projeleri
'Good Boy' Komasa'nın ekrana gelen ilk İngilizce filmi olsa da, aslında daha önce Dylan O'Brien, Diane Lane ve Kyle Chandler'ın başrollerini paylaştığı ve Lionsgate tarafından Ekim ayında yayınlanacak olan 'Anniversary' adlı bir başka gerilim filminin çekimlerini tamamlamış. Yönetmen, İngilizce filmleri kariyer basamaklarında bir 'sonraki adım' olarak görmediğini, aksine 'görüş alanını genişlettiği, yeni enerjiler ve fikirler keşfetme heyecanıyla dolu bir turist gibi hissettiği' yeni bir alan olarak değerlendirdiğini belirtiyor. Bu yaklaşım, Komasa'nın bağımsız sinemanın özgün ruhunu koruyarak küresel platformlarda hikayeler anlatma arzusunu yansıtıyor.
Toronto Film Festivali'nin 'Centrepiece' programı, Komasa'nın 'Good Boy'u gibi çarpıcı yapımlara ev sahipliği yaparken, Pakistanlı yönetmen Seemab Gul'ün ilk uzun metraj filmi 'Ghost School' da Discovery bölümünde dünya prömiyerini yaparak dikkatleri üzerine çekiyor. Pakistan'dan festivale resmi seçkiye giren tek yapım olma özelliğini taşıyan film, kırsal Pakistan'da eğitimin erişilebilirliği gibi yakıcı bir toplumsal sorunu 10 yaşındaki Rabia'nın gözünden ele alıyor. Asya İnsan Hakları Komisyonu'na göre Pakistan genelinde yaklaşık 1.000 'hayalet okul'un 22 milyondan fazla çocuğu eğitimden mahrum bıraktığı gerçeğine masalsı bir alegoriyle ışık tutan bu çarpıcı yapım hakkında daha fazla bilgi almak için Pakistan 'Hayalet Okul' filmi hakkında Nexus Haber'de yer alan habere göz atabilirsiniz. Aynı zamanda Japon sinemasının önemli isimlerinden Chie Hayakawa'nın ikinci uzun metrajlı filmi 'Renoir'ın da Kuzey Amerika prömiyerine sahne olacak. Film, Cannes Film Festivali'nde büyük ilgi görmüş ve Kuzey Amerika dağıtım haklarını bağımsız sinemanın önemli temsilcilerinden Film Movement'a satarak uluslararası alanda dikkatleri üzerine çekmişti. Chie Hayakawa'nın 'Renoir' filminin uluslararası başarısı hakkında daha fazla bilgi edinin. Bu gibi gelişmeler, Toronto Film Festivali gibi prestijli platformların, küresel sinemanın farklı coğrafyalarından gelen özgün sesleri bir araya getirmedeki kilit rolünü bir kez daha gözler önüne seriyor.
Eleştirel Bakış: Sanatsal Özgürlük ve Ticari Kaygılar
Komasa'nın Polonya sinemasının derinliğinden Hollywood'un daha geniş kitlelere hitap eden yapılarına geçişi, bazı eleştirmenler ve izleyiciler arasında farklı yorumlara yol açabilir. Bu türden bir 'genre' dönüşümü, otör yönetmenlerin sanatsal vizyonlarında bir aşınmaya neden olabilir mi? Yoksa bu, sadece sanatçının kendini ifade etme özgürlüğünün ve farklı hikaye anlatma biçimlerini deneme arzusunun bir göstergesi mi? 'Good Boy' gibi filmler, izleyicinin alıştığı 'iyi' ve 'kötü' tanımlarını zorlayarak, ahlaki karmaşıklığın modern sinemadaki yerini yeniden sorgulatabilir. Özellikle Türkiye'deki sinemaseverler, Polonya sinemasının kendine özgü anlatımını ve Komasa'nın önceki işlerindeki psikolojik katmanları göz önünde bulundurduğunda, bu 'absürt' denemenin nasıl bir yankı uyandıracağını merakla bekleyecektir. Bu tür filmler, toplumsal normlara meydan okuyarak, izleyiciyi sadece eğlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda rahatsız edici sorularla yüzleştirmeyi de amaçlar, bu da bazen tartışmalı sonuçlar doğurabilir.
'Good Boy', sadece konusuyla değil, aynı zamanda yönetmenin cesur sanatsal değişimiyle de adından söz ettirecek gibi duruyor. Toronto Film Festivali'ndeki prömiyeriyle birlikte, film hakkında çok daha fazla konuşulacak ve Komasa'nın bu yeni yolculuğu sinema dünyasında geniş yankı bulacaktır.
Kaynak: Variety - Jan Komasa'nın 'Good Boy' Filmi Hakkında Daha Fazla Bilgi Edinin