Sinema dünyasının en prestijli platformlarından Cannes Film Festivali'nde bu yıl adından sıkça söz ettiren “The Little Sister”, okyanusu aşarak Amerikalı izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. Yönetmen Hafsia Herzi'nin imzasını taşıyan ve başrol oyuncusu Nadia Melliti'ye En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getiren film, aynı zamanda festivalin Queer Palm ödülünü de kucaklamıştı. Bu önemli başarıların ardından filmin ABD dağıtım hakları, bağımsız sinemanın önemli kalelerinden Strand Releasing tarafından satın alındı.
Toronto Film Festivali'nde de gösterilecek olan film, Fransa-Cezayir kökenli bir gencin modern dünyada inancı, ailesi ve cinsel kimliği arasında verdiği içsel mücadeleyi cesur bir dille anlatıyor. Bu anlaşma, filmin evrensel temasının ve sanatsal gücünün uluslararası alanda ne denli karşılık bulduğunun bir kanıtı niteliğinde.
Festivalin bu yılki programı, "The Little Sister" gibi kişisel anlatıların yanı sıra, küresel sinemadaki kadın seslerini güçlendirmeye yönelik önemli adımlara da sahne oluyor. Nitekim Oscar ödüllü yapımcı Guneet Monga Kapoor liderliğindeki #WIFIndiaAtTIFF girişimi de Hindistanlı kadın sinemacıları uluslararası arenaya taşımayı amaçlayarak, festivalin kapsayıcı ve çeşitli hikayelere verdiği önemi pekiştiriyor.
Bu başarı, Avrupa'dan çıkan kişisel ve derinlikli hikayelerin Amerika pazarında yankı bulduğunu gösteren daha geniş bir eğilimin de parçası. Benzer şekilde, suçluluk ve rıza gibi hassas temaları işleyen İsveç yapımı gençlik draması 'Live a Little' da yakın zamanda ABD dağıtım haklarını satarak bu trendi doğrulamıştır.
Film festivalleri, bu tür kişisel yolculukların yanı sıra, izleyiciyi zorlayan ve karmaşık ahlaki sorular soran yapımlar için de önemli bir platform sunuyor. Bu eğilimin dikkat çekici bir diğer örneği ise Venedik Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapacak olan ve bir Taliban askerinin hayatına odaklanan “Kabil, Dualar Arasında” belgeselidir. Bu yapım, radikal bir ideolojiyle yetişmiş bir bireyin insani çıkmazlarını mercek altına alarak, sinemanın en tartışmalı konuları dahi küresel bir diyalog zeminine taşıma gücünü gösteriyor.
Kimlik, İnanç ve Cinsellik Üçgeninde Bir Büyüme Hikayesi
Fatima Daas'ın romanından uyarlanan “The Little Sister”, 17 yaşındaki Fatima'nın (Nadia Melliti) hikayesine odaklanıyor. Üç kız kardeşin en küçüğü olan Fatima, bir yandan sevgi dolu ailesine ve Müslüman kimliğine sadık kalmaya çalışırken, diğer yandan içinde filizlenen yeni arzularla ve kadınlara duyduğu ilgiyle yüzleşir. Paris'te üniversite hayatına başlamasıyla birlikte yepyeni bir dünya ile tanışan Fatima, arkadaşlıklar kurar, flört eder ve kendi yolunu bulmaya çalışır.
Film, izleyiciye şu can alıcı soruyu yöneltiyor: Bir insanın kimliğinin farklı parçalarını birbiriyle uzlaştırmak imkansız hissettirdiğinde, kendine nasıl sadık kalabilir?
Nexus Analiz: Neden 'The Little Sister' Sadece Bir Filmden Daha Fazlası?
“The Little Sister”ın başarısı, sadece sinematografik kalitesinden değil, aynı zamanda dokunduğu hassas konulardan kaynaklanıyor. Film, Batı'da yaşayan Müslüman gençlerin kimlik çatışmalarını, özellikle de LGBTQ+ bireylerin inanç ve kültürleriyle olan karmaşık ilişkisini merkeze alıyor. Bu tür yapımlar, bir yandan ilerici çevrelerce temsiliyet ve cesaretlerinden ötürü övgü toplarken, diğer yandan muhafazakar kesimlerden eleştiri alabiliyor. Filmin ABD gibi kültürel çeşitliliğin ve aynı zamanda kutuplaşmanın yoğun olduğu bir pazarda göstereceği performans, bu tür anlatıların küresel diyaloğa ne denli etki edebileceğini göstermesi açısından kritik bir öneme sahip.
Stratejik Bir Adım: Strand Releasing ve 2026 Vizyonu
Anlaşmayı gerçekleştiren Strand Releasing yetkilisi Jon Gerrans, filmi "yenilikçi" olarak nitelendirerek, "‘The Little Sister’, genç bir insanın kendini keşfetme yolculuğunu heyecan verici derecede gerçekçi bir şekilde tasvir ediyor" ifadelerini kullandı. Şirket, filmi ABD genelindeki önemli şehirlerde bir festival turuna çıkardıktan sonra 2026 baharında vizyona sokmayı planlıyor. Bu uzun vadeli planlama, filme yönelik beklentinin ve güvenin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.
Filmin yapımcıları Julie Billy ve Naomi Denature ise bu anlaşmadan duydukları heyecanı dile getirerek, "Bu, yönetmen Hafsia Herzi'nin ABD'de gösterilecek ilk filmi olacak. Onun Amerikalı sinemaseverler için uluslararası sinemanın yeni sesleri arasında sayılmasından dolayı daha fazla heyecan duyamazdık" dediler.
Yönetmen Koltuğunda Yükselen Bir Yıldız: Hafsia Herzi
“The Little Sister”ın arkasındaki vizyoner isim Hafsia Herzi, Fransa sinemasının parlayan yıldızlarından biri. Oyunculuk kariyerinde “The Secret of the Grain” (2008) ve “Borgo” (2024) filmleriyle iki kez Cesar Ödülü kazanan Herzi, yönetmenlikte de iddiasını kanıtlamış bir isim. 2019'da çektiği ilk uzun metrajlı filmi “You Deserve a Lover” ve 2021'de Cannes'ın Belirli Bir Bakış bölümünde yarışan ve Toplu Performans Ödülü kazanan “Good Mother” ile eleştirmenlerden tam not almıştı. “The Little Sister”ın uluslararası başarısı, Herzi'nin yönetmenlik kariyerinde yeni bir zirve noktası olarak kabul ediliyor.
Bu haberin hazırlanmasında Variety tarafından yayınlanan özel rapor referans alınmıştır.
