Norveçli usta yönetmen Benjamin Ree, Oscar adayı belgeseli 'Ibelin'in Sıra Dışı Yaşamı' ile büyük beğeni topladıktan sonra, şimdi de insan ruhunun derinliklerine inen yeni bir projeyle karşımızda: 'En Büyük İllüzyon' (The Greatest Illusion). Bu çarpıcı belgesel, travmatik bir deneyimin ardından hafızasının kilit parçalarını kaybeden Norveçli illüzyonist Alexx Alexxander'ın yaşamına odaklanıyor. Ree, Alexxander'ın sahnedeki büyük gösterilerini, kişisel bir iyileşme sürecine ve alternatif bir gerçeklik yaratma çabasına dönüştürmesini ele alıyor. Tıpkı 'Ibelin'de olduğu gibi, Ree burada da zorluklarla yüzleşen insanların hayatta kalma ve anlam bulma kapasitesini mercek altına alıyor.
Benjamin Ree'nin Vizyonu: Gerçeklik ve İllüzyon Arasında Bir Köprü
Ree'nin önceki filmleri 'Ibelin'in Sıra Dışı Yaşamı' ve 'Ressam ve Hırsız', insan ruhunun karmaşıklığını ve direncinin sınırlarını keşfetmesiyle tanınıyor. 'En Büyük İllüzyon'da da bu temayı Alexx Alexxander'ın hikayesi üzerinden sürdürüyor. Yönetmen, Variety'ye verdiği demeçte, bu hikayelerin insan direncine dair olduğunu vurgulayarak, 'İnsanların hayatta kalmak ve anlam bulmak için muazzam bir kapasitesi var. Hayatının sonuna doğru Mats (Ibelin'in kahramanı) zar zor parmaklarını oynatabiliyordu ve yine de Avrupa'nın her yerindeki insanlara yardım etti. Geçtikten sonra ailesine yazıp, onu bir arkadaş olarak anlatan hikayeler paylaştılar. Bu tür bir nezaket beni çekiyor. Hayatları değiştirebilir' ifadelerini kullanıyor.
Belgesel, Alexxander'ın hayatındaki finansal çöküşten uluslararası bir yıldıza yükselişine kadar uzanan dönemi kapsıyor. Orson Welles'in favori mekanlarından The Magic Castle'da sahne alan Alexxander, ikonik Hollywood yazısını yok etme sözüyle dikkatleri üzerine çekiyor. Ree, bu dönüşümün, 'Disney türünden olmayan, daha sert ve karmaşık bir umut' üzerine kurulu olduğunu belirtiyor. Bu, günümüzde giderek daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir umut türü.
Alexx Alexxander: Travmadan Sahneye Uzanan Bir Yolculuk
Alexx Alexxander'ın hikayesi, kişisel travmanın bir sanat formuna nasıl dönüştürülebileceğinin canlı bir örneği. Ree, illüzyonistin hayatındaki en zor anlarda sahneye çıkıp performans sergileme yeteneğinden büyüleniyor. Film, izleyiciyi Alexxander'ın iç dünyasına davet ederek, travmanın hafızaları nasıl etkilediğini göstermeyi amaçlıyor. Bu, yalnızca bir sihir gösterisi değil, aynı zamanda bir insanın kendi içsel labirentlerinde kayboluşunu ve yeniden bulunuşunu konu alan derin bir psikolojik keşif.
Hafıza ve Gerçeğin Sübjektif Doğası: Gazetecilikten Terapi Odasına
Gazetecilik geçmişi olan Benjamin Ree, Reuters'ta 'tek tip bir gerçekle' uğraştığını ancak şimdi 'daha sübjektif gerçeklere' odaklandığını belirtiyor. Alexxander'ın travma sonrası sürekli değişen anıları, 'Sil Baştan' (Eternal Sunshine of the Spotless Mind) filmini anımsatan bir yaklaşımla ele alınıyor. Ree, kendi hayatında da travma ve depresyon nedeniyle anıların değişebileceğini deneyimlediğini ve bunun 'çok korkutucu' olduğunu ifade ediyor.
Benjamin Ree: "Filmde, hatırlamaya çalıştığı şeyin farklı versiyonlarını göstereceğiz. Bunu 'Sil Baştan'da harika bir şekilde yaptılar, bu bir referans. Travma ve depresyon yüzünden anıların nasıl değişebileceğini ben de deneyimledim. Bu çok korkutucu."
Bu karmaşık konuyu ele almak için Ree, belgesel çekimlerinde alışılmadık bir yol izlemiş: Alexxander'la standart röportajlar yapmak yerine, bir terapistle çalışarak seansları filme almışlar. Bu yöntem, derinlemesine bir psikolojik inceleme sunarken, aynı zamanda etik soruları da beraberinde getiriyor. Ancak Ree, Alexxander ve ailesini çekim sürecine ve kurgu aşamalarına dahil ederek, şeffaflık ve etik duruş konusunda hassasiyet gösterdiğini vurguluyor. Mats Steen'in ailesinin 'Ibelin' sürecinde filmi bir yas ve iyileşme aracı olarak kullanması, bu yaklaşımın değerini kanıtlar nitelikte.
Sen,Nexus Yorumu: Gerçeklik ve Etik Arasındaki Çizgi
Benjamin Ree'nin 'En Büyük İllüzyon'da uyguladığı, bir terapistle yapılan seansları filme alma yöntemi, belgeselcilikte yeni bir kapı aralıyor. Bu yaklaşım, öznenin iç dünyasına benzersiz bir erişim sağlarken, aynı zamanda izleyiciye 'gerçeğin' ne kadar sübjektif ve kırılgan olabileceğini gösteriyor. Ancak, bu tür bir 'derin kazı' yönteminin etik boyutları ve bireyin mahremiyetinin sınırları her zaman titizlikle ele alınmalıdır. Ree'nin aile katılımı ve şeffaflık vurgusu, bu hassas dengeyi kurmadaki çabasını gösteriyor. Bu, belgesel yapımcıları için hem bir ilham kaynağı hem de bir düşünce pratiği sunuyor.
Belgesel Sanatının Gücü ve Değeri
Ree ve yapımcı Ingvil Giske, belgesellerin bir sanat formu olarak hak ettiği değeri görmesi gerektiğini savunuyor. Giske, belgeselin sinema tarihinin en eski formlarından biri olduğunu ve kurgu filmler kadar zihnimizde yer etmesi gerektiğini belirtiyor. Ree ise, hiçbir belgeselin Oscar'da En İyi Film kategorisine aday gösterilmemesini eleştirerek, pek çok filmin bu takdiri hak ettiğini ifade ediyor.
"Gerçek hikayelerin kurgudan farklı sunduğu bir şeyler var. Bunlar korkunç zamanlardan geçen ve yaşamaya değer bir hayat yaratan gerçek insanlar. Bu, gerçek Mats Steen, gerçek Alexx Alexxander, hayatlarını yeniden yaratan ünlü bir aktör değil. Belgeselin güzelliği budur: özgünlük," diyor Ree.
Sinema dünyasının gerçek hikayelere olan bu derin ilgisi, sadece belgesellerle sınırlı değil. Tıpkı Benjamin Ree'nin üzerinde durduğu gibi, kurgu filmler de gerçek insanların yaşamlarını dönüştürme gücünü sergileyebiliyor. Buna en güzel örneklerden biri, Hindistan'da sokaklarda paçavracılık yaparak hayata tutunmaya çalışan bir çocukken, bugün uluslararası galerilerde eserleri sergilenen bir fotoğrafçıya dönüşen Vicky Roy'un ilham verici yaşam öyküsünün “Street Dreams” adıyla beyaz perdeye aktarılma projesi. Bu projenin senaryo koltuğunda, 1988 yapımı Oscar adayı kült film “Salaam Bombay”in ödüllü senaristi Sooni Taraporevala oturuyor. Hikayenin en çarpıcı yanı, Taraporevala'nın yazdığı o ilk filmin elde ettiği gelirle kurulan Salaam Baalak Vakfı'nın, yıllar sonra küçük Vicky Roy'a el uzatıp hayatını değiştirmesi. Bu, sinemanın sadece bir sanat formu olmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal bir dönüşümü nasıl tetikleyebileceğinin canlı bir kanıtı olarak öne çıkıyor. "Salaam Bombay" yazarı Sooni Taraporevala'dan sokak fotoğrafçısı Vicky Roy biyografisi hakkında daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz.
Bu bağlamda, usta yönetmen Guillermo del Toro'nun 20 yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı ve nihayet Netflix çatısı altında 120 milyon dolarlık devasa bir bütçeyle hayata geçirilen Frankenstein projesi de sinema dünyasının heyecanla beklediği yapımlar arasında yer alıyor. Mary Shelley'nin ölümsüz eserine modern ve karanlık bir yorum getirmeyi vaat eden filmde, canavarı canlandıran Jacob Elordi'nin saatler süren protez makyajlarla tanınmaz hale geldiği, Victor Frankenstein rolünde ise Oscar Isaac'in yer aldığı biliniyor. Del Toro'nun çocukluğundan beri bir tutku projesi olan bu yapım, 30 Ağustos'ta Venedik Film Festivali'nde yapacağı prömiyerle Oscar yarışında ilk sinyalini vermeye hazırlanıyor. Guillermo del Toro'nun Frankenstein'ı: Netflix'teki Dev Bütçeli Yapım ve Oscar Isaac ile Jacob Elordi'nin Dönüşümü hakkında daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz.
Sinema dünyasındaki bu dikkat çekici gelişmelerin yanı sıra, tiyatro sahnesi de gerçek hikayelerin ve derin karakter incelemelerinin gücünü yansıtmaya devam ediyor. Akademi Ödülü adayı Don Cheadle ve Emmy, SAG, Altın Küre sahibi Ayo Edebiri gibi iki başarılı oyuncu, David Auburn'ın Tony ve Pulitzer Ödüllü klasiği 'Proof'un New York'taki ilk canlandırmasıyla önümüzdeki ilkbaharda Broadway'e çıkmaya hazırlanıyor. Yönetmenliğini Tony ödüllü Thomas Kail'in üstlendiği bu oyun, parlak ancak sorunlu bir matematikçiyi, onun kızını ve deha ile deliliğin incelikli hikayesini merkeze alırken, aile içindeki zihinsel sağlık sorunlarına da dikkat çekiyor. Bu heyecan verici Broadway prodüksiyonu hakkında daha fazla detayı Don Cheadle ve Ayo Edebiri, 'Proof' ile Broadway Sahnesine Çıkıyor haberimizde bulabilirsiniz.
'En Büyük İllüzyon', Georges Méliès gibi sinemanın ilk büyücülerinden ilham alarak, David Copperfield'ın büyük illüzyonlarını David Lynch'in psikolojik derinliğiyle harmanlamayı hedefliyor. Bu, yalnızca bir illüzyonistin hikayesi değil, aynı zamanda sinemanın en köklü sanat biçimlerinden birine saygı duruşu niteliğinde.
Belgesel tamamlandığında, Alexxander'ın sanatını film gösterimleriyle birlikte sunması planlanıyor. Benjamin Ree, bu projenin sihir sanatını yeniden moda hale getireceğini umuyor.
Kaynak: Variety - Benjamin Ree'nin 'En Büyük İllüzyon' Belgeseli