Otonom Dünyada Son Durum: Lyft'ten Çin'e, Tesla'dan Yapay Zeka Balonuna Geniş Kapsamlı Bakış

Haber Merkezi

12 September 2025, 09:19 tarihinde yayınlandı

Robotaksi Yarışı Kızışıyor: Lyft Sahaya İndi, Çin EV Piyasasını Sıkı Denetliyor, Tesla FSD Verileri Şaşırttı

Otomotiv dünyası, otonom sürüş teknolojileri ve elektrikli araçların yükselişiyle daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir değişimden geçiyor. Bu dinamik ortamda, önde gelen oyuncular rekabette bir adım öne geçmek için stratejilerini yeniden belirliyor, düzenleyiciler piyasayı şekillendiriyor ve tüketicilerin teknolojiye adaptasyonu her geçen gün hızlanıyor. Bu hafta, Lyft'in robotaksi pazarına iddialı girişi, Çin'in elektrikli araç sektöründeki yanıltıcı reklamlarla mücadelesi ve Tesla'nın Full Self-Driving (FSD) sistemi için açıkladığı çarpıcı benimseme oranları gündemi meşgul etti. Peki, tüm bu gelişmeler, geleceğin mobilite dünyası için ne anlama geliyor?

Lyft Robotaksi Pazarına Yeniden Giriyor: Bu Kez Farklı mı?

Uzun süredir araç çağırma pazarının Uber'in gölgesinde kalmış 'ikinci kemanı' olarak bilinen Lyft, gelecekteki yerini sağlamlaştırmak amacıyla otonom araç (AV) pazarına iddialı bir giriş yapmaya hazırlanıyor. Şirket, Atlanta sokaklarına Toyota Sienna hibritlerden oluşan kendi markalı robotaksi filosunu çıkarmayı planlıyor. Bu, Lyft için bir ilk değil; daha önce Hyundai'nin Motional girişimi ve Ford destekli Argo AI ile benzer denemeler yapmış ancak bu ortaklıklar beklenen başarıyı getirmemişti.

Lyft'in yeni stratejisi, May Mobility adlı nispeten daha az bilinen bir şirketin 'Hizmet Olarak Otonomi' (AaaS) platformuna dayanıyor. May Mobility'nin 'Çoklu Politika Karar Verme' (Multi-Policy Decision Making) rasyoneli, araçlarının yol üzerindeki karmaşık senaryolarda güvenli kararlar almasını sağlayarak fark yaratmayı hedefliyor. Bu sistem, yayaların sokağı geçip geçmeyeceği veya başka bir aracın şeride girip girmeyeceği gibi 'ne-olur-sa-olur' senaryolarını simüle ederek en güvenli eylem planını belirlemeyi amaçlıyor.

Ancak bu girişim, Lyft için büyük bir risk taşıyor. Şirket, son birkaç yıldır tutarsız kârlılık ve insan sürücüleri için operasyonel zorluklarla mücadele etti. Robotaksi deneylerine büyük sermaye harcamaya ne kadar dayanabileceği belirsiz. Waymo, Tesla ve Amazon'un Zoox'u gibi devlerle dolu bu rekabetçi pazarda, Lyft'in geçmişteki başarısız denemeleri göz önüne alındığında, bu yeni hamlesinin meyve verip vermeyeceği büyük bir soru işareti. Diğer yandan, bu rekabete dahil olmamak, Lyft'i uzun vadede daha büyük bir çıkmaza sürükleyebilir.

Bu rekabet ortamında Amazon destekli otonom taksi şirketi Zoox, Las Vegas'ta halka açık robotaksi hizmetini başlatarak dikkatleri üzerine çekti. Şehrin ünlü Strip bölgesi ve çevresinde kullanıma sunulan bu özel tasarımlı, direksiyonsuz ve pedalsız elektrikli araçlar, akıllı telefon uygulaması üzerinden ücretsiz yolculuklar sunmaya başladı. Zoox'un rakiplerinden farklı olarak sıfırdan otonom sürüş için tasarlanmış olması ve çevreyi algılamak için LiDAR, radar ve kameraları bir araya getiren gelişmiş bir sensör paketi kullanması, bu girişimi sektörde özel bir konuma taşıyor. İlk etapta belirlenmiş çağrı bölgelerinden hizmet veren şirket, Las Vegas'ın ardından San Francisco ve sonrasında Austin ile Miami gibi büyük şehirlerde operasyonlarını genişletmeyi hedefliyor. Bu önemli gelişme hakkında daha fazla bilgi için Amazon Zoox Las Vegas'ta Robotaksi Hizmetine Başladı haberimize göz atabilirsiniz.

Analist Yorumu: Lyft İçin Tek Çare Otonomluk mu?

Lyft'in otonom araç teknolojisine yaptığı bu yatırım, şirketin geleceği için kritik bir dönüm noktası olabilir. Her ne kadar geçmişteki denemeler başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da, mobilite hizmetlerinin geleceğinin otonomlukta yattığı yaygın bir kabul. Ancak bu, aynı zamanda milyarlarca dolarlık bir yatırım ve yüksek riskli bir kumar anlamına geliyor. Lyft'in finansal istikrarı, bu yarışta ayakta kalabilmesi için en büyük sınavı olacak.

Çin'den Elektrikli Araç Piyasasına Sıkı Denetim: 'Online Kaos'a Karşı Savaş

Dünyanın en büyük elektrikli araç pazarı olan Çin, otomobil üreticilerinin yanıltıcı pazarlama uygulamalarına ve internet trollerine karşı sert bir duruş sergiliyor. Ülkenin Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı (MIIT) liderliğindeki altı kurum, otomobil üreticileri ve online platformlardaki 'online kaosu' ortadan kaldırmak amacıyla üç aylık 'özel bir düzeltme' kampanyası başlattı.

Bu kampanya; otomobil üreticilerinin araçlarının ve bataryalarının özelliklerini ve kalitesini abartması, sahte içerik yayılması, online içeriğin manipülasyonu ve yerel markaların araçlarını yanlış tanıtması gibi uygulamaları hedef alıyor. Ayrıca, bazı medya şirketlerinin üreticilerden olumlu geri bildirim almak için incelemeleri ve model testlerini şantaj aracı olarak kullanmaları da bu denetimin kapsamına girdi.

Ancak bu denetimler sürerken, Çin otomotiv endüstrisi son yirmi yılda düşük kaliteli taklit ürünlerle anılan bir sektörden, elektrikli araç (EV) pazarının önde gelen oyuncularından birine dönüştü. Bu evrimin çarpıcı örneklerinden biri, geçmişi tartışmalarla dolu olan ancak şimdi tamamen elektrikli bir model olarak küllerinden doğan Chery QQ'nun elektrikli geri dönüşüdür. Ayrıca, IM Motors L7 gibi modeller dikkat çekici dijital kokpiti, YAT Yarı Jant direksiyonu ve yapay zeka kontrollü park etme, acil durumlarda kaçış ve 50 metreye kadar geri izleme (traceback) gibi yenilikçi özellikleriyle öne çıkıyor. Lüks segmentte ise Çin merkezli Zeekr'ın 009 modeli ile Alman devi Maybach'ın GLS modelini karşılaştıran videolar, "Gerçek lüks hangisi?" sorusunu gündeme taşıyarak Çinli EV'lerin küresel lüks anlayışını nasıl dönüştürdüğünü gözler önüne seriyor. Bu lüks karşılaştırması hakkında daha fazla bilgi için Zeekr 009 ve Maybach GLS lüks karşılaştırması yazımıza bakabilirsiniz.

Çin'in bu yükselişi sadece dijital kokpitlerle sınırlı değil; daha yüksek enerji yoğunluğu, hızlı şarj ve artırılmış güvenlik vaat eden katı hal batarya teknolojileri konusunda da küresel lider konumundalar. BloombergNEF verilerine göre, mevcut veya planlanan yarı katı hal batarya üretim kapasitesinin %83'ünü elinde bulunduran Çinli şirketlerin bu alandaki somut örnekleri arasında Nio ET7/ET5 (1.050 km'ye kadar menzil), IM Motors L6 (1.000+ km menzil ve 12 dakikada 400 km şarj) ve MG4 gibi modeller yer alıyor. **Bu liderliğe ek olarak, BYD gibi büyük oyuncular da katı hal bataryalarının gösterimlerine 2027'de başlamayı ve seri üretimi ise 2030 sonrası hedefliyor. Hırvatistan merkezli Rimac Technology'nin IAA Mobility Fuarı'nda tanıttığı 100 kilovat-saatlik katı hal batarya paketi ise sadece 6 buçuk dakikada %10'dan %80'e kadar şarj olabilmesiyle gelecekte menzil kaygısını tamamen ortadan kaldırabilecek potansiyeli ortaya koyuyor. Toyota gibi diğer üreticiler de 2027-2028 döneminde 1.000 km'den fazla menzil ve 10 dakikadan kısa sürede %10-80 şarj vaat eden katı hal bataryalarının seri üretimine geçmeyi bekliyor.**

Ancak tüm bu teknolojik ilerlemelere ve global lüks algısını dönüştüren iddialara rağmen, özellikle ABD pazarında bu gelişmiş Çinli elektrikli araçların neredeyse hiç görülmemesi önemli bir soruyu beraberinde getiriyor. Washington'ın Çinli elektrikli araçlara uyguladığı yüksek ithalat vergileri ve engelleri, bu ileri teknoloji ürünlerinin ABD yollarında yer almasını zorlaştırıyor ve küresel rekabette yeni dinamikler oluşturuyor. Benzer şekilde, Kanada da Çinli elektrikli araçlara %100'lük gümrük vergisi uygularken, bu durum Pekin'in misilleme tarifelerine yol açmış ve Kanada hükümetini tarifeleri yeniden değerlendirmeye itmiştir. Bu karmaşık denge arayışı hakkında daha fazla bilgi için Kanada, Çin EV Tarifeleri ve Ekonomik Denge Arayışı başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz. Çinli elektrikli araçların ABD pazarındaki ithalat engelleri hakkında daha fazla bilgi için Çinli Elektrikli Araçlar ABD Pazarı İthalat Engelleri başlıklı içeriğimize göz atabilirsiniz.

Bu durum, Batılı otomobil üreticilerinin elektrikli dönüşümde farklı stratejiler izlemesine de yol açıyor. Örneğin, köklü Avrupalı devler Stellantis ve Volkswagen, başlangıçtaki iddialı tamamen elektrikli araç hedeflerinden geri adım atarak hibrit modellere daha fazla yönelme kararı aldılar. **Stellantis'in başlangıçta 2030'a kadar Avrupa'da %100 elektrikli araç satış hedefinden vazgeçmesi ve AB'nin 2035 emisyon hedeflerini "gerçekçi dışı" olarak nitelendirmesi, Volkswagen'in ise ABD pazarındaki EV hedeflerini %55'ten %20'ye düşürüp hibrit modellere yönelmesi gibi adımlar bu değişimin somut göstergeleridir. Volkswagen CEO'su Oliver Blume'un, ABD hükümetiyle tarifelerin finansal yükünü hafifletecek bir ticaret anlaşması üzerinde görüştüklerini belirtmesi de, küresel ticaret politikalarının otomotiv devleri üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.** Hatta General Motors (GM) ve lüks spor otomobil üreticisi Porsche gibi bazı markalar, belirli elektrikli modellerinin üretimini geçici olarak durdurma veya batarya üretim planlarını askıya alma yoluna gitti. Tüm bu gelişmeler, yalnızca Çinli EV'lerin Batı pazarlarındaki yerini değil, aynı zamanda küresel rekabetteki yeni dengeleri de gözler önüne seriyor. Bu konudaki detaylı gelişmeleri Küresel Otomotivde Depremler: Hyundai, Stellantis, BYD Gelişmeleri yazımızda bulabilirsiniz.

Tüm bu gelişmelerin aksine, Çinli elektrikli araç devi BYD, Avrupa pazarındaki iddialı büyümesini sürdürüyor. Şirket, AB'nin Çin yapımı EV'lere uyguladığı tarifelere rağmen, 2028'den itibaren tüm EV'lerini Avrupa'da, Macaristan ve Türkiye'deki fabrikalarında üretmeyi planladığını açıkladı. Bu stratejik hamle, BYD'nin yerelleşme ve küresel pazarda daha güçlü bir konum elde etme kararlılığını ortaya koyuyor.

Çin'in EV endüstrisi, son zamanlarda kâr marjlarının daralması ve markaların 'sayı oyunu' oynamakla suçlanması nedeniyle bir panik içinde. Düzenleyiciler, markaların reklam için kullandığı taktiklerin hem güvenliği hem de kaliteyi baltaladığını fark etmiş durumda. Çin Reklam Birliği'nden yapılan açıklamada, bu ihlaller için azami cezanın iki yıla kadar hapis ve para cezaları olabileceği uyarısı yapıldı. Bu adım, hem tüketicilerin korunmasını hem de sektördeki adil rekabet ortamının sağlanmasını amaçlıyor.

Tesla FSD Benimseme Oranları Şaşırttı: Lüks Modeller Öne Çıkıyor

Tesla'nın Full Self-Driving (FSD) özelliği, uzun süredir şirketin en cazip ek yazılım seçeneği konumunda. Ancak bu 8.000 dolarlık paketi kaç kişinin satın aldığı hep merak konusu olmuştur. Jay Leno ile yaptığı bir röportajda, Tesla'nın Araç Mühendisliği Başkan Yardımcısı Lars Moravy, bu konudaki bazı şirket içi tahminleri paylaştı.

Moravy'ye göre, FSD'nin benimseme oranı tüm Tesla modellerinde 'tek haneli yüzdelerden çift haneli oranlara' yükselmiş durumda. Özellikle Model S ve Model X gibi lüks segment araçlarda bu oran şaşırtıcı bir şekilde %50 ila %60'ın üzerine çıkmış durumda. Tesla'nın geçen yıl sattığı Model S, Model X ve Cybertruck'ın toplam 69.830 adet olduğu göz önüne alındığında, bu lüks modellerdeki FSD sahiplerinin sayısının 35.000 ila 42.000 araç arasında olduğu tahmin ediliyor.

Daha uygun fiyatlı Model 3 ve Model Y için ise, aynı dönemde satılan 1.679.263 araç üzerinden yapılan tahmine göre, FSD satın alan veya abone olan alıcı sayısı %11 ila %17 arasında, yani yaklaşık 185.000 ila 275.000 kişi civarında.

Bu rakamlar, Tesla için önemli bir gelir kaynağı potansiyeli taşıyor. Yeni alıcıların tamamının FSD'ye abone olması durumunda yıllık 21.8 milyon ila 31.4 milyon dolar arasında bir yinelenen gelir söz konusu olabilir. Ayrıca, Model S ve X alıcılarının çoğunun FSD maliyetini araç satın alımlarına dahil etmesi, özellikle 'Lüks Paket' gibi yeni seçeneklerle, tek seferlik ek gelir olarak 336 milyon dolara kadar bir potansiyel yaratabilir.

Ancak bu tablo, otomobil üreticileri için otonom sürüş teknolojisinin şu anda bir 'nakit yakma' operasyonu olduğu gerçeğini de ortaya koyuyor. Tesla, 'nihayetinde' tam otonom olacak vaadiyle yıllardır bu sistemi satıyor ve bu vaadin on yıldır gecikmesi eleştirilere yol açıyor. Elon Musk, Tesla'nın gerçek değerinin otonomluk yeteneğinde olduğunu defalarca belirtse de, bu vizyonun gerçekleşmesi hala zaman alıyor.

Tesla'nın alt segment modellerinde benimseme oranının daha düşük olması da doğal karşılanabilir; yazılım özelliğinin araç maliyetinin neredeyse %20'si olması, peşin satın almayı haklı çıkarmayı zorlaştırıyor. Diğer yandan, GM'in Super Cruise ve Ford'un BlueCruise gibi eller serbest sürüş sistemleri hızla popülerlik kazanıyor ve talep artıyor. Tesla bu rekabette geri kalırsa, Musk'ın otonom gelecek vizyonu için iyiye işaret olmayabilir.

Robotaksi Pazarı Bir Yapay Zeka Balonunun Eşiğinde mi?

Son dönemde her yerde duyduğumuz 'yapay zeka' kavramı, otonom araç endüstrisinde de merkezi bir rol oynuyor. Ancak 4.000 kiloluk araçları güvenli kararlar alacak şekilde kontrol eden yazılımlar söz konusu olduğunda, bu durumun sıradan bir e-posta taslağı oluşturmaktan çok farklı olduğu unutulmamalıdır. Bu karmaşıklık, modelleri eğitmek için gereken bilgi işlem gücüne devasa yatırımlar yapılmasının ana nedenidir.

Lyft'in son hamlesi, giderek daha fazla şirketin iş modellerini AV yarışına en kısa sürede adapte etmeye çalıştığını gösteriyor. Bu durum, May Mobility gibi Mobilite Hizmet Sağlayıcıları (MaaS) için harika fırsatlar sunarken, diğer yandan potansiyel riskleri de beraberinde getiriyor. Eğer yapay zeka balonu patlar veya şirketler bir noktada fişi çekmeye karar verirse, çalışanlar, hissedarlar ve bu şirketlerin hizmetlerine güvenen insanlar için büyük bir felakete yol açabilir.

Peki siz ne düşünüyorsunuz? Robotaksi pazarı bir yapay zeka balonunun riskini taşıyor mu? Geleceğin mobilite çözümleri bu yatırımların karşılığını verecek mi? Bu soruların cevapları, önümüzdeki yıllarda sektörün şekillenmesinde kilit rol oynayacak.

Kanada'nın Çinli elektrikli araçlara uyguladığı gümrük vergilerini kaldırması durumunda, uygun fiyatlı, zengin özelliklere sahip Çin menşeli EV'lerin ülkeye akışı, alıcıları yeniden elektrikli araçlara yöneltebilir ve ülkenin elektrifikasyon sürecini hızlandırabilir. **Bu potansiyel çözüme örnek olarak, BYD'nin Avrupa pazarının özel ihtiyaçlarına yönelik stratejileri gösterilebilir. Örneğin, Avrupa'nın station wagon tercihlerini göz önünde bulundurarak tasarlanan BYD Seal 6 DM-i Touring plug-in hibrit modeli, yaklaşık 45.000 dolarlık başlangıç fiyatı ve 1.300 kilometrelik (WLTP) etkileyici menziliyle menzil kaygısını gideriyor. Ayrıca, BYD'nin 'Flash' sistemi megawatt hızlı şarj teknolojisi, sadece beş dakikada 400 kilometre menzil ekleyerek elektrikli araçların şarj süreleri sorununa radikal bir çözüm sunuyor. Öte yandan, BYD'nin 2028'den itibaren tüm elektrikli araçlarını Avrupa'da üretmeyi planladığını duyurması ve hatta 2026'da Türkiye'deki fabrikasını faaliyete geçirme hedefi, şirketin anti-Çin tarifelerinden kaçınma ve yerel ekonomiye entegre olma konusundaki kararlılığını gösteriyor.** Bu durum, hem Kanadalı tüketicilere daha fazla seçenek sunarak rekabeti artırabilir hem de elektrikli araçların daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayarak çevresel hedeflere katkıda bulunabilir.

Tüm bu gelişmelerin aksine, Çinli elektrikli araç devi BYD, Avrupa pazarındaki iddialı büyümesini sürdürüyor. Şirket, AB'nin Çin yapımı EV'lere uyguladığı tarifelere rağmen, 2028'den itibaren tüm EV'lerini Avrupa'da, Macaristan ve Türkiye'deki fabrikalarında üretmeyi planladığını açıkladı. Bu stratejik hamle, BYD'nin yerelleşme ve küresel pazarda daha güçlü bir konum elde etme kararlılığını ortaya koyuyor.

Çin'in EV endüstrisi, son zamanlarda kâr marjlarının daralması ve markaların 'sayı oyunu' oynamakla suçlanması nedeniyle bir panik içinde. Düzenleyiciler, markaların reklam için kullandığı taktiklerin hem güvenliği hem de kaliteyi baltaladığını fark etmiş durumda. Çin Reklam Birliği'nden yapılan açıklamada, bu ihlaller için azami cezanın iki yıla kadar hapis ve para cezaları olabileceği uyarısı yapıldı. Bu adım, hem tüketicilerin korunmasını hem de sektördeki adil rekabet ortamının sağlanmasını amaçlıyor.

Tesla FSD Benimseme Oranları Şaşırttı: Lüks Modeller Öne Çıkıyor

Tesla'nın Full Self-Driving (FSD) özelliği, uzun süredir şirketin en cazip ek yazılım seçeneği konumunda. Ancak bu 8.000 dolarlık paketi kaç kişinin satın aldığı hep merak konusu olmuştur. Jay Leno ile yaptığı bir röportajda, Tesla'nın Araç Mühendisliği Başkan Yardımcısı Lars Moravy, bu konudaki bazı şirket içi tahminleri paylaştı.

Moravy'ye göre, FSD'nin benimseme oranı tüm Tesla modellerinde 'tek haneli yüzdelerden çift haneli oranlara' yükselmiş durumda. Özellikle Model S ve Model X gibi lüks segment araçlarda bu oran şaşırtıcı bir şekilde %50 ila %60'ın üzerine çıkmış durumda. Tesla'nın geçen yıl sattığı Model S, Model X ve Cybertruck'ın toplam 69.830 adet olduğu göz önüne alındığında, bu lüks modellerdeki FSD sahiplerinin sayısının 35.000 ila 42.000 araç arasında olduğu tahmin ediliyor.

Daha uygun fiyatlı Model 3 ve Model Y için ise, aynı dönemde satılan 1.679.263 araç üzerinden yapılan tahmine göre, FSD satın alan veya abone olan alıcı sayısı %11 ila %17 arasında, yani yaklaşık 185.000 ila 275.000 kişi civarında.

Bu rakamlar, Tesla için önemli bir gelir kaynağı potansiyeli taşıyor. Yeni alıcıların tamamının FSD'ye abone olması durumunda yıllık 21.8 milyon ila 31.4 milyon dolar arasında bir yinelenen gelir söz konusu olabilir. Ayrıca, Model S ve X alıcılarının çoğunun FSD maliyetini araç satın alımlarına dahil etmesi, özellikle 'Lüks Paket' gibi yeni seçeneklerle, tek seferlik ek gelir olarak 336 milyon dolara kadar bir potansiyel yaratabilir.

Ancak bu tablo, otomobil üreticileri için otonom sürüş teknolojisinin şu anda bir 'nakit yakma' operasyonu olduğu gerçeğini de ortaya koyuyor. Tesla, 'nihayetinde' tam otonom olacak vaadiyle yıllardır bu sistemi satıyor ve bu vaadin on yıldır gecikmesi eleştirilere yol açıyor. Elon Musk, Tesla'nın gerçek değerinin otonomluk yeteneğinde olduğunu defalarca belirtse de, bu vizyonun gerçekleşmesi hala zaman alıyor.

Tesla'nın alt segment modellerinde benimseme oranının daha düşük olması da doğal karşılanabilir; yazılım özelliğinin araç maliyetinin neredeyse %20'si olması, peşin satın almayı haklı çıkarmayı zorlaştırıyor. Diğer yandan, GM'in Super Cruise ve Ford'un BlueCruise gibi eller serbest sürüş sistemleri hızla popülerlik kazanıyor ve talep artıyor. Tesla bu rekabette geri kalırsa, Musk'ın otonom gelecek vizyonu için iyiye işaret olmayabilir.

Robotaksi Pazarı Bir Yapay Zeka Balonunun Eşiğinde mi?

Son dönemde her yerde duyduğumuz 'yapay zeka' kavramı, otonom araç endüstrisinde de merkezi bir rol oynuyor. Ancak 4.000 kiloluk araçları güvenli kararlar alacak şekilde kontrol eden yazılımlar söz konusu olduğunda, bu durumun sıradan bir e-posta taslağı oluşturmaktan çok farklı olduğu unutulmamalıdır. Bu karmaşıklık, modelleri eğitmek için gereken bilgi işlem gücüne devasa yatırımlar yapılmasının ana nedenidir.

Lyft'in son hamlesi, giderek daha fazla şirketin iş modellerini AV yarışına en kısa sürede adapte etmeye çalıştığını gösteriyor. Bu durum, May Mobility gibi Mobilite Hizmet Sağlayıcıları (MaaS) için harika fırsatlar sunarken, diğer yandan potansiyel riskleri de beraberinde getiriyor. Eğer yapay zeka balonu patlar veya şirketler bir noktada fişi çekmeye karar verirse, çalışanlar, hissedarlar ve bu şirketlerin hizmetlerine güvenen insanlar için büyük bir felakete yol açabilir.

Peki siz ne düşünüyorsunuz? Robotaksi pazarı bir yapay zeka balonunun riskini taşıyor mu? Geleceğin mobilite çözümleri bu yatırımların karşılığını verecek mi? Bu soruların cevapları, önümüzdeki yıllarda sektörün şekillenmesinde kilit rol oynayacak.

Kaynak: InsideEVs - Lyft's Robotaxi Era Has Finally Arrived