Teknoloji dünyasının devlerinden Microsoft, Redmond'daki genel merkezinde sıra dışı bir eyleme sahne oldu. Pazartesi günü 'No Azure for Apartheid' adlı bir grup aktivist, şirketin başkanı Brad Smith'in ofisini basarak geçici bir kilitlenmeye neden oldu. Canlı olarak Twitch üzerinden yayınlanan bu protesto, Microsoft'un İsrail ile yaptığı bulut sözleşmelerine yönelik artan tepkileri bir kez daha gözler önüne serdi.
Brad Smith'in Ofisine Sızma ve Eylemin Detayları
Aktivistler, Microsoft'un 34 numaralı binasındaki Brad Smith'in ofisine girerek pankartlar astı ve "Brad Smith, saklanamazsın, soykırımı destekliyorsun!" sloganları attı. Eylemciler, Smith'i "insanlığa karşı suçlar" ile itham eden sahte bir hukuki tebligat dahi hazırlayarak masasına bıraktı. Bu cesur giriş, teknoloji şirketlerinin etik sorumlulukları konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Microsoft'tan Gelen İlk Tepki ve Gözaltılar
Olayın ardından Microsoft'tan başlangıçta bir açıklama gelmezken, birkaç saat sonra Brad Smith, ofisinin hemen yanında acil bir basın toplantısı düzenledi. Smith, eyleme katılan yedi kişiden yalnızca ikisinin mevcut Microsoft çalışanı olduğunu, birinin ise eski bir Google çalışanı olduğunu belirtti. Aktivistlerin talepleri üzerine binadan ayrılmayı reddetmesiyle, Redmond polisinin devreye girerek yedi eylemciyi binadan fiziksel olarak uzaklaştırdığı ve izinsiz giriş ile görevi engelleme suçlamalarıyla gözaltına aldığı bildirildi.
Brad Smith, basın açıklamasında: "Dikkatimizi çekmek için bu tür eylemlere gerek yoktu. Bu tür faaliyetler, Microsoft'un farklı geçmişlere, inançlara ve kültürlere sahip çalışan gruplarıyla sürdürdüğü gerçek diyaloğu baltalıyor." ifadelerini kullandı.
İsrail ile Bulut Sözleşmeleri: Tartışmanın Kökeni
Bu son olay, Microsoft'un İsrail ile yaptığı bulut bilişim sözleşmelerine karşı aylardır süren protestoların bir zirvesi niteliğinde. Daha önce de şirket merkezinde benzer tutuklamalar yaşanmıştı. The Verge'in haberine göre, Pazartesi günkü eyleme katılanlar arasında hem mevcut Microsoft çalışanları hem de daha önceki aktivist eylemleri nedeniyle işten çıkarılan eski çalışanlar bulunuyordu.
Değer Katan Bilgi: Guardian'ın Araştırması
Yakın zamanda The Guardian tarafından yapılan bir araştırma, İsrail'in Microsoft'un bulut hizmetlerini kullanarak Gazze ve Batı Şeria'daki Filistinlilerin günlük milyonlarca telefon görüşmesinden elde edilen verileri depoladığını ortaya koymuştu. Bu durum, aktivistlerin "soykırım" iddialarını destekleyen önemli bir argüman olarak öne çıkıyor ve teknolojinin gözetim amaçlı kullanımının etik sınırlarını sorgulatıyor.
Benzer Bir Senaryo: Google ve "Project Nimbus"
Microsoft'taki bu şirket baskını, bir yıldan fazla bir süre önce Google çalışanlarının düzenlediği benzer taktikleri akıllara getiriyor. Nisan 2024'te dokuz Google çalışanı, New York ve Kaliforniya'daki ofislerde eş zamanlı protestolar düzenlemiş, bunlardan beşi Google Cloud CEO'su Thomas Kurian'ın ofisini dokuz saat boyunca işgal etmişti. O dönemde de çalışanlar, Kurian'ın beyaz tahtasına taleplerini yazmış ve "soykırıma karşı Googler" tişörtleri giymişlerdi.
Google protestoları, İsrail hükümetine ve ordusuna bulut bilişim ve yapay zeka araçları sağlayan, Amazon ile 1.2 milyar dolarlık "Project Nimbus" sözleşmesini hedef almıştı. Her iki olayda da eylemler Twitch üzerinden canlı yayınlanmış ve Google'daki eylemlerin ardından 28 çalışan işten çıkarılmıştı. Bu benzerlikler, teknoloji devlerinin hükümetlerle olan anlaşmalarının çalışanlar ve sivil toplum üzerindeki etkilerine dair endişelerin artarak devam ettiğini gösteriyor.
Değer Katan Bilgi: Apple'ın Karbon Nötr İddialarına Hukuki Bakış
Teknoloji şirketlerinin etik sorumlulukları sadece veri kullanımı veya hükümet sözleşmeleriyle sınırlı değil; çevresel iddiaları da yoğun bir şekilde inceleniyor. Bu bağlamda, Apple'ın Watch Series 9 ve Series 10 modellerini "ilk karbon nötr ürün" olarak lanse etmesi, Almanya'daki bir mahkeme kararıyla yanıltıcı bulundu.
Mahkeme, Apple'ın karbon emisyonlarını Paraguay'daki kısa süreli kiralık arazilerdeki okaliptüs ağaçlandırma projelerinden satın aldığı karbon kredileriyle dengeleme yöntemini eleştirdi. Tüketicilerin, karbon dengeleme projelerinin en az 2050'ye kadar sürmesini beklediği belirtilerek, kısa vadeli kiralama anlaşmalarının bu iddiaların altını oyduğu vurgulandı. Bu karar, şirketlerin yeşil pazarlama stratejilerindeki şeffaflık eksikliğinin "yeşil yıkama" (greenwashing) olarak algılanabileceğine dair önemli bir emsal teşkil ediyor. Detaylı bilgi için Apple Watch Karbon Nötr İddiası ve Almanya Mahkeme Kararı haberimizi okuyabilirsiniz.
Eleştirel Bir Bakış: Diyalog mu, Direniş mi?
Brad Smith'in "gerçek diyalog" vurgusuna rağmen, aktivistlerin bu tür doğrudan eylemleri seçmesi, şirket içi kanallarının yeterli olmadığını düşündükleri yönünde bir sinyal olabilir. Çalışanların ve aktivistlerin, şirketlerin etik duruşlarını ve küresel olaylardaki rollerini sorgulama cesareti, modern iş dünyasında giderek daha belirgin hale geliyor. Bu olaylar, teknoloji şirketlerinin sadece inovasyon değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk ve insan hakları konularında da dikkatle hareket etmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Bu bağlamda, teknoloji devlerinin iç kültürlerine dair eleştiriler de dikkat çekiyor. Örneğin, Meta'nın eski politika şefi Nick Clegg, Silikon Vadisi kültürünü 'bunalırcasına uyumcu' ve 'maçoizm ile kendini acıma kombinasyonu gibi derinden nahoş bir erkeklik takıntısıyla' tanımlayarak, sektördeki içsel tektipçiliğe ve cinsiyet dinamiklerine işaret etmiştir. Bu tür iç eleştiriler, şirketlerin dışarıdan gelen etik baskılarla yüzleşirken, kendi yapısal sorunlarını da gözden geçirmesi gerektiğini göstermektedir. Eski Meta Yöneticisi Nick Clegg'in Silikon Vadisi Kültürüne Yönelik Eleştirileri, teknoloji dünyasının sadece dış politikalarla değil, aynı zamanda iç dinamiklerle de toplumsal sorumluluklarını şekillendirdiğini ortaya koyuyor.
Şirketlerin iç dinamikleri ve etik duruşları üzerindeki bu tartışmalar devam ederken, teknoloji dünyasının önemli aktörleri aynı zamanda siyasi arenada da aktif rol alarak politikaları kendi lehlerine şekillendirmeye çalışmaktadır. Örneğin, güçlü yatırım firmalarından Andreessen Horowitz (a16z), özellikle yapay zeka teknolojilerinin düzenlenmesi konusunda Washington'daki lobicilik faaliyetlerini büyük ölçüde artırmıştır. Kongre kayıtlarına göre, a16z bu yıl federal lobicilik faaliyetleri için 1.49 milyon dolar harcayarak rakiplerini geride bırakmış ve yapay zeka düzenlemelerinin seyrini etkilemeyi hedeflemiştir. Bu strateji, sadece doğrudan lobi faaliyetleriyle sınırlı kalmayıp, politika yapım süreçlerini daha derinden etkileyen yöntemleri de içermektedir.
Nitekim, Andreessen Horowitz ve OpenAI Başkanı Greg Brockman gibi sektörün kilit isimleri, yaklaşan ara seçimlerde yapay zeka düzenlemelerine karşı lobicilik yapmak üzere 'Geleceği Yönetmek' (Leading the Future) adlı yeni bir pro-yapay zeka süper-PAC ağına 100 milyon doları aşkın bir fon aktarmışlardır. Bu tür siyasi eylem komiteleri (PAC) aracılığıyla fon aktarımları, firmaların siyasi etki spektrumunun ne kadar geniş olduğunu ve sadece doğrudan lobi harcamalarıyla sınırlı kalmadığını göstermektedir. Bu bağlamda, teknoloji şirketlerinin politika yapım süreçlerindeki etkisi, küresel inovasyonun yönünü ve toplumsal normları belirlemede kritik bir rol oynamaktadır. A16z ve Washington'da Teknoloji Politikalarını Şekillendirme Yarışı, bu derinlemesine etkiyi gözler önüne sermektedir.
Bu tür protestolar, şirketlerin itibarını ve çalışan bağlılığını doğrudan etkileyebilir. Öte yandan, aktivistlerin bu eylemleri, kamuoyunun dikkatini önemli etik sorunlara çekmek ve şirket politikalarında değişim sağlamak için kullandığı etkili bir araç olarak da görülebilir. Microsoft ve diğer teknoloji devleri için, bu tür çalkantılı süreçleri yönetirken şeffaflık ve hesap verebilirlik, gelecekteki güven ilişkileri açısından kritik öneme sahip olacaktır.
Kaynak
Bu haberin hazırlanmasında TechCrunch'ın "Microsoft headquarters go into lockdown after activists take over Brad Smith’s office" başlıklı orijinal içeriği referans alınmıştır.