'Şimdi al, sonra öde' (BNPL) modelinin öncüsü, İsveçli fintech devi Klarna, 20 yıllık uzun ve zorlu yolculuğunu New York Borsası'nda (NYSE) gerçekleştirdiği başarılı bir halka arz ile taçlandırdı. Şirket, hisselerini 40 dolardan satışa sunarak 1.4 milyar dolar topladı ve piyasaya 15 milyar dolarlık bir değerleme ile etkileyici bir giriş yaptı. Hisseler, açılışta 52 dolara kadar yükselerek yatırımcıların yoğun ilgisini gözler önüne serdi.
Bu halka arz, sadece Klarna için değil, aynı zamanda son yıllarda popülaritesi artan ancak regülasyon baskılarıyla da karşılaşan tüm BNPL sektörü için önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.
Halka Arzın Perde Arkası: Neden Şirket Değil, Yatırımcılar Sattı?
Halka arzın en dikkat çekici detaylarından biri, satılan 34.3 milyon hissenin büyük bir kısmının Klarna'nın kendisi tarafından değil, mevcut yatırımcıları tarafından satılmış olmasıydı. Klarna kasasına sadece 5 milyon hisse satışından gelen geliri koyarken, geri kalan hisseler şirketin en büyük hissedarı Sequoia Capital, Hollandalı milyarder Anders Holch Povlsen'in kontrolündeki kuruluşlar, Silver Lake ve BlackRock gibi dev isimler tarafından satıldı.
Bu durum, ilk bakışta yatırımcıların şirkete olan güvenini yitirdiği şeklinde yorumlanabilir. Ancak finans uzmanlarına göre bu, halka arz talebini karşılamak, daha büyük kurumsal yatırımcıları çekmek ve böylece piyasada daha doğru ve potansiyel olarak daha yüksek bir değerleme elde etmek için uygulanan yaygın ve stratejik bir hamledir. Nitekim satış yapan yatırımcıların büyük çoğunluğu, hisselerinin önemli bir kısmını ellerinde tutmaya devam ediyor.
Kurucuların Stratejisi: Biri Bekledi, Diğeri Nakde Çevirdi
Klarna'nın kurucularının halka arzdaki tutumları da farklılık gösterdi. Şirketin CEO'su ve kurucu ortağı Sebastian Siemiatkowski, halka arzda hiç hisse satışı yapmadı. Siemiatkowski'nin 40 dolarlık hisse fiyatı üzerinden 1.02 milyar dolar değerindeki payı, şirketin geleceğine olan inancının bir göstergesi olarak yorumlandı.
Öte yandan, 2012 yılında şirketten ayrılan diğer kurucu ortak Victor Jacobsson, 1.1 milyon adet hissesini satarak nakde çevirdi. Ancak bu satışa rağmen Jacobsson, şirketin %8'inden fazlasını elinde tutarak en büyük hissedarlardan biri olmaya devam ediyor. Diğer kurucu Niklas Adalberth ise yaklaşık 3 milyon hisseye sahip.
En Büyük Kazanan: Sequoia Capital'in 15 Yıllık Sabrı Meyvesini Verdi
Bu halka arzın şüphesiz en büyük kazananı, Klarna'nın yaklaşık %23'ünü kontrol eden efsanevi girişim sermayesi fonu Sequoia Capital oldu. Sequoia'nın Klarna'ya ilk yatırımını 2010 yılında, ünlü yatırımcı Michael Moritz aracılığıyla yaptığı biliniyor. Moritz'in 15 yıl önce attığı bu imza, bugün milyarlarca dolarlık bir zafere dönüştü. Bu durum, girişim sermayesinin uzun vadeli vizyonunun ve sabrının ne kadar büyük getiriler sağlayabileceğinin somut bir örneği oldu.
CEO'dan Duygusal Açıklama: 'Stockholm'den Çıkan İnatçı Hayalperestler'
CEO Sebastian Siemiatkowski, halka arz sonrası yaptığı açıklamada, 'Bu an gerçeküstü hissettiriyor. 2005'te Klarna'yı kurduğumuzda bu sadece çılgın bir fikirdi. Sayısız kez reddedildik, bize güldüler. Ama devam ettik. New York'ta halka açılmak sadece bir dönüm noktası değil; bu bir beyan. Stockholm'den çıkan bir avuç inatçı hayalperestin dünyayı ele geçirebileceğinin ve kazanabileceğinin kanıtı.' ifadelerini kullandı.
Madalyonun Diğer Yüzü: Sektördeki Zorluklar ve Gelecek
Klarna'nın halka arz başarısı göz kamaştırıcı olsa da, 'şimdi al, sonra öde' sektörü güllük gülistanlık değil. Artan yasal düzenlemeler, Apple gibi teknoloji devlerinin kendi BNPL hizmetleriyle pazara girmesi ve tüketici borçlanmasındaki artışa yönelik endişeler, sektörün önündeki en büyük engeller olarak duruyor. Klarna'nın bu zorlu rekabet ortamında liderliğini nasıl sürdüreceği merak konusu.
Ayrıca, Klarna'nın 1.4 milyar dolarlık halka arzı büyük bir rakam olsa da, 2025'in rekoru değil. Bu unvan, Haziran ayında 1.5 milyar dolar toplayan bulut bilişim şirketi CoreWeave'e ait. Bu da Klarna'nın başarısını daha gerçekçi bir zemine oturtuyor.
Bu haberin oluşturulmasında TechCrunch'ta yayınlanan makaleden yararlanılmıştır.
