Teknoloji dünyasının en köklü firmalarından Intel, son on yılda yaşadığı zorluklarla sıkça gündeme geliyor. Şirketin yeniden zirveye oynama çabaları sürerken, Fortune.com’da yayınlanan yeni bir analiz, Intel’in kurumsal yapısının içinden gelen rahatsız edici sesleri gün yüzüne çıkardı. Eski üst düzey yöneticiler, şirket içindeki çalışan moralini tanımlarken ‘tuvalette’ (in the toilet) ifadesini kullanıyor.
Intel, liderlik stratejisini kökten değiştirerek daha ‘yalın, hızlı hareket eden’ bir kültüre geçiş yapmayı hedeflese de, bu sert dönüşüm, içerideki atmosferi olumsuz etkilemiş durumda. Bu durum, sadece mevcut çalışanları demotive etmekle kalmıyor, aynı zamanda şirketin yeni ve parlak mühendislik yeteneklerini çekme kabiliyetini de ciddi şekilde baltalıyor.
Kıvılcım Söndü: İçeriden Gelen Sert Yorumlar
Eski bir Intel yöneticisi, şirketin son dönemdeki durumunu şöyle özetliyor: “İnsanların gözlerindeki o kıvılcım, bu işi yapma arzusu artık yoktu. Bu, başlar öne eğik, sadece işi bitirme odaklı bir durumdu.”
“Çoğu insan, bir ‘dönüşüm hikayesinin’ değil, bir ‘büyüme hikayesinin’ parçası olmak ister.”
Bu durum, Intel için çift taraflı bir krize işaret ediyor. Bir yandan mevcut yetenek havuzunun motivasyonu düşerken, diğer yandan sektördeki en parlak zihinler, Intel’i batmakta olan bir gemi olarak görüp Nvidia veya AMD gibi yükselişteki rakiplere yöneliyor. Bu yetenek savaşı, Intel’in dönüşüm stratejisinin en kritik engelini oluşturuyor.
Yönetim Kararları ve İç Çatışma
Intel yönetimi, yeni mühendislik işe alımlarını ilerlemenin kanıtı olarak gösterse de, bu durum şirket içinde büyük bir hoşnutsuzluğa neden oldu. İçeriden bir kaynak, çalışanların aldığı mesajı şöyle aktarıyor: “Yönetim, sizden çok daha fazla maaş alacak insanlar getiriyor ve siz işinizi kaybediyorsunuz.” Bu algı, uzun süredir şirkete bağlı olan çalışanların kendilerini değersiz hissetmelerine yol açtı.
Mühendislikten Finansa Kayışın Bedeli
Analizler, Intel'in mevcut karmaşaya nasıl düştüğünü de açıklıyor. Şirketin tarihsel olarak ‘mühendislik odaklı’ kimliğinden ‘finansal kar odaklı’ bir yapıya kayması, temel stratejik hatalara yol açtı. Apple’ın ilk iPhone çip üretimini geri çevirme kararı ve yapay zeka (AI) endüstrisine ayak uyduramama gibi büyük yanlış adımlar, şirketin bugünkü konumunu hazırladı. Bu büyük yanlış adımlar, şirketin bugünkü konumunu hazırladı. Ayrıca, yapay zeka pazarının doymak bilmez iştahı, bellek ve depolama donanımlarına (SSD ve RAM) olan talebi on yıl sürebilecek bir kıtlığa ve fiyat artışına sürüklerken, Intel'in bu alandaki yetersizliği daha da belirginleşiyor. Bu devasa YZ talebinin SSD ve RAM fiyatlarını nasıl etkileyeceğini buradan inceleyebilirsiniz.
Yeni Strateji: 'İnşa Et ve Gelirler' Felsefesinin Sonu
Intel’in yeni liderliği, Nvidia'yı taklit ederek daha çevik bir yapıya kavuşmayı amaçlıyor. Ancak bu plan, şirketin geleneksel Ar-Ge yaklaşımını da yerle bir ediyor. Geleneksel olarak Intel, 'inşa et ve onlar gelir' (build it and they will come) felsefesiyle hareket ederdi; yani ne olursa olsun üretim teknolojisine yatırım yapar, müşterilerin bu teknolojiyi kullanacağına inanırdı.
Ancak, üst yönetim, yaklaşmakta olan 14A düğümüne (node) sadece yeterli müşteri ilgisi olması halinde yatırım yapılacağını duyurdu. Bu bomba etkisi yaratan açıklama, şirket içindeki bazı çevreler için tam anlamıyla bir “şok” yarattı ve değişimin ne kadar acımasız olacağını gösterdi. Öte yandan, Intel'in Foundry hizmetleri (IFS) geleceğin çip üretimi için önemli bir odak noktası haline gelirken, en büyük rakip AMD'nin bile küresel tedarik zinciri risklerini dağıtmak amacıyla Intel'in 18A işlem düğümünde çip üretimi için IFS ile erken aşama iş birliği görüşmeleri yürüttüğü rapor ediliyor. Bu durum, rekabetin ötesinde, yarı iletken sektörünün ne kadar kritik bir dönemeçte olduğunu gösteriyor.
Intel'in yaşadığı bu kurumsal çalkantının ironik bir karşılaştırması, en büyük rakibi AMD'den geliyor. 2015 gibi yakın bir tarihte, finansal analistler AMD’nin 2020’ye kadar iflas edeceğini öngörüyordu. O dönemde yaklaşık 2 milyar dolarlık pazar değerine sahip olan AMD, CEO Lisa Su'nun liderliğinde bugün 267 milyar dolara ulaşarak 100 kattan fazla büyüdü.
Buna karşılık, Intel'in pazar değeri 2015 yılındaki zirvesi olan 180 milyar doların altında, yaklaşık 172 milyar dolar seviyesinde seyrediyor. (Yakın zamanda Nvidia anlaşmasının duyurulmasıyla yaşanan yükseliş sayılmazsa, bu yılın başlarında 80 milyar doların altına düşmüştü.) AMD’nin bu karşıt başarı hikayesi, kurumsal dönüşümün ne denli zorlayıcı ancak imkansız olmadığını kanıtlıyor.
Bu tür kurumsal krizler, sadece yarı iletken sektörüne özgü değil. Örneğin, oyun dünyasının devlerinden Call of Duty serisinin yaratıcısı Infinity Ward stüdyosu, 2010 yılında kurucuları ve yayıncı Activision arasındaki derin anlaşmazlık yüzünden neredeyse tamamen çökmüştü. Bu çöküş, tıpkı Intel'de yaşanana benzer şekilde, kıdemli çalışanların toplu halde ayrılarak yeni bir stüdyo (Respawn Entertainment) kurmasına neden olmuş ve serinin en kritik oyunu olan Modern Warfare 3'ün geliştirilmesi tehlikeye girmişti. Benzer liderlik ve moral krizlerinin yüksek profilli şirketleri nasıl etkilediğine ve Modern Warfare 3'ün bu felaketten nasıl kurtarıldığına dair detaylı incelemeyi Call of Duty Infinity Ward Çöküşü ve Modern Warfare 3 Gelişimi haberimizde bulabilirsiniz.
Sonuç: Büyük Bir Vaka Çalışması Yolda
Intel'in geleceği, iş dünyası okullarında yıllarca incelenecek bir vaka çalışması olmaya aday. Şirketin dev bir organizasyonu çöküşten nasıl kurtaracağına dair bir başarı hikayesi mi, yoksa bir zamanların devinin finansal çöküşünün acı bir uyarısı mı olacağı ise henüz belli değil. Ancak Lunar Lake gibi yeni nesil ürünlerin gösterdiği gibi, Intel hala kaliteli çip üretebilme yeteneğine sahip. Sorun, yeteneği yönetme biçiminde yatıyor.
Kaynak: Bu haber metni, yarı iletken sektöründeki son gelişmeleri ve Intel’in iç dinamiklerini detaylıca ele alan PC Gamer’daki orijinal analizin derlenmesi ve yorumlanmasıyla hazırlanmıştır. Şeffaflık ve doğru bilgilendirme ilkesi gereği, bilginin kaynağını belirtmek önemlidir.