Milyonlarca oyuncuyu Eorzea dünyasına bağlayan Final Fantasy XIV'ün arkasındaki deha, yönetmen ve yapımcı Naoki Yoshida, ya da hayranlarının taktığı isimle 'Yoshi-P', oyun dünyasının en saygın isimlerinden biri. Peki, bu denli karmaşık ve sürükleyici dünyalar yaratan bir zihnin ilham kaynağı ne olabilir? Cevap, birçoğumuzun çocukluğuna dokunan basit bir anıda gizli: 1980'lerden kalma acı bir Mario Bros. ihaneti.
PAX West'te düzenlenen bir panelde konuşan Yoshida, oyunlara olan tutkusunun nasıl profesyonel bir kariyere dönüştüğünü anlatırken, dinleyicileri oyun tarihinin nostaljik koridorlarında bir yolculuğa çıkardı. Her şey, tek başına atari salonlarında oyun oynamaktan sıkılıp yakındaki bir arkadaşını ziyaret etmesiyle başlamıştı.
Her Şeyin Başladığı An: Famicom ve Masum Bir Oyun Gecesi
Yoshida, o zamanlar yaklaşık on yaşındayken arkadaşının evinde bir Famicom (Nintendo Entertainment System'in Japonya versiyonu) ile tanışır. O güne dek televizyonu sadece izlenen bir ekran olarak bildiğini belirten Yoshida, bir makinenin o ekrandaki nesneleri hareket ettirebilmesinin kendisinde yarattığı derin etkiyi şu sözlerle dile getiriyor: 'O makine [Famicom] televizyona bağlanıyordu ve ekrandaki şeyleri hareket ettiriyordu. Bu bende inanılmaz bir etki yarattı.'
İkili, dönemin popüler oyunu Mario Bros.'u oynamaya karar verir. Arkadaşı basit bir iş bölümü önerir: Yoshida, alttan vurarak düşmanları ters çevirecek, arkadaşı ise ters dönen düşmanları tekmeleyerek ekran dışına atacaktır. Bir süre bu şekilde oynadıktan sonra, arkadaşı rollerin değişmesini teklif eder. Bu masum teklif, Yoshida'nın oyun tasarımına bakışını sonsuza dek değiştirecek olayın başlangıcıdır.
İlk İhanet, İlk PvP: Bir Kaplumbağanın Dramı
Roller değişmiştir. Arkadaşı düşmanları ters çevirecek, Yoshida ise hayatının tekmesini atmaya hazırlanacaktır. Arkadaşı bir düşmanı başarıyla ters çevirir, Yoshida tam hamlesini yapmak için yaklaşırken, arkadaşı aynı platforma alttan bir kez daha vurarak düşmanı eski haline döndürür ve canlanmasını sağlar. Bu basit ama etkili hile, Yoshida için bir aydınlanma anı olur.
'Bu, benim ilk PvP (Oyuncuya karşı Oyuncu) deneyimimdi.'
Yoshida, bu anının üzerinde ne kadar büyük bir etki bıraktığını vurguluyor: 'Gerçekten inanılmaz olan şey, oyunun kurallarının tek başınıza ya da başka biriyle oynadığınızda aynı olması. Temel kurallar sabitken, oyundan tek başınıza keyif alabiliyorsunuz ve sonra başka biriyle oynayabiliyorsunuz. İş birliği yapabilir, ama isterseniz bunu bir PvP'ye de dönüştürebilirsiniz. Böyle bir oyun tasarımının nasıl düşünülebildiği beni gerçekten büyüledi.'
Basit Kurallardan Doğan Karmaşa: Final Fantasy XIV'e Yansıyan Felsefe
Bu çocukluk anısı, aslında modern oyun tasarımının temel taşlarından biri olan 'emergent gameplay' (beklenmedik oynanış) kavramının mükemmel bir örneğidir. Geliştiricinin koyduğu basit kurallar, oyuncuların yaratıcılığıyla birleşerek öngörülemeyen, karmaşık ve eğlenceli senaryolar ortaya çıkarır. Yoshida'nın bu felsefeyi Final Fantasy XIV'ün en derinlerine işlediğini görmek mümkün. Bir zindan veya 'raid' sırasında, tüm mekanikler iş birliği üzerine kuruludur. Ancak tek bir oyuncunun kasıtlı ya da kasıtsız bir hatası, tüm ekibin sonunu getirebilir. Tankın, sadece kendisine gelmesi gereken devasa bir saldırıyı şifacının üzerine çekmesi, teknik olarak bir 'hata' olsa da, Yoshida'nın ilk PvP deneyimindeki gibi, iş birliğine dayalı bir ortamı anlık bir kaosa ve 'dost kazığına' dönüştürebilir. Final Fantasy XIV gibi oyunların bu karmaşık yapısı, aslında tüm MMORPG türünün bir özelliğidir ve bu alanda ustalaştığını düşünenler için PC Gamer tarafından hazırlanan, en tecrübeli oyuncuları bile zorlayacak bir MMORPG bilgi testi yayınlandı.
Ancak bu durum, madalyonun diğer yüzünü de görmemizi sağlar. Yoshida'nın ilham aldığı bu 'hile', dostça bir rekabetin parçasıydı. Günümüz çevrimiçi oyunlarında ise bu tür davranışlar 'griefing' (diğer oyuncuları kasıtlı olarak rahatsız etme) olarak adlandırılabilir ve toksik bir oyun ortamı yaratabilir. Bu da geliştiricilerin, oyuncu özgürlüğü ile topluluk sağlığı arasında ne kadar hassas bir denge kurması gerektiğini gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, Naoki Yoshida'nın oyun tasarım dehasının kökeninde, bir arkadaşının yaptığı masum bir şaka yatıyor. Bu basit anı, ona oyunların sadece kod satırlarından ibaret olmadığını; aynı zamanda oyuncuların kendi hikayelerini, dostluklarını ve hatta rekabetlerini yazdığı birer tuval olduğunu öğretmiştir. Final Fantasy XIV'ün bugün neden bu kadar canlı ve dinamik bir dünya olduğunu belki de en iyi bu küçük Mario anısı açıklıyor.
Kaynak: Bu haberde yer alan bilgiler, PCGamer'da yayınlanan ilgili makaleden derlenmiştir.