Netflix'in gotik fenomeni Wednesday, ikinci sezonuyla Nevermore Akademisi'nin kapılarını yeniden aralıyor, ancak bu kez Wednesday Addams yalnız değil. Tüm Addams klanı kampüse yerleşirken, tanıdık kasvetli atmosfer, yeni aile içi gerilimler, tehlikeli sırlar ve kan donduran bir gizemle daha da kararıyor. Wednesday'in alametifarikası olan psişik güçleri onu terk etmenin eşiğindeyken, ortaya çıkan yeni bir düşman, sadece Nevermore'u değil, tüm dışlanmışların geleceğini tehdit ediyor.
Yeni sezonda Wednesday'in en büyük kabusu gerçek oluyor: ailesiyle aynı çatı altında yaşamak. Annesi Morticia'nın (Catherine Zeta-Jones) okulda işe başlaması ve küçük kardeşi Pugsley'nin (Isaac Ordonez) artık bir Nevermore öğrencisi olması, Wednesday için tam bir baş belasıdır. Özellikle Morticia'nın, kızının kontrolsüzce kullandığı ve artık fiziksel olarak ona zarar vermeye başlayan (bayılma nöbetleri ve siyah gözyaşları gibi) psişik yeteneklerini dizginlemeye çalışması, anne-kız arasında büyük bir gerilime yol açar. Atası Goody Addams'ın büyü kitabıyla güçlerini geri kazanabileceğine inanan Wednesday, annesinin kitabı ondan almasıyla adeta silahsız kalır.
Ancak bu kişisel kriz, çok daha büyük bir tehdidin gölgesinde kalır. Şerif Galpin'in (Jamie McShane) kuşları kontrol edebilen bir güç tarafından vahşice öldürülmesi, yeni bir cinayet serisinin başlangıcıdır. Wednesday'in gördüğü son kehanet ise tüyler ürperticidir: Sıradaki kurban, en yakın arkadaşı Enid (Emma Myers) olacaktır ve bu, Wednesday'in hatası olacaktır.
Gizemli Proje: L.O.I.S. Nedir?
Wednesday, Fester Amca (Fred Armisen) ve Büyükannesi Hester Frump'ın (Joanna Lumley) yardımıyla, Willow Hill Akıl Hastanesi'nde gizlice yürütülen bir projenin izine rastlar: L.O.I.S. (Long-term Outcast Integration Study). Projenin arkasındaki isim, kendisini sıradan bir asistan gibi gösteren Judi Stonehurst'tur (Heather Matarazzo). Judi ve babası Augustus'un başlattığı bu deneyin amacı, dışlanmışların özel yeteneklerini zorla alıp "normie" olarak adlandırılan sıradan insanlara aktarmaktır. Şerif Galpin'in de ölmeden önce bu projeyi araştırdığı ortaya çıkar; amacı, ilk sezondaki cinayetler yüzünden aynı hastanede tutulan oğlu Tyler'ı (Hunter Doohan) korumaktır.
Dizinin yaratıcıları Alfred Gough ve Miles Millar, Tyler karakterinin bu sezonki rolünün altını özellikle çiziyor. İlk sezonda maskesi düşen Tyler, artık sadece bir canavar mıdır, yoksa rehabilite edilebilir mi? Wednesday için cevap nettir: O bir canavardır ve kilit altında kalmalıdır. Ancak babası, oğlunun içinde bir yerlerde iyilik kırıntıları olduğuna inanıyordu. Bu durum, sevgi üzerine kurulu Addams ailesi ile sırlar ve pişmanlıklar üzerine kurulu Galpin ailesi arasındaki zıtlığı gözler önüne seriyor.
Sezonun ilk yarısının finalinde ise işler tamamen çığırından çıkar. Fester Amca'nın hastanedeki tüm mahkumları serbest bırakmasıyla başlayan kaos ortamında Tyler, kendisini bir 'hyde'a dönüştüren Marilyn Thornhill'i (Christina Ricci) öldürür. Ardından, kaçmadan önce Wednesday'e saldırarak onu bir camdan aşağı fırlatır. Artık babası da hayatta olmayan ve Wednesday'in nefretini kazanan Tyler'ın geri döneceği nasıl bir hayat vardır? Bu soru, sezonun geri kalanı için en büyük merak konularından biri haline geliyor.
Bölümün sonunda Wednesday, kendi kendine o meşum soruyu sorar: "Tüm bu soruşturma, her şeyi daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaradı mı?" Güçlerini kaybetmiş, en yakın arkadaşı tehlikede ve Tyler gibi kontrolsüz bir güç serbest kalmışken, Wednesday'in bu sorusunun cevabı şimdilik karanlıkta kalıyor. İkinci sezonun ilk kısmı, izleyiciyi tam bir kaosun ortasında bırakarak, Addams dünyasının geleceğinin ne kadar belirsiz ve tehlikeli olacağının sinyallerini veriyor.