Jamaal Fields-Green'in hikayesi, kaderden çok tatlı bir tesadüfle başlıyor. Takvimler Mart 2022'yi gösterdiğinde, genç sanatçı bir Broadway tiyatrosunda oturmuş, “MJ The Musical” oyununun antraktında e-postalarını kontrol ediyordu. Tam o anda, telefonunun ekranında parlayan bir bildirim gördü: Müzikaldeki MJ rolü için gelecekteki yedek oyuncu seçmeleri başlamıştı. Fields-Green, o anı “Gerçekten çılgıncaydı. Gösteriyi izlerken seçme mailini aldım,” diye anımsıyor.
Bu adeta kozmik bir zamanlama anı, Fields-Green'i tiyatro tarihine geçirecek bir yolculuğun başlangıcı oldu. Kendisi, Tony ödüllü bu müzikalin üç büyük prodüksiyonunda da – Broadway, ABD ulusal turnesi ve şimdi de Londra West End – Michael Jackson'ı canlandıran tek sanatçı unvanına sahip.
Sadece Bir Rol Değil, Bir Miras
Fields-Green için MJ'in mirasını üç farklı sahnede taşımak, sıradan bir iş gününden çok daha fazlası; bu, iliklerine kadar hissettiği derin bir sorumluluk. “MJ, tüm zamanların en iyilerinden biri, belki de en iyisi,” diyor. “Bu rolü üstlenip bu kadar ileriye taşımış olmak alçakgönüllülük verici. Aynı zamanda, onun mirasının ne kadar güçlü olduğunu ve tüm dünyaya nasıl yayıldığını da hatırlatıyor.”
“Benim oynadığım kişi bu dünyada yaşamış, nefes almış biri. Ardında bir miras bıraktı ve gösteri boyunca bu miras benim ellerimde. Bu da beraberinde devasa bir sorumluluk getiriyor. Bu işi hiç hafife almıyorum. Bu yüzden, MJ'i oynama sanatını sürekli olarak mükemmelleştirmekten başka seçeneğim yok.”
- Jamaal Fields-Green
Rap Grubundan Broadway Sahnesine
Fields-Green'in 'moonwalk'a uzanan yolu, ilginç bir yerden başladı: Lisede, rap grubundaki arkadaşlarıyla birlikte nota okumayı öğrenmek umuduyla kaydoldukları bir müzik teorisi dersi. Derslere pek dikkat etmeseler de öğretmenleri onların karizmasındaki özel bir şeyi fark etti ve okul tiyatrosu seçmelerine katılmalarını önerdi.
Arkadaşları arasında bir şaka olarak başlayan bu macera, Fields-Green için hayatını değiştiren bir an oldu. “Hairspray” müzikalinde Seaweed rolünü aldı ve gerçek tutkusunu keşfetti. Bir sonraki yıl “The Wiz” müzikalinde Korkuluk rolünü oynarken (Michael Jackson'ın 1978 yapımı filmde aynı rolü oynaması düşünüldüğünde bu durum oldukça kehanetvari hissettiriyor), koreografı annesini kenara çekip oğlunun 'o ışığa' sahip olduğunu söyledi.
Fiziksel ve Zihinsel Dönüşüm
Michael Jackson gibi ikonik ve sürekli göz önünde olan birini oynamak, tipik bir karakter çalışmasının ötesinde zorluklar barındırıyor. Jackson'ın hareketleri o kadar kendine özgü ki, Fields-Green'in deyişiyle, “sadece bir parmak ucu duruşunun silüetini veya bir pozunu görseniz onu tanırsınız. Sadece makosen ayakkabıları ve çorapları görseniz bile kim olduğunu anlarsınız.”
Kendisini MJ'den biraz daha yapılı olarak tanımlayan Fields-Green, rol için zayıflamak ve vücudunu tamamen yeniden eğitmek zorunda kalmış. Her gece zirve performansını korumak için haftada iki kez antrenörle çalışıyor ve bu seansları “sakatlık önleme” ve güçlendirme olarak adlandırıyor. “Bu koreografi çok detaylı ve zor. Çok fazla kararlılık ve odaklanma gerektiriyor. Bugün bile hala pratik yapıyorum,” diye ekliyor.
İkonun Arkasındaki İnsanı Anlamak
Belki de rolün en karmaşık yönü, eşsiz sanatçı ile onun derinlerdeki çatışmalı insan yanını dengelemek. Müzikal, Jackson'ın kariyerinin son dönemlerine gölge düşüren iddialardan kaçınmıyor. Fields-Green, hem sanatçılığa hem de bu karmaşıklığa saygı duymanın yollarını bulmak zorunda kalmış.
Araştırması, hit şarkıların çok ötesine geçmiş. YouTube'u tarayarak Jackson'ın çocukluğunu yaşayamaması, mücadelesi ve eksiklikleri hakkında konuştuğu röportajları, belgeselleri ve sohbetleri izlemiş. “Bu gösterinin en sevdiğim yanı, ikonun arkasındaki insanı gösterebilmemiz,” diyor. “Öncelikle MJ'in bir insan ve bir yaratıcı olarak kim olduğuna odaklanıyoruz.”
Kovaladıkça Yükselen Bir Tavan
Fields-Green'e Michael Jackson'ı tam anlamıyla hissettiği bir an olup olmadığı sorulduğunda, cevabı Popun Kralı ile paylaştığı mükemmeliyetçi ruhu ortaya koyuyor. “Bu bir zihniyet meselesi,” diyor. “En büyük önceliğim onu olabildiğince otantik bir şekilde canlandırmak, çünkü onun ben olmadığımı biliyorum.”
Bu yolculuğu, asla ulaşılamayan bir tavanı kovalamaya benzetiyor: “Tavanı kovalıyorsun ve ona ulaşıyorsun, ama ulaştığın anda tavan tekrar yükseliyor. Çıta sürekli yükselecek, çünkü o kadar harikaydı. Ama sen onu kovaladıkça, ulaştıkça ve çıtayı yükseltmeye devam ettikçe, daha iyi bir sanatçı oluyorsun.” Bu rol, Fields-Green'in kendi yaratıcı çalışmalarını da derinden etkileyerek, onu her gün daha iyisi için zorlamaya devam ediyor.