Brad Pitt ve Joaquin Phoenix'in Desteğiyle 'The Voice of Hind Rajab': Gaza Draması Sanat Dünyasında Fırtına Estiriyor

Haber Merkezi

03 September 2025, 14:39 tarihinde yayınlandı

'The Voice of Hind Rajab': Gaza Draması Venedik'te Alkış Topladı, Oscar Adayı Olabilir

Venedik Film Festivali bu yıl sadece sinematik başarılarla değil, aynı zamanda dünyanın dikkatini çeken güçlü bir insani dramla da gündemde. Yönetmen Kaouther Ben Hania'nın imzasını taşıyan "The Voice of Hind Rajab" (Hind Rajab'ın Sesi) filmi, festivaldeki gösterimiyle ayakta alkışlandı ve Altın Aslan için en güçlü adaylardan biri olarak gösteriliyor. Filmin küresel yankıları, özellikle Brad Pitt ve Joaquin Phoenix gibi Hollywood'un dev isimlerinin yapımcı kadrosuna katılmasıyla daha da büyüdü. Festivalde öne çıkan bir diğer yapım ise, sekiz yıl aradan sonra geri dönen Oscar ödüllü yönetmen Kathryn Bigelow'un nükleer savaş tehdidini ele alan gerilim filmi 'A House of Dynamite' oldu. Başrollerini Idris Elba ve Rebecca Ferguson'ın paylaştığı bu film, Beyaz Saray yetkililerinin ABD'ye yönelik füze saldırısı tehdidiyle başa çıkma mücadelesini dramatik bir şekilde aktarıyor. Bigelow, filmiyle dünyayı yok etmenin iyi bir savunma tedbiri olamayacağını vurgulayarak, insanlığın nükleer silahlar konusunda 'bir dinamit evinde yaşadığını' belirtti.

Filmin merkezinde, Gazze'de İsrail güçlerinin saldırısına uğrayan bir araçta mahsur kalan ve saatler sonra cansız bedenine ulaşılan 5 yaşındaki Filistinli kız çocuğu Hind Rajab'ın yürek burkan gerçek hikayesi yer alıyor. Film, Hind'in Filistin Kızılayı gönüllüleriyle yaptığı son telefon görüşmelerindeki ses kayıtlarını kullanarak bu trajediyi beyaz perdeye taşıyor. Bu kayıtlar, küçük bir çocuğun hayatta kalma mücadelesinin ve umutsuz çağrılarının acı bir kaydını sunuyor.

Sanatın Sesi: Gazze'deki İnsanlık Dramı

Venedik'teki basın toplantısında filmin oyuncularından Saja Kilani, "Tüm oyuncular adına: Yeter artık, toplu katliamlar, açlık, insanlık dışı muamele, yıkım, süregelen işgal yeterli değil mi?" sözleriyle Gazze'deki duruma dikkat çekti. Kilani, Hind'in sesinin son iki yılda öldürülen on binlerce çocuğun sesi olduğunu vurgulayarak, her çocuğun yaşama, hayal kurma ve onurlu bir şekilde var olma hakkına sahip olduğunu ancak tüm bunların "gözünü kırpmayan gözlerin önünde çalındığını" belirtti.

“Her sayının ardında anlatılmamış bir hikaye var. Onun hikayesi, yardım çığlığı atan bir çocuğun hikayesi. Tek bir çocuk bile hayatta kalmak için yalvarmak zorunda kalırken kimse barış içinde yaşayamaz.” - Saja Kilani

Hollywood'dan Güçlü Destek: Brad Pitt ve Joaquin Phoenix

Filmin Venedik Film Festivali başlamadan hemen önce Brad Pitt, Joaquin Phoenix, Alfonso Cuaron ve "The Zone of Interest" yönetmeni Jonathan Glazer gibi önemli isimlerin yapımcı kadrosuna dahil olması, "The Voice of Hind Rajab" filminin etkisini katlayarak artırdı. Yönetmen Ben Hania, bu desteğin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Hollywood'daki "kültür savaşını kaybettiği" anlamına gelip gelmediği sorusuna, bunun bir "işaret" olmasını umduğunu söyledi.

Ben Hania, "Dünya çapındaki anlatıda Gazze'de ölenlerin 'yan hasar' olarak görüldüğünü fark ettik. Bu son derece insanlık dışı bir durum. Bu yüzden sinema, sanat ve her türlü ifade çok önemli; bu insanlara bir ses ve yüz vermek için," ifadelerini kullandı. Hollywood yıldızlarının desteği için müteşekkir olduğunu belirten Ben Hania, Filistinlilerin Batı medyasında "insanlıktan çıkarıldığını" görmesinin bu filmi yapmasındaki en büyük motivasyon kaynaklarından biri olduğunu da ekledi.

Sinemanın Rolü ve Tartışmalar: Bir Ses Yaratmak Mümkün Mü?

Değer Katma ve Eleştirel Bakış: "The Voice of Hind Rajab" gibi filmler, küresel vicdanı harekete geçirme ve uluslararası kamuoyunda farkındalık yaratma potansiyeli taşır. Yüksek profilli isimlerin desteği, filmin mesajının daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilir. Ancak sinemanın, karmaşık jeopolitik gerçeklikleri tek başına değiştirme gücü ne kadar etkilidir? Sanatın bu tür durumlarda bir "ses" olmaktan öteye geçip gerçek politik sonuçlar doğurup doğurmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Bazı eleştirmenler, bu tür filmlerin zaten sempati duyan kitlelere hitap ettiğini ve gerçek bir dönüşüm yaratmaktan çok, mevcut duyguları pekiştirdiğini savunabilir. Yine de, Ben Hania'nın belirttiği gibi, "insanlara bir ses ve yüz vermek" bile başlı başına önemli bir amaçtır ve sanatın gücü genellikle zamanla ortaya çıkar.

Hind'in telefon görüşmelerine ait ses kayıtlarının sosyal medyada viral olması dünya çapında kınamalara yol açmış, hatta Columbia Üniversitesi'ndeki öğrenci protestocuların ele geçirdiği binalara onun adını vermelerine neden olmuştu. Film, gerçek görüşme kayıtlarının yanı sıra, görgü tanıklarının ifadeleri ve transkriptlerine dayalı canlandırmalarla bu korkunç acil durumu yeniden inşa ediyor. Tamamı Filistinli oyunculardan oluşan kadroda Motaz Malhees, Clara Khoury ve Amer Hlehel gibi isimler yer alıyor.

"The Voice of Hind Rajab", Tunus'un 98. Akademi Ödülleri'nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film dalında Oscar adayı olarak seçildi. Yönetmen Ben Hania, daha önce "Dört Kız Kardeş" filmiyle 2024'te En İyi Belgesel dalında, "Derisini Satan Adam" ile de 2021'de En İyi Uluslararası Film dalında Oscar adayı olmuştu. Bu, filmin uluslararası alandaki başarısının ve Ben Hania'nın yeteneğinin bir göstergesi olarak dikkat çekiyor.

Filmin Kuzey Amerika prömiyeri Toronto Film Festivali'nde gerçekleşecek. Bu yılki Toronto Uluslararası Film Festivali'nin önemli yapımlarından biri de, Ortadoğu sinemasının öne çıkan isimlerinden Annemarie Jacir'in yönettiği ve dünya prömiyerini burada yapacak olan tarihi epik filmi 'Filistin 36' olarak dikkat çekiyor. İngiliz İmparatorluğu'nun bölgedeki onlarca yıllık hakimiyetine karşı yükselen Filistin ayaklanmasını konu alan bu film, günümüzdeki çatışmanın erken kökenlerine ışık tutuyor. "The Voice of Hind Rajab" filmi, Gazze'deki savaşın Venedik Film Festivali'nin ana gündem maddelerinden biri haline gelmesiyle birlikte, sanatın güncel olaylara nasıl güçlü bir ayna tuttuğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Festivalde dikkat çeken bir diğer yapım ise Gus Van Sant'ın gerçek bir rehine dramını temel alan “Dead Man’s Wire” oldu. 1977'de yaşanan ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle mortgage ödemelerinde zorlanan bir emlak geliştiricisinin brokerını rehin almasını konu alan bu film, Colman Domingo'nun da vurguladığı gibi, "insanlar duvara dayandığında ne olur?" sorusunu sorarak günümüz toplumundaki ekonomik baskıların ve çaresizliğin evrensel yansımalarına ışık tutuyor. Bu yılki Venedik Film Festivali'nin en çok konuşulan yapımlarından biri de, sekiz yıllık aranın ardından sinemaya geri dönen ve nükleer savaş tehdidini işleyen Oscar ödüllü yönetmen Kathryn Bigelow'un 'A House of Dynamite' filmiydi. Bigelow, 'The Hurt Locker' ile En İyi Yönetmen Oscar'ını kazanan ilk kadın yönetmen olarak sinema tarihinde önemli bir yer edinmiştir.

Kaynak: Daha fazla bilgi için Variety.com'daki orijinal makaleyi inceleyebilirsiniz.