Hollywood'un tecrübeli isimlerinden Ray Winstone, Saraybosna Film Festivali'nde sinema sanatına yaptığı katkılarından dolayı aldığı Onur Ödülü sırasında, sektörün mevcut durumuna ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Winstone, özellikle Marvel'in 2021 yapımı Black Widow filmindeki deneyiminin, yaratıcılığın nasıl geri plana atıldığının bir kanıtı olduğunu belirtti.
Winstone, canlandırdığı kötü karakter Dreykov rolü için yönetmen Cate Shortland ile harika bir çalışma yürüttüğünü ve karakteri genç kızları istismar eden karanlık bir figür olarak inşa ettiklerini anlattı. Aktör, bu ilk çekim sürecini "uzun zamandır yaptığım en iyi şeydi" diyerek tanımladı. Ancak her şey stüdyonun müdahalesiyle tepetaklak oldu.
İşi bitirdikten sonra eve geldim ve yeniden çekim yapmamız gerektiğini söyleyen bir telefon aldım. 'Kaç sahne?' diye sordum. Yönetmen, 'Hepsi' dedi. Rolü başkasına vermelerini söyledim ama sözleşmem vardı, yapmak zorundaydım. Geri döndüm, saçımı güzelce yaptılar, takım elbiseyi giydirdiler ama yapamadım. O rolü zaten oynamıştım. Bu bir reddedilişti. Bir şeyi yapıp bitirdikten sonra size 'bu doğru değil' denmesinden daha kötü bir şey yok.
Winstone’un yaşadığı bu hayal kırıklığı, tamamlanmış bir işin geçersiz kılınması anlamına gelirken, Hollywood'da reddedilmenin bazen beklenmedik kariyer yolları açabildiğini de unutmamak gerek. Örneğin, Severance dizisinin yıldızı Adam Scott, kariyerinin başında HBO'nun kült dizisi Six Feet Under'daki başrolü Michael C. Hall'a kaybettikten sonra oyunculuğu bırakma noktasına geldiğini itiraf etmişti. Ancak bu reddediliş, onu yıllar sonra Parks and Recreation ve Severance gibi projelerdeki unutulmaz rollerine götüren yolu açan bir dönüm noktası oldu.
Benzer bir durum, yaratıcı süreçlerdeki olumsuz tecrübelerin nasıl bir 'ne yapılmaması gerektiği' dersine dönüşebileceğini gösteren Bob Odenkirk tarafından da yaşanmıştır. Ünlü oyuncu, kariyerinin başlarında yazar olarak çalıştığı Saturday Night Live'da, genç yazarların fikirlerinin kıdemli ekip tarafından hızla reddedildiği hiyerarşik yapıdan şikayetçi olmuştu. Odenkirk, SNL'deki bu yaratıcılığı engelleyen tecrübeyi, daha sonra David Cross ile birlikte yarattığı ve her fikre değer verilen kült komedi dizisi Mr. Show için bir antitez olarak kullandığını belirtmiştir.
Hollywood'un Gişe Takıntısı: Sanat mı, Ticaret mi?
Ray Winstone'un eleştirileri sadece kişisel bir deneyimle sınırlı kalmıyor. Aktöre göre, Hollywood artık bir sanattan çok, bir "işletme" haline gelmiş durumda. Marvel gibi dev bütçeli yapımların sektörü domine ettiğini ve bilet satma kaygısının, daha derinlikli ve kültürel filmlerin önünü tıkadığını savunuyor.
Winstone'un eleştirileri gişe odaklı film yapımcılığına yoğunlaşırken, sektörün ekonomik gerçekliği çok daha geniş bir alanda yeniden şekilleniyor. Son dönemde reklam pazarında streaming lehine yaşanan köklü değişim, Hollywood'un ticari kaygılarının yalnızca bilet satışlarıyla sınırlı olmadığını gözler önüne seriyor. Yaklaşık 31 milyar dolarlık bir pazarın geleneksel televizyondan dijital platformlara kayması, stüdyolar üzerindeki baskıyı artırıyor ve içeriğin artık sadece sinema salonları için değil, aynı zamanda reklam destekli dijital yayın modelleri için de bir araç haline geldiğini gösteriyor.
Winstone, bu tür gişe canavarlarının varlığına karşı olmadığını, eğlenceli olduklarını kabul ettiğini ancak bu durumun oyuncular için daha zengin ve anlamlı roller sunan "kültürel filmlerin" yapımını zorlaştırdığını vurguluyor.
Şeytanın Avukatı: Peki Blockbuster Filmler Tamamen Kötü mü?
Winstone'un eleştirileri, Martin Scorsese gibi usta yönetmenlerin daha önce dile getirdiği endişelerle örtüşüyor. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Marvel gibi dev yapımlar, sinema endüstrisi için devasa bir ekonomik motor görevi görüyor. Binlerce kişiye istihdam sağlıyor, sinema salonlarının ayakta kalmasına yardımcı oluyor ve teknolojinin sınırlarını zorlayarak görsel efekt sektörünü ileri taşıyor. Aynı zamanda, bu filmler dünya çapında milyonlarca insan için bir kaçış ve ortak bir popüler kültür deneyimi sunuyor. Dolayısıyla, bu devasa bütçeli yapımların varlığı, Winstone'un özlemini duyduğu daha küçük ve bağımsız filmlerin finanse edilebilmesi için gerekli olan ekosistemi de dolaylı olarak besleyebiliyor.
Sektörün Değişen Yüzü: Sosyal Medya Baskısı ve Yabancılaşan Yönetmenler
Usta aktörün rahatsız olduğu bir diğer konu ise günümüz oyuncu seçme (casting) süreçleri ve sosyal medya baskısı. Artık yönetmenlerin oyuncularla yüz yüze görüşmek yerine her şeyi telefon üzerinden hallettiğini belirten Winstone, bu durumun yönetmen ve oyuncu arasındaki kimyanın kaybolmasına neden olduğunu düşünüyor.
Ayrıca, yapımcıların rol verirken oyuncunun sosyal medyadaki takipçi sayısını bir kriter olarak görmesini de eleştiriyor: "Eğer şimdi sosyal medyada değilseniz, sizi bir film için düşünmeyebilirler bile çünkü onlarla birlikte bir hayran kitlesinin gelmesini istiyorlar. Ben Instagram'a girmek istemiyorum!"
Geçmişten Örnekler: Gerçek Sinema Deneyimleri
Winstone, kariyerindeki dönüm noktalarından bahsederken Gary Oldman'ın yönettiği 'Nil by Mouth' ve Jonathan Glazer'ın 'Sexy Beast' gibi bağımsız filmlere vurgu yaptı. Bu projelerin, karakter derinliği ve sanatsal özgürlük açısından kendisine çok daha fazlasını kattığını belirtti. Robert Zemeckis'in yönettiği CGI ağırlıklı 'Beowulf' projesinde Angelina Jolie ile çalışmasını ise "tiyatronun sinemaya gelmesi gibiydi" sözleriyle anlattı ve Jolie'nin oyunculuğuna övgüler yağdırdı.
Sonuç olarak, Ray Winstone'un açıklamaları, Hollywood'un parlak ışıklarının ardında yatan yaratıcı sancıları ve ticari kaygıların sanatı nasıl gölgede bırakabildiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu, sektördeki pek çok sanatçının sessizce paylaştığı, ancak nadiren bu kadar açık bir şekilde dile getirilen bir hayal kırıklığının sesi niteliğinde.
Bu haberde yer alan bilgiler, Variety'de yayınlanan ilgili makaleden derlenmiştir.