Televizyon dünyasının en tartışmalı ve ilgi çekici yapımcılarından biri olan Ryan Murphy, Netflix için hazırladığı “Monster” antoloji serisinin üçüncü perdesiyle izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor. İlk iki sezonda Jeffrey Dahmer ve Menendez kardeşlerin hikayelerini işleyen Murphy, bu kez modern Amerikan korku hikayelerinin doğuşuna ilham veren, Wisconsinli seri katil Ed Gein’in tüyler ürpertici yaşamına odaklanıyor.
3 Ekim’de yayınlanacak olan sekiz bölümlük mini dizi, Monster: The Ed Gein Story adını taşıyor ve başrolde Charlie Hunnam (Ed Gein) yer alıyor. Ancak Gein’in hikayesi, ekrandaki kurgudan çok daha rahatsız edici ve gerçek. İşte popüler kültürü derinden etkileyen bu 'canavarın' karanlık geçmişi.
Ed Gein: Başlangıç ve İzolasyon
Ed Gein, 1906 yılında La Crosse, Wisconsin'de, alkolik bir baba ve aşırı dindar, baskıcı bir anne olan Augusta’nın oğlu olarak dünyaya geldi. Augusta, oğullarını dış dünyadan izole ederek Plainfield’daki bir çiftlikte büyüttü ve onlara sürekli olarak dünyanın günah dolu bir yer olduğunu aşıladı. Bu izole yaşam tarzı, Gein'in psikolojisi üzerinde kalıcı hasarlar bıraktı.
Şüpheli Ölümler ve Annesine Olan Hastalıklı Bağlılık
Ed Gein'in hayatındaki dönüm noktası, annesiyle olan çarpık ilişkisinin derinleştiği yıllardır. Babasının 1940'ta vefat etmesinin ardından Ed ve kardeşi Henry, ailenin geçimini sağlamak zorunda kaldı.
Ancak 1944'te, çiftlikte çıkan bir yangın sırasında kardeşi Henry hayatını kaybetti. Henry'nin cesedinde yanık veya darbe izi olmamasına rağmen, ölüm nedeni kalp yetmezliği olarak belirlendi. Bu durum, bazı araştırmacıların Ed'in yangını kasten çıkarmış olabileceği yönündeki şüphelerini kuvvetlendirdi.
Henry'nin ölümünden kısa bir süre sonra, annesi Augusta iki felç geçirdi ve bu, Ed ile annesi arasındaki zaten aşırı derecede izole ve bağımlı ilişkiyi daha da yoğunlaştırdı. Augusta'nın 1945'teki vefatı ise Ed'i tam bir yalnızlığa ve psikolojik çöküşe sürükledi.
Korkunç Keşifler ve Cinayetler
Annesinin ölümünden sonra Ed, evdeki odalarını annesinin eşyalarıyla dokunulmamış halde bıraktı ve kendisi sağlıksız koşullarda yaşamaya başladı. Bu yalnızlık, onu Nazi suçlularının (özellikle insan derisinden abajur yaptığı iddia edilen Ilse Koch) ve yamyamlık hikayelerine karşı saplantılı bir ilgi geliştirmeye itti.
Ryan Murphy'nin dizisi bu saplantıyı ekrana taşıyor; Lüksemburglu aktris Vicky Krieps, "Buchenwald Kancığı" olarak bilinen Nazi savaş suçlusu Ilse Koch'u canlandırıyor. Krieps, büyükbabasının toplama kampı mağduru olması nedeniyle, bu tartışmalı rolü kabul etme sürecinde büyük etik ikilemler yaşadığını açıklamıştır. Ona göre, Koch'un dizide doğrudan tarihi bir figür olarak değil, Ed Gein'in fantezisinde canlanan bir çizgi roman karakteri olarak sunulması, rolü kabul etmesini kolaylaştırmıştır. Ed Gein'in Nazi saplantısının diziye nasıl entegre edildiği ve Vicky Krieps’in yaşadığı etik ikilem hakkında detaylı bilgi almak için Vicky Krieps'in Ed Gein dizisindeki rolü ve etik ikilemi içeriğine göz atabilirsiniz.
Ed Gein'in suçları, 1957 yılında yerel hırdavatçı Bernice Worden'ın kaybolmasıyla gün yüzüne çıktı. Polis, Gein'in çiftlik evinde arama yaptığında dehşet verici manzaralarla karşılaştı: Worden'ın derisi yüzülmüş ve başı kesilmiş vücudu bir ambarda asılıydı. Evde ise insan derisinden yapılmış maskeler, mobilyalar ve diğer tüyler ürpertici eşyalar bulundu. Gein, sorgu sırasında sadece Worden'ı değil, 1954'te kaybolan Mary Hogan'ı da öldürdüğünü itiraf etti.
Korkunç Bir Motivasyon
Gein’in ifadesine göre, cinayetlerindeki temel motivasyon, annesini yeniden yaratmak isteğiydi. Amacı, kadınların derilerinden bir kıyafet dikerek annesinin bedenine bürünmekti. Gein, iki cinayetin yanı sıra, yakınlardaki mezarlıklardan cesetleri çıkardığını ve bu cesetleri de 'materyal' olarak kullandığını itiraf etti.
Hukuk Süreci ve Kültürel Etkisi
Gein’in yasal süreci karmaşıktı. Sorgulama sırasında bir polisin kendisine saldırması nedeniyle ilk itirafları mahkemede geçersiz sayıldı. Şizofreni tanısı konulan Gein, başlangıçta yargılanmaya elverişli bulunmadı. 1968'deki duruşmasında ise akli dengesinin yerinde olmaması nedeniyle suçsuz bulundu. Hayatının geri kalanını akıl hastanesinde geçiren Gein, 1984 yılında 77 yaşında solunum yetmezliğinden öldü.
Gein'in davası, Amerikan toplumunu derinden sarstı ve popüler kültürde silinmez bir iz bıraktı. Ed Gein, sadece bir katil değil, aynı zamanda modern korku sinemasının temel taşlarından biri oldu:
- Sapık (Psycho, 1960): Alfred Hitchcock, filmindeki Norman Bates karakterini doğrudan Gein’in annesine olan Oedipal kompleksi ve cinayetlerinden esinlenerek yarattı.
- Teksas Kasabı (The Texas Chainsaw Massacre, 1974): Leatherface karakteri, Gein’in insan derisinden yaptığı maskelerden ilham aldı.
- Kuzuların Sessizliği (Silence of the Lambs, 1991): Buffalo Bill karakteri, kadın derisi kullanma motivasyonu açısından Gein’in hikayesini yansıttı.
Ryan Murphy’nin Monster: The Ed Gein Story dizisi, bu korkunç mirasın kökenlerini, etkilerini ve sonuçlarını daha önceki denemelerden çok daha derinlemesine incelemeyi vaat ediyor. Dizide Charlie Hunnam’a Augusta Gein rolünde Laurie Metcalf ve Bernice Worden rolünde Lesley Manville gibi deneyimli isimler eşlik ediyor.
Serinin geleceği de şimdiden şekilleniyor. Vicky Krieps, Ed Gein sezonunun ardından antoloji serisinin bir sonraki perdesi olan Lizzie Borden'ı konu alacak sezonda da yer alacağını doğrulamıştır. Krieps, bu yeni sezonun tamamen 'dişil bir gezegen' olacağını ve izleyicilerin bu dünyaya dalmaktan keyif alacağını belirtiyor.
Kaynak: Netflix'in yeni dizisine konu olan Ed Gein'in gerçek hikayesine dair detaylı bilgiye Variety üzerinden ulaşabilirsiniz.