Locarno Film Festivali'nin prestijli Alliance 4 Development (A4D) programı, bu yıl da sinemanın sınırlarını zorlayan, cesur ve kışkırtıcı projelerle dolu bir seçki sunuyor. Kimlik, aidiyet, toplumsal eşitsizlikler ve çevresel krizler gibi aciliyet gerektiren temaları mercek altına alan filmler, izleyicileri alışıla gelmişin dışında bir yolculuğa davet ediyor. Seçkide yer alan projeler arasında en çok dikkat çekenlerden biri, antik metin Kamasutra'ya feminist bir bakış açısı getiren yapım oldu.
Tabuları Yıkan Bir Yeniden Yazım: '3rd Eye of Shiva'
Yönetmenler Maria Kaur Bedi ve Satindar Singh Bedi, '3rd Eye of Shiva' (Shiva'nın Üçüncü Gözü) adlı filmleriyle büyük bir beklenti yarattı. Projelerini "cesur, şehvetli ve ironik" olarak tanımlayan yönetmenler, ünlü cinsel sanatlar kılavuzunu tamamen farklı bir perspektiften yeniden yazmaya karar veren bir öğrencinin hikayesini anlatıyor. Yönetmenler, filmin amacını şu sözlerle özetliyor:
"Görsel olarak zengin bir Bollywood tarzı dramedi aracılığıyla kadın cinselliği etrafındaki tabulara meydan okuyoruz. Bu film bizim için kişisel ve politik bir yolculuk: sinematik bir aşk, isyan ve yeniden hayal etme eylemi."
Çikolata Fabrikasında Gizem ve Sınıfsal Gerilimler
Seçkide gizem türünü sevenler için de heyecan verici projeler bulunuyor. Valentin Merz'in yönettiği 'Dark Chocolate' (Bitter Çikolata), bir çikolata fabrikasındaki genç bir işçinin, kakao tedarikini tehdit eden gizemli bir hastalıkla yüzleşmesini konu alıyor. Film ilerledikçe, sadece hastalık gizemli kalmıyor, aynı zamanda karakterin kendi kimliği de mutasyona uğramaya başlıyor.
Yönetmen Merz, filmin kökenlerini, "ötekilik, queerlik ve günümüz İsviçre'sindeki sınıf gerilimi gibi kişisel deneyimlerimden" aldığını belirtiyor. Merz, "Sadek'in gizemli metamorfozu aracılığıyla, arzu ve sistemik gücün nasıl iç içe geçtiğini anlamak ve para ile hırs tarafından şekillenen bir dünyada benliğin kırılganlığını keşfetmek istiyorum," diyor.
Sudan Önemli Meseleler: 'How to Walk on Water'
Toplumsal eşitsizlikler, Sofía Ayala'nın yönettiği 'How to Walk on Water' (Suda Nasıl Yürünür) filminde fantastik bir öğeyle ele alınıyor. Filmde, genç bir kız, zengin sınıf arkadaşlarının kelimenin tam anlamıyla suda yürüyebildiğini keşfeder. Yönetmen Ayala, bu filmin Meksika'daki melez bir ailede büyüme deneyimlerinden beslendiğini ve sömürgeci güç dinamiklerinin günümüzdeki en mahrem ilişkilere bile nasıl sızdığını gösterdiğini ifade ediyor. Yapımcı Maritza Grass ise ekliyor: "Kim suda yürümek istemez ki? Ama ne pahasına?"
Seçkiden Diğer Dikkat Çeken Projeler
Alliance 4 Development seçkisi, bu üç projeyle sınırlı değil. Diğer dikkat çeken yapımlar arasında şunlar yer alıyor:
- The Dress Behind the Wall: Orkhan Aghazadeh'in Bakü'de geçen, kara mizah ve absürdizm unsurları taşıyan filmi, erkeklik ve kadınların baskı altında tutulması gibi tabuları ele alıyor.
- The Flowering of a Chimera: Simon Maria Kubiena, suçluluk ve şifa temalarını "bir tutam şiirsellikle" işlediği bu filmde, karanlık bir sır saklayan bir adamın kendisinden yaşça büyük bir iş arkadaşıyla kurduğu bağı anlatıyor.
- Love and Rebellion: Sarah Miro Fischer, dünyayı değiştirmek için anneliği feda eden eski bir gerilla savaşçısı olan annesini ziyaret etmek için Kolombiya'ya giden bir kızın hikayesini anlatıyor.
- In the Hidden: Goran Rebić, faşizm öncesi Viyana'da yaşayan ve idealleri için gizlice savaşan sosyal demokrat bir aktivist olan Eva'nın gerçek hikayesini beyaz perdeye taşıyor.
Sektörün Gerçekleri: Zorlaşan Dağıtım Süreçleri
Tüm bu heyecan verici projelere rağmen, ekipler uluslararası sinema dağıtımının giderek zorlaştığına dikkat çekiyor. '3rd Eye of Shiva'nın arkasındaki isimlerden Esther van Messel, "Çok fazla film var ve artık sinemaya giden yeterince insan yok," diyerek sektördeki mevcut mücadeleleri dile getiriyor.
Alliance 4 Development Proje Yöneticisi Francesca Palleschi'nin de belirttiği gibi, bu yılki seçki, artık ertelenemeyecek gibi görünen konular için bir turnusol kağıdı görevi görüyor. Farklı coğrafyalardan gelen cesur anlatılar ve ilgi çekici karakterler, günümüz hikaye anlatıcılığının canlı bir anlık görüntüsünü sunarak sinemanın geleceğine dair umut veriyor.