Locarno Film Festivali'nde Afrika Sineması Sahne Alıyor: Klişelere Meydan Okuyan Yeni Nesil Yönetmenler

Haber Merkezi

06 August 2025, 09:04 tarihinde yayınlandı

Locarno'da Afrika Rüzgarı: Yeni Nesil Yönetmenler Kuralları Yıkıyor

İsviçre'nin prestijli Locarno Film Festivali, 2025 yılında düzenlenecek olan Open Doors (Açık Kapılar) programıyla rotasını Afrika kıtasına çeviriyor. 7-12 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek bu özel bölüm, yeni nesil Afrikalı yönetmenlerin alışılmışın dışındaki hikayelerini ve özgün sinema dillerini dünyaya sunmaya hazırlanıyor. Kıtaya dair yerleşmiş "yoksulluk" ve "savaş" anlatılarının ötesine geçen bu filmler, queer romantizmden soygun komedisine, Afro-fütürizmden aile dramalarına uzanan geniş bir yelpazede izleyiciyle buluşacak.

Öne Çıkan Projeler: Türlerin Sınırları Zorlanıyor

Open Doors programında dikkat çeken projeler, Afrika sinemasının ne denli çeşitli ve dinamik bir yapıya kavuştuğunu gözler önüne seriyor. Nijerya'dan Dika Ofoma'nın yönettiği queer aşk hikayesi “Kachifo, Till The Morning Comes”, ülkesindeki potansiyel sansür tehditlerine rağmen cesur bir duruş sergiliyor. Johannesburg'da geçen bir cenaze komedisi olan “Death & Its Friends”, yapımcısı tarafından “‘Parazit’ ile ‘Hüzün Üçgeni’nin birleşimi” olarak tanımlanarak merak uyandırıyor. Kenya'dan gelen “The Color Yellow” (Manjano) ise kıtanın sinema geleneğinde pek rastlanmayan, iç ısıtan bir aşk ve soygun filmi olarak öne çıkıyor.

“Afrika hikayeleri çok sık zorluklar filtresinden geçiriliyor: yoksulluk, savaş, travma. ‘The Color Yellow’ ile bu algıya meydan okuyoruz. Genç Afrikalıların aşkını kutlayan ve kıtanın dünya sinemasında nadiren görülen canlı bir vizyonunu yansıtan, iyi hissettiren bir film yapıyoruz.”

- Oscar Hamza, Yönetmen

Klişelerin Reddi ve Özgün Kimlik Arayışı

Yeni nesil Afrikalı sinemacılar, Batılı izleyicinin beklentilerine hizmet eden ve kıtayı tek boyutlu gösteren "yoksulluk pornosu" olarak adlandırılan anlatıları bilinçli bir şekilde reddediyor. Bunun yerine, filmlerini toplumsal gerçekliklere dayandırırken, Afrika'nın zengin kültürel ve ruhani mirasından besleniyorlar. Zimbabveli yönetmen Naishe Nyamubaya'nın “Black Snake” filmi, büyülü gerçekçilik ve satiri harmanlayarak bir ulusun kimlik arayışını anlatıyor. Burkina Fasolu yönetmen Azata Soro'nun “Diary of a Goat Woman” adlı belgeseli ise animasyon ve canlı çekimi birleştirerek annelik, kadınlık ve dayatılan toplumsal rolleri sorguluyor.

Bu akımın en çarpıcı örneklerinden biri de Afro-fütürizm. Yönetmen Patience Nitumwesiga'nın geliştirdiği “How To Forget Your Name” projesi, babasına çare bulmak için geleceğe giden Ugandalı bir dahiyi konu alıyor ancak gittiği gelecekte siyahi insanların yasa dışı olduğunu keşfediyor.

Finansman Zorlukları ve Uluslararası İş Birlikleri

Bu yaratıcı patlamanın önündeki en büyük engel ise halen finansman. Amazon Prime Video gibi büyük yayın platformlarının Afrika içeriği yatırımlarını azaltması, yerel ekosistemi kırılgan hale getiriyor. Bu nedenle Afrikalı yapımcılar için uluslararası ortak yapımlar en geçerli çözüm yolu olmaya devam ediyor. Ancak burada da önemli bir şartları var: hikayelerini kendi istedikleri gibi anlatmak. Avrupalı ortaklarla yapılan filmlerin genellikle yerel izleyicide karşılık bulmadığını belirten yapımcılar, küresel pazara açılırken özgünlüklerini korumakta kararlı.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden gelen “The Bilokos” belgeseli, bu duruşu mükemmel bir şekilde özetliyor. Film, eski askerlerin yaşadığı bir kampı anlatırken, yönetmen Rickey Bahati karakterlerini kurban olarak göstermeyi reddettiğini vurguluyor: “Onları sadece birer kurban olarak göstermeyi reddediyorum; zorluklar karşısındaki güçlerini, hayal güçlerini, dayanışmalarını ve mizahlarını göstermek istiyorum.”

Sonuç olarak, Locarno'nun Open Doors programı, sadece bir dizi film seçkisi sunmakla kalmıyor; aynı zamanda kendi kurallarıyla oynamaya kararlı, cesur, çeşitli ve küresel sinema diline yeni bir soluk getiren bir hareketin habercisi oluyor. Bu yönetmenler, Afrika'nın zengin ve derin hikayelerinin sadece kendileri tarafından anlatılabileceğini tüm dünyaya kanıtlamaya geliyor.