İsrail sinemasının en prestijli ödülleri olan Ophir Ödülleri'nde yaşanan son gelişmeler, ülke içinde ve uluslararası arenada büyük yankı uyandırdı. İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miki Zohar, Batı Şeria'dan Filistinli bir çocuğun Tel Aviv'deki bir plaja gitmek için hayatını riske atmasını konu alan ve Arapça çekilen “The Sea” filminin ‘En İyi Film’ ödülünü kazanmasının ardından Ophir Ödülleri'ne sağlanan devlet finansmanını kesme sözü verdi. Bu karar, sanatsal ifade özgürlüğü ile siyasi hassasiyetler arasındaki gerilimi bir kez daha gözler önüne serdi.
“The Sea” Filmi ve Ophir Ödülleri’nin Önemi
Ophir Ödülleri, yaklaşık 1.100 yapımcı, yönetmen ve oyuncudan oluşan İsrail Film ve Televizyon Akademisi üyeleri tarafından belirlenen, ülkenin en yüksek sinema onurlarıdır. 'The Sea' filminin En İyi Film ödülünü kazanması, filmi otomatik olarak Oscar’ın Uluslararası Film kategorisinde İsrail'i temsil etmeye hak kazandırdı. Shai Carmeli Pollak'ın yönettiği ve Baher Agbariya'nın yapımcılığını üstlendiği film, En İyi Senaryo, 13 yaşındaki Filistinli yıldız Muhammed Gazawi'ye En İyi Erkek Oyuncu, Khalifa Natour'a En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve En İyi Özgün Müzik ödüllerini de kazandı.
Uluslararası arenadaki bu gelişmeler yaşanırken, Türk sineması da Oscar yolculuğuna devam ediyor. Yönetmen Murat Fıratoğlu’nun ilk uzun metraj filmi 'One of Those Days When Hemme Dies' (Hemme Ölünceye Kadar), yakında gerçekleşecek Oscar Ödülleri’nde Türkiye’yi En İyi Uluslararası Film kategorisinde temsil etmeye hazırlanıyor. Film, daha şimdiden Venedik Ufuklar (Horizons) programında kazandığı ödülle dikkatleri üzerine çekmiş, Fıratoğlu’nun hem yönetmenliğini hem de senaristliğini üstlendiği bu eser, modern Türk toplumunun derinliklerine inen, düşündürücü ve katmanlı bir hikaye sunuyor.
Diğer yandan, global sinema sahnesinde önemli bir yere sahip olan Busan Uluslararası Film Festivali de dikkat çekici yapımlara ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Hint sinemasının yükselen yıldızlarından Tribeny Rai'nin ilk uzun metrajlı filmi 'Shape of Momo', dünya prömiyerini bu prestijli festivalde gerçekleştirecekken, filmin Avrupa prömiyeri ise San Sebastián Film Festivali'nin Yeni Yönetmenler bölümünde yapılacak. Ayrıca, Sri Lankalı yönetmen Vimukthi Jayasundara’nın bilim kurgu draması “Spying Stars” da Busan'da ana yarışma kategorisinde prömiyer yapacak dikkat çeken bağımsız yapımlar arasında yer alıyor. Apple TV+'ın beğenilen dizisi 'Pachinko' ile tanınan Kim Minha'nın başrolünde yer aldığı, Kuzey Koreli mültecilerin dramını konu alan 'Hana Korea' filminin ilk fragmanı izleyiciyle buluştu. Yönetmen koltuğunda ödüllü belgeseli 'Doel' ile tanınan Danimarkalı sinemacı Frederik Sølberg otururken, senaryoyu Bong Joon-ho'nun 'Parasite' filminin uluslararası ödül kampanyasında tercümanlığını yapan Sungjae 'Sharon' Choi ile birlikte kaleme aldığı, Danimarka-Kore ortak yapımı olan bu dokunaklı film, hızla değişen Güney Kore'ye gelen genç bir Kuzey Koreli mülteci olan Hyesun'un hikayesini merkezine alarak, yüksek performans beklentisi olan bir toplumda yeniden başlamanın getirdiği duygusal ve kültürel zorlukları, özgürlüğün bedeli ve geçmişiyle yüzleşmesini gözler önüne seriyor. Netflix'in 'Squid Game' dizisinden Kim Joo-ryoung ve Bong Joon-ho'nun 'Okja'sından An Seo-hyun gibi güçlü isimleri de kadrosunda barındıran film, Kuzey Kore'den Güney Kore'ye geçen mültecilerin karşılaştığı karmaşık sosyal ve kültürel entegrasyon sorunlarına ışık tutuyor.
Bakan Zohar'dan Sert Tepki ve Finansman Kesintisi Kararı
Kültür Bakanı Miki Zohar, Hareetz gazetesinde yer alan açıklamasında, “'The Sea' filminin törendeki skandal zaferi, vatanı savunmak için hayatlarını adamış birçok İsrail vatandaşı ve IDF askeri arasında büyük bir öfkeye yol açtı” ifadelerini kullandı. Zohar, “Kazanan filmin, bizi korumak için savaşan ve hayatlarını riske atan kahraman askerlerimizi karalayıcı ve yanlış bir şekilde tasvir etmesi artık kimseyi şaşırtmıyor. İsrail vatandaşlarının yüzüne bundan daha büyük bir hakaret olamaz” dedi. Bakan, finansman kesintisinin 2026'da yürürlüğe gireceğini belirtti. Bu açıklama, sanatın siyasete alet edilmesi veya siyasetin sanata müdahalesi tartışmalarını alevlendirdi.
Değer Katma: Sanat ve Siyasetin Kesişim Noktası
İsrail'de 'The Sea' filmiyle yaşanan bu durum, sanatın toplumsal olaylara ayna tutma ve farklı perspektifler sunma gücünü bir kez daha ortaya koyuyor. Özellikle çatışma bölgelerinde sanat, diyalog kurma ve empati oluşturma potansiyeline sahiptir. Ancak bu tür eserler, sıklıkla siyasi otoriteler tarafından hedef alınabilir, bu da sanatsal özgürlük alanının daralması riskini beraberinde getirir. Devletin kültürel fonları kısması kararı, uzun vadede ülkenin sanatsal üretimini ve uluslararası kültürel imajını olumsuz etkileyebilir.
Tören Gecesi ve Akademinin Savunması
Ophir töreni, sahnedeki birçok sanatçının İsrail hükümetine Gazze'deki savaşı sona erdirme çağrısıyla duygusal ve politik gerilimle doluydu. Neredeyse her kazanan, “bir çocuk bir çocuktur” gibi savaş karşıtı mesajlar içeren siyah tişörtler giyerken, diğerleri rehinelerin resimlerini taşıdı. İsrail Film ve Televizyon Akademisi Başkanı Asaf Amir, tören sonrası yaptığı açıklamada, İsrail hükümetinin sol eğilimli kültürel sektöre yönelik amansız baskılarına ve uluslararası toplumdan gelen boykot çağrılarına değindi. Amir, “İsrail hükümetindeki bakanların İsrail sinemasına yönelik saldırıları ve uluslararası film camiasının bir kısmından gelen bizi boykot etme çağrıları karşısında, bu filmin seçimi yankılanan ve kesin bir cevaptır” dedi. Ayrıca, “Yahudi ve Filistinli İsrailliler arasındaki işbirliğinden doğan Arapça bir filmin Oscar yarışmasında İsrail'i temsil etmek üzere seçilmesinden gurur duyuyorum” ifadelerini kullanarak filmin kültürel köprü işlevine vurgu yaptı.
Uluslararası Boykot Çağrıları ve Etkileri
Geçtiğimiz hafta, Emma Stone ve Joaquin Phoenix gibi Hollywood yıldızlarının da aralarında bulunduğu yaklaşık 4.000 eğlence sektörü mensubu, Gazze'deki “savaş suçlarına karışan” İsrail film kurumlarının boykot edilmesi çağrısında bulunan bir dilekçeyi imzaladı. Boykot çağrısının tehdit ettiği kurumlardan biri olan İsrail Film Fonu, yerel finansmanın en büyük kaynağı olup, daha önce de “The Sea” ve Nadav Lapid'in Cannes Directors Fortnight'ta gösterilen “Yes” gibi savaş karşıtı filmleri finanse ettiği için İsrail hükümetinin hedefi olmuştu. “The Sea” filminin En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanan Filistinli genç Mohammad Gzawi, sahnede, “Dünyadaki tüm çocukların, her yerde, aynı fırsata – savaşsız yaşama ve hayal kurma fırsatına sahip olmalarını diliyorum” diyerek barış mesajı verdi.
Bu olay, İsrail'deki sanatsal özgürlük, devletin kültürel fonları üzerindeki etkisi ve uluslararası boykot hareketlerinin kültürel alana yansımaları üzerine önemli bir tartışma başlatmıştır. Sanatın, toplumsal ve siyasi gerilimlerin ortasında bir ifade biçimi olarak nasıl bir rol oynayabileceğine dair değerli bir örnek teşkil etmektedir.
Bu haberin kaynağı için Variety makalesini ziyaret edebilirsiniz.