Türkiye'nin önde gelen teknoloji ve gündem haber portalı SenNexus olarak bildiriyoruz: Gotik korku türünün usta ismi Guillermo del Toro'nun uzun süredir beklenen Netflix uyarlaması "Frankenstein" filmi öncesinde, Londra'da eşsiz bir sergi sinemaseverlerle buluşuyor. Mary Shelley'nin ölümsüz eserini kendi vizyonuyla yorumlayan del Toro'nun dünyasına bir yolculuk sunan bu özel etkinlik, film yapımcılığının inceliklerini gözler önüne serecek.

"Frankenstein: Crafting a Tale Eternal" Sergisi Neler Sunuyor?

17 Ekim - 9 Kasım tarihleri arasında Londra'daki Old Selfridges Hotel'de ücretsiz olarak kapılarını açacak olan "Frankenstein: Crafting a Tale Eternal" adlı sergi, del Toro'nun sanatsal sürecine derinlemesine bir bakış vaat ediyor. Basın bültenine göre, sergi yönetmenin vizyoner hikaye anlatıcılığını ve ekibinin olağanüstü işçiliğini kutlayacak. Ziyaretçiler, filmin çarpıcı sahne donanımlarından, sanat eserlerinden, kostümlerinden ve hatta özel olarak Tiffany & Co. tarafından tasarlanan mücevherlerden oluşan etkileyici bir koleksiyonu yakından inceleme fırsatı bulacaklar. Ayrıca, Mary Shelley'nin mirasını onurlandırmak amacıyla Peter Harrington firması tarafından küratörlüğü yapılan nadir kitaplar da sergide yer alacak.

Del Toro'nun "Frankenstein" Tutkusu ve Yaklaşımı

Guillermo del Toro'nun "Frankenstein"a olan tutkusu çocukluk yıllarına dayanıyor. Ünlü yönetmen yaptığı açıklamada, "Bu film benim için yedi yaşında, James Whale'in 'Frankenstein' filmlerini ilk kez izlediğimde başlayan bir yolculuğu sona erdiriyor. Gotik korku benim kilisem, Boris Karloff ise Mesih'im oldu" ifadelerini kullandı. Oscar ödüllü yönetmen, ‘Suyun Sesi’ ve ‘Pan’ın Labirenti’ gibi yapımlarıyla sinematik evreninde her zaman dışlanmış ve yanlış anlaşılan karakterlere odaklanmıştır. Bu bakış açısını Mary Shelley'nin ikonik eserine de taşıyan del Toro, ‘Frankenstein’ filmini ‘bir canavar filmi değil, insan olmanın ne demek olduğuna dair bir hikaye’ olarak nitelendiriyor. Bu samimi beyan, del Toro'nun esere sadece bir yönetmen olarak değil, aynı zamanda derin bir hayran olarak yaklaştığını gösteriyor. Ekibinin Mary Shelley'nin dünyasını ekrana taşıma çabası, serginin temelini oluşturan el işçiliği ve sanatsal detaylarda kendini belli edecek.

Guillermo del Toro'nun "Frankenstein" uyarlaması, sinema dünyasında uzun süredir beklenen bir projeydi. Yönetmenin kendine özgü gotik estetiği ve canavar karakterlere empatiyle yaklaşımı, bu klasik hikayeye taze bir soluk getireceği beklentisini yaratıyor. Serginin, bu beklentinin altını dolduran önemli bir ön gösterim olduğu söylenebilir.

Film ve Sergi Takvimi

Netflix ve BFI London Film Festivali (LFF for Free) işbirliğiyle sunulan bu ücretsiz sergi, film severler için kaçırılmaması gereken bir fırsat. Del Toro'nun "Frankenstein" filmi ise 13 Ekim'de BFI London Film Festivali'nde özel bir gösterimle ilk kez seyirci karşısına çıkacak. Ardından 17 Ekim'de Birleşik Krallık ve İrlanda'daki seçili sinemalarda gösterime girecek ve 7 Kasım'da dünya genelinde Netflix platformunda yayınlanmaya başlayacak.

Hollywood'un önemli isimlerinden Channing Tatum da Guillermo del Toro'nun benzersiz vizyonuna hayranlık duyanlardan. Tatum, yönetmenin hayata geçiremediği 'Güzel ve Çirkin' (Beauty and the Beast) uyarlamasında Beast rolünü geri çevirmenin kariyerindeki en büyük hatalardan biri olduğunu itiraf etti. Bu pişmanlığının ardında yeni babalık heyecanı, o dönemde üzerinde çalıştığı zorlu bir projenin yıpratıcılığı ve filmin senaryo geliştirme sürecinin henüz tamamlanmamış olması gibi nedenler yatıyordu. Del Toro'nun bu özel projesine dair daha fazla detayı buradan okuyabilirsiniz.

Bir Klasiği Yeniden Yorumlamak: Değer Katma ve Beklentiler

Mary Shelley'nin "Frankenstein"ı, bilimin etik sınırları, insan doğası ve yaratıcısının sorumluluğu gibi evrensel temaları ele alan, zamanının ötesinde bir eserdir. Guillermo del Toro gibi bir ismin bu klasiği uyarlaması, hem büyük bir beklenti hem de sanatsal bir sorumluluk taşır. Zira orijinal metnin ruhunu yakalamakla birlikte, modern sinemanın imkanlarıyla onu yeniden canlandırmak zorlu bir denge gerektirir. Serginin, bu dengeyi nasıl kurduğuna dair ipuçları sunması ve filmin ardındaki titiz çalışmayı gözler önüne sermesi, izleyiciler için ekstra bir değer katacaktır.

Günümüzde dijitalleşen dünyada, bir filmin perde arkasındaki fiziksel işçiliği ve el emeğini sergileyen bu tür etkinlikler, sanatın sadece tüketilen bir ürün olmadığını, aynı zamanda derin bir yaratım sürecinin ürünü olduğunu hatırlatması açısından da önemlidir. Ücretsiz olması ise, kültürel erişilebilirliği artırarak daha geniş kitlelerin bu sanatsal deneyime katılmasını sağlayacaktır.

Daha fazla bilgi için Variety'nin ilgili haberine göz atabilirsiniz.