İkinci el bir otomobil alırken veya satarken, pek çok kişinin aklından geçen o malum soru: Satış bedelini noterde biraz daha düşük göstersek ne olur? Sosyal medyada viral olan ve alıcı ile satıcının anlaştıktan sonra devlete “500 dolara aldım” yalanını söylediği bir skeç, bu konuyu yeniden gündeme getirdi. Bu, masum bir tasarruf yöntemi mi, yoksa sonu ağır cezalara varabilecek bir vergi kaçakçılığı mı? Gelin, bu yaygın 'geleneğin' perde arkasına ve olası sonuçlarına yakından bakalım.
Neden Yapılıyor? Temel Motivasyon Vergi ve Masraflar
Bu yönteme başvurulmasının arkasındaki temel neden oldukça basit: vergi ve noter masraflarını azaltmak. Türkiye'de ve dünyanın birçok ülkesinde, ikinci el araç satışlarında ödenen vergi, aracın beyan edilen satış fiyatı üzerinden hesaplanır. Dolayısıyla, kağıt üzerinde daha düşük bir bedel göstermek, daha az vergi ödemek anlamına gelir. Özellikle yüksek değerli araçlarda bu fark, binlerce lirayı bulabilir. Bu durum, alıcı ve satıcının karşılıklı anlaşarak bu 'hileye' başvurmasına zemin hazırlar.
Sosyal medyada bir kullanıcı durumu şöyle özetliyor: “Unutmayın çocuklar: Vergi ödememek en eski Amerikan geleneklerinden biridir.” Bu yorum, uygulamanın ne kadar yaygın ve normalleşmiş olduğunun bir kanıtı niteliğinde.
Devletin Karşı Hamlesi: 'Rayiç Bedel' Koruması
Peki, devlet yetkilileri bu durumu bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Bu tür girişimleri engellemek için geliştirilmiş sistemler mevcut. Örneğin, ABD'nin Teksas eyaletinde, özel satışlarda %6.25 oranında bir satış vergisi uygulanır. Bu vergi, aracın satış fiyatı veya eyaletin belirlediği 'standart tahmini değeri' (SPV) üzerinden hesaplanır ve hangisi daha yüksekse o rakam baz alınır. Yani 1 milyon liralık bir aracı 100 bin liraya aldığınızı beyan etseniz bile, devletin sistemindeki rayiç bedel çok daha yüksekse, verginizi o yüksek bedel üzerinden ödemek zorunda kalırsınız.
Türkiye'de de benzer şekilde, Türkiye Noterler Birliği ve sigorta şirketlerinin kullandığı kasko değer listeleri gibi referans noktaları bulunur. Bir aracın satış bedeli, piyasa değerinin çok altında gösterildiğinde bu durum yetkililerin dikkatini çekebilir ve inceleme başlatılabilir.
Yakalanırsanız Ne Olur: Küçük Hilenin Büyük Bedeli
Herkesin yaptığı ve kimsenin yakalanmadığı düşüncesi oldukça yaygın olsa da, riskler hiç de azımsanacak gibi değil. Yakalanmanız durumunda karşılaşacağınız sonuçlar, yaşadığınız ülkenin yasalarına göre değişmekle birlikte genellikle oldukça ciddidir. Bu eylem, basit bir usulsüzlükten çıkıp vergi kaçakçılığı suçuna dönüşebilir.
Nexus Haber'in Notu: %100 Sahtekarlık Cezası
ABD'nin Utah eyaletinde bu konuda oldukça caydırıcı bir yasa bulunuyor. Eğer bir aracın satış fiyatını düşük beyan ettiğiniz tespit edilirse, %100 sahtekarlık cezası ile karşılaşıyorsunuz. Bunun anlamı şu: Arada bildirilmemiş vergi farkının iki katını ödemek zorunda kalıyorsunuz. Örneğin, 50.000 TL'lik bir vergi kaçırdıysanız, hem bu 50.000 TL'yi hem de ek olarak 50.000 TL cezayı, yani toplamda 100.000 TL ödemeniz gerekebilir. Bu durum, küçük bir tasarruf girişiminin nasıl büyük bir finansal kabusa dönüşebileceğini gözler önüne seriyor.
Toplumsal Bir Gelenek mi, Vergi Kaçakçılığı mı?
Birçok kişi, aynı ürünün (otomobilin) her el değiştirdiğinde yeniden vergilendirilmesini haksızlık olarak görüyor ve bu nedenle satış bedelini düşük göstermeyi ahlaki olarak meşru kabul ediyor. 'Zaten ilk alındığında vergisi ödendi' argümanı sıkça dile getiriliyor.
Ancak madalyonun diğer yüzünde, bunun kamuyu zarara uğratan bir vergi kaçakçılığı olduğu gerçeği var. Ödenmeyen her kuruş vergi, kamu hizmetlerinin finansmanında bir eksiklik anlamına geliyor. 'Herkes yapıyor' düşüncesi, eylemin yasa dışı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Sonuç olarak, ikinci el araç alım satımında satış bedelini düşük göstermek, kısa vadede cazip bir tasarruf gibi görünse de, yakalanma durumunda getireceği yasal ve mali yükümlülükler göz önüne alındığında oldukça riskli bir adımdır.
Bu haberin oluşturulmasında Motor1'da yer alan bilgilerden faydalanılmıştır.